ALLAH’A ÜMMETİ VE İNSANLIĞI ŞİKâYETE GİDEN ÇOCUKLAR

ALLAH’A ÜMMETİ VE İNSANLIĞI ŞİKâYETE GİDEN ÇOCUKLAR


Ağır bir yük.

Allah’a Ümmeti ve İnsanlığı Şikâyete Giden Çocuklar.

Onlar küçücük bedenleriyle dünyanın en ağır yüklerini taşıyan çocuklar… Bombalar altında, açlığın, soğuğun ve korkunun gölgesinde büyüyemeyen, büyüyemeden yok olan masumlar… İnsanlığın vicdanını her gün mahkemeye çıkaran çocuklar…

Her biri, Allah’a şikâyetle gidiyor. Ümmetin suskunluğunu, insanlığın duyarsızlığını, zalimlerin bitmek bilmeyen zulmünü O’na anlatıyorlar. Onlar mahşer gününde sessiz kalmayacaklar; yeryüzünde bırakıldıkları yalnızlığın hesabını soracaklar.

Çocukların Şikâyeti.

Ey Allah’ım,
Bizi neden korumadılar?
Güzel bir geleceği hak etmiyor muyduk? Annemizi kollarımızdan, babamızı dualarımızdan aldıklarında neden kimse ses çıkarmadı?

Kardeşlik, merhamet, adalet dediler. Ama bize bunlardan hiçbiri gelmedi. Açlığın bizi bitirdiği gecelerde, bombaların gökyüzünü aydınlattığı sabahlarda sadece Sana sığınabildik. Bize merhamet etmesi gerekenler bizi unuttu, bizi savunması gerekenler yüzlerini çevirdi.

Biz suçlu muyduk, Allah’ım? Çocuk olmak, oyunlar oynamak, hayal kurmak suç muydu?

Mazlumların Feryadı.

Onlar, yetim kaldıklarında ümmetin onları bağrına basacağını sandılar. Evleri yıkıldığında bir elin uzanacağını düşündüler. Ancak ne bir el geldi ne de bir ses duyuldu. Ümmet sustu, insanlık sustu. Sessizlik, zulmün en büyük ortağı oldu.

Her gün Gazze’de, Halep’te, Yemen’de ve dünyanın dört bir yanında Allah’a yükselen çocuk çığlıkları, insanlığın en büyük utancı oldu. O çığlıklar, mahşerde tanıklık edecek:

> “Ey Rabbimiz, bizi koruyamayan ümmeti ve insanlığı Sana şikâyet ediyoruz. Onlar kardeşlikten söz ettiler ama bizi yalnız bıraktılar. Biz ölürken onlar sustular, gözlerini kapattılar. Zalime dur demediler.”

Sorumluluğumuz.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

> “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”

Bu hadis, bize sadece coğrafi komşuluk değil, ümmetin her ferdine karşı sorumluluklarımızı hatırlatıyor. Bugün Gazze’nin, Yemen’in, Suriye’nin çocukları bizim kardeşlerimizdir. Ve biz, onların şikâyetleri arasında olmamak için harekete geçmek zorundayız.

> Bir yetimin gözyaşı, insanlığın utancıdır. Bir çocuğun feryadı, Allah’a açılan bir davadır. Bu dava bizim de kaderimizi belirleyecek.

Vicdanları Uyandırmak.

Her çocuk doğduğu anda masumiyetin sembolüdür. Ama bugün, zulmün altında ezilen çocuklar, bizim eksikliğimizi ve duyarsızlığımızı gösteriyor. Allah’a gidip ümmeti ve insanlığı şikâyet eden o masum çocukların sessizliğini bozması gerekir.

Onları yalnız bırakmayalım. Dua ile, yardım ile, dayanışma ile bu çığlıklara karşılık verelim. Çünkü bir çocuğun Allah’a şikâyeti, sadece zalimi değil, sessiz kalanları da mahkûm eder.

Son Söz.

O çocuklar Allah’ın huzurunda durduklarında, bizi de şikâyet edenler arasında saymasınlar. Onların duasında, gözyaşında, feryadında bir umut olalım. Vicdanlarımızı uyandıralım, kardeşliğimizi hatırlayalım.

> “Ey Allah’ım,
Masumların gözyaşıyla yargıla bizi.
Çocukların mahşerdeki şikâyetinden koru.
Onlara huzur dolu bir dünya sunmayı bize nasip et.”

 

 

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2025