GÜVEN VE TEDBİRDE DENGE
GÜVEN VE TEDBİRDE DENGE
Yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman, dervişi hemen çağırtır ve yargılamaya başlar.
Derviş kendini şöyle savunur:
‘Efendim, kuşu avlamak istedim.
Önce kaçmadı, teslim olacağını düşünüp üzerine atladım, bu esnada kanadı kırıldı.’ Müşteki kuş bu sözlere hemen itiraz eder ve şöyle der:
‘Avcı olsa hemen kaçardım.
Onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım.
Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez diye düşündüm.’
Hz. Süleyman bu sözleri haklı bulmuş ve ceza olarak dervişin kolunun kırılmasına hükmetmiş.
Ancak yaralı kuş bu karara da itiraz etmiş ve demiş ki:
‘Efendim, kolunu kırarsanız iyileşince yine aynı şeyi yapar.
Siz en iyisi üzerindeki derviş hırkasını çıkarın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.’
@@@@@@@
Bu hikayeden çıkarılabilecek ibretli mesajlar şunlardır:
1. Görünüşe Aldanma: İnsanlar dış görünüşleriyle değil, eylemleriyle değerlendirilmelidir. Derviş kıyafeti giymek, birinin gerçekten erdemli ve güvenilir olduğu anlamına gelmez.
2. Güvenin Sorumluluğu: İnsanlar, kendilerine duyulan güveni suistimal etmemelidir. Derviş kılığına giren kişinin bunu kötüye kullanması, güveni istismar etmenin büyük bir hata olduğunu gösterir.
3. Gerçek Adalet: Adalet sadece fiziksel cezalarla sağlanmaz. Asıl önemli olan, yanlış davranışların tekrarlanmamasını sağlayacak önlemler almaktır. Kuşun önerisi, cezadan çok önleyici bir tedbir niteliğindedir.
4. İnsanların Maskeleri: İnsanlar her zaman göründükleri gibi olmayabilir. Bazıları iyilik kisvesi altında kötülük yapabilir. Bu yüzden her zaman dikkatli ve bilinçli olmak gerekir.
5. Adaletin Etkili Şekilde İşletilmesi: Bir hatanın köküne inmek, sadece failin cezalandırılması değil, benzer hataların tekrar yaşanmamasını sağlamak da adaletin bir parçasıdır. Kuşun isteği, uzun vadede daha büyük bir iyiliği hedefler.
Bu hikâye, insanların başkalarına güvenmeden önce onları tanımaları gerektiğini ve adaletin yalnızca ceza ile değil, bilinçlendirme ve önleyici tedbirlerle de sağlanabileceğini gösterir.
@@@@@@@
Hüsnü Zan ve Âdem-i İtimat: Güven ve Tedbirin Dengesini Kurmak
İnsan ilişkilerinin temel taşlarından biri güven duygusudur. Ancak güven, körü körüne inanmak ile ihtiyatlı bir şüphecilik arasında dengeli bir yerde konumlanmalıdır. Bu açıdan, hüsnü zan (iyi düşünmek) ve âdem-i itimat (güvenmemek) kavramları, insan ilişkilerinde dengeyi sağlayan iki önemli ilke olarak karşımıza çıkar. Bu makalede, hüsnü zan ve âdem-i itimat kavramlarını ele alarak, hayatın farklı alanlarında nasıl dengeli bir şekilde uygulanabileceğini irdeleyeceğiz.
Hüsnü Zan: İnsanlara Karşı İyi Düşünmek
Hüsnü zan, başkaları hakkında olumlu düşünmek, onların niyetlerini iyiye yormak anlamına gelir. İnsanların kusurlarını örtmek, hatalarını affetmek ve onlara güvenmek, toplumsal birlikteliği ve kardeşliği güçlendiren unsurlardır.
Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde de hüsnü zan teşvik edilmiştir. Özellikle Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Müslümanların birbirleri hakkında iyi düşünmelerini ve kötü zanda bulunmamalarını tavsiye etmiştir. Çünkü bir insan hakkında kötü düşünmek, hem bireysel ilişkileri zedeler hem de toplumsal huzuru bozar.
Ancak hüsnü zan, kişinin her durumda safça inanması ya da göz göre göre aldatılmasına yol açacak bir naiflik değildir. Aklın ve sağduyunun devreye girmesi gerektiği durumlar vardır.
Âdem-i İtimat: Herkese Körü Körüne Güvenmemek
Âdem-i itimat, yani herkese hemen güvenmemek, insanın hayatında hayal kırıklıkları yaşamaması için önemli bir tedbirdir. Ne yazık ki bazı insanlar iyi niyetleri suistimal edebilir. Bu yüzden insan, hüsnü zan ile hareket ederken, aynı zamanda tedbirli ve dikkatli olmalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir hadisinde, “Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz” buyurarak, geçmişte kötü niyetli kişilerin tuzağına düşen birinin, aynı hatayı tekrarlamaması gerektiğini vurgulamıştır. Bu, hüsnü zan ile âdem-i itimat arasında bir denge kurmanın gerekliliğini ortaya koyar.
Güven ve Tedbirin Denge Noktası
Hayatta hem iyimser olmak hem de dikkatli olmak gerekir. Ne sürekli şüpheci ve güvensiz bir hayat yaşamak ne de herkese sınırsız güvenmek sağlıklı bir yaklaşımdır. İşte bu dengeyi kurabilmek için şu hususlara dikkat edilmelidir:
1. İlk Adım Hüsnü Zan Olmalı: İnsanlarla ilişkilerde başlangıç noktası iyi düşünmek ve iyi niyetli olmaktır. Herkesi kötü zannetmek, insanın ruhunu yoran ve toplumda ayrışmalara yol açan bir tutumdur.
2. Gözlem ve Deneyim Önemlidir: İnsanları değerlendirmek için zaman tanımak ve onların davranışlarını gözlemlemek gerekir. Bir kişi sürekli güven kıran hareketlerde bulunuyorsa, ona karşı tedbirli olmak gerekir.
3. Tedbirli Olmak Aldanmayı Önler: İnsan, her durumda bir güven mekanizması oluşturmalı ve tamamen kontrolsüz bir güven ilişkisi kurmaktan kaçınmalıdır. Örneğin, iş hayatında güven, yazılı anlaşmalar ve belgelerle desteklenmelidir.
4. İnsanı Tanımadan Büyük Sırlar Açıklanmamalıdır: Güvenilirliği test edilmemiş kişilere kişisel bilgileri veya sırları açmak, büyük hayal kırıklıklarıyla sonuçlanabilir.
Sonuç
Hüsnü zan ve âdem-i itimat, birbirine zıt gibi görünen ancak birlikte uygulandığında insan hayatını dengeleyen iki önemli ilkedir. Hayatta karşılaşılan insanların çoğu iyi niyetlidir, ancak kötü niyetli olanlar da vardır. Dolayısıyla, herkese hemen güvenmek yerine dikkatli olmak, ancak insanlara da iyi niyetle yaklaşmak en sağlıklı yoldur. Çünkü aşırı şüphecilik insanı yalnızlaştırırken, aşırı güven de hayal kırıklıklarına yol açabilir. Doğru olan, güven ve tedbir arasında sağlam bir denge kurmaktır.