SATIRLARDAN SADIRLARA – ZÂHİRDEN HAKİKATE BİR GEÇİŞ
SATIRLARDAN SADIRLARA – ZÂHİRDEN HAKİKATE BİR GEÇİŞ
Hakikat Yolcusunun Sessiz İnkılâbı
Bazı insanlar kitap okur, bazıları ise hayatı okur.
Bazıları satırları ezberler, bazıları sadırlara yazar.
Bazıları zahirde kalır, bazıları ise hakikate ulaşır.
Zahirin diliyle başlayan yolculuk, ancak sadrın genişlemesiyle, kalbin açılmasıyla gerçek anlamını bulur.
Zira satırlar; bilgilendirir,
Sadırlar ise dönüştürür.
Bilmek Yetmez, Olmak Gerekir
Bir hakikat yolcusu yola çıktığında ilk önce bilgiyle tanışır.
Kitaplar okur, âlimler dinler, deliller toplar…
Ama zamanla anlar ki, bilgi başı döndürür; eğer hâle dönüşmezse.
Sadece okumakla, yazmakla, konuşmakla insan değişmez.
Olduğu gibi kalır.
Çünkü bilgi ancak kalbe inince hikmete dönüşür.
Ve hikmet; yaşanmış ilmin adıdır.
Zahirde Boğulanlar, Hakikati Kaçıranlardır
Bazen kişi, dinin zâhirine takılır kalır. Hakikate bakmadan.
Harflerin şeklinde, hükümlerin kabuğunda, bilgilerin süsünde oyalanır. Hedefe varmadan.
Ama kalp susuzsa, ne kadar su hakkında kitap okusa da, susuz kalır.
Hakikat ise der ki:
“Oku ama okuduğun ol! Yaz ama yazdığını yaşa!”
Zira Kur’an’ın da ilk emri “Oku!” idi.
Ama bir sonraki adımda, “Kalk ve uyar!”, “Temizlen!”, “Sabret!” geldi.
Çünkü okumak, harekete dönüşmeyince, insan sadece bilgili bir gaflet ehli olur.
Sadır – Kalbin Kitabı
Sadır; kalbin en derin yeridir.
Ve hakikat, o derinliğe yerleşmeden tesir etmez.
Nice âlimler vardır; satırlarla doludur ama sadrı boştur.
Nice sadıklar vardır; satırı azdır ama sadrı dopdoludur.
İşte onların nazarıyla bakarsan, taş dile gelir, gece konuşur, gönül secdeye varır.
Çünkü onlar zâhirde değil, hakikatte yaşar.
Satırdan Sadıra Yolculuk Nasıldır?
Bu bir sükût yolculuğudur.
Sözden önce sessizlik konuşur.
Bilgiden önce edep gelir.
Harflerden önce hal görünür.
Satırdan sadıra geçmek;
Bilgiyi hikmete,
Hükmü adalete,
Sözü sese değil, manaya dönüştürmektir.
Ve bu yol, nefsin kabuğunu çatlatmakla,
kalbin gözünü açmakla mümkündür.
Sonuç: Hakk’ı Okumak İçin Hâl Lazım
Satır, insana yol gösterir.
Sadır, o yolda yürütür.
Ama hakikate varmak, sadece kitapla değil; kalple olur.
Çünkü Hak, kalplere nazar eder; kütüphanelere değil.
O kitaplar hazmedilezse, hazımsızlık oluşur ve oluşturur.
O halde:
Bilgiyle değil, hâl ile varılır hakikate.
Sözle değil, hal ile duyulur Hakk’ın sesi.
Kıssadan Hisse:
Bugün satır çok, sadır az…
Bilgi çok, hikmet az…
Konuşan çok, yaşayan az…
O halde, ilim bir nur olacaksa, önce kalbin kandilini yakmalı.
Çünkü ancak aydınlanmış bir gönül, karanlık bir dünyaya ışık olabilir.