İnkârdaki Gizli İkrar

İnkârdaki Gizli İkrar

Zor Anların Dilinden Dökülen Gerçekler

İnsanın diliyle söylediği ile kalbinin derinliklerinde sakladığı her zaman aynı değildir. Özellikle inanç konusunda bu fark daha da belirginleşir. Nice kimse vardır ki, diliyle inkâr ettiğini söyler; ama başına bir felaket geldiğinde, ölümle yüzleştiğinde veya çaresizlik içinde kıvrandığında, kalbinin derinliklerinden bir yakarış, bir dua, bir yöneliş fışkırır:
“Allah’ım!”

Bu, inkar zırhının yırtıldığı, içteki hakikatin isteksizce de olsa dışa taştığı andır. Kur’an-ı Kerîm bu durumu birçok ayette gözler önüne serer. En açık örneklerden biri şudur:

> “Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar; ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca, kendilerine verdiği nimete nankörlük ederek O’na hemen eş koşarlar. Zevklensinler bakalım, yakında bileceklerdir.”
(Ankebut Suresi, 65-66)

Zor Zamanların Aynası: Kalbin Gerçek Sesi

İnkâr, çoğu zaman zihinsel bir perdedir; hakikati örten bir kibir, bir gurur, bir ideolojik saplantı yahut dünyevî çıkarın bir savunmasıdır. Ancak insan öyle bir ana gelir ki, ne ideolojisi kalır ne gururu. Ölüm yaklaştığında, zelzele olduğunda, fırtınaya tutulduğunda veya çaresiz bir hastalıkla baş başa kaldığında, o “inatla örttüğü” hakikat, inkârın perdesini delerek dışa vurulur.

İşte buna “inkârdaki gizli ikrar” denir.

Firavun’un Son Anı: Gecikmiş İtiraf

Kur’an’da Firavun’un kıssası bu hakikatin ibretli bir örneğidir. Hayatı boyunca “Ben sizin en yüce rabbinizim!” diyecek kadar büyüklenen Firavun, boğulmak üzereyken şöyle der:

> “İsrailoğulları’nın inandığından başka ilah olmadığına iman ettim!”
(Yunus Suresi, 90)

Ne hazindir ki bu ikrar, zamanında yapılmadığı için kabul edilmez. Ama bu olay, hayatı boyunca inkâr eden birinin bile en zor anında gerçeği itiraf etmek zorunda kaldığını gösterir.

Modern Firavunlar: Bugünün İnkarcıları

Bugün dahi kendini “ateist” ya da “ilah tanımaz” diye tanımlayan birçok kimsenin, uçak türbülansa girdiğinde, ölümcül bir kazaya yaklaştığında ya da sevdiği birinin başına bir şey geldiğinde içinden fışkıran ilk söz, “Allah’ım yardım et!” olur.

Bu söz, bir itiraf değil midir?

Bu söz, aslında vicdanın, fıtratın, kalpte bastırılan o ezelî hakikatin haykırışı değil midir?

Fıtrat İkrar Eder

Çünkü insanın fıtratında iman tohumu vardır. Çocukken öğretilmese bile, bir yaratıcıya yönelme meyliyle doğar insan. Bu yüzden imanın aslı inkârda değil, insanın özünde vardır. İnkâr ise öğrenilmiş, savunma mekanizmasına dönüşmüş, çoğu zaman geçici bir perde olarak sonradan giydirilmiştir.

Son Söz: Uyanmadan Önce Uyarı

Hayat, uyanmak için fırsatlarla doludur. Allah, kullarını bazen nimetiyle, bazen de musibetiyle kendine çağırır. Ama asıl önemli olan, ikrarı ölüm gelip çatmadan önce yapmak; yani gecikmiş pişmanlıklardan önce hakikate yönelmektir.

> İnkâr edenlerin zor zamanda söyledikleri “Allah’ım!” sözü, aslında hep bastırdıkları imanın dışa taşan bir ikrarıdır.
Ne mutlu o ikrarı henüz vaktindeyken samimi bir teslimiyete dönüştürebilenlere…

 

 

Loading

No ResponsesNisan 21st, 2025