TUSIAD’IN ŞAİBELİ VE SİCİLİ İLE İLGİLİ BELGE VE UYGULAMALARI
TUSIAD’IN ŞAİBELİ VE SİCİLİ İLE İLGİLİ BELGE VE UYGULAMALARI
TÜSİAD’ın Tartışmalı Geçmişi: Belgeler ve Uygulamalar Üzerinden Bir Değerlendirme
Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), 1971 yılında kurulduğundan bu yana Türkiye’nin ekonomik ve siyasi yapısında önemli bir aktör olmuştur. Ancak, kuruluşundan itibaren TÜSİAD, sadece ekonomik büyümeye odaklanan bir iş dünyası örgütü olarak değil, zaman zaman siyasi süreçlere müdahale eden, hükümetlerle gerilim yaşayan ve halk nezdinde güven kaybına uğrayan bir yapı olarak da gündeme gelmiştir. Bu makalede, TÜSİAD’ın tartışmalı geçmişine, çeşitli dönemlerdeki uygulamalarına ve ortaya çıkan belgeler ışığında nasıl bir pozisyon aldığına dair ibretlik ve düşündürücü olayları ele alacağız.
1. TÜSİAD ve 12 Eylül Darbesi: Sermaye ve Siyaset İlişkisi
1980 askeri darbesi, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik yapısını kökten değiştiren bir dönüm noktası olmuştur. Darbe öncesinde iş dünyasının, özellikle de büyük sermaye sahiplerinin hükümet politikalarından duyduğu rahatsızlık biliniyordu. TÜSİAD, 1979 yılında dönemin Ecevit hükümetine karşı açıkça eleştirel bir tavır almış, gazetelere tam sayfa ilanlar vererek ekonomik krizden hükümeti sorumlu tutmuştu. Bu ilanlar, darbe sürecine giden yolu hızlandıran unsurlar arasında değerlendirilmiştir. 12 Eylül sonrasında ise TÜSİAD üyelerinin büyük çoğunluğu, darbenin getirdiği neoliberal ekonomik politikalar sayesinde servetlerini daha da artırmış, halk ise bu süreçte ağır bedeller ödemiştir.
2. 28 Şubat Süreci ve TÜSİAD’ın Rolü
1997’de yaşanan 28 Şubat süreci, askerlerin ve sivil toplum kuruluşlarının hükümet üzerinde baskı kurduğu postmodern bir darbe olarak tarihe geçmiştir. TÜSİAD, bu dönemde “laiklik ve demokrasi” vurgusuyla dönemin Refah Partisi liderliğindeki hükümete karşı açık bir tavır almıştır. TÜSİAD raporları ve açıklamaları, askerin müdahalesini meşrulaştıran söylemler arasında yer almış ve iş dünyasının hükümetin değişmesi yönündeki beklentisini ortaya koymuştur. Ancak, 28 Şubat sürecinin ardından Türkiye’de ekonomik krizler derinleşmiş, 2001’deki büyük krizle birlikte sermaye sahipleri krizi fırsata çevirirken, halk büyük mağduriyetler yaşamıştır.
3. 2001 Krizi ve IMF Politikalarına Destek
2001 ekonomik krizi, Türkiye’nin en büyük ekonomik buhranlarından biri olarak tarihe geçmiştir. Kriz sürecinde TÜSİAD, hükümetin IMF ile anlaşmalar yapmasını desteklemiş ve “kemer sıkma politikalarının” zorunlu olduğunu savunmuştur. Ancak bu politikalar, bankacılık sisteminde büyük bir tasfiye sürecine yol açarken, TÜSİAD üyesi büyük sermaye sahipleri kriz sonrası uygulanan özelleştirme politikaları sayesinde büyük kazanımlar elde etmiştir. TÜSİAD’ın o dönemdeki önerileri, halk için daha fazla işsizlik ve yoksulluk anlamına gelmiştir.
4. TÜSİAD ve 2013 Gezi Olayları
2013 yılında Gezi Parkı protestoları, Türkiye’nin en büyük kitlesel hareketlerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. TÜSİAD, bu süreçte hükümeti eleştiren bir pozisyon almış ve toplumsal taleplerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır. Ancak bu olaylar sırasında sermaye çevrelerinin bazı grupları finanse ettiğine dair iddialar ortaya atılmış, TÜSİAD’ın olaylara yaklaşımı iş dünyasında bölünmelere neden olmuştur. TÜSİAD, hükümet ile olan gerilimleri nedeniyle bir süre dışlanmış, ancak ilerleyen yıllarda ilişkilerini yeniden düzenlemiştir.
5. TÜSİAD’ın Günümüzdeki Konumu: Hangi Çıkarlar Öncelikli?
Bugün TÜSİAD, bir yandan demokrasiyi ve hukuk devletini savunduğunu söylerken, diğer yandan sermaye sahiplerinin çıkarlarını önceleyen bir politika izlemeye devam etmektedir. TÜSİAD’ın açıklamaları, çoğu zaman halkın gerçek ekonomik sorunlarından uzak, büyük sermaye sahiplerinin çıkarlarını koruma refleksiyle şekillenmektedir. Son yıllarda ekonomi politikalarına dair eleştirileri artmış olsa da, bu eleştirilerin ana motivasyonunun halkın refahı mı yoksa büyük şirketlerin kazançlarını artırma hedefi mi olduğu konusunda ciddi soru işaretleri bulunmaktadır.
Sonuç: İbretlik Bir Tablo
TÜSİAD’ın geçmişi incelendiğinde, ekonomik büyüme ve demokratikleşme söylemlerinin ötesinde, büyük sermayenin çıkarlarını koruma refleksiyle hareket eden bir yapı olduğu açıkça görülmektedir. TÜSİAD, askeri darbelerden ekonomik krizlere, hükümet değişikliklerinden toplumsal hareketlere kadar birçok süreçte aktif rol oynamış ve genellikle sermaye sahiplerinin lehine pozisyon almıştır. Bu durum, halkın gözünde TÜSİAD’ın güvenilirliğini zaman zaman sorgulanan bir noktaya taşımıştır.
Tarih bize gösteriyor ki, ekonomik ve siyasi süreçlerde belirleyici olan yalnızca hükümetler değil, aynı zamanda büyük sermaye gruplarıdır. TÜSİAD gibi yapılar, kendi çıkarlarını önceliklendirirken, halkın gerçek sorunlarına ne kadar duyarlı oldukları sorusu hep gündemde kalacaktır. Bu yüzden, TÜSİAD’ın geçmişi, sadece bir iş dünyası örgütünün değil, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik dengelerinin nasıl şekillendiğini anlamak açısından da dikkatle incelenmesi gereken bir örnek sunmaktadır.
@@@@@@@
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, Olağan Genel Kurulu’ndaki siyasi mesajlarla dolu konuşmasının ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2021 yılında İlim Yayma Vakfı tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlen programdaki TÜSİAD ile ilgili ifadeleri yeniden gündem oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 yıl önceki konuşmasında, “Ey TÜSİAD ve yavruları sizin tek göreviniz var, yatırım, istihdam ve büyüme. Kalkıp da hükümete saldırmanın yollarını aramayın bizimle mücadele edemezsiniz. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de iyi biliyoruz.” sözlerini sarf etmişti.
Bak.
https://www.facebook.com/share/1D7ub4gxiJ/