AVRUPA DOĞUM SANCISINDA: DOĞUM YAKLAŞTI

AVRUPA DOĞUM SANCISINDA: DOĞUM YAKLAŞTI


Bediüzzaman Said Nursî’nin yıllar önce söylediği şu sözler, bugün dünya siyasetini ve toplumsal değişimleri anlamak için güçlü bir metafor sunuyor:

“Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyete hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak.”

Tarih, her toplumun ve medeniyetin belirli aşamalardan geçtiğini gösteriyor. Bir millet yükselirken, diğer bir millet çöküşe geçebilir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu, tam da bu sürecin bir yansımasıdır. Bugün ise Avrupa, kendi iç sancılarıyla yüzleşiyor ve büyük bir dönüşümün eşiğinde duruyor.

Dünya tarihine ve mevcut küresel gelişmelere baktığımızda, Avrupa’nın geçirdiği “doğum sancıları” giderek daha belirgin hale geliyor. Kültürel, ekonomik ve siyasi dönüşümler, Avrupa’nın eski kimliğini sarsarken, yeni bir yapının doğmakta olduğunu gösteriyor.

I. AVRUPA’NIN DOĞUM SANCILARI: NELER YAŞANIYOR?

Avrupa, tarih boyunca farklı dönüşümler geçirdi. Feodal yapıdan modern devlete, monarşiden cumhuriyet rejimlerine, dinden sekülerizme geçiş gibi köklü değişimler yaşandı. Bugün ise yeni bir dönüşüm sürecinin sancılarını yaşıyor.

1. KÜLTÜREL VE DİNİ DEĞİŞİM

Avrupa’nın seküler yapısı, son yıllarda büyük bir kırılma noktasına geldi. Kiliseler boşalıyor, insanlar dinsizlik veya spiritüel arayışlar arasında gidip geliyor. Ancak en büyük değişim, İslam’ın Avrupa’daki yükselişiyle yaşanıyor.

Fransa, Almanya, İngiltere ve İskandinav ülkelerinde hızla artan Müslüman nüfus,

Avrupa gençleri arasında İslam’a yöneliş,

Göçmen Müslümanların kültürel ve ekonomik olarak Avrupa toplumlarında daha etkin hale gelmesi,

Bugün Avrupa’da camilere gidenlerin sayısı, kiliselere gidenlerden daha fazla olmaya başladı. Müslüman nüfusun artışı ve Avrupalı gençlerin İslam’a olan ilgisi, Avrupa’nın geleceğinin farklı bir yöne evrildiğini gösteriyor.

2. SİYASİ KRİZLER VE YÜKSELEN POPÜLİZM

Avrupa Birliği, 20. yüzyılda barışı ve ekonomik entegrasyonu sağlamak için kuruldu. Ancak bugün, Avrupa’da milliyetçilik ve popülizm yükselişte.

Fransa’da aşırı sağcı partilerin güç kazanması,

İngiltere’nin Brexit süreci ile Avrupa’dan ayrılması,

Almanya’da göçmen karşıtı politikaların yaygınlaşması,

Hollanda, İtalya, İsveç ve diğer Avrupa ülkelerinde sağcı ve İslam karşıtı hareketlerin artışı,

Bu gelişmeler, Avrupa’nın kendi içinde büyük bir kimlik krizine girdiğini gösteriyor. Avrupa, İslam’ın yükselişiyle nasıl bir yol izleyeceğini belirlemeye çalışıyor.

3. EKONOMİK GERİLEME VE SOSYAL ÇATIŞMALAR

Avrupa’nın ekonomik yapısı da eskisi kadar güçlü değil. 2008 ekonomik krizinden sonra toparlanmaya çalışan Avrupa ekonomileri, pandemi, Ukrayna-Rusya savaşı ve küresel resesyon riski ile yeniden sarsıldı.

Euro bölgesinde enflasyon yükselişte, işsizlik artıyor.

Fransa ve Almanya gibi güçlü ekonomiler bile büyüme problemi yaşıyor.

Göçmenlerin sosyal yardım sistemine yük olduğu tartışmaları yaygınlaşıyor.

Ekonomik problemler, toplumsal huzursuzlukları da beraberinde getiriyor. İşsizlik ve yoksulluk, Avrupa halklarını daha sert siyasi tepkilere yönlendiriyor.

II. AVRUPA’DAN DOĞAN YENİ BİR MEDENİYET Mİ?

Bediüzzaman’ın dediği gibi, Avrupa İslam’a hâmiledir. Yani Avrupa, İslam ile iç içe geçmiş bir topluma dönüşmektedir. Ancak bu doğum sancıları, beraberinde büyük çatışmalar ve meydan okumalar da getirmektedir.

1. AVRUPA’DA YENİ BİR İSLAMİ UYANIŞ MI?

Avrupa’da İslam’a duyulan ilginin artması, sadece Müslüman göçmenlerin artışı ile açıklanamaz. Batı’nın manevi boşluğu, birçok Avrupalıyı İslam’a yöneltmektedir. Son yıllarda binlerce Avrupalı, İslam’a geçiş yapmıştır.

Fransa’da her yıl 3.000’den fazla kişi İslam’ı seçiyor.

Almanya ve İngiltere’de Müslüman nüfus %5’i aşmış durumda.

İslam, Avrupa’da en hızlı büyüyen din.

Bu, yeni bir Avrupa’nın doğuşuna işaret ediyor olabilir. Ancak, bu süreç sancılı ve çatışmalarla dolu olacaktır.

2. AVRUPA’NIN ÇÖKÜŞÜ MÜ, DÖNÜŞÜMÜ MÜ?

Bugün Avrupa, medeniyet olarak büyük bir kimlik krizinin içinde. Bu kriz, Avrupa’nın tamamen çöküşe mi gideceğini yoksa yeni bir sentez mi doğuracağını belirleyecek.

Eğer Avrupa, İslam’ı bir düşman olarak görmeye devam ederse, iç savaşlar ve kaos kaçınılmaz olabilir.

Ancak eğer Avrupa, İslam’ı bir çözüm ve çıkış yolu olarak görürse, yeni bir medeniyet inşa edebilir.

Avrupa, geçmişte Rönesans ve Reform hareketleriyle büyük dönüşümler yaşamıştı. Bugün de benzer bir dönüşüm sürecine giriyor olabilir.

SONUÇ: DOĞUM YAKLAŞTI! AVRUPA’NIN GELECEĞİ NE OLACAK?

Avrupa, yeni bir kimlik doğurmak üzere. Ancak bu doğum sancıları, beraberinde büyük krizler, çatışmalar ve dönüşümler getirecek. Avrupa’nın geleceği, İslam ile nasıl bir ilişki kuracağına bağlı olacak.

Eğer Avrupa, İslam ile barış yoluyla bir sentez oluşturabilirse, güçlü ve yeni bir medeniyet doğabilir.

Ancak eğer Avrupa, İslam’ı bir tehdit olarak görmeye devam ederse, iç çatışmalar ve bölünmeler kaçınılmaz olabilir.

Bediüzzaman Said Nursî’nin dediği gibi, Avrupa İslam’a hâmiledir ve bu doğumun gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Ancak bu doğum, barış yoluyla mı yoksa sancılı mı olacak, bunu zaman gösterecek.

Gelecek, inanç ve adalet temelinde şekillenecek. Avrupa için en büyük sınav, bu doğum sancılarını nasıl yöneteceği olacak.

 

Loading

No ResponsesŞubat 17th, 2025