MALLARIMIZ VE ÇOCUKLARIMIZ BİRER İMTİHAN
MALLARIMIZ VE ÇOCUKLARIMIZ BİRER İMTİHAN
اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ
İnnemâ emvâlukum ve evlâdukum fitne(tun)(c) va(A)llâhu ‘indehu ecrun ‘azîm(un)”Teğâbun Suresi 15. Ayet.
Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.
MALLARINIZ VE ÇOCUKLARINIZ BİRER İMTİHAN: TEĞÂBUN SURESİ 15. AYETİN DERİN MESAJI
Kur’an-ı Kerim’in her ayeti, insanın dünyadaki varoluş amacını ve ahiret yurdunu kazanma yolculuğunu aydınlatan bir rehberdir. Teğâbun Suresi’nin 15. ayeti olan “Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır” ifadesi de insana derin bir hakikati hatırlatır: Dünya hayatının süsü olarak gördüğümüz mal ve evlat, aslında birer emanet ve aynı zamanda imtihan vesilesidir.
Bu ayeti anlamak ve hayatımıza yansıtmak, sadece bireysel huzurumuzu değil, aynı zamanda Allah’a olan bağlılığımızı güçlendirecek bir farkındalık kazandırır. Peki, bu ayet bize neler öğretir ve nasıl bir ders verir? Gelin, birlikte düşünelim.
MALLAR VE ÇOCUKLAR: NİMET Mİ, İMTİHAN MI?
Dünya hayatı, insanlar için türlü nimetlerle süslenmiştir. Mallarımız, evlatlarımız, sahip olduğumuz her şey, Allah’ın bize birer lütfudur. Ancak bu nimetler, aynı zamanda bizim için birer imtihan vesilesidir.
Mal sahibi olmak, insana sorumluluk getirir. Malı nasıl kazandığımız, nerede harcadığımız, ne kadar şükrettiğimiz; işte bunların hepsi birer imtihan sorusudur. İslam, malı kötülemez; ancak malın kalpte yer edinmesine karşı uyarır. Malı, Allah’ın rızasını kazanmaya vesile kılmak gerekirken, ona aşırı bir sevgiyle bağlanmak, insanı manevi yoldan alıkoyabilir. Bu yüzden ayette, malların sadece bir süs değil, aynı zamanda bir fitne (imtihan) olduğu hatırlatılır.
Evlatlar da böyledir. Onlar Allah’ın bize verdiği en büyük nimetlerden biridir. Ancak ebeveynlik, büyük bir sorumluluk demektir. Çocuklarımızı nasıl yetiştirdiğimiz, onlara hangi değerleri kazandırdığımız, dünya ve ahiretleri için ne kadar gayret gösterdiğimiz, bizim için bir imtihandır. Çocuk sevgisi, elbette doğal ve güzeldir. Ancak bu sevgi, Allah sevgisinin önüne geçerse, o zaman bu nimet de bir fitneye dönüşebilir.
MALLAR VE ÇOCUKLAR: KALPTE Mİ, ELDE Mİ?
Ayette geçen “fitne” kelimesi, tasavvufî bir açıdan değerlendirildiğinde, insanın dünyaya olan bağımlılığını temsil eder. Mallar ve çocuklar, insanın kalbinde yer ettiğinde, insanı Allah’tan uzaklaştırabilir. Ancak bu nimetleri birer emanet olarak görebilen kişi, onlarla imtihanını kazanmaya adaydır.
Mevlâna Celaleddin Rumi’nin şu sözü bu meseleyi çok güzel açıklar:
“Gemiyi su batırmaz; gemiyi batıran, suyun içine girmesidir. Dünya malı da böyledir; elinde kalırsa zarar vermez, ama kalbine girerse seni batırır.”
Mallar ve evlatlar da böyledir. Onlar elimizde, bize emanet edilen şeylerdir. Ancak kalbimize yerleştiğinde, Allah’a olan sevgimizi ve bağlılığımızı gölgeleyebilir. Bu nedenle Kur’an, insanı sürekli olarak bu konuda uyanık olmaya davet eder.
ALLAH’IN KATINDA BÜYÜK MÜKÂFAT
Ayette, malların ve çocukların bir imtihan olduğu vurgulanırken, bu imtihanı hakkıyla verenlere Allah katında büyük bir mükâfat olduğu hatırlatılır. Bu mükâfat, dünya nimetlerinden çok daha büyüktür. Çünkü Allah katındaki mükâfat, ebedî olan cenneti ve O’nun rızasını kazanmaktır.
Dünya hayatında sahip olduklarımız geçicidir. Ne mallar, ne de evlatlar bize kalıcı bir huzur ve mutluluk verebilir. Bu yüzden insan, ebedî olan ahiret yurdunu kazanmak için çabalamalıdır. Malları, Allah yolunda harcayarak sadaka ve infakla ebedîleştirmek; çocukları ise salih evlatlar olarak yetiştirerek, hem kendi ahiretini hem de onlarınkini kurtarmaya çalışmak, bu büyük mükâfata ulaşmanın yollarından biridir.
GÜNLÜK HAYATIMIZA YANSIMALAR
Bu ayetten alınacak dersler, günlük hayatımızda birçok alanda kendini gösterir:
1. Mal sevgisini dengelemek: Mal, kazanılmalı ama paylaşılmalıdır. Zenginlik, yalnızca kendimiz için değil, ihtiyaç sahipleri için de bir rahmet vesilesi olmalıdır.
2. Evlada karşı sorumluluk: Çocuklarımızı yalnızca dünya hayatı için değil, ahiret hayatı için de hazırlamalıyız. Onlara değerli miras, para değil, ahlak ve iman bırakmaktır.
3. Allah’a teslimiyet: Mallar ve evlatlar, bize ait değil, Allah’ın birer emanetidir. Bu emanete riayet etmek, Allah’a olan kulluğun bir gereğidir.
SONUÇ: İMTİHANIN FARKINDA OLMAK
Teğâbun Suresi 15. ayeti, bize hayatın gerçeklerini hatırlatan bir uyarıdır. İnsan, mal ve evlat gibi dünya nimetlerini sever; ancak bu sevgiyi Allah sevgisinin önüne koyduğunda, gerçek huzuru kaybeder. Mallar ve çocuklar, bizden alınabilir; ama Allah katındaki mükâfat, kalıcı ve ebedîdir.
O halde kendimize sormamız gereken soru şudur:
Mallarımıza ve çocuklarımıza olan sevgimiz, bizi Allah’a yaklaştırıyor mu, yoksa uzaklaştırıyor mu? Eğer bu soruya samimiyetle cevap verir ve dünya nimetlerini hakikatli bir dengeyle kullanmayı öğrenirsek, hem bu dünyada hem de ahirette huzuru yakalayabiliriz. Çünkü bu dünyadaki imtihanı kazananlar, Allah katında büyük bir mükâfata erişecektir.
Ve unutmayalım: Sahip olduklarımızın değil, sahip olduklarımızla yaptıklarımızın hesabı sorulacaktır.