DİK DURUŞ – ONURLU DURUŞ

DİK DURUŞ – ONURLU DURUŞ


Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! …
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Zulmü Alkışlamak mı, Hakkı Savunmak mı?

Mehmet Âkif Ersoy’un yukarıdaki dizeleri, bir karakter manifestosudur. Zulme boyun eğmeyen, tarihine ve değerlerine sahip çıkan bir insanın duruşunu ifade eder. Ne pahasına olursa olsun hak bildiğinden şaşmayan bir ruhun, zillete asla düşmeyecek bir vicdanın haykırışıdır.

Bu dizelerde, haksızlığa karşı sessiz kalmamak, ecdadına sahip çıkmak, soysuzlara dalkavukluk yapmamak ve hakkı savunmak gibi temel prensipler vurgulanmaktadır. Bunlar sadece şiirsel bir duruş değil, aynı zamanda bir hayat felsefesidir.

Zulmü Alkışlayamam, Zalimi Asla Sevemem

Günümüz dünyasında, birçok insan kendi çıkarı uğruna zalimlere boyun eğiyor. Haksızlık karşısında susmayı, konfor alanını korumak için bir strateji hâline getiriyor. Ancak Mehmet Âkif, “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem” diyerek bu anlayışa meydan okuyor.

Hak, her şeyin üstündedir. Kendi çıkarlarımız için adaletsizliği görmezden gelmek, zulme ortak olmaktır. Sessiz kalan, bir süre sonra zalimin safına geçer. O yüzden hak namına haksızlığa tapmak, insanın kendi ruhunu satmasıdır.

Gelenin Keyfi İçin Geçmişe Kalkıp Sövemem

Tarihi küçümsemek, ecdadı kötülemek, geçmişine hakaret etmek, bazı çevreler tarafından bir ilericilik göstergesi olarak sunuluyor. Ancak tarih, sadece geçmişte yaşanan olayların toplamı değil, aynı zamanda bugün kim olduğumuzun da temelidir.

Mehmet Âkif burada, prensipli bir duruş sergiliyor. Yeni bir düzen veya ideoloji adına, geçmişi kötüleyenleri reddediyor. Çünkü milletler, kökleriyle ayakta kalır. Tarihinden koparılan bir millet, bir yaprak gibi savrulmaya mahkûmdur.

Ecdadıma Saldıranı Boğarım!

Bu söz, bir savunma refleksidir. Tarihine, milletine, değerlerine saldıranlara karşı sessiz kalmayan bir vicdanın haykırışıdır. Ancak burada önemli bir nokta var: Mehmet Âkif, fiziksel şiddeti değil, fikri ve ahlaki bir duruşu vurgulamaktadır.

Bir milletin hafızasına, tarihine, kimliğine saldırmak, onu köksüz bırakmaktır. Günümüzde de bu tür saldırılar farklı şekillerde devam ediyor. Kimi zaman tarih çarpıtılıyor, kimi zaman öz değerler alaya alınıyor. Ancak bunlara karşı dik durmak, ecdada saygı göstermek ve onun mirasını korumak bir görevdir.

Üçbuçuk Soysuzun Ardından Zağarlık Yapamam

Dalkavukluk, güçlünün yanında olmayı seçmek, erdemsizlerin yoludur. Menfaat için karakterinden taviz verenler, zağarlık yapmaya (kuyruk sallamaya) mahkûmdur.

Mehmet Âkif’in burada karşı durduğu şey, kişiliksizliktir. Güçlü kimse onun yanında olmak yerine, haklı kimse onun yanında olmalıyız. Çünkü insan, erdemiyle insandır.

Hak Namına Haksızlığa Ölsem Tapamam

Bu dizelerde, hakka olan sadakatin en güçlü ifadesi vardır. Günümüzde birçok insan, “adalet” ve “hak” kavramlarını kendi çıkarlarına göre eğip büküyor. Ancak hak, kişisel çıkarlara göre değişmez. Hakikat, çoğunluğun ya da güçlülerin isteğine göre şekillenmez.

Mehmet Âkif, burada “ölsem de haksızlığa boyun eğmem” diyor. Çünkü gerçek adalet, ancak böyle bir duruşla korunabilir.

Sonuç: Dik Duruş Sahibi Olmak

Mehmet Âkif’in bu dizeleri, bugün de çok anlamlı bir mesaj veriyor: Haklı olmak yetmez, hakkı savunmak gerekir. Eğer adaletsizliğe karşı susarsak, zalimin safına geçmiş oluruz. Eğer geçmişimize hakaret edenlere alkış tutarsak, kimliğimizi kaybederiz.

Güç karşısında eğilmek kolaydır. Ama önemli olan, hak bildiğin yolda dik durabilmektir. Çünkü zulme karşı susanlar, eninde sonunda o zulmün kurbanı olurlar.

O hâlde, zulmü alkışlamayan, zalime boyun eğmeyen, haksızlığa asla tapmayan bir nesil yetiştirmek, hepimizin en büyük sorumluluğudur.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 30th, 2025