Ad ve Semud Kavimlerinin Helaki: Unutulmuş Uyarılar ve Kaçınılmaz Son
Ad ve Semud Kavimlerinin Helaki: Unutulmuş Uyarılar ve Kaçınılmaz Son
Bir zamanlar yeryüzünde azametleriyle tanınan iki büyük kavim vardı: Ad ve Semud. Her ikisi de Allah’ın verdiği nimetlerle yüzlerce yıl refah içinde yaşadılar, ancak sonunda kibirleri ve azgınlıkları sebebiyle unutulmaz bir sonla yüzleştiler.
Ad Kavmi: Rüzgarın Gazabı
Ad kavmi, bugün Yemen ve Umman arasında bulunduğu tahmin edilen Ahkaf bölgesinde yaşamaktaydı. Göklere yükseltikleri muhteşem yapılar, gücün ve kudretin timsaliydi. Ancak onlar, Hz. Hud’un getirdiği ilahi mesajlara kulak tıkamış, “Bizden güçlüsü var mı?” diyerek Allah’ın uyarılarını küçümsemişlerdi.
Sonunda felaketin ilk işaretleri geldi: Yedi gece sekiz gündüz sürecek bir kasırga. Rüzgar, küçükten büyüe her şeyi yerle bir etti. O dev yapılar, insanoğlunun övündüğü ihtşam, toz ve enkaz içinde yok oldu. Ad kavmi, kibirlerinin bedelini kıyameti andıran bir fırtınayla ödedi.
Semud Kavmi: Titreten Sarsıntı
Ad kavminin yok oluşundan sonra ibret almayan bir başka topluluk Semud kavmiydi. Bugün Suudi Arabistan’daki Medain Salih bölgesinde yaşadıkları tahmin ediliyor. Kayaları yontarak muhteşem evler inşa eden bu kavim de, Hz. Salih’in davetini reddetmiş, kendilerine mucize olarak gönderilen deveyi vahşice katletmişti.
Uyarılar art arda gelmişti, fakat kibirleri onları kör etti. Sonunda o çok beklenen ceza indi: Gökten gelen korkunç bir sayha (gürleme) ve şiddetli bir deprem. Toprak ayaklarının altında titrerken, nefesleri kesildi. Semud kavmi, taşlara oydukları evlerinde depremin dehşetiyle donakaldı.
Bir Uyarı ve Hatırlatma
Ad ve Semud kavimleri, insanoğlunun ibretle hatırlaması gereken felaketlerin en çarpıcı örneklerindendir. Onlar, güçlerinin ve mükemmeliyetlerinin kendilerini kurtaracağını sanmışlar, ancak ilahi adaletin önünde boyun eğmişlerdir.
Bugün dünyada benzer bir kibir ve azgınlıkla hareket eden toplumlar, Ad ve Semud’un akıbetinden ders çıkarmazsa, tarih tekerrür etmekten geri durmayacaktır.
“O halde ibret almaz mısınız?” (A’raf, 7:74)