İLM-İ HÂL Mİ, İLM-İ KĀL Mİ?
İLM-İ HÂL Mİ, İLM-İ KĀL Mİ?
Kalıcı Olan Ne, Tesir Eden Hangisi?
İlim ikiye ayrılır:
İlm-i kāl – dilde kalan, sözde ifade edilen ilimdir.
İlm-i hâl – yaşanan, hissedilen ve hallere yansıyan ilimdir.
Bugün nice âlimler var; çok şey biliyorlar, çok konuşuyorlar. Fakat toplumun ruhunu değiştiremiyor, gönülleri diriltemiyorlar.
Çünkü sadece ilm-i kāl sahibiler.
Ama tarihe yön vermiş, gönülleri fethetmiş insanların çoğu, ilm-i hâl ile konuşanlardır. Az söyler, çok yaşarlar.
İlm-i Kālin Gölgesi, İlm-i Hâlin Güneşi
İlm-i kāl, gölge gibidir. Gerçekte vardır ama ışık yoksa işe yaramaz.
İlm-i hâl ise güneştir. Aydınlatır, ısıtır, yeşertir.
Söz, eğer hal ile desteklenmezse; tesiri rüzgâr gibi geçicidir.
Ama bir bakış, bir eda, bir sabır, bir güzel örneklik; belki de bin vaazdan daha çok etkiler.
Hazret-i Mevlâna ne der:
> “Nice söz var ki, kuru gürültü; nice sükût var ki, nice sözden daha tesirli.”
Yaşayan İlim, Yaşatan İlimdir
Bir insan sabah akşam ahlâk dersi verse, ama kendi öfkesini, kibir ve hırsını terbiye etmemişse, onun bilgisi fayda vermez.
Ama başka biri konuşmaz, fakat hâliyle sabrı, merhameti, edeple yürüyüşüyle insanlara ders verir.
İşte bu yaşayan ilimdir.
Bu ilim, kitaplarda değil, gönüllerde yazılıdır.
Peygamberler: Hâl ile Tebliğ Edenler
Efendimiz (s.a.v.) 23 yıl boyunca sadece söz söylemedi.
Hayatıyla konuştu.
Tebessümü, affediciliği, vakar ve edebi; onun en güçlü delilleriydi.
Onu görenler “Bu yalan söylemez” dediler.
Sözleri kadar, hâli de insanları İslâm’a çekti.
Ashab-ı kiram da öyleydi. Gittikleri yerlere önce ahlâklarını, sonra kitaplarını götürdüler.
İlm-i Hâl Kalbe Nüfuz Eder
Bir çiçeğin kokusu nasıl gizlenemezse, hâl ilmi de gizlenemez.
İnsan, yaşadığına şahit olduğu bir sabrı, bir edebi unutamaz.
Ama sadece kulakla dinlediği sözler, rüzgâr gibi geçip gider.
Bugün çocuklarımız nasihat değil, örnek istiyor.
Toplum vaaz değil, hal bekliyor.
Vicdanlar, bilgiyle değil, hal ile yumuşuyor.
Sonuç: Hâl, Kalbin Lisanıdır
İlm-i kāl, baş ile konuşur.
İlm-i hâl, kalple konuşur.
Kalpten gelen kalbe gider.
Hâlden gelen hâle işler.
O yüzden demişler:
> “İlim, amel edilmedikçe baş belâsıdır.”
“Hal ehli ol, kal ehli seni takip eder.”
“İlim öğrenmek, kadın-erkek her müslümana farzdır.” [Beyheki
O da hal ilmidir.
İlm-i Hal.
Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz(s.a.s.): “İlim öğrenmek her Müslüman erkek ve kadın üzerine farzdır. İlmi ehil olmayana veren, domuzun boynuna cevher, inci ve altın takan kimse gibidir.”
Kıssadan Hisse:
Bugün dünyayı değiştirmek istiyorsak, önce hâlimizi değiştirmeliyiz.
Sözün tesiri, hâlin güzelliğiyle mümkündür.
Çünkü hâl, hâkikatin aynasıdır. Ve hakikat, ancak hâl ile yaşanır.