1948 YILINDA DÜNYANIN FARKLI YERLERİNDEN YAHUDİLER FİLİSTİNE MİSAFİR VE AZINLIK OLARAK GELDİLER, ÖLDÜRDÜLER,
1948 YILINDA DÜNYANIN FARKLI YERLERİNDEN YAHUDİLER FİLİSTİNE MİSAFİR VE AZINLIK OLARAK GELDİLER, ÖLDÜRDÜLER, YAKTILAR,YIKTILAR, ŞİMDİDE YURTLARINDAN ÇIKARTIP İŞGAL ETTİLER.-1-
1948 ve Sonrası: Filistin’de Tarihin Kırılma Noktası
Tarih boyunca toprak mücadeleleri birçok coğrafyada yaşanmış, ancak Filistin topraklarında yaşananlar, modern tarihin en dramatik ve trajik süreçlerinden biri olmuştur. 1948 yılı, bu toprakların ve halkının kaderini değiştiren en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu yıl, İsrail’in kurulmasıyla birlikte milyonlarca Filistinlinin topraklarından sürgün edilmesine ve büyük bir insani trajedinin başlamasına sahne olmuştur.
Filistin’e Gelen Yahudiler: Misafirlikten İşgale
19. yüzyılın sonlarından itibaren, özellikle Avrupa’daki baskılar nedeniyle Yahudiler Filistin topraklarına göç etmeye başlamıştı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bu göçler sınırlı bir şekilde devam ederken, Birinci Dünya Savaşı sonrası İngilizlerin bölgeyi yönetmesiyle (1917 Balfour Deklarasyonu) göçler hız kazandı.
İngiltere’nin desteğiyle Filistin topraklarına gelen Yahudiler başlangıçta misafir ve azınlık konumundaydı. Ancak zamanla silahlı örgütler kurarak (Irgun, Haganah, Stern Çetesi) Filistin halkına karşı saldırılar düzenlediler. 1948’e gelindiğinde, bu saldırılar artık bir soykırım ve sistematik etnik temizlik boyutuna ulaştı.
Nakba: Büyük Felaket
14 Mayıs 1948’de İsrail devleti kurulduğunda, Filistinliler için “Nakba” (Büyük Felaket) başladı. İsrail’in kurulmasıyla 750.000’den fazla Filistinli evlerinden sürüldü, köyleri yerle bir edildi ve binlercesi öldürüldü. Bu süreçte Deir Yasin Katliamı gibi olaylar, Filistin halkına yönelik zulmün boyutunu gözler önüne serdi.
Nakba sadece bir göç değildi; aynı zamanda bir halkın kimliğinin, kültürünün ve tarihinin yok edilmeye çalışıldığı bir süreçti. Filistin halkı, 1948’den sonra mülteci kamplarında yaşamaya mahkûm edildi, topraklarına geri dönme hakları ellerinden alındı ve sistematik olarak haklarından mahrum bırakıldı.
Süregelen İşgal ve Direniş
1948’de başlayan işgal süreci hiçbir zaman sona ermedi. 1967’deki Altı Gün Savaşı ile İsrail, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü de işgal etti. O günden bu yana, Filistin topraklarında süregelen bir işgal, yerleşim politikaları ve askeri baskılar devam etmektedir.
Bugün bile Filistinliler, kendi topraklarında yabancı muamelesi görmekte, evleri yıkılmakta, toprakları gasp edilmekte ve sistematik baskılara maruz kalmaktadır. Uluslararası toplumun sessizliği ve ABD ve Avrupa Haçlı birliği gibi büyük güçlerin desteği ile İsrail’in işgali ve Filistin halkına uyguladığı zulüm her geçen gün artmaktadır.
Tarihten Çıkarılacak Dersler
Filistin meselesi, sadece bir toprak mücadelesi değil, aynı zamanda bir insanlık meselesidir. 1948’de başlayan süreç, dünya tarihine utanç verici bir dönem olarak kazınmıştır. Bu olaylar, bize adaletin, insan haklarının ve uluslararası hukukun nasıl göz ardı edilebileceğini göstermektedir.
Tarih, güçlü olanın her zaman haklı olmadığını, zulmün sonsuza kadar sürdürülemeyeceğini ve mazlum halkların bir gün özgürlüğüne kavuşacağını göstermiştir. Filistin halkı, yıllardır süren zulme ve işgale rağmen direnmeye devam etmektedir. Çünkü tarih boyunca hiçbir işgal sonsuza kadar sürmemiştir ve adalet er ya da geç yerini bulacaktır.
Filistin halkının mücadelesi, tüm insanlık için bir vicdan ve adalet sınavıdır. Bu nedenle, dünya bu trajediye kayıtsız kalmamalı, tarihten ders almalı ve Filistin’in özgürlüğü için sesini yükseltmelidir.