YIKIMA GİDEN ABD: İMPARATORLUĞUN ÇÖKÜŞÜ VE PEŞİNDEN SÜRÜKLEDİĞİ DEVLETLER

YIKIMA GİDEN ABD: İMPARATORLUĞUN ÇÖKÜŞÜ VE PEŞİNDEN SÜRÜKLEDİĞİ DEVLETLER

Giriş

Tarih, yükselen imparatorlukların zirveye ulaşmalarının ardından yavaş yavaş ya da ani çöküşlerle sahneden çekilişlerine sayısız örnek sunar. Roma’dan Osmanlı’ya, Sovyetler Birliği’nden Büyük Britanya İmparatorluğu’na kadar bu dev yapılar sadece kendi çöküşlerine değil, aynı zamanda nüfuzları altındaki coğrafyaların da yeniden şekillenmesine sebep olmuşlardır. Bugün benzer bir süreci Amerika Birleşik Devletleri (ABD) üzerinden gözlemlemek mümkündür. 20. yüzyılın süper gücü olan ABD, yalnızca ekonomik değil, kültürel, askerî ve politik olarak da birçok devleti kendisine bağımlı hale getirmiştir. Ancak bu yapay bağlılık ilişkileri, ABD’nin zayıflamasıyla birlikte o devletleri de krizlere ve hatta yıkıma sürüklemektedir.

1. İmparatorlukların Çöküş Dinamiği ve ABD

ABD’nin kuruluş ideali özgürlük, demokrasi ve bireysel haklar üzerine inşa edilmiş gibi görünse de, 2. Dünya Savaşı sonrasında adım adım bir dünya imparatorluğu halini almıştır. NATO’nun kurulması, Bretton Woods sistemi, IMF ve Dünya Bankası gibi yapılarla dünya düzeninin ekonomik ve askerî lideri haline gelen ABD, aslında çok kutuplu bir dünyayı tek kutuplu hale getirmek için sistematik bir strateji izlemiştir.

Ancak her imparatorluk gibi bu yapının da sürdürülemez zayıflıkları vardı: Sürekli savaş ekonomisi, borçla ayakta duran mali sistem, yozlaşmış siyaset ve toplumsal çözülme.

2. Bağımlı Devletlerin Kırılganlığı

ABD’nin gücünü artırmak için kullandığı en önemli araçlardan biri, “bağlı devletler” sistemidir. Bu ülkeler, ABD’nin askerî şemsiyesi altına girmiş, ekonomilerini Amerikan doları üzerinden şekillendirmiş ve iç siyasetlerinde Washington’a danışmadan adım atamaz hale gelmiştir.

Örnekler:

Latin Amerika: Şili, Venezuela, Kolombiya gibi ülkelerde ABD destekli darbeler ve hükümetler, kısa vadeli istikrar sağlarken uzun vadede toplumsal ayrışmaları ve krizleri derinleştirmiştir.

Ortadoğu: Körfez ülkeleri, İsrail ve bazı Arap rejimleri ABD’ye askerî ve ekonomik olarak bağımlı hale geldikçe, halktan kopmuş otoriteryan yönetimlerle karşı karşıya kalmışlardır.

Avrupa: Almanya, Fransa gibi ülkeler bile dış politikada bağımsız karar alamaz hale gelirken, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası ortaya çıkan enerji krizi ve ekonomik yıkım, Atlantik bloğunun kırılganlığını ortaya koymuştur.

3. ABD’nin Zayıflama Belirtileri

Borç Ekonomisi: ABD’nin ulusal borcu 34 trilyon doları aşmıştır. Bu, sürdürülebilir olmayan bir yapıdır ve her yeni kriz daha fazla para basımı ve enflasyon demektir.

Askerî Aşınma: Afganistan’dan çekiliş, Ukrayna Savaşı’na dolaylı müdahale ve Çin karşısında Pasifik’te zorlanan bir yapı, artık “dünyanın jandarması” olma iddiasının geçersiz kaldığını gösteriyor.

Toplumsal Çöküş: ABD’de gelir adaletsizliği, ırk ayrımı, değer erozyonu ve kimlik bunalımı gibi derin sosyolojik sorunlar artık sistemin tabanını sarsmaktadır.

4. Peşinden Sürüklediği Yıkım

ABD’nin çöküşü sadece kendi iç sorunlarıyla sınırlı değildir. Küresel ölçekte;

Doların rezerv para olarak zayıflaması, ona bağımlı ülkelerde ekonomik krizlerin tetikleyicisidir.

ABD destekli rejimlerin meşruiyet kaybı, halk isyanlarını ve iç savaşları doğurabilir.

Kültürel emperyalizmin çözülmesi, değer boşluğu ve kaos ortamı yaratabilir.

5. Yeni Dönem: Çok Kutupluluk ve Direniş Ekseni

ABD’nin tek kutuplu dünya düzenine karşı son 20 yıldır yükselen bir alternatif var: Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkelerin başını çektiği çok kutuplu dünya anlayışı. BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü gibi yapılar artık yalnızca ekonomik değil, ideolojik ve askerî alternatifler sunmakta.

Bağımlı devletler için bu dönem bir “yeni istiklal savaşı” anlamına gelmektedir. Ya ABD ile birlikte çöküşü yaşamak ya da kendi yerli ve milli politikalarını inşa ederek bağımsız bir geleceğe yürümek.

Sonuç

ABD, bir imparatorluk olarak çöküş sürecine girmiştir. Bu süreci tarihî olarak kaçınılmaz kılan nedenler kadar, güncel gelişmeler de desteklemektedir. Ancak bu çöküş, sadece Amerika’ya değil; ona bağlı, ondan beslenen ama ona bağımlı hale gelen devletlere de zarar vermektedir. Bu sebeple, özellikle İslam coğrafyasındaki devletler ve halklar için bu süreç bir fırsat olabilir: Kendi öz kaynaklarına dönmek, bağımsız stratejiler üretmek ve tarihî kimliğini yeniden inşa etmek. Aksi takdirde, yıkılan devin enkazı altında kalmak kaçınılmaz olacaktır.

Loading

No ResponsesNisan 8th, 2025