HİSSE-17
HİSSE-17
VEFA HAZRETLERİ
İstanbul’un Vefa semtine adı verilen Şeyh Vefa, Fatih devrinin büyük alimlerinden ve evliyasındandı. Akşemseddin, Molla Gürani gibi devrin manevi önderlerinden biriydi. Bu büyük zatın oyun yaşlarındaki bir oğlu kötü bir alışkanlık edinmişti. Ucuna çivi çakılmış bir sopa ile o devirde evlere içme suyu taşıyan sakaların kırbalarını deliyordu. Evcil hayvan derisinden yapılmış su tulumu demek olan kırba, sivri bir madde ile dokunuldu mu kolayca delinecek bir nesneydi. Şeyh Vefa’nın oğlu da bunu yapıyordu. Sakalar, “Bir din ulusunun oğludur, çok sürmez geçer” diye bir müddet dayandılarsa da baktılar vazgeçeceği falan yok, Şeyh Vefa’ya şikayet ettiler. Vefa Hazretleri olanları duyunca hayretler içinde kaldı. Nasıl olur da bunca dikkat ve özenle yetiştirilen, haram lokmadan uzak tutulan bir çocuk böyle bir şey yapardı? Şeyh Vefa sakalara, “Tamam” dedi. Konu anlaşıldı, gereken yapılacak, sizin de zararınız ödenecektir. Önce kendinden işe başladı. “Acaba ben bu çocuğa yanlışlıkla da olsa haram yedirdim mi?” diye düşündü. Bir şey bulamadı. Hanımına sordu; “Sen bu çocuğa hamileyken veya süt verirken haram bir şey yedin mi, çok iyi düşün, bana bildir, yoksa oğlanın sonu kötü” dedi.
Hanım düşündü, taşındı, rüyaya yattı, nihayet bir olay hatırladı. Oğlana hamileyken oturmağa gittiği bir komşu evinde, masadaki bir tabakta portakallar varmış. Görünce canı çekmiş ama istemeye de utanmış. Ev sahibi hanım bulundukları odadan dışarı çıktıkça yakasındaki iğneyi portakallara batırıp sularını içmiş. Bunu şeyhe anlattı. Şeyh Vefa “Aman hatun hiç vakit geçirmeden o komşuya git, olanı biteni dosdoğru anlat ve helallik dile” diye tenbihledi. Kendi de sakaları çağırdı, kimin kaç tane kırbası delinmişse hepsinin parasını ödedi ve haklarını helal ettirdi. Oğlana olayın başından sonuna kadar bir şey denmedi. Hakkında böyle şikayet var, bir daha yaparsan asarız, keseriz yollu tehdit edilmedi. Ama çocuk bir daha çivili sopa ile kırbaları delmedi.
*************
DİBE ÇEKEN AĞIRLIKLARIMIZ
İBRETLİK BİR FIKRA
Hindistan’ın İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda bir İngiliz subayı hiçbir neden olmaksızın halktan bir Hintliye sertçe bir tokat atar. Hintli adam hemen yüzüne bir yumruk vurur. Subayı yere serer.
Bu karşılığı beklemeyen subay hem korkar ve hem de sinirlenir.
Tek başına bir şey yapamayacağını bildiğinden yardım almak için bölüğe gider. Nasıl olur da sıradan bir Hintli İngiliz Kraliyet Subayını vurmaya cesaret ederdi !
Subay Generalin yanına gidip kendisinden asker talep eder. General onu dinledikten sonra onu bir odaya götürür.
General bir kasadan 50.000 rupiye çıkarıp subaya verir:
– Bu parayı bu gün sana tokat atan Hintliye ver. ve ondan da özür dile!
Bunu duyan İngiliz subay sinirlenir:
– Zavallı bir Hintli, İngiltere Kraliyet Subayını vurup hakaret edecek ve karşılığında ondan özür mü dileyeceğim !
General emrivaki:
-Bu bir emirdir! Soru sormaksızın itaat edeceksin !
Subay çaresizce parayı alıp Hintli adama götürür ve ondan da özür diler. Hintli adam bu kadar çok para karşısında bayağı sevinir. O zamanın parasıyla yarı servet gibi bir şey. Onunla ev araba vs… alır
Bir müddet sonra bu Hintli tanınan tüccarlar arasına girer. Bir gün General tokat yiyen subayı çağırır.
– Zamanında sana tokat atan Hintliyi hatırlıyor musun?
Subay:
-Unutmam mümkün mü efendim !
General:
-Şimdi intikamını alma vaktidir ! Ona topluluğun içinde vur ! İnsanları hepsi görsün !
Subay itiraz ederek:
-Bu Hintli kimsesiz iken onu vurmama izin vermezken şu an şehrin tanınan kişilerinden olmuşken mi vurma mı istiyorsunuz? Onu vurur vurmaz etrafındakiler bana saldırırlar efendim !
General kendinden emin bir şekilde:
– Endişelenecek bir şey yok. Sana dediğimi yap. Git ona vur gel !
İngiliz Subay Hintli adamın mağazasına gider. Hintlinin adamları da orada bulunmaktadır. İngiliz subay bir şey demeksizin öyle bir vurur ki, Hintli adam yere kapaklanıp düşer.
Hintli adam hiçbir karşılık vermediği gibi düştüğü yerden de kalkmaz! İşin garip tarafı Hintli adam subayın yüzüne dahi bakmaya cesaret edemez !
Karşılık görmeyen subay hayretler içerisinde kalır. İntikam almanın verdiği sevinçle oradan ayrılıp generalin yanına gelir.
General:
-Seni hem sevinçli ve hem de hayretler içerisinde görüyorum.
Subay:
– Evet efendim. O Hintli İlk seferinde kimsesiz iken ona vurduğumda sessiz kalmayıp daha sert bir şekilde beni vurdu. Ama bugün mal makam sahibi iken ona vurduğumda bana bir söz dahi edemedi !
General:
-İlk sefer onu vurduğunda İZZETİ NEFSİ vardı. Ve bunu en büyük sermayesi bilirdi. Onu korumak için sana karşılık verdi.
Ama ikinci seferde İZZETİ NEFSİNİ PARAYA SATTI. Menfaati tehlikeye girer diye sana karşılık vermeye korktu. Onun için kendini savunamadı !
Menfaati için haksızlık karşısında susanlara ithaf olunur. siz de susmanın bedelini ödeyeceksiniz..
****************
Ortalama 75 sene yaşayan bir insan ömründe neler yapıyor ⁉️
⏰ 8 saat uykuyla ömrünün ⏳25 senesi uykuda.
⏰ 9 saat Sabah 08:00 – 17:00 arası çalışma ile ömrünün ⏳ 28 senesi çalışmakla
⏰ 2 saat yolda gidiş,geliş ve ulaşım ömrünün ⏳ 6 senesi ulaşımla.
⏰ 2 saat yemek,içmek vs ömrünün ⏳ 6 senesi.
⏰ 1 saat telefon,televizyon sosyal medya vs. Ömrünün ⏳ 3 senesi
⏰ 1 saat kişisel temizlik,banyo,wc vs . ömrünün ⏳ 3 senesi
8+9+2+2+1+1= 23 saat ömrünün 72 senesi
24 saatin 23 saati, 75 senelik ömrünün 72 senesi dünya için
Acaba yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarfetmeyen;
ne kadar zarar eder,
ne kadar nefsine zulmeder,
ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder.
Sözler ?
Rabbim zamanın kıymetini bilip, rızası dairesinde harcamayı nasib etsin.??
***************
Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osmana hakaret ve tekfir eden Şia yani İranlılar şunu düşünmezler mi acaba?
Kendilerinin kızlarını bir kâfir veya yahudi istese verirler miydi?
Veya kendileri onlardan kız alırlar mıydı?
Vermeyip alamayacakları gibi, bunu hakaret olarak kabul edeceklerdi.
Peki peygamberimiz nasıl böylelerinden kız alır ve verir?
Kendisinin gösterdiği hassasiyet kadar, inandığı veya inandığını söylediği peygamberin hiç mi hassasiyeti yoktur?
Nitekim….
MEHMET ÖZÇELİK
6-5-2022