İNSAN OĞLU NE GARİP DEĞİL Mİ?
İNSAN OĞLU NE GARİP DEĞİL Mİ?
Hiç ölümü ve öleceğini düşünmüyor…
Her gün yüz binlerce insan ölürken, ölümü kendisine yakıştırmıyor, başkalarına veriyor. Kafasını kuma sokan deve kuşu gibi.
Bir garip varlık insan… Akıl verilmiş, kalp verilmiş, düşünsün, bilsin ve anlasın diye… Ama ne garip ki, en açık hakikati, en kesin gerçeği görmezden geliyor: Ölüm!
Her gün binlerce insan toprağa giriyor. Genç yaşlı demeden, zengin fakir ayırmadan… Ölüm kapıyı çalıyor, bazen sabah uyanamayan biriyle, bazen yolda yürürken düşüp gidenle, bazen bir nefeste kesilen hayatla… Ama insanoğlu sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. Mezarlıklar dolup taşarken, o hâlâ dünya planları yapıyor. Sanki ölüm sadece başkalarına ait bir kelime, başkalarının başına gelen bir musibetmiş gibi…
Oysa her nefeste ona biraz daha yaklaşıyoruz. Her yeni gün, ömrümüzün bir sayfasını daha kapatıyor. Saçımıza düşen her beyaz tel, bize bir şey fısıldıyor: “Vakit yaklaşıyor…”
Ama insan garip işte…
Kafasını kuma sokan deve kuşu gibi, görmediğini sanıyor.
Kendini ebedî sanıyor.
Evinin kirasını düşünüyor ama mezar yerini düşünmüyor.
Yatırım planı yapıyor ama ahiret hazırlığı yapmıyor.
Ne acı ki, ölümden kaçabileceğini sanıyor.
Oysa ölüm peşinden geliyor, üstelik sessiz ama kesin adımlarla.
“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” hakikati uyanınca anlaşılacak.
Bu ne kadar da manidar!
Hayat uykusu içinde gafletle dolaşan nice insan, ancak kabirle uyanıyor.
Ama o uyanış artık dönüşsüz bir yolun başı oluyor.
Halbuki ölüm, yok oluş değil, bir geçiştir.
Bir âlemden diğerine, fâniden bâkîye geçiştir.
Ve bu dünyadaki hayat, o sonsuz yolculuğun hazırlık alanıdır.
İbret alabilen için ölüm, en büyük ders kitabıdır.
Kabristanlar, suskun ama derin bir konuşma yapar bize:
“Ey yolcu, sen de geleceksin…
Bugün bizi ziyaret ettin, yarın senin kalacağın yer burası…
Hazırlığını ona göre yap.”
O hâlde insan, kendini kandırmaktan vazgeçmeli.
Ölüm, korkulacak değil; gafletle karşılanacak bir gerçek değildir.
Hazırlıklı olan için ölüm, bir kavuşma, bir vuslattır.
Gerçek akıllı, her gün nefsine şöyle sorandır:
“Bugün ölsem, Rabbimin huzuruna neyle çıkarım?”
İşte bu sorgulama, insanı diriltir.
Ve bu fark ediş, insanı ebedî saadete hazırlar.
Ey insan! Ölüm sana uzak değil, sadece gizlenmiş bir misafirdir.
Kapını ne zaman çalacağını bilmiyorsun ama gelişine engel olamayacağını biliyorsun.
O zaman vakit geçmeden, ölümlü dünyaya değil, ölümsüz ahirete hazırlan.
Zira ölüm unutanı unutmuyor…