HİSSE

HİSSE

Mescid-i Nebevi’de Sahabe’den bir halka oluşmuş.

 

Halkanın yanında Sahabe’den bir kişi de mescidin direğine yaslanmış oturuyor.

 

Halkada oturan Sahabiler birbirlerine şöyle bir teklifte bulunuyorlar: “Herkes hasebini ve nesebini, soyunu sopunu bize anlatsın.”

 

Birisi “Tabii” diyor, “Ene min Temîm (Ben Temîm kabilesindeninm); İbn-u Fulan İbn-u Fulan İbn-u Fulan… (Falan Oğlu Falan Oğlu Falan…)”

 

Diğeri diyor ki: “Ene min Evs; İbn-u Fulan İbn-u Fulan İbn-u Fulan…”

 

Bir başkası “Ene min Kureyş, eşref-un nas (İnsanların en şereflisi); İbn-u Fulan İbn-u Fulan İbn-u Fulan…”

 

Direğe yaslanmış olan Sahabi’ye, Selman-ı Farasi’ye dönüyorlar; diyorlar ki: “Yâ Selmân! Ve mâ hasebuke ve mâ nesebuk? (Ey Selman! Senin hasebin ve nesebin nedir?)”

 

O da diyor ki: “Ene Selmân İbn-ul İslam (Ben İslam Oğlu Selman’ım).”

 

Sonra gözü dolarak diyor ki: “Ben dalaletteydim, Allah beni Resul-i Ekrem’le hidayete erdirdi. Ben fakirdim, Allah beni Resul-i Ekrem’le zenginleştirdi. Ben köleydim, Allah beni onunla özgürleştirdi. Benim hasebim nesebim, soyum sopum budur.”

 

Uzaktan Hazret-i Ömer bu sahneye şahit oluyor.

 

O da yaklaşıyor, “Benim de hasebimi nesebimi öğrenmek istiyor musunuz?” diye soruyor.

 

“Evet” diyorlar.

 

“Ben de İslam Oğlu Ömer’im, İslam Oğlu Selman’ın kardeşiyim.”

*************** 

??… Ben Camii İmamıyım.

Ne kadar inanacaksınız bilemedim ama sır kalsın da istemedim.

️… Dün namaz bitti.

İki kişi, iki ayrı köşe de dua ediyor.

Biri ağlıyor, sanki diğeri de gülüyor.

Ama bizim cemaatten değil belli.

?… Dur dedim, bunda bir iş var.

Nasılsa çıkacaklar.

Oturdum bekledim.

Bir şeyler okuyor gibi yapıp onları izledim.

Çok güzel giyimli olan bey sesli ‘’Amin’’ dedi, bütün camii sanki inledi.

Kalkıp yanıma geldi.

“Hocam” dedi. “Bu zarfı al.”

Çocuğum yoğun bakımdaydı, doktorlar birkaç gün ömrü kaldı. Yaşaması zor ama duaya devam edin demişlerdi Şükür ki şimdi evde.

Annesinin dizlerinde.

İki rekat şükür namazı kıldım, adağımı yerine getireyim dedim de. Sen bulursun bir ihtiyaç sahibi, olur değil mi..? diye sordu. “Tamam kardeşim” dedim. Çıktı gitti. Diğer kardeşimiz belli ki sokakları temizleyen birisi. O da kalktı biraz sonra çıkıyor kapıdan ama gözlerinde yaş var. Ben 55 yaşındayım, insanların halini biraz anlarım. Kardeş bak kimse yok gel anlat dedim. Hocam, iki evladım var. Daha dün işe girdim elim biraz dar. Maaşa da çok zaman var. Öğretmen bir şeyler istemiş. Bizim de borç isteyecek kimsemiz yok ki idare edelim maaşa kadar.

İçim daraldı, dua ettim.

Rabbimden bir çıkış kapısı istedim.

Kardeşim bak inanmayacaksın ama az önce çıkan bey bana zarf verdi.

Bunu ihtiyaç sahibi birine iletir misin dedi. Buyur bu senin duanın kabul eseri. Akşama doldur sepeti, sevindir o iki garibi dedim. Zorla kabul ettirdim. Zarfı açmamıştım, kaç para var bakmamıştım. Adamcağız da sevinip çıktı gitti. Sonra oturup şükrettim. Allah’ım dedim. Adak adayanı da, para lâzım olanı da, camiinin hocasını da aynı mekânda buluşturdun Zarfa bile baktırmadın çünkü ben eminim ki sen lazım olacak kadar içine koydurdun. Beni de bu yolda vesile kıldın. Allah’ım sana HAMDOLSUN. (Alıntı)

**************

BEYZA   ELBİSE

 

            “Asla,asla!”diye yırtınırdı bu konu açıldıkça.”Yobaz değil uygarım,çağdışı değil,çağdaşım;örtünmeyeceğim işte!…”Bu devirde bohçaya sarılmış gibi giyinemem ben…Yaşadıkça da hep böyle olacağım!”

            Oldu da…Yerli yabancı nice moda dergisini merak ve özenle takib ederdi.Seçtiği en çarpıcı,en ilginç,en pervasız kıyafetleri cesaretle ilk giyen olmakla tanınırdı çevrede.

            O gün…Evet,o gün aynı konu açıldığı halde ses çıkarmamasına kimse şaşırmıyordu.Asıl hayret”Giymem!”feryadını bekleyen bana düşmeliydi demek.Hiç itiraz etmeden nasıl da örtünmüştü!Hem de hiçbir moda dergisinde rastlıyamıyacağı,hiç de cazib olmayan elini yüzünü açıkta bırakmak şöyle dursun,gözlerini bile kapatan bu yeni elbiseye (kendi tabiriyle-ki,bu defa tam yerindeydi-“bohça”ya) bu beyaz patiskaya sarılmak üzere,yaşlı komşu teyzelere vücudunu ne kadar da uysal teslim edivermişti.

            Bu kıyafet yüzünden meşhur iddiasında direnememenin mahcubiyetini duymasına lüzum yoktu aslında.Nasıl olsa hepimiz;”Sözünde durdu doğrusu!”diye düşünüyorduk hüzünle.Hem şimdi bile iddiasından dönmüş sayılmazdı ki…Çünki o”yaşadıkça”giymiyeceğini söylemiyor muydu?”(S.Himmetoğlu)

**************** 

KUR’ANLA KONUŞAN KADIN


>Abdullah ibni mübarek anlatıyor;
>
>   Bir gün hacca gidiyordum,Irak;Suriye topraklarından geçerken
>yalnız
>bir kadına rastladım.Selam verdim;
>
>Selamımı Söz olarak Rahim bir Rab’den selam sözüdür
>onların duyacağı(Yasin:58) ayetiyle aldı
>
>.Buralarda ne yapıyorsun? diye sordum.
>
>Allah kimi yoldan çıkarmışsa,ona yol bulduracak yoktur”(A’raf
>:186)
>ayetini okudu…
>
>.Anladım ki ,yolunu kaybetmiş.Nereye gittiği soruma ;
>
>Bir gece kulunu Mescid-i Haramdan alıp Mescid-i Aksaya götüren
>Allah’ı
>tesbih ederim(İsra:1) ayetiyle karşılık verdi.
>
>Anladım ki,geçtiğimiz hac mevsiminde haccını
>tamamlamış,kudüse gidiyor.
>
>    Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin? dedim.
>
>Tam üç gece (yani üç gündür)(Meryem:10) dedi.
>
>Yiyecek verme teklifinde bulundum.
>
>Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın( Bakara:187)
>ayetini
>okudu.
>
>iyide Ramazan da değiliz dedim.
>
>Kim Allah için nafile bir hayır yaparsa,Allah her hayrın
>karşılığını
>verendir ,her şeyi hakkıyla bilendir(Bakara:158) ayetiyle cevap
>verdi.
>
>Yolculukta oruç açılabilir”dedim.”Ama orucu tutarsanız,bu
>hakkınızda daha
>hayırlıdır(Bakara :184) ayetini okudu.
>
>    Niye benim gibi konuşmadığını sordum.
>
>Ağzından tek bir söz bile çıkmasın ki,yanında onu
>gözleyen ve o sözü
>kaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış olsun”(Kaf:18)dedi.
>
>”kimlerdensin?diye sordum.Bu konuda kesin bilgin yok(ailemi söylesem de
>tanımazsın).Sonra göz de kalp de(görmeden,kesin bilgiye
>dayalı olmadan
>verdiğin her hükümden) sorumludur.”(İsra:36)ayetiyle cevap verdi.
>
>Hata ettim,hakkını helal et dedim
>
>.Bugün size kınama yok.Allah sizi bağışlasın(Yusuf
>:92) dedi.
>
>Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum.
>
>”Hayır adına ne işlerseniz Allah onu bilir(Bakara:215) ayetiyle
>mukabele
>etti.
>
>Devemi yanına getirdim,binecekken.Mümin erkeklere söyle
>,bakışlarını
>sakınsınlar(Nur:30)ayetini okudu.
>
>Gözlerimi çevirdim;binecekken deve ürküp kaçtı,bu arada elbisesi az
>yırtıldı.
>
>Başınıza musibet olarak ne gelirse,bu bizzat işleyip,onu hak
>etmeniz
>sebebiyledir(şura:30)ayetini mırıldandı.
>
>Sabret,deveyi bağlayayım!dedim.Bu hususta Süleyman’ı
>anlayışlı ve daha
>isabetli davranır kıldık(Enbiya :79)ayetini okuyarak,devemi
>yönlendirme
>konusunda benim daha başarılı olduğumu kasdetti.
>
>Deveye bindi ve Bunu bize baş eğdiren Allah’ı tesbih
>ederim;yoksa bunu biz
>başaramazdık.Ve sonunda şüphesiz Rabbimize
>döneceğiz!”(Zuhruf:13-14)ayetlerini okudu
>
>.”Haydi!” diye deveyi hızlandırdım.
>
>”Yürüyüşünde (ve davranışlarında)vakur ol ve sesini
>yükseltme.seslerin en
>çirkini eşeğin sesidir!”(Lokman :19) mukabelesinde bulundu.
>
>Yürürken şiir okumaya başladım.Kur’an’dan kolayınıza geleni
>okuyun!”(Müzzemmil:20) dedi.
>
>şiir okumak haram değil ki !dedim.
>
>Bu hususu ancak idrak ve basiret sahipleri düşünür anlar! (Bakara :269)
>cevabını verdi.
>
>    Bir süre gittik;sonra evli olup olmadığını sordum.
>
>”Ey iman edenler!Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden
>sormayın!”(Maide :101)ayetini okudu.
>
>Derken kafilesine ulaştık ve “kafile içerisinde kimsen var mı?
>dedim
>
>Mal ve evlat dünya hayatının süsüdür!(Kehf:46) dedi.
>
>Anladım ki ,evladı var.İsimlerini sordum.Allah
>İbrahim’i dost edindi;Allah
>Musa ile konuştu;Ey Yahya ,Kitaba kuvvetle tutun!(Nisa
>:125,164;Meryem:12) Ayetlerini okudu.
>
>.Ey İbrahim,ey Musa ,ey İsa! diye kafileye seslendim.Nur yüzlü
>üç
>genç Buyur!” diye çıkageldi.
>
>Onlara para verip,Bununla içinizden birini şehre yollayın!Yemeklerin
>helal
>ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin.Dikkatli
>davransın!(Kehf:19) dedi.
>
>Yiyecek gelince bana Geçmiş günlerinizde
>yaptıklarınızın karşılığında
>şimdi afiyetle yiyip için!”(Hakka:24)dedi.
>
>   Çocuklara,Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten
>yemem!”dedim.Annemiz”dediler.Ağzından Cenab-ı
>Allahın gazabını çekecek
>yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece
>Kuranla konuşur.
>
>   İbni Mübarek,bu hadiseyi Kuran’da her şeyin bulunduğuna delil
>olarak
>anlatırdı.

 

 

Loading

No ResponsesNisan 9th, 2022