GÖNÜL KÂBE’Sİ
GÖNÜL KÂBE’Sİ
Ka’be bunyâd-ı Halîl-i Âzer’est
Dil nazargâh-ı Celîl-i ekberest
Kâbe Âzer’in oğlu Hz. İbrahim’in inşa ettiği taş bir yapıdır.
Gönül ise ululuk ve celâl sahibi Allah’ın nazargâhıdır.
| Molla Câmî
Kâbe Taştan Bir Yapı, Gönül Allah’ın Nazargâhı: Molla Câmî’den Kalbe Düşen Hikmet
> “Kâbe bunyâd-ı Halîl-i Âzer’est,
Dil nazargâh-ı Celîl-i ekberest”
(Molla Câmî)
Bu iki mısra, zahir ve batın, taş ve kalp, şekil ve mana arasında kurulan en latif köprüdür. Molla Câmî, sadece söz söylemez; taşa işlenmiş hakikati, kalbe yazılmış sırla buluşturur.
Zira Kâbe, yeryüzünde Allah’ın evi olarak bilinir. Onun etrafında milyonlar döner; dua, gözyaşı ve tevbe ile. Ancak bu mısralar, çok daha derin bir yeri işaret eder: İnsanın gönlünü.
Kâbe: Halilullah’ın Eliyle Yapılan Bir Mukaddes Mabet
Kâbe, Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail’in inşa ettiği, tevhit dininin simgesi olan kutsal yapıdır. Kur’ân onu “Allah’ın evi” olarak tanımlar.
> “Şüphesiz insanlar için kurulan ilk ev, Mekke’deki mübarek ve âlemlere hidayet olan Kâbe’dir.” (Âl-i İmrân, 96)
Ancak Molla Câmî der ki: Kâbe taşla yapıldı, evet; ama bir başka “ev” daha var ki, onun mimarı Allah’tır:
İnsanın kalbi.
Gönül: Allah’ın Bakışını Üzerine Aldığı Yer
Hadis-i Kudsi’de şöyle buyrulur:
> “Ne yere sığarım, ne göğe. Fakat mü’min kulumun kalbine sığarım.”
Bu demektir ki, Allah’ın nazarı, taşa değil; niyete, şekle değil; kalbe yöneliktir. Kâbe nasıl ki ibadetlerin yönü, duaların merkeziyse; gönül de niyetlerin yönü, sevginin merkezidir.
Bir gönül Kâbe gibi temizse, Allah’ın tecellisine ayna olur.
Kalp: İçinde Ne Taşırsan Ona Dönüşür
İçinde kibir varsa Nemrud’un sarayına dönüşür.
Haset varsa, şeytanın oyun alanı olur.
Ama aşk varsa, tevhid varsa, takva varsa, orası artık Allah’ın nazargâhıdır.
Bu yüzden denmiştir ki:
> “Bir kalbi kırmak, Kâbe’yi yıkmaktan beterdir.”
Çünkü Kâbe’yi Hz. İbrahim inşa etti; ama kalbi, Allah yarattı.
Kalbi Kâbe Kılmak: Her Müminin İnşa Etmesi Gereken Bir Mabet
Gönül öyle bir yerdir ki, orada ne varsa, insan ona göre yaşar. Kalpte Allah varsa, Kâbe gibidir;
kalpte dünya sevgisi varsa, put dolu bir cahiliye mabet gibidir.
Kâbe’yi tavaf etmek, Allah’a yönelmenin sembolüdür.
Ama kalbi tavaf ettirmek, Allah’a yaklaşmanın hakikatidir.
İbretli Bir Ölçü: Kâbe Yıkılsa Yeniden Yapılır, Ama Kalp Yıkılırsa…
Kâbe yıkılsa, tekrar inşa edilebilir. Tarihte depremlerle, savaşlarla yıkıldığı olmuştur.
Ama kırılan bir gönül, bir daha tamir edilemeyebilir.
Bu yüzden Osmanlı irfanı şöyle demiştir:
> “Yol odur ki doğru vara, gönül odur ki Hakk’a vara.”
Yani hakikat yolu, gönül yoludur.
Bugüne Mesaj: Kâbe’yi Gördüğünde Kalbini Hatırla
Bugün binlerce insan Kâbe’ye gidiyor. Dönerken dualar, gözyaşları, hatıralar getiriyor.
Ama asıl hac, kalbi temizleyip dönmektir.
Kâbe’yi tavaf ederken, içteki kalbi de şirkten, hasetten, kibirden, riya ve gafletten arındırmaktır.
Çünkü Allah’ın asıl baktığı yer, kalbimizdir.
Son Söz: Gönlünü Kâbe Gibi Kıl!
Kâbe’nin dışı sadedir; ama içi rahmettir.
Kalbin de dışı sade olsun; içi Allah’a açık, insanlara şefkat dolu olsun.
Kâbe bir yönse, gönül o yönü arayan pusuladır.
Ve asıl kıble, kalpten kıbleye giden yoldur.
> Taşa değil, aşk ile yoğrulmuş kalbe bak!
Zira orası, Celîl-i Ekber’in nazar kıldığı yerdir.