Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır.

Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır.

 

“Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır.”
(48-FETİH SURESİ.7. AYET)
“O nûru gönder, İlâhî, asırlar oldu, yeter!
Bunaldı milletin âfâkı, bir sabâh ister.
İnâyetinle halâs et ki, dalga dalga zalâm
İçinde kaynamasın çarpınıp duran İslâm!..”

“Göklerin ve Yerin Orduları Allah’ındır” – Zulmetten Nura Yolculuk

“Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır.”
(Fetih Suresi, 7. Ayet)

Bu ayet, Allah’ın kudretinin sınırsızlığını, görünür ve görünmez her türlü kuvvetin O’nun emriyle hareket ettiğini ilan eder. Sadece melekler, yıldızlar ya da doğa kuvvetleri değil; kalplerin yönelişi, milletlerin yükselişi ve düşüşü de bu ilahî kudretin tasarrufuyla şekillenir. Her çağda hak ile batılın mücadelesi sürmüş, zulüm ile adalet karşı karşıya gelmiştir. Ancak galip her zaman hak değil, haklı olan ve Allah’a dayanan olmuştur.

Bugün de karanlık çağların gölgesi, modern kılıklı bir zulümle ümmetin üzerine çökmüş durumda. İslâm dünyası bir sabah bekliyor. Ama bu sabah, güneşin doğmasıyla değil; imanın, marifetin, ahlâkın ve adaletin yeniden doğmasıyla gelecek bir sabah olacak. Çünkü zulmetin karanlığı sadece dışarıdan gelen baskıyla değil, içeriden çürümeyle daha derinleşti.

> “O nûru gönder, İlâhî, asırlar oldu, yeter!
Bunaldı milletin âfâkı, bir sabâh ister.”

Bu mısralarda yükselen feryat, sadece şairin değil; ümmetin bağrından kopan bir yakarıştır. Asırlardır ötelenen sabah, belki de bizim ellerimizle yükselecek. Çünkü Allah’ın orduları sadece melekler değil; dirilen kalpler, ihlaslı diller, sâlih ameller de O’nun askerleridir.

Karanlığın Askerleri ve Nûrun Ordusu

Her zifiri gecenin ardından bir fecir vardır. Allah’ın ordusu görünmez ama dağ gibi sağlamdır.

Bediüzzaman Said Nursî şöyle der:

>”İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hadisatın tazyikatından kurtulabilir…”

İşte o nûr, sadece kalplerde yanmakla kalmaz; toplumları diriltir, milletleri ayağa kaldırır. Karanlığa teslim olmamak, Allah’ın nuruyla aydınlanmak, bugünün Müslüman’ının en büyük mücadelesidir.

Sabah Yakındır Ama Hazırlanmak Gerekir

Bir sabah isteniyorsa, geceyi anlamak ve onunla mücadele etmek gerekir. Dua, sabır, ilim, ihlâs, tebliğ ve hizmet… Bunlar sabahı çağıran adımlardır.

> “İnâyetinle halâs et ki, dalga dalga zalâm
İçinde kaynamasın çarpınıp duran İslâm!..”

Bu çarpıntı, bir yok oluş değil; diriliş sancısıdır belki de… Kaynayan bu İslâm, içinden yeni bir dirilişin doğmasını bekliyor. Yeter ki biz nefsin ve gafletin karanlıklarından sıyrılalım.

Sonuç: Allah’ın Ordusuna Katılmak

Allah’ın ordusuna katılmak için tank, tüfek gerekmez. Temiz bir niyet, dosdoğru bir yol, sağlam bir iman ve sarsılmaz bir ahlâk yeterlidir. Ve unutma: “Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır.” O isterse bir damlayı tufana çevirir, bir kalbi ümmete rahmet kılar. Yeter ki biz sabaha uyanmak için gözümüzü hakikate açalım.

 

 

Loading

No ResponsesNisan 12th, 2025