İnkarcıların Şaşkınlığı: Hakikatle Yüzleşme Anı
İnkarcıların Şaşkınlığı: Hakikatle Yüzleşme Anı
Zamanın ve mekânın ötesinde, insanoğlunun en çok merak ettiği o an gelmişti. Birçok kişi için şaşkınlık ve pişmanlıkla dolu bir başlangıcın kapısı aralanmıştı. Bu, dünyada inkâr edenlerin hakikatle yüzleştiği o andı…
Gözlerini açtıklarında, dünyada olduklarından farklı bir yerdeydiler. Tüm duyu organları eskisinden daha hassas, daha keskin hale gelmişti. Duydukları her ses, içlerine korku salıyor, gördükleri manzara sarsıcı bir gerçeklik sunuyordu.
Dünyada iken, “Bu anlattıkların hepsi bir efsanedir,” diyenlerin yüzleri kireç gibi bembeyaz kesildi. “Ahirette hesap görülecekse, biz de orada bir çare buluruz,” diyenler ise titremeye başladı. Zira hesap vakti gelmişti. Herkesin, yaptıklarının ve inkâr ettiklerinin kaydedildiği sayfalar, işledikleri en küçük ameli bile gözler önüne seriyordu.
Biri dizlerinin üzerine çökmüş, hüzün hüzüne “Bunlar doğru muymuş?” diye fısıldıyordu kendi kendine. Diğeri ise nefes almakta güçlük çekerek, “Keşke… Keşke inanıp hazırlıklı olsaydım…” diye inliyordu. Ama keşkeler artık bir şey ifade etmiyordu.
Gökten gelen nidalar yürekleri paramparça ediyordu:
“Bugün sizin hesap günü”
Zamanı geri almanın mümkün olmadığını anlamışlardı. Dünyada alay ettikleri, reddettikleri her şey, gerçek olarak karşılarına çıkmıştı. Şimdi dillerine “Rabbimiz, bızı döndür, artık inandık!” cümlesi düşmüştü ama onlar için dönüş yoktu.
Gerçekleri görmek için vaktinde şansı varken, kör olana, gerçekleri gösterdiğinde artık işi bitmiştir. İşte inkârcılar, inkâr ettikleri gerçeklerin ortasında, çaresizce o anın dehşetiyle yüzleşmeye bırakılmıştı…