İçimizdeki Baas ve Esed Artıkları

İçimizdeki Baas ve Esed Artıkları

Siyasi ve İdeolojik Körlük Üzerine Bir Eleştiri

Ortadoğu coğrafyası, tarih boyunca krizlerle ve güç mücadeleleriyle anılmıştır. Bu krizlerin birçoğunda, halkların özgürlük taleplerini bastıran otoriter rejimler önemli bir rol oynamıştır. Bu rejimlerden biri de Baas Partisi ve onun Suriye’deki temsilcisi Beşar Esed’dir. Ancak ne yazık ki, böylesine baskıcı bir rejimin ülkemizde hala dolaylı ya da doğrudan destekçileri bulunmaktadır. Bu kesimleri, “Baas ve Esed artıkları” olarak adlandırmak, hem tarihsel gerçeklik hem de güncel siyasi durum açısından yerinde bir tespittir.

Baas Rejiminin Karanlık Yüzü

Baas ideolojisi, Arap milliyetçiliği ve sosyalizmi temel alarak, sözde halkların birliğini ve refahını hedeflemiştir. Ancak pratikte, bu ideoloji Suriye’de bir aile diktatörlüğüne dönüşmüştür. Hafız Esed ile başlayan, Beşar Esed ile devam eden süreç, baskı, işkence ve katliamlarla şekillenmiştir. Suriye’deki iç savaş, bu rejimin halkına karşı nasıl acımasız bir politika izlediğini açıkça göstermiştir. Milyonlarca insanın yerinden edilmesi, yüz binlercesinin hayatını kaybetmesi, kimyasal silah saldırıları ve insanlık suçları, Baas rejiminin gerçek yüzünü gözler önüne sermiştir.

Türkiye’deki Baas ve Esed Artıkları Kimler?

Ülkemizdeki bazı gruplar ve bireyler, ideolojik, siyasi ya da pragmatik nedenlerle Esed rejimini desteklemeye devam etmektedir. Bu desteğin arkasındaki motivasyonlar genelde şu şekilde özetlenebilir:

1. İdeolojik Saplantılar:
Bazı kesimler, seküler bir rejim olduğu için Esed’i savunmaktadır. Ancak bu savunma, rejimin işlediği insanlık suçlarını görmezden gelmekte ve ideolojiyi insan haklarının üstünde konumlandırmaktadır. Bu durum, kör bir ideolojik bağlılığın yansımasıdır.

2. Siyasi Muhalefet Gölgesinde Esed Savunusu:
Türkiye’nin dış politikasına eleştiri getirmek adına, Esed rejimini “meşru bir yönetim” olarak lanse eden çevreler, aslında dolaylı yoldan rejimin suçlarına ortak olmaktadır. Bu tutum, sadece Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermekle kalmamakta, aynı zamanda mazlum Suriye halkının acılarını da küçümsemektedir.

3. Anti-Emperyalist Görünüm Altında Baasçılık:
Kendini anti-emperyalist olarak tanımlayan bazı gruplar, Batı karşıtlığı üzerinden Esed rejimini savunmakta ve onu “direniş cephesi”nin bir parçası olarak göstermektedir. Ancak bu yaklaşım, Esed’in kendi halkına karşı uyguladığı baskıyı görmezden gelen çarpık bir dünya görüşüne dayanmaktadır.
Bu Tavırların Bedeli

Esed rejimini savunan ya da meşrulaştıran her tutum, mazlum halkların çektiği acıların üstünü örtmek anlamına gelir. Türkiye, Suriye’deki krizin en ağır sonuçlarına katlanmak zorunda kalan ülkelerden biridir. Milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapmakta, sınır güvenliğini sağlamak için çaba göstermekte ve bölgedeki insani dramı en yakından hisseden ülkelerden biri olmaktadır. Böyle bir ortamda, içimizdeki Baas ve Esed artıkları, sadece ideolojik ve siyasi körlükle değil, aynı zamanda ahlaki bir başarısızlıkla da yüzleşmek zorundadır.

Sonuç

Baas ve Esed rejimi, Ortadoğu’daki baskıcı rejimlerin sembolüdür. Türkiye’de, bu rejimi savunan ya da onun propagandasını yapanlar, tarihin doğru tarafında yer almadıklarını bilmelidir. İçimizdeki Baas ve Esed artıkları, kendi ideolojik ya da siyasi hesaplarını bir kenara bırakıp, insan hakları ve mazlumların yanında yer almalıdır. Aksi takdirde, sadece rejimin suçlarına değil, aynı zamanda bu suçların tarihsel sorumluluğuna da ortak olacaklardır.

 

 

Loading

No ResponsesAralık 28th, 2024