TECRİD-TECERRÜD-MÜCERRED-

TECRİD-TECERRÜD-MÜCERRED-


TECRİD, TECERRÜD VE MÜCERRED: DERİN MANALAR VE İBRETLERLE DOLU BİR YOLCULUK

İnsanın ruhsal yolculuğunda, derin anlamlar taşıyan kelimeler, bazen bir rehber bazen bir durak olur. Bu yazıda, üç kavram üzerinde duracağız: tecrid, tecerrüd ve mücerred. Her biri ayrı bir hikâye anlatır; fakat bu hikâyeler birleştiğinde, insanın özüne ve hakikate ulaşma çabasını derinden kavramamıza yardımcı olur.

1. TECRİD: DÜNYA İLE ARAYA MESAFE KOYMAK

Tecrid, sözlük anlamıyla bir şeyden soyutlanma, arındırma, uzaklaşma demektir. Tasavvufî anlamda ise, kişinin kalbini dünyaya bağlayan geçici şeylerden kurtulması ve yalnızca Allah’a yönelmesi anlamına gelir.

Tecrid, yalnızlık değil; bir özgürleşme halidir. İnsan, sahip olduklarının esiri olmadan yaşayabilmeyi, dünyanın cazibesine kapılmadan hakikatle bağ kurabilmeyi öğrenir. Bu, maldan mülkten vazgeçmek anlamına gelmez; ancak kalbin, bu maddî bağlardan kurtulmasını ifade eder. Mevlâna Celaleddin Rumi’nin, “Eşya, elinde olsun; gönlünde olmasın,” öğüdü, tecridin özünü açıklar.

Tecrid, sadece maddi şeylerden uzaklaşmak değil, zihnin ve kalbin de her türlü şirkten, kibirden ve kötü düşünceden arınmasıdır. Bu saflaşma, insanı Allah’a yaklaştırır ve onu yaratılışının özüne döndürür.

2. TECERRÜD: BENLİKTEN SOYUNMAK

Tecerrüd, tecridin bir adım ötesidir. Bu kavram, insanın sadece dünya ile değil, kendi nefsiyle de arasına mesafe koymasını ifade eder. Tecerrüd, “benlikten soyunmak” ve Allah’a tam bir teslimiyetle yönelmek anlamına gelir.

Nefis, insanı çoğu zaman hakikatten uzaklaştıran en büyük engeldir. Tecerrüd ise bu engeli aşmayı, nefsin arzularından kurtulmayı öğretir. Bu noktada, insan artık yalnızca Allah’a kulluk etmenin bilincine varır. Hazreti İbrahim’in, “Ben yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim” dediği gibi, kişi her şeyden sıyrılarak Allah’a yönelir.

Tecerrüd, aynı zamanda dünyayı “mücerred” bir gözle görmeyi öğrenmektir. Yani, dünyaya sadece bir araç olarak bakmak ve ebedî olanın peşinde koşmaktır.

3. MÜCERRED: SOYUT GERÇEKLİK

Mücerred kelimesi, soyut veya maddi olmayan anlamına gelir. Ancak tasavvufî anlamda mücerred, insanın saf hakikatle buluşmasını ifade eder. Dünya, insanın algıladığı şekliyle somuttur; ama hakikat, soyuttur.

Mücerred, tecrid ve tecerrüdün neticesinde ulaşılabilen bir bilinç halidir. Bu hâl, insanın eşyaya ve dünyaya bakışını değiştirir. Artık her şeyde Allah’ın bir tecellisini görür. Bir çiçeğe baktığında, onun Allah’ın isimlerinden birine işaret ettiğini fark eder. Bir olay yaşadığında, bu olayın bir hikmet taşıdığını bilir. Mücerred düşünceye ulaşan kişi, dünyayı yalnızca bir perde olarak görür ve perdenin ardındaki hakikati arar.

BU KAVRAMLARIN İBRETLİ HİKÂYESİ

Tecrid, tecerrüd ve mücerred kavramları bir araya geldiğinde, insanın manevi yolculuğunun üç aşamasını temsil eder. Önce dünyadan tecrid olunur; ardından nefsin arzularından sıyrılarak tecerrüd haline geçilir. Son aşamada ise kişi, mücerred bir bilinçle her şeyin özünü ve Allah’ın mutlak varlığını idrak eder.

Tasavvuf ehline göre bu yolculuk, bir ömür boyu süren bir arınma sürecidir. İnsanın, her gün biraz daha az yükle yürümeyi öğrenmesi gerekir. Bu, kolay bir yolculuk değildir; çünkü hem dünya, hem nefis insanı bu yolda geri çekmek ister. Ancak tecrid ile özgürleşen, tecerrüd ile teslim olan ve mücerred bir hakikat bilinciyle hareket eden kişi, en nihayetinde gerçek huzuru bulur.

SONUÇ: YOLCULUĞUNUZA DAVET

Tecrid, tecerrüd ve mücerred, yalnızca kelimeler değil; insana, hakikate giden yolda rehberlik eden kavramlardır. Bu üç adımı anlamak ve hayatımıza uygulamak, bizi dünyanın gelip geçici zenginliklerinden, nefsimizin bitmek bilmeyen arzularından kurtarır ve Allah’a yakınlaştırır.

Şimdi kendimize soralım: Kalbimiz ne kadar tecrid içinde? Nefsimizden ne kadar tecerrüd edebildik? Ve biz dünyaya ne kadar mücerred bir bilinçle bakabiliyoruz? Bu soruların cevapları, bizi hakikate bir adım daha yaklaştırabilir.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 24th, 2025