Bediüzzaman, “ey tabiat bataklığına düşen gafil!

Bediüzzaman, “ey tabiat bataklığına düşen gafil! Eğer tabiatı bırakıp kudret-i İlahiyeyi tanımazsan her bir şeye, hattâ her bir zerreye, hadsiz bir kuvvet ve kudret ve nihayetsiz bir hikmet ve maharet, belki ekser eşyayı görecek, bilecek, idare edecek bir iktidar, her şeyde bulunduğunu kabul etmek lâzım gelir.”,

“Zındık maddiyyun gâvurlar bir Vâcibü’l-vücud’u kabul etmediklerinden, zerrat adedince bâtıl âliheleri kabul etmeye mezheplerine göre muztar kalıyorlar.”
Neden ve Niçin?
Diğer benzer cümlelerle izahı.

Bediüzzaman Said Nursî, yukarıdaki ifadelerinde tabiatçılığı (naturalizmi) ve materyalizmi eleştirerek, Allah’ın varlığını inkâr edenlerin mantıksal olarak nasıl büyük bir çelişkiye düştüklerini açıklamaktadır. Bu düşünce, tevhid ve Allah’ın varlığının zorunluluğu üzerine temellendirilmiştir.

1. Bediüzzaman’ın Söylediği Şey: Tabiat Bataklığı ve Mantıksal Çıkmaz

Bediüzzaman diyor ki: Eğer Allah’ı kabul etmezsen, her bir zerreye ilahî özellikler yüklemek zorunda kalırsın. Çünkü:

Eğer evrende hiçbir ilahî güç yoksa, o zaman her şey kendi kendine var olmalı ve düzeni sağlamalıdır.

Ancak tabiattaki bir zerre bile akılsız, şuursuz ve güçsüz olduğu halde, sonsuz bir kudret ve hikmet gerektiren işleri yapmaktadır.

O halde her bir zerreyi ilah gibi görmek zorundasın ki bu, mantıksız bir durumdur.

Örneğin:
Bir ressam olmadan mükemmel bir tablo ortaya çıkabilir mi? Ya da bir mühendis olmadan karmaşık bir makine kendiliğinden var olabilir mi?

İşte, Allah’ı inkâr edenler, tabiatı, atomları veya sebepleri ilahlaştırmak zorunda kalıyorlar ki bu, yüzlerce “küçük ilah” kabul etmek anlamına geliyor.

Diğer Benzer İfadelerle Karşılaştırma

1. Risale-i Nur’un başka bir yerinde benzer bir ifadeyle şöyle denir:

> “Her şeyde Vahid-i Ehad’in sikke-i mahsusası var. Tabiat ise, şirk ve küfürle yoğrulmuş bir hurafedir.”

Yani evrendeki her varlık, Allah’ın birliğini ve tekliğini gösteren bir mühür taşır. Tabiat ise, Allah’ın yerine konulursa, birçok ilah kabul edilmesi gerekir.

2. Her şeyin bir ustası vardır. Bir iğnenin bile ustası varken, bu koca kâinatın ustasız olması mümkün müdür?

Bir sineğin bile sonsuz hikmet ve kudret gerektiren bir yaratılışı varken, onu sebeplere bağlamak, her sebebi bir ilah saymak demektir.

3. İmam Gazali de şöyle der:

> “Allah’ın varlığını inkâr eden, ya her şeyi Allah’a verir ya da her şeyi kendine yükler. Kendine yükleyenin ise aklı başında değildir.”

Bediüzzaman’ın dediği gibi, Allah’ı reddeden kişi, evrendeki tüm atomlara ve varlıklara ilahlık vermek zorundadır. Çünkü her varlık, sonsuz hikmet ve kudret gerektiren bir sanat eseri gibidir.

2. Tabiatçılar Neden Bu Çıkmaza Düşüyor?

Bediüzzaman’ın “zındık maddiyyun gâvurlar” diye bahsettiği materyalistler, Allah’ın varlığını reddettiklerinde aslında imkânsız bir şeyi kabul etmek zorunda kalıyorlar:

Bir taşın, bir çiçeği yaratabileceğini,

Akılsız atomların insan gibi şuurlu varlıkları oluşturabileceğini,

Tabiatın kendi kendine düzen ve denge kurabileceğini kabul etmek zorunda kalıyorlar.

Oysa bir harf bile kâtipsiz olmaz, bir bina bile ustasız olmazken, evren gibi muhteşem bir sanat eserinin kendi kendine oluşması mantık dışıdır.

3. Sonuç: Birlik Mi? Çokluk Mu?

Allah’ı kabul eden kişi, her şeyi tek bir güce, yani Allah’a bağlar. Böylece hem mantıkî hem de tutarlı bir açıklama yapar.

Allah’ı reddeden kişi ise, her bir sebebe ilahi güçler vermek zorunda kalır ki bu, bâtıl bir çok ilahlığa (şirk) dönüşür.

Bediüzzaman burada diyor ki: “Ya bir Allah’ı kabul edersin, ya da zerrat (atomlar) adedince ilah kabul etmek zorunda kalırsın.”

Bu, tevhid inancının en güçlü akılcı delillerinden biridir.

 

 

Loading

No ResponsesŞubat 20th, 2025