HİİÇ!!
HİİÇ!!
HİİÇ: Boşluğun Derin Manası
Hayatta birçok kavram vardır ki ilk bakışta basit görünse de derinlemesine düşünüldüğünde insanı bambaşka diyarlara sürükler. Bu kavramlardan biri de “HİİÇ”tir. Hiç kelimesi, ilk anlamıyla yokluk, boşluk, bir şeyin olmaması gibi düşünülse de, aslında insanın varoluşu, hayatın anlamı ve manevi ve deruni yolculuğu açısından derin ve düşündürücü bir felsefeye sahiptir.
Hiçlik ve Varoluş
İnsan, hayatı boyunca bir anlam arayışı içerisindedir. Kimimiz başarı, kimimiz mutluluk, kimimiz ise maddi kazanç peşinde koşarız. Ancak tüm bunların sonunda bizi bekleyen gerçeklik, aslında hiçliğin kendisidir. Zira ne kadar çok şey elde edersek edelim, her şey fanidir. Sahip olduklarımız, zamanın acımasız çarkları arasında kaybolup giderken geriye sadece “biz” ve içimizde taşıdığımız anlam kalır. İşte burada “HİİÇ” kavramı devreye girer.
Hiçlik, bazılarına göre bir yok oluşu, kimilerine göre ise mutlak huzuru temsil eder. Budist felsefede Nirvana’ya ulaşmak, tasavvufta fenafillah olmak, Batı felsefesinde ise egzistansiyalizmin varoluş sancısı hep bu kavramın etrafında şekillenir. Peki, insan hiçliği kabullenerek mi huzura ulaşır, yoksa ondan kaçarak mı?
Ego ve Hiçlik
İnsan egosu, sürekli olarak kendini var etmek ister. Daha fazla kazanmak, daha çok bilinmek, daha üstün olmak… Ancak hayatın kaçınılmaz sonu karşısında tüm bu çabalar birer yanılmadır. Büyük düşünür Mevlâna, “Hamdım, piştim, yandım” derken aslında insanın olgunlaşma sürecinin sonunda kendi hiçliğini fark edişini anlatır. Hiçlik, bir yok oluş değil, tam aksine varoluşun en saf ve en samimi halidir.
Hiçliği Anlamak ve Kabullenmek
Hiçliği anlamak, hayatı anlamanın anahtarıdır. Hayatı fazla ciddiye almak yerine onun akışına kapılmak, mutlulukları ve hüzünleri büyük bir tevazu ile karşılamak, hayatın içindeki hiçliği fark edip ona göre yaşamak insana büyük bir huzur getirebilir.
Sonuç olarak “HİİÇ”, bir boşluk ya da anlamsızlık değil, aksine insanın kendini bulma yolculuğunda en önemli duraklardan biridir. Hiçliği kavradığımızda, hayatta gerçekten önemli olan şeyleri daha net görebiliriz: Sevgi, paylaşım, huzur ve deruni ve manevi zenginlik… Çünkü her şeyin sonunda, geriye kalan yalnızca “hiç”tir.