BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ: HAYATIN GERÇEK ANLAMI

BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ: HAYATIN GERÇEK ANLAMI

Bir varmış, bir yokmuş… Bütün masallar böyle başlar, ama aslında hayatın da en güzel özeti budur. Bir an vardır, sonra yoktur. Bir insan vardır, sonra yoktur. Bir krallık yükselir, sonra yıkılır. Bir nefes alınır, sonra verilir ve belki bir daha alınamaz…

Bu cümledeki derin hikmeti kavrayan insan, hayatın aslında ne kadar kısa, ne kadar geçici olduğunu fark eder. Ancak asıl mesele şudur: Geçici olan bu hayatta neye değer veriyoruz? Ne için yaşıyoruz? Ve geriye ne bırakıyoruz?

1. Sahip Olduğumuz Her Şey Geçicidir

Bugün var olan her şey, bir gün yok olacak. Göz kamaştıran saraylar, dev şirketler, yüksek mevkiler, bankalarda biriken servetler… Bunların hiçbiri, ölüm kapıyı çaldığında bizimle gelmeyecek. Ne mal, ne mülk, ne şöhret… Hiçbiri mezarın ötesine geçemeyecek.

Tarih boyunca nice hükümdarlar, nice zenginler, nice büyük isimler geldi ve geçti. Firavunlar piramitler yaptırdı, İskender dünyayı fethetti, Sezar imparatorluklar kurdu… Ama hepsi bir zamanlar “vardı”, şimdi ise “yok.”

Şu an elimizde tuttuğumuz şeylerin aslında bize ait olmadığını anladığımızda, hayatı daha doğru değerlendirmeye başlarız. Çünkü hayatta hiçbir şey kalıcı değildir, elimizdekiler sadece bir emanet ve bir sınavdır.

2. İnsan Hayatta Ne İçin Yaşar?

Eğer her şey gelip geçiciyse, o zaman insan ne için yaşamalıdır? Gerçek anlamda değerli olan nedir?

Para mı? Bir gün bitecek.

Şöhret mi? Bir gün unutulacak.

Güç mü? Bir gün elden gidecek.

Gerçek anlamda kalıcı olan tek şey iyilik ve insanlığa kattığımız değerdir. Çünkü mal, mülk, mevki gittiğinde bile, geriye bizim bıraktığımız izler kalır. İnsan öldüğünde bile, onun güzel ahlakı, yaptığı iyilikler, yetiştirdiği insanlar yaşamaya devam eder.

Yaratılışın amacı olan İman ve ibadet.
Ve akabinde;
Bir öğretmenin yetiştirdiği öğrenciler, bir doktorun kurtardığı hayatlar, bir yazarın yazdığı ibretlik sözler, bir hayırseverin açtığı su kuyusu… İşte bunlar, insanın kalacak mirasıdır.

3. Ölüm Bir Son Değil, Yeni Bir Başlangıçtır

Eğer her şeyin sonu ölüm olsaydı, hayat anlamsız olurdu. Ama ölüm, sadece bir yok oluş değil, bir dönüşümdür. Dünya hayatı kısa bir yolculuktur ve asıl varış noktası burası değildir. Dünya bir han, ahiret ise gerçek vatandır.

Bu yüzden insan, yalnızca bu dünyaya yatırım yaparak değil, ahireti de düşünerek yaşamalıdır. Eğer sadece bu dünyanın peşinde koşarsak, sonunda elimizde hiçbir şey kalmayacaktır. Ama eğer hayatın geçici olduğunu bilerek yaşarsak, her anın kıymetini bilir ve daha doğru seçimler yaparız.

4. Gerçek Zenginlik Nedir?

Zenginlik, sadece para sahibi olmak değildir. Gerçek zenginlik, gönül zenginliğidir. Çünkü bazı insanlar her şeye sahip olduğu hâlde mutsuzdur, bazıları ise hiçbir şeye sahip olmadığı hâlde huzurludur.

Bir gün Hz. Süleyman’a bir bilge kişi şöyle demiştir:
“Ey Süleyman! Sen mi daha zenginsin, ben mi?”

Hz. Süleyman şaşırmış, çünkü kendisi bir peygamber ve büyük bir kraldır. Adam devam etmiş:
“Sen benden zengin olamazsın, çünkü senin sahip oldukların geçici, ama benim gönlüm huzurla dolu. Benim zenginliğimi hiçbir güç elimden alamaz.”

İşte gerçek zenginlik budur: Dünya nimetleri için kendini harap etmeden, elindekinin kıymetini bilmek ve huzur içinde yaşamak.

Sonuç: Yaşarken Ne Bırakıyoruz?

Hayat “bir varmış, bir yokmuş” kadar kısa ve hızlı geçiyor. Bugün aldığımız nefes, yarın belki olmayacak. Bugün sahip olduğumuz şeyler, yarın başkalarına kalacak. O yüzden önemli olan, bu kısacık hayatı nasıl değerlendirdiğimizdir.

Şu üç soruyu kendimize sormalıyız:

1. Gerçekten değerli şeyler için mi yaşıyorum, yoksa gelip geçici şeylerin peşinde mi koşuyorum?

2. Beni hatırlayan insanlar, ismimi iyilikle mi anacak, yoksa unutulup gidecek miyim?

3. Bu dünyadan ayrıldığımda geriye ne bırakmış olacağım?

Çünkü bir gün biz de “vardık”, sonra “yok” olacağız. Ama ardımızda güzel izler bırakabilirsek, belki de aslında hiç yok olmayacağız…

Loading

No ResponsesŞubat 6th, 2025