VARLIK YOKLUKTA
VARLIK YOKLUKTA
Varlık ve Yokluk: İslamî Perspektifte Bir Değerlendirme
İnsanın dünyadaki varoluşu, tarih boyunca düşünce sistemlerinde farklı şekillerde ele alınmış bir konudur. İslam, varlık ve yokluk meselesine derin ve bütüncül bir bakış açısı sunar. İslam’da varlık, Allah’ın iradesi ve yaratışıyla anlam kazanırken; yokluk, ancak O’nun izniyle mümkün olur ve mutlak yokluk diye bir kavram kabul edilmez. Bu yazıda varlık ve yokluk kavramları, İslami perspektifte ele alınacak ve bu kavramların insan, evren ve ahiret bağlamındaki yansımaları incelenecektir.
Allah: Varlığın Mutlak Kaynağı
Kur’an-ı Kerim, varlığın kaynağı olarak Allah’ı gösterir. Allah, “el-Hayy” (hayatın kaynağı) ve “el-Kayyum” (her şeyin varlığını devam ettiren) sıfatlarıyla, her şeyin varlık sahasına çıkışını ve sürekliliğini sağlar. Allah’ın “Ol” (kün) emriyle yokluktan varlığa geçen evren, O’nun mutlak kudretinin ve hikmetinin bir eseridir. Kur’an’da bu durum şu şekilde ifade edilir:
“O, bir şeyi dilediğinde ona yalnızca ‘Ol’ der, o da hemen oluverir.” (Yasin, 82)
Bu ayet, yaratılışın tamamen Allah’ın iradesine bağlı olduğunu ve her şeyin O’nun kontrolünde bulunduğunu vurgular.
Yokluk: İnsan Algısında Bir Kavram
İslam’da yokluk, mutlak bir durumdan ziyade, yaratılışın başlamadığı veya yaratılmış bir şeyin varlık sahnesinden çekilmesi anlamında ele alınır. Ancak Allah’ın ezeli ve ebedi ilmi çerçevesinde, mutlak yokluk diye bir durum söz konusu değildir. Allah için geçmiş, şimdi ve gelecek birdir. İnsan için yokluk kavramı ise sınırlı bir algının ürünüdür.
Örneğin, ölüm insan için bir yokluk gibi algılansa da, Kur’an’a göre ölüm, bir yok oluş değil; yeni bir hayatın başlangıcıdır:
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut, 57)
Buradan hareketle, ölüm bir yokluk değil, insanın dünya hayatından ahiret hayatına geçişidir.
Varlığın Gayesi ve Anlamı
İslam, varlığı başıboş bir oluşum olarak görmez. Her şey, Allah’ın hikmetine dayalı bir plan ve düzen içerisinde yaratılmıştır. Kur’an’da şu şekilde buyurulur:
“Biz gökleri, yeri ve arasındakileri boşuna yaratmadık.” (Sad, 27)
İnsanın varlığı da Allah’a kulluk etmekle anlam kazanır. Nitekim Kur’an’da, “Ben cinleri ve insanları yalnızca Bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56) buyurulmuştur. Bu ayet, insanın varoluşunun temel gayesini açıkça ortaya koyar.
Ahiret: Yokluktan Ebedi Varlığa
İslam inancında ahiret, varlık ve yokluk arasındaki ilişkiyi daha geniş bir perspektifle anlamamızı sağlar. Dünya hayatı bir imtihan süreci, ahiret ise bu sürecin sonuçlarının ebedi bir şekilde tecelli ettiği yerdir. İnsan beden olarak yok olsa da ruhu baki kalır ve yeniden dirilişle ebedi bir hayata kavuşur.
Kur’an bu hakikati şöyle ifade eder:
“Sizi ondan (topraktan) yarattık, yine ona döndüreceğiz ve sizi bir kez daha ondan çıkaracağız.” (Taha, 55)
Ahiret, insanın yokluktan varlığa doğru sürekli bir yolculukta olduğunu ve bu yolculuğun aslında Allah’a dönüşle tamamlandığını gösterir.
Sonuç
İslam, varlık ve yokluk kavramlarını birbiriyle çatışan değil, birbiriyle ilişkili iki kavram olarak ele alır. Varlık, Allah’ın iradesiyle anlam bulurken; yokluk, insanın sınırlı algısında bir kavram olarak yer alır. İnsanın varoluşu, Allah’a kullukla anlam kazanır ve bu varoluş, ahirette ebedi bir boyut kazanarak devam eder.
Bu bakış açısıyla, insanın varlık-yokluk döngüsündeki konumu, Allah’a yakınlaşma ve kulluk bilinciyle şekillenmelidir. Varlığımızı anlamlı kılan şey, O’na yönelmek ve O’nun rızasını kazanmaktır. Bu bilinç, hem dünyadaki hayatımızı hem de ahiret hayatımızı inşa eden temel bir ilkedir.