HİSSE-40
HİSSE-40
Böyle bir dönemde fırsatçılık yapanlar için ders niteliğinde bir hadise
Hazret-i Ebû Bekir’in halifeliği sırasında Medine’de büyük bir kıtlık baş göstermişti. Halk ekmek yapmak için bir buğday tanesini bile bulamaz olmuştu. Bu durumu gören Medineli tüccarlar, ellerindeki bütün parayı buğday alıp satmaya yatırmışlardı.
Hazret-i Osman da bu arada Şam’a bir ticaret kafilesi göndermişti. Oradan yüz deve yükü buğday satın alarak Medine’ye getirtmişti. Bu miktar, halkın buğday ihtiyacını büyük ölçüde karşılayabilirdi. Bâzı tüccarlar derhal Hz. Osman’a müracaat ettiler. Şam’dan getirttiği bu buğdayı satın almak istediler. Buğdayın bir mennesine (5 kilo 12 gram ağırlığındaki bir ölçü birimi) 4 dirhem veriyorlardı. Fakat Hz. Osman, tüccarların verdiği fiyatı az buldu. “Sizden fazla veren var,” dedi ve buğdayını hiç kimseye satmak istemedi.
Tüccarlar bu durumda teklif ettikleri fiyatı arttırdılar. Fakat yine Hz. Osman’dan “Sizden fazla veren var” cevabını aldılar. Nihayet buğdayın bir mennesine 7 dirhem vermeye bile râzı oldular. Bu, verebilecekleri en son ve en yüksek fiyattı. Fakat Hz. Osman’ın ağzından “Sizden fazla veren var” sözünden başka lâf çıkmıyordu. Bâzıları onun bu tutumunu, fırsat düşkünlüğüne ve çok kazanmak hırsına veriyordu. Halk şiddetli ihtiyaç içinde kıvranırken, onun böyle davranmasını kendisine hiç yakıştıramıyordu.
Nihayet mes’eleyi Halife Hz. Ebû Bekir’e anlatmaya karar verdiler. Ondan, Hz. Osman’la aralarını bulmasını isteyeceklerdi. Halifenin huzuruna çıkarak, durumu olduğu gibi anlattılar. Hz. Ebû Bekir anlatılanları sonuna kadar dinledi. Ve onlara: “Bu işte bir gariplik var,” dedi. “Bana öyle geliyor ki, siz Hz. Osman’ın sözünü iyi anlayamadınız. O, Resûlüllah’ın dâmadı ve Cennet’te arkadaşıdır. Halkın ihtiyacını fırsat bilip ondan kâr ve çıkar elde edecek kimse değildir. Böyle davranışının mutlaka bir hikmeti vardır. Haydi, beraber gidip mes’eleyi bizzat kendisinden öğrenelim.”
Hep birlikte Hz. Osman’ın yanına vardılar. Hz. Ebû Bekir tüccarların anlattıklarını Hz. Osman’a söyledi. Ondan, niçin malını verilen fiyata satmadığını sordu.
Hz. Osman’ın bu suâle cevabı şaşırtıcıydı: “Ey Resûlüllah’ın halifesi! Bunlar benim bir menne buğdayımı 7 dirheme satın almak istiyorlar. Yani, bire 7 veriyorlar. Halbuki, ben onu, bire 700 veren birine satmak istiyorum. Yüce Allah, her bir hasenata karşılık 700’e kadar ecir ve mükâfat vereceğini va’detmiyor mu? Böyle kârlı bir ticaret varken, ben ne diye malımı onlara satayım.”
Hazret-i Osman’ın bu cevabı üzerine, tüccarlar derin bir düşünceye daldılar. Onun hakkında kötü düşünmekle ne kadar hatâ ettiklerini anlamışlardı. Hz. Osman, bundan sonra 100 deve yükü buğdayının hepsini de Medine halkına sadaka olarak dağıttı. Fakir ve yoksulların yüzünü güldürdü. Şehirdeki kıtlık da böylece büyük ölçüde giderilmiş oldu.
**************
Eski Türk yazıtlardan birinde şöyle yazar :
Kuzu dizlerinin üzerine çökerek annesini emer ,
Karga yaşlı annesini besler ;
Bunun adı :
“ saygılı davranmaktır .”
Horoz şafak vakti öter ,
Yaban kazları
Her bahar kuzeye
Her sonbahar güneye uçar ;
Bunun adı :
‘’ söz tutmaktır .’’
Yeşilbaşlı ördek eşini kaybettikten sonra ölene kadar yeni bir eş bulmak istemez .
Bu :
‘’ sadakat ‘’
Olarak adlandırılır
Bir geyik iyi bir otlağa rastladığında yaşadığı sürüyü oraya davet eder ve paylaşır ,
Karınca yemek gördüğünde bütün koloniyi oraya çağırır ;
Bunun adı :
‘’ adalettir .’’
Eğer bir insan bu erdemlere sahip değilse :
Hayvandan beter bir halde yaşıyordur .!
Bir Türkmen duası da şöyledir :
Allahim ,
İlk önce :
Dağa taşa ver ,
Ormana ,
Hayvanlara ,
Suya ver .
Ondan sonra :
İnsanlara ,
Kapı komşuya ,
Muhtaç olana ver .
Kalırsa ,
En son bana ver .!
**************
Kim umar senden vefâyı,
Yalan dünyâ değil misin?
Muhammedü’l-Mustafâ’yı
Alan dünyâ değil misin?
Yürü hey bî-vefâ yürü,
Sensin hod bir köhne karı.
Nice yüz bin erden geri
Kalan dünyâ değil misin?
Kastedip halkın özüne,
Toprak doldurup gözüne,
Ehl-i gafletin yüzüne
Gülen dünyâ değil misin?
Eğer, şâh u eğer bende
Her kişiyi salan bende
Kimse mekân tutmaz sende
Vîrân dünyâ değil misin?
Kimisini nâlân edip
Kimisini giryân edip
Âhir-i kâr uryân edip
Soyan dünyâ değil misin?
İşin gücün dâim yalan
Çok kişiden arta kalan
Nice kerre boşaluben
Dolan dünyâ değil misin?
(Aziz Mahmud Hüdayî kds srh 1541-1628)
************