HER ZERREDE PARLAYAN TEVHİD
HER ZERREDE PARLAYAN TEVHİD
“Her zerrede -hem hareketinde, hem sükûnetinde- iki güneş gibi iki nur-u tevhid parlıyor…
Herbir zerre, eğer memur-u İlahî olmazsa
ve Onun izni ve tasarrufu ile hareket etmezse
ve ilim ve kudretiyle tahavvül etmezse;
o vakit herbir zerrenin
● nihayetsiz bir ilmi,
● hadsiz bir kudreti,
● herşeyi görür bir gözü,
● herşeye bakar bir yüzü,
● herşeye geçer bir sözü
bulunmak lâzım gelir.”
(Sözler – 549)
Her Zerrede Parlayan Tevhid: Varlıkta Birlik ve İlahî Kudret
Evrenin en küçük yapı taşı olan zerreler, yani atomlar ve parçacıklar, büyük bir düzen içinde hareket eder. Onların varlığı, hareketi ve sükûneti, her şeyin tek bir yaratıcının tasarrufunda olduğunu gösteren birer delildir. Bediüzzaman Said Nursî’nin ifade ettiği gibi, her zerre hem hareketinde hem de sükûnetinde Allah’ın birliğini ve kudretini iki güneş gibi parlatmaktadır.
Peki, bu sözün derin manası nedir? Bir zerrenin bile Allah’ın iradesi dışında hareket edemeyeceği fikri ne kadar mantıklıdır? Bu makalede, evrendeki düzenin ve zerrelerin hareketinin ancak sonsuz bir ilim, kudret ve iradeyle açıklanabileceğini göstereceğiz.
1. Zerreler, İlahi Memurlar Gibi Hareket Eder
Her şeyin tesadüfen oluştuğunu iddia eden bir bakış açısına göre, bir zerre bağımsız hareket eden bilinçsiz bir varlıktır. Oysa dikkatlice bakıldığında, her bir zerrenin adeta bir memur gibi belirli bir düzen içinde çalıştığı görülür.
Havada uçuşan bir toz zerresi bile bir düzen içindedir. Gözle görülemeyecek kadar küçük bir toz tanesi, atmosferin kurallarına ve rüzgârın yasalarına göre hareket eder. O hareketin arkasında fizik kuralları olduğu gibi, fizik kurallarının varlığı da ilahi bir düzenin işaretidir.
İnsan vücudundaki hücreler, atomlar ve moleküller muazzam bir intizam içinde çalışır. Eğer bunlar bilinçsizce hareket etseydi, her şey kaosa sürüklenirdi. Bir hücre içindeki DNA’nın, enzimlerin ve proteinlerin kusursuz işleyişi, her zerrede bilinçsiz bir hareket olmadığını, bilakis onları yönlendiren bir kudretin var olduğunu gösterir.
Bediüzzaman, bir zerrenin kendi başına hareket ettiğini düşünmenin mantıksız olduğunu şu ifadelerle açıklar:
> “Her bir zerre, eğer memur-u İlahî olmazsa ve Onun izni ve tasarrufu ile hareket etmezse; o vakit her bir zerrenin nihayetsiz bir ilmi, hadsiz bir kudreti, her şeyi görür bir gözü, her şeye bakar bir yüzü, her şeye geçer bir sözü bulunmak lâzım gelir.”
Yani, bir zerrenin bilinçsizce ama kusursuz bir düzen içinde hareket ettiğini iddia etmek, onun adeta sonsuz bir bilgiye ve kudrete sahip olduğunu kabul etmek anlamına gelir.
2. İlahi Kudret Olmadan Her Zerre Sonsuz Bir İlim ve Kudret Sahibi Olmalı
Şimdi şu soruyu soralım: Eğer zerreler Allah’ın iradesi dışında hareket ediyorsa, nasıl bu kadar mükemmel bir düzen oluşturabilirler?
Bu iddiaya göre:
Bir zerre, hangi organizmanın parçası olduğunu bilmeli,
O organizmanın ihtiyaçlarını anlamalı,
Varlığını sürdürebilmek için diğer atomlarla nasıl birleşeceğini hesaplamalı,
Kusursuz bir kimya ve fizik bilgisine sahip olmalı,
Kendi başına karar alıp uygulayabilmelidir.
Oysa bir zerre, akılsız ve şuursuzdur. Eğer her zerrenin böylesine sonsuz bir bilgi ve kudret sahibi olduğunu iddia edersek, aslında her bir zerreye ilahlık vasfı vermiş oluruz. Oysa aklın ve mantığın gereği, tek bir mutlak kudret ve ilim sahibinin olduğunu kabul etmektir.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle, ya her bir zerre ilah olacak, ya da tek bir yaratıcı olan Allah (c.c.) her şeye hâkimdir.
Kur’an-ı Kerim’de bu hakikat şöyle ifade edilir:
> “Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.” (Zümer, 39/62)
Bu ayet açıkça gösteriyor ki, evrendeki her şey Allah’ın kudretiyle ve bilgisiyle hareket etmektedir.
3. Tesadüf İmkânsızdır, Çünkü Kâinatta Mükemmel Bir Plan Vardır
Bazı insanlar, evrendeki düzeni tesadüfle açıklamaya çalışır. Ancak bir şeyin tesadüfen oluşabilmesi için onun hiçbir kurala bağlı olmaması gerekir. Oysa:
Her gezegenin hareketi bir düzen içindedir. Dünyanın güneş etrafında belirli bir yörüngede dönmesi, tesadüfle açıklanamaz.
Hücrelerin içindeki atomlar tam gereken kimyasal bağlarla birbirine bağlanır. Eğer tesadüf olsaydı, bu düzen anında çökerdi.
Yağmur damlaları bile belirli bir ölçüyle iner. Eğer yağışlar düzensiz olsaydı, yeryüzünde hayat mümkün olmazdı.
Bu örnekler, evrenin her noktasında bir ilahi nizamın işlediğini gösterir. Tesadüf, kanunsuzluk ve düzensizlik gerektirir; ancak evrende kanun ve düzen hâkimdir.
Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi, zerrelerin rastgele hareket etmesi mümkün değildir. Çünkü:
1. Eğer bir zerre tesadüfen hareket etseydi, bulunduğu yerde uyum sağlaması mümkün olmazdı.
2. Eğer bir zerre, Allah’ın izni olmadan başka zerrelerle birleşebilseydi, evrende sürekli kaos olurdu.
3. Eğer her zerre kendi başına karar verebilseydi, bu zerrenin sonsuz bir akla sahip olması gerekirdi ki, bu mantıksız bir iddiadır.
Bu yüzden her zerre, Allah’ın kudretiyle, bilgisiyle ve iradesiyle hareket eden bir memurdur.
Sonuç: Her Şey Allah’ın Varlığını ve Birliğini Gösterir
Bediüzzaman Said Nursî’nin bu sözü, evrendeki en küçük varlıkların bile ilahi bir kudret tarafından yönetildiğini vurgulayan derin bir tefekkürdür. Her zerre, ancak Allah’ın ilmi ve kudretiyle hareket etmektedir.
Eğer bir zerre Allah’ın memuru olmazsa, kendisinin ilah olması gerekir.
Eğer bir zerre, ilahi bir düzen içinde hareket etmiyorsa, sonsuz bir bilgiye ve kudrete sahip olmalıdır ki, bu imkânsızdır.
Evrenin en küçük birimi olan zerreler bile, tek bir Yaratıcı’nın varlığını ve birliğini ispat etmektedir.
Sonuç olarak: Her şey Allah’ın varlığını ve birliğini haykırır. İnsan, sadece bir an durup düşünse, evrenin her noktasında Allah’ın sonsuz ilmini ve kudretini görebilir.
> “Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, insanlar onların üzerinden geçerler de dönüp bakmazlar.” (Yusuf, 12/105)
O hâlde, gaflet perdesini kaldırıp her şeyin arkasında Allah’ın kudretini görmek, insanın en büyük kazancı olacaktır.