SEKÜLERİZM’İN EĞİTİME YANSIMASI VE GENÇLİĞİN HALİ

                          SEKÜLERİZM’İN EĞİTİME YANSIMASI VE GENÇLİĞİN HALİ

                           Sekülerizm Coğrafi keşifler sonucu sömürgeci Avrupa’da çıkmış olup Reformdan sonra hızlanan bir akım olup, kiliseye kızarak dünyaya dalma, dünyayı ahirete tercih etmek, dine ve din adamlarına kızıp her başarıyı mutluluğu dünyaya dalmakta aramak diyebileceğimiz bir düşünce, dünyevileşmek akımıdır.

                Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur. Bu akım Avrupa’ya ancak geçici mutluluk getirdi, oysa Avrupa’daki bütün kargaşanın temelinde sekülerizm ve onun sonucunda çıkıp yayılan Merkantilizm ve kapitalizm var.I. ve II. Dünya savaşlarının temel sebebinde bu düşünceler ve böyle hayat tarzı vardır. O Avrupayı üstadımız ne güzel ifade etmiş;” Ey sefahet ve dalâletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan  kör dehân ile ruh-u beşer’e bu cehennemî hâleti hediye ettin. Sonra anladın ki, bu öyle ilâçsız bir illettir ki, insanı âlâ-yı illiyyînden esfel-i sâfilîne atar, hayvânâtın en bedbaht derecesine indirir. Bu illete karşı bulduğun ilâç, muvakkaten iptal-i his hizmeti gören cazibedar oyuncakların ve uyutucu hevesat ve fantaziyelerindir. Senin bu ilâcın, senin başını yesin ve yiyecek!

              Maalesef zamanla bu haletler ve hayat tarzı Milletimiz arasına da girdi. Osmanlı bunu devlet politikası yapmasa da Avrupa ya giden öğrenciler ve onlarla milletimiz arasında hızla yayıldı ve bir gençliği ve Milleti özünden değerlerinde koparacak ve esfel- sefiline sürükler hale geldi Allah muhafaza. Bunu farkında olarak veya olmadan aileler de okullarda istimal ediyor maalesef. Üstadın ifadesiyle;O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekvâ edecek.Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.”

                  Bu devirde çocuklarımız ve önceden aynı anlayışla yetişen toplumumuz SEKÜLERİZM ve MERKANTİLİZM’ in kıskacında. Necip Fazıl’ın ifadesiyle “Türk ailesi delik deşik, İman camilere mahpus çıkamaz asla meydanlara” Aileler ve okullar çocukları tam seküler kafayla yetiştiriyoruz. TYT, AYT LGS derken çocukları yarış atına çevirdik. Bu tür yarışlarda koşarken ezanları duymayan namazda gözü olmayan bir nesil oluştu.100 tl yüzünden ninesini öldüren, Ana-baba ecdad tanımayan ben merkezli yaşayan sadece kendini ve dünyasını düşünen göbeği -bacağı açık edepsiz hayvan sevici ama insan sevgisinde mahrum nesil bu anlayışın ve bu tarz eğitimin bir ürünü.

                   Emekliliğini istemek zorunda kalan bir öğretmen olarak yılların tespitini birikimin neticesini söyleyim, okullarda verilen eğitim tam bu doğrultuda LGS AYT TYT sürüyor. Ya CYS (CENNET YETERLİLİK SINAVI) ne olacak böyle yetiştirdiğimiz çocuklar mahşerde hesap sormaz mı. Daha acı olan durum, böyle yetiştirilen gençlik ilerde hayata topluma bu anlayış ve tarzla çıkıyor terör, hırsızlık, arsızlık, aile dramları, sıkıntılar bitmiyor artıyor. En acısı da böyle bir hayat tarzının umursamazlık neme lazımcılık yüzünden ülfet olup normalleşmesi tepki verenlerin azalması, tepki verenlerin de garip ve yalnız kalması.

                   Misyonu ve Vizyonu belli olan çoğu İmam- Hatip okulları da maalesef bu uygulama ve Seküler eğitim anlayışının tam ortasında. Durum çok vahim içler acısı. Çocukları, Dünyaya hazırlayıp yönlendirirken maneviyatları unutuluyor. Meslek derslerinde (Kur’an, Hadis, Fıkıh, akait, hitabet) bile TYT AYT çalıştırılan öğrencilerden geleceğe yönelik ne beklenebilir. Böyle bu zihniyetle yetişen İmam-Hatip nesli dünyaya sımsıkı sarılırken din için vatan-Millet için bu gençlikten ne beklenebilir. Aslında verilen maddi manevi bütün nimetler Rızayı ilahiye bir vesile olması gerekirken amaç edinilmesi yıkıcı problemler ortaya çıkarıyor. Hangi meslekten olursa olsun bu anlayışla yetişen nesil ilerde işe geçince aynı anlayışla (seküler ve ben merkezli) çalışıyor. Amelimizde rızayı ilahi olması gerekirken dünyevi maksatlar amaç ediniliyor. Oysa Amelimizde Allah razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer Allah isterse hikmeti de iktiza ederse halkları da razı eder.

                   Kendimiz fazla bir emek vermeden öğrencilerden de emek gayret gözetmeden bolca ve adalet gözetmeden verilen yüksek yüksek notlar onlara ve milletimize aslında bir zulüm. Emir kesin ve Rabbimizden “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır” “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” “Kendi yakınlarınız için olsa bile yalnız adaleti gözetin” Hiçbir zaman kötü bir durum örnek olamaz. Masum gibi gözüken “Başka okullar bol bol not veriyor, bizim öğrencilerin notu düşük kalıyor” fikri çok yanlış ve adaletsiz bir düşünce. Çünkü başka dediğimiz okullardaki öğrencilerde bizim bu Milletin çocukları. Emir ve düsturumuz Rabbimizin emirleri değimli? “Kendi yakınlarınız bile olsa adaletten ayrılmayın” Yalnız şu var ki eğer başarıyı Yükselteceksek şişirme değil gerçek başarı ancak maddi maksat için değil daha çok Rızayı ilahi için, bir hedef ve dava için daha çok çalışarak, çalıştırarak olur. Öğrencilerimiz ve yeni nesillere Balık yemeden ziyade Balık tutmayı, emek vermeyi, ter dökmeyi öğretmeliyiz.

                   Başta Öğretmenler ve din görevlileri olmak üzere tüm çalışanlar da bir gaye, Misyon, Vizyon yani ulvi hedefler olmalı “Kalpler ancak Allah’ı anmakla mütmain olur” Rabbimizin marziyatı dairesinde onun rızasını esas maksat yaparak sonuçta Rabbimizin inayet ve güzel isimlerinin tecellisiyle gerçek huzur ve saadet yakalanır, O zaman onun rızasına uygun hedef ve çalışmalar sergilemek lazım.   Asr-ı Saadet Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı klasik dönemleri buna en güzel örnektir. Başımıza gelen musibet ve sıkıntılardan bu yüzden başta öğretmenler ve din görevlileri hepimiz mesulüz.” İçinizden sadece, zulmedenlerin, haksızlık edenlerin, günahkârların, âsilerin başına gelmekle kalmayacak olan sıkıntı ve belâlardan Allah’a sığınıp emirlerine yapışarak günahlardan arınıp toplumsal sorumluluğunuzun gereğini yerine getirerek azaptan korunun. Biliniz ki Allah, korunma tedbirleri almayarak, emirlerine aykırı davranma suçunuza denk, size âdil ceza verme gücüne sahiptir.

             Rabbimiz rızasına uygun ameller, Bizlere HAYRUL HALEF OLABİLECEK nesiller yetiştirmeyi sonunda razı olacağı toplum ve Millet olmayı nasip eylesin.    

 

24/06/2023

Mustafa Güneş

 

Loading

No ResponsesHaziran 24th, 2023