MÜMİN SURESİ-38-50
MÜMİN SURESİ-21-27
MÜMİN SURESİ-28-37
MÜMİN SURESİ-10-20
MÜMİN SURESİ-1-9
DUA ÜZERİNE
DUA
https://www.hizmetvakfi.org/risaleinur/yirmi-dorduncu-mektup/ Yirmi Dördüncü Mektup’un Birinci Zeyli
**************
-DUA:”Kâinatın harekâtı ve hidematı, bir nevi duadır. Meselâ: Bir çekirdeğin hareketi; Hâlıkından, bir ağaç olmasına bir nevi duadır.”(S.71)
“Ey Kadîr-i Hakîm! Ey Rahman-ı Rahîm! Ey Sadık-ul Va’d-il Kerim! Ey izzet ve azamet ve celal sahibi Kahhar-ı Zülcelal!..”(S.100,L.372)
“Eğer rahmet, inayet, hikmet, adalet gibi hesabsız o matlubun esbab-ı mûcibesi olmasa idi; şu zâtın tek duası, baharımızın icadı kadar kudretine hafif gelen şu Cennet’in binasına sebebiyet verecekti.”(S.240,Ms.28)
“Duanın şe’ni; terdad ile takrirdir.”(S.242,453,459,656,Ms.240))
“(İnsanın)… vazife-i asliye-i fıtriyesi, imandan sonra “dua”dır. Dua ise, esas-ı ubudiyettir.”(S.316,Nik.52)
“İman duayı bir vesile-i kat’iyye olarak iktiza ettiği ve fıtrat-ı insaniye, onu şiddetle istediği gibi; Cenab-ı Hak dahi “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” mealinde “Duanız olmasa,Rabbim size ne diye değer versin?”(Furkan.77) ferman ediyor. Hem “Bana dua edin,size icabet edeyim.” (Mü’min.60)emrediyor.” (S.317,M.299,503,L.212, B.36,168,Nik.54)
“Eğer desen: “Bir çok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki, âyet umumîdir.. her duaya cevab var ifade ediyor.
Elcevab: Cevab vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevab vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenab-ı Hakk’ın hikmetine tâbi’dir.”(S.317)
“Hem, dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise semeratı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksadlar, gayeleri değil. Meselâ: Yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz.”(S.317,M.299-302,L.213,Ş.96,Ms.225,E.I/32,34)
“Birinci Sualiniz: Mü’minin mü’mine en iyi duası nasıl olmalıdır?
Elcevab: Esbab-ı kabul dairesinde olmalı. Çünki bazı şerait dâhilinde dua makbul olur. Şerait-i kabulün içtimaı nisbetinde makbuliyeti ziyadeleşir. Ezcümle: Dua edileceği vakit, istiğfar ile manevî temizlenmeli, sonra makbul bir dua olan salavat-ı şerifeyi şefaatçı gibi zikretmeli ve âhirde yine salavat getirmeli. Çünki iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur. Hem bizahri’l-gayb,yani “gıyaben ona dua etmek”; hem hadîste ve Kur’anda gelen me’sur dualarla dua etmek.”(M.279,K.K.550)
“Evet, bir kısım hastalık duanın sebeb-i vücudu iken, dua hastalığın ademine sebeb olsa, duanın vücudu kendi ademine sebeb olur; bu da olamaz.”(.L.215)
“Hadîs-i şerifte vardır ki: “Altmış yetmiş yaşlarında ihtiyar bir mü’min, dergâh-ı İlahiyeye elini kaldırıp dua ederken, rahmet-i İlahiye onun elini boş döndürmeye hicab ediyor.”(L.253,K.K.620)
“Bazı müstensihler, bu bîçare Said hakkında (R.A.) kelimesini bir dua niyetiyle yazmışlar. Ben bozmak istedim, hatıra geldi ki: “Allah razı olsun” manasında bir duadır, ilişme. Ben de bozmadım.”(Ş.683)
“Bilhassa muztar olanların dualarının büyük bir tesiri vardır. Bazan o gibi duaların hürmetine, en büyük bir şey en küçük bir şeye müsahhar ve mutî olur. Evet kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir masumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar. Demek dualara cevab veren Zât, bütün mahlukata hâkimdir. Öyle ise, bütün mahlukata dahi Hâlıktır.”(Ms.77-78,106)
“Dualar, tevhid ve ibadetin esrarına nümunedir.”(Ms.86)
“Dualar üç kısımdır….
Birisi: İnsanın lisanıyla yaptığı kavlî dualardır. Savt ve sadâlı hayvanatın, -meselâ- acıktıkları zaman kendi hususî lisanlarıyla çıkardıkları sadâlar dahi kavlî dualardandır.
İkinci Kısım: Nebatat, eşcarın bilhassa bahar mevsiminde lisan-ı ihtiyaçla yaptıkları ihtiyacî dualardır.
Üçüncüsü: Tahavvül, tekemmül şe’ninde olan şeylerin, lisan-ı istidad ile hissedilen istidadî dualarıdır.”(Ms.237)
“Şu âlemde mü’minin mü’mine karşı en büyük yardımı dua iledir.”(B.247-248)
“Yalnız, dua ile bana yardım ediniz.”(E.I/142)
“Ben şuna karar vermiştim ki; Allah için benimle görüşmek isteyenleri görüşmediklerine bedel her sabah okuduklarıma, dualarıma dâhil ediyorum ve etmekte devam edeceğim.”(E.II/191,St.30)
“Üstad Bediüzzaman, çocukları pek sever, böyle etrafında toplandıklarında:”Masûm olduğunuz için dualarınız makbuldür, bana dua ediniz.” diye onlara iltifat ederdi.”(T.160)
“İbâdının dualarına fiilen cevab verdiği gibi, kavlen dahi perdeler arkasında icabet etmesi, rahîmiyetin şe’nidir.”(T.354)
“Ya Rab! Habib-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm) hürmetine ve ism-i a’zam hakkına, şu risaleyi neşredenlerin ve rüfekasının kalblerini, envâr-ı imaniyeye mazhar ve kalemlerini esrar-ı Kur’aniyeye naşir eyle ve onlara sırat-ı müstakimde istikamet ver. Âmîn.”(M.308,S.100,208,L.444,Ş.187,B.366,Ks.46,T.740)
“Ya Rabbi! Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrail hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cinn ve insin şerlerinden muhafaza eyle”(Ş.257)
“Ya Rabb, cümle ihvanımızı yaramaz şeylerden halas et ve ihlas-ı tâmme ihsan et”(B.279)
“Feya Rabbî, ya Hâlıkî, ya Mâlikî! Seni çağırmakta hüccetin hacetimdir. Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. Vesilem fıkdan-ı hile ve fakrimdir. Hazinem aczimdir. Re’s-ül malım, emellerimdir. Şefiim, Habibin (Aleyhissalâtü Vesselâm) ve rahmetindir. Afveyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle yâ Allah yâ Rahman yâ Rahîm! Âmîn!”(Ms.106)
“Ya Rabb, cümle ihvanımızı yaramaz şeylerden halas et ve ihlas-ı tâmme ihsan et””(B.279)
“Yâ Rab! Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl.”(S.29)
“Ey bu yerlerin hâkimi! Senin bahtına düştüm. Sana dehalet ediyorum ve sana hizmetkârım ve senin rızanı istiyorum ve seni arıyorum.”(S.36)
“Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menba’larını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb’îd ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu muti raiyetini başı boş bırakıp i’dam etme.”(S.52)
“Ey Kadîr-i Hakîm! Ey Rahman-ı Rahîm! Ey Sadık-ul Va’d-il Kerim! Ey izzet ve azamet ve celal sahibi Kahhar-ı Zülcelal!..”(S.100)
“Cenab-ı Hak bizi ve sizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmîn…”(S.147)
“Yâ İlahenâ! Rabbimiz sensin! Çünki biz abdiz. Nefsimizin terbiyesinden âciziz. Demek bizi terbiye eden sensin!.. Hem sensin Hâlık! Çünki biz mahlukuz, yapılıyoruz. Hem Rezzak sensin! Çünki biz rızka muhtacız, elimiz yetişmiyor. Demek bizi yapan ve rızkımızı veren sensin.”(M.241)
“Yâ Rab! Şu Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et!..”(M.119)
“Ey Habib-i Şefik ve ey Şefik-i Habib! Ey Said-i Mecid ve ey Mecid-i Said!”(İ.İ.55)
“Yâ İlahî! Yâ Rabbî! Yâ Hâlıkî! Yâ Musavvirî! Yâ Mâlikî ve yâ men lehülmülkü velhamd! Senin mülkün ve emanetin ve vedîan olan şu kulübecikte misafirim, mâlik değilim.”(Ms.68-69)
“Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerimim! Benim sû’-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi’ olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalalet verici vesveseler kalmıştır.”(L.129)
“Cenab-ı Erhamürrâhimîn’den bütün esma-i hüsnasını şefaatçı yapıp niyaz ediyoruz ki: “Bizleri ihlas-ı tâmme muvaffak eylesin… Âmîn…”(L.166)
“Eyvah! Eyvah! El’amân! El’amân! Yâ Erhamerrâhimîn meded! Bizi muhafaza eyle! Bizi cin ve insî şeytanların şerrinden kurtar! Kardeşlerimin kalblerini birbirine tam sadakat ve muhabbet ve uhuvvet ve şefkatle doldur.”(T.598)
“Yâ rabbi! Neden bizi böyle her kıymet ve fazileti paçavraya döndürecek kadar pespâyeleştirdin? Biliyoruz, sana karşı günahımız çok ve büyüktür. Yeter yâ İlâhî, yeter bu sukut bize!”(T.638.C.R.Atilhan)
**************
-CEVŞEN-ÜL KEBİR:”Nev-i insanın medar-ı fahri ve elhak en hakikî insan-ı kâmil olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, Cevşen-ül Kebir namındaki münacatında binbir ismiyle dua ediyor; ateşten istiaze ediyor.”(S.335,454)
“Hem binler dua ve münacatlarından yalnız Cevşen-ül Kebir ile, öyle bir marifet-i Rabbaniye ile, öyle bir derecede Rabbini tavsif ediyor ki; o zamandan beri gelen ehl-i marifet ve ehl-i velayet, telahuk-u efkâr ile beraber, ne o mertebe-i marifete ve ne de o derece-i tavsife yetişememeleri gösteriyor ki, duada dahi onun misli yoktur. Risale-i Münacat’ın başında, Cevşen-ül Kebir’in doksandokuz fıkrasından bir fıkranın kısacık bir mealinin beyan edildiği yere bakan adam, Cevşen’in dahi misli yoktur diyecek.”(M.217,Ş.129)
“Cevşen-ül Kebir münacatında binbir esma-i İlahiyeyi şefaatçi ederek Hâlıkını öyle bir tarzda tavsif ve tarif eder ki, emsali yok.”(Ş.622)
“Binbir esma-i İlahiyeye sarihan ve işareten bakan ve bir cihette Kur’andan çıkan bir hârika münacat olan ve marifetullahta terakki eden bütün âriflerin münacatlarının fevkinde bulunan ve bir gazvede “Zırhı çıkar, onun yerine bu Cevşen’i oku” diye Cebrail vahiy getiren “Cevşen-ül Kebir” münacatı içindeki hakikatlar ve tam tamına Rabbine karşı tavsifler, Muhammed’in (A.S.M.) risaletine ve hakkaniyetine şehadet ettiği gibi; Kur’andan tereşşuh eden ve bir cihette Cevşen’den feyiz alan ve tevellüd eden Resail-in Nuriye, yüzotuz parçasıyla risalet-i Muhammediyeye (A.S.M.) birtek hüccet olarak risaletinin bütün hakikatlarını aklen ve mantıken isbatıyla, hattâ felsefenin nazarında akıldan pek uzak mes’elelerini göz önünde gibi gayet kolay ve makul bir tarzda ders vermesiyle Muhammed’in (A.S.M.) sadıkıyetine ve risaletine küllî bir surette şehadet eder.”(Ş.625)
“Hem binler dua ve münâcâtlarından Cevşenül-Kebîr ile, öyle bir mârifet-i rabbaniye ile, öyle bir derecede Rabbini tavsif ediyor ki; o zamandanberi gelen ehl-i mârifet ve ehl-i velâyet, telâhuk-u efkâr ile beraber, ne o mertebe-i mârifete ve ne de o derece-i tavsife yetişememeleri gösteriyor ki; duada dahi onun misli yoktur. Risale-i Münâcâtın başında, Cevşenül-Kebîr’in doksandokuz fıkrasından bir fıkrasının kısacık bir mealinin beyan edildiği yere bakan adam, Cevşen’in dahi misli yoktur diyecek.”(T.358)
“Bir siyasî memurun iğfali ve “İmhası için yukarıdan emir aldık” demesine aldanan bir bekçibaşı, Üstadın penceresine geceleyin merdivenle çıkarak yemeğine zehir atmış, ertesi gün Üstad zehirlenerek kıvranmaya başlamıştır. Zehirin tesiri çok azîm olduğu halde, kendisi: “Cevşenül-Kebir gibi evrad-ı kudsiyelerin feyziyle ölümden muhafaza olunuyorum. Fakat hastalık, ızdırap çok şiddetlidir” derdi.”(T.461)
************
-BEDDUA:” Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın bedduasına mazhar olmuş birkaç vakıayı beyan ederiz: Birincisi:Perviz denilen Fars padişahı, name-i Nebeviyeyi yırtmış. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a haber geldi. Şöyle beddua etti: [1]“Yâ Rab! Nasıl mektubumu paraladı, sen de onu ve onun mülkünü parça parça et.” İşte şu bedduanın tesiriyledir ki; o Kisra Perviz’in oğlu Şirveyh, hançer ile onu paraladı. Sa’d İbn-i Ebî Vakkas da, saltanatını parça parça etti. Sasaniye Devleti’nin hiçbir yerde şevketi kalmadı. Fakat Kayser ve sair melikler, name-i Nebeviyeye hürmet ettikleri için, mahvolmadılar.”(M.146-147,148,145,109,495,K.K.425-426)
“Pek çok zaman zihnimi işgal eden bir halet vardı: Bir zaman ben, bir kısım ehl-i dalalete mühim bir vakitte kahr ile dua ettim. Bedduama karşı müdhiş bir kuvvet-i maneviye çıktı. Hem duamı geri veriyordu, hem beni men’etti.
Sonra gördüm ki: O kısım ehl-i dalalet, hilaf-ı hak icraatında bir kuvve-i maneviyenin teshilatıyla, arkasına aldığı halkı sürükleyip gidiyor. Muvaffak oluyor. Yalnız cebr ile değil, belki velayet kuvvetinden gelen bir arzu ile imtizac ettiği için, ehl-i imanın bir kısmı o arzuya kapılıp hoş görüyorlar, çok fena telakki etmiyorlar.”(M.343)
“Mazlumun ahı, tâ arşa kadar gider.” diye bir kuvvetli hakikattır.”(Ş.290,372,393,449,Ks.139,E.I/12,279,E.II/245,T.313,419,526)
[1] 240, 274, 428; el-Mubârekforî, Tuhfetü’l-Ahvezî, 10:334, no. 3923; İbni’l-Esîr, Câmiü’l-Usûl , 9:95; İbni Kesîr, el-Bidâye Ve’n-Nihâye, 6:162; es-Sâ’âtî, el-Fethü’r-Rabbânî, 22:405, 409-410; Ebû Na’îm, Hılyetü’l-Evliyâ, 1:381; el-Askalânî, el-isâbe, no. 1190.
MEHMET ÖZÇELİK
DARBECİLER DERBEDER OLSUN-IŞIKLARI SÖNSÜN
DARBECİLER DERBEDER OLSUN
IŞIKLARI SÖNSÜN
Darbelerin anası olan ve de darbelerin kapısını açan 1960 yılında Rahmetlik babam darbelerin adamıydı. Ben dört beş aylık bir çocuk iken darbelerin çocuğu oldum ve darbelerle büyüdüm. Darbelerle çocuk sahibi oldum.
Seviniyordum belki çocuklarım darbeden darbedar olmaz diye ancak onlarda darbelerle doğdu ve darbelerle büyüdüler.
Çanakkale’ye denk gelebilecek 15 Temmuz darbesini de maalesef gördüler. O hali de görüp, yaşadılar. Hala bitmiş değil. Kaygan ve de kaypak bir zemindeyiz. Hala birileri hevesli. Dışarıdaki ve içerideki kirli eller bu konuda ortaklık yapıp beraberce bu toplumu o ortama çekme çabası içerisinde. Derbeder etmek için her türlü heves peşinde koşmaktadırlar. Allah hepsini kahretsin.
Darbelere zemin hazırlayanlar şu anda kabirlerinde azap çekiyorlar, azapları ziyade olsun. Zemin hazırlayanlar, darbe çığırtkanlığı yapanlar, alkışlayanlar, darbe heveslileri, darbeden medet umanlar ise; her iki cihanda Derbeder olsunlar. Perişan olsunlar.
Darbe ışıklarını yakanların her iki cihanda da ışıklar sönsün.
-Babam gördü darbeleri, ben gördüm darbeleri, çocuklarım görmez diye memnun kalıyordum. Umutluydum ama umudum da suya düştü.
Daha büyük korkum ise; maalesef aynı şekilde bundan sonra 50 yıl süreyle devam edecek olan tehlikeli çatışmaların fitilleri ateşlenmiş, şimdiden görülmektedir.
Maalesef o da hukuk zemini perdesi altında yapılmakta ve yürütülmektedir.
Toplumdaki olumsuzluklar hukuk içerisinde kendilerini barındırmaya ve sürdürmeye çalışıyor. Bugün Tabipler Birliği’nin başındaki kişinin terörden sorgulanması, her alanda yapılan olumsuzluklar, hukuktaki değişmeler, toplumu tamamen yansıtmış olmaması, yetersiz olması, kanunlardan ziyade medyanın etkisi, tesiri ve ağırlığı ile hüküm verilmiş olması düşündürücüdür.
Mesela bir belediye başkanı hakkında o kadar fuhuş ile ilgili isnatlarda bulunulurken pek bir şey yapılmamasına veya öyle görünmesine rağmen, diğer taraftan toplumun tepkisinden dolayı başka bir olay anında uygulamaya konulmaktadır. Oysa hukukun herkese de aynı derecede uygulanması, yerine getirilmesi, takip edilmesi ve kararın kısa sürede neticeye bağlanması gerekir. Aynı ölçüde maalesef gitmiyor, hukukun kendi arasında da bir çatışması var.
Bilinmesi gereken gerçekten milletin hukuku mu yoksa medyanın hukuku mu cereyan etmektedir?
-Şu beni çok düşündürüyor. Yıllar öncesinde de bunu söyledim. İçerisinde olanlara da söyledim. Dün hukukun Ergenekon’dan idam ve müebbetle yargıladıkları bugün serbestler. Şu anda Fetö’den müebbet ve idamla yargılananlar bir müddet sonra onlar da aynı şekilde olmayacağını ne malum!
Hukuk kılıfı içerisinde yapılacak bu yanlışlarla nasıl ki şimdiye kadar toplum; rejim ve rejim karşıtı, laik anti laik, sağcı solcu, alevi-sünni tartışmaları bu sefer farklı boyutları ile bir 50 yıl daha sürdürülecek.
Bu durum beni tedirgin etmektedir. Toplumda ayrı savaş alanları, ayrı ayrı çatışma alanlarının adeta yolları açılmakta, taşları döşenmektedir. Tamamen hukukun gerçek manada uygulanmaması, yeterli derecede gerçekleşmemesi, bir yandan hayatını vermiş olan polis ve askerin şehit edilmesine karşı, onu şehit edenlerin yeterli cezayı almaması gibi durumlar, toplumlarda kavgaları getirecek.
Bizim memleketimizin zemini çok kaygan ve kaypak, en küçük bir şey de çok rahatlıkla kayılabiliyor.
Anayasa Mahkemesi’nin en üst düzeyindeki üyesinin kalkıp da ‘Işıklar yanıyor.’ ifadesi ile çok rahatlıkla toplum kaygan bir zemine çekilip, büyük tartışmalara neden oluyor.
Patavatsız bir çıkış. İyi niyetli ve iyi düşünceli bir durum değil.[1]
Sürekli söyledim ve yazdım ki; Türkiye’nin en önemli problemi, hukuk problemidir.[2]
Darbeler hukuktan beslenmekte ve destek görmektedir.[3]
Milletin ışığını ve geleceğini söndüren ve de bunda katkısı olanların iki cihanda ışıkları sönsün.
********************
Ve işte bu iki fecaat olaya karşı en üstten tepkiler;
-Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Türk Tabipler Birliği’ne çok sert tepki.
AK Parti grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) eleştirdi ve “Ne zamandan beri terörle iç içe olanlar Tabipler Birliği gibi önemli bir kuruluşun başına geçebiliyor? Türkiye’nin artık bu ayıptan kurtulmasının vakti gelmiştir. Bu adımı atmamız lazım. Tek tek her meslek kuruluşunda değişiklik için Meclis’imiz derhal harekete geçmelidir.” diye konuştu.[4]
-Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan;” Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan: TBB’nin başına terör örgütünden birini getirdiler.[5]
Bu büyük bir ifşaattır. Dehşetli bir kirlenmedir.
O da en az dağdaki eşkıya kadar tehlikelidir, eğer teröre ve teröriste bir destek varsa…
Ve diğer yandan hukukun en üstünden gelen bir ses;” AK Parti MKYK ve MYK Üyesi Ömer Çelik sosyal medya hesabından çok sert açıklamalarda bulundu.
Ömer Çelik, ”Demokrasimizi kimse tehdit edemez. Bir Anayasa Mahkemesi üyesi Türkiye’nin “HUKUK GÜVENLİĞİ”ni ihlal edemez. Cunta ağzıyla konuşanların anayasal düzenimizi hedef almasına müsaade etmeyeceğiz. Darbeci zihniyetin kurumlarımızda olmasına tahammül edemeyiz.” ifadelerinde bulundu.[6]
-Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da bir cevap; Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Talihsiz açıklama, keşke yapmamış olsaydı. Bir üyeye böyle bir şey düşmezdi. Bir üyenin adeta siyasete soyunması” dedi.[7]
-1960 darbesinin arkasında hukuk vardı ve maalesef bugün de darbe imasını anayasa mahkemesinin bir üyesi hatırlatmaktadır.
-Kirli ittifak dışta da içte de kendisini göstermektedir.
-“Katar Emiri Temim’den Macron’a cevap: Erdoğan benim babamdır
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Türkiye’nin yanında olmakla suçladığı Katar Emiri Şeyh Temim al-Sani’den tokat gibi bir cevap aldığı ortaya çıktı. “Türkiye ekonomik olarak çökecekti. Sen yardım ettin, onun üzerine Erdoğan kurtuldu” diyen Macron, al-Sani’nin “2017 Haziran ayında darbe girişimi yapılırken yanımda bir tek Tayyip Erdoğan vardı. O benim babamdır. Ölene kadar bu böyle olacak. Onunla birlikte olmaktan asla vazgeçmeyeceğim” sözleriyle şoke oldu.[8]
***************
HDP’den istifa eden Tan: Partinin PKK ile bağı gizlenemez.
Eski milletvekili Altan Tan, terör örgütü PKK’nin siyasi kanadı olan HDP hakkında çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Partiyle PKK ilişkisinin saklı olmadığını dile getiren Tan, “Gizlemek beyhude. Bu konuda daha çok ses çıkacak” ifadelerini kullandı.[9]
-Beyefendiye günaydın desek mi, biraz daha mı uyanmasını beklesek?[10]
Peki şimdiye kadarki zulme olan ortaklığın ne olacak?
Zira zulme rıza zulümdür.
Akıtılan o kadar polis ve asker şehidin ve masumun kanının kiri eline bulaşanın üzerinden büyük okyanus bile aksa temizleyemez.
Yoksa günah çıkarma mı veya birilerinin mesajına uyarak bende vereyim adeti mi?
Belli ki birilerinin günah çıkarmaya çalışması, diğerlerini de günah çıkarmaya teşvik etmektedir. O itiraflar günahlarını ne kadar temizler.
Tıpkı yıllar önce bir Müdür Yardımcısının yanına gittiğimde sınıf öğretmenliğinden emekli olan solcu arkadaşı kendisine; 25 yıldır çocuklara yanlış şeyleri anlatıyormuşuz, diye pişmanlığını dile getirip ayrıldı.
Ben de o arkadaşa; insan hata yapabilir ancak 25 yılda 1. Sınıftan 5. Sınıfa kadar 5 kere öğrencileri mezun etse. Bunlarda 40 kişiden toplam 200 kişi olsa.
Bunların ailesi var, kendileri bir aile kuracak, devletin önemli makamlarına geçecek, bu çocukların sadece dünya hayatlarını değil, ebedi ahiret hayatlarını da inancı daha doğrusu inanmaması sebebiyle kaybettirdiklerinin yerini nasıl dolduracak. Asıl onlarla nasıl helalleşecek. Onları bulup yanlış yaptığını bildirip, doğrusunu söyleyecek?
İmkansız. Bu büyük bir vebaldir.
MEHMET ÖZÇELİK
16-10-2020
[1] https://www.yenisafak.com/gundem/aym-uyesi-engin-yildirimin-kardesi-fetoden-yargilaniyormus-3571010
https://www.google.com/amp/s/m.turkiyegazetesi.com.tr/amp/gundem/739166.aspx
[2] http://www.tesbitler.com/index.php?s=Hukuk
[3] http://www.tesbitler.com/index.php?s=darbe
[4] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3023711-cumhurbaskanierdogandan-turk-tabipler-birligine-cok-sert-tepki
[5] https://www.yenisafak.com/gundem/cumhurbaskani-erdogandan-tbbnin-basina-teror-orgutunden-birini-getirdiler-3570873
[6] https://www.haber7.com/guncel/haber/3023521-aym-uyesinin-skandal-cikisina-pes-pese-cok-sert-tepkiler/?detay=2
[7] https://www.yenisafak.com/gundem/cumhurbaskani-erdogan-talihsiz-bir-paylasimdi-keske-yapmasaydi-ona-dusmezdi-3570875
[8] https://www.yenisafak.com/gundem/katar-emiri-temimden-macrona-cevap-erdogan-benim-babamdir-3570827
https://www.haber7.com/guncel/haber/3019742-baeden-150-ucak-dolusu-silah
[9] https://www.yenisafak.com/gundem/hdpden-istifa-eden-tan-partinin-pkk-ile-bagi-gizlenemez-3570966
[10] https://www.haber7.com/siyaset/haber/2791567-hdpli-ayhan-bilgenden-ittifak-itirafi
https://www.haber7.com/siyaset/haber/2397320-hdpden-tarihi-itiraf
MİRAÇ VE ETTEHİYYATU HAKİKATI
MİRAÇ VE ETTEHİYYATU
https://www.multimediaquran.com/quran/turkce/cuzler/cuz15/arap-281.htm
https://www.multimediaquran.com/quran/turkce/cuzler/cuz27/arap-525.htm
https://www.hizmetvakfi.org/risaleinur/etiket/6-sua/
https://www.hizmetvakfi.org/risaleinur/yirmi-dorduncu-mektup/ Yirmi Dördüncü Mektup’un İkinci Zeyli
MEHMET ÖZÇELİK
ZÜMER SURESİ-71-75
İRAN VE DİNİ İNANCI
İRAN VE DİNİ İNANCI
Genel olarak İran için Siyasi bir akım olup Şiilik mezhebine mensub olarak değerlendiririz.
Ancak kendi içerisinde o kadar sivri ve sapık görüşler mevcuttur ki, hiçbir cihetle Şialığı sağlıklı bir zemine oturtturmak mümkün değildir.
Yani faydası söz konusu olmayıp, zararından sakınılmalıdır.
Bu konuda Dini lider olarak bilinen Humeyni ve İran inancı için araştırma ve ulaşma imkanı çok rahat olup, bunu internet ortamında binlerce örnekleriyle görmek mümkündür.[1]
Tarih bunun en canlı şahididir.
Hep her dönemde Acem Oyunlarıyla karşı karşıya kalmışızdır.
Bununla ilgili bir çok yazı kaleme aldım.[2]
Problem dinin temellerinden başlamaktadır.
Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz hakkında bunların problemi var, hiç onlara bağlı olanlarla problemleri olmaz mı?
**************
Şah İsmail aynen Haşhaşi Hasan Sabbah gibi kendisi için kendisini feda edecek insanlara sahip idi.
Nitekim Şah İsmail minareye işaret edip çıkanlara kendisini atmasını söylediğinde tereddütsüz atmış ve atmak için yüzlercesi sırada memnuniyetle beklemektedirler.
Çünkü Şah İsmail Şeyhlikten Şahlığa geçmiş bir kimsedir.
Fetö’de de bu özelliği gördüğümden onun mutlaka İran’la bir bağlantısının olduğunu düşünmüş ve söylemiştim.
Araştırmada da aynen öyle olduğu görülmüştür.[3]
2013 yılında Fetö’ye mensub birisi Gülenin Erdoğan’a Firavun dediğini söylediğinde ben de;
Şimdiye kadar gece teheccüde kalkıp Fetih suresini okurken, ne oldu da şimdi Tebbet suresini okuyorsunuz, dediğimde cevaben şunu demişlerdi;
-Aslında Erdoğan şimdiye kadar iyi idi ancak İran’a gidince ona orada büyü yaptılar ve ondan sonra değişti.
Erdoğan sürekli İran cihetinden vurulmaya çalışıldı.
****************
-“ESED’İ SAVUNMAK İÇİN 20-30 MİLYAR DOLAR HARCADIK.
Heshmatollah Falahatpisheh, “İran, Esed’i iktidarda tutmak için Suriye kampanyasında 20 ila 30 milyar dolar harcadı. Hem de yaptırımlarla etrafımızın sarıldığı bir zamanda. Tekrar ediyorum, Suriye’ye 20 milyar ila 30 milyar dolar vermiş olabiliriz.” dedi.
“HARCANAN PARALARI SURİYE’DEN GERİ ALMAK ZORUNDAYİZ”
Falahatpisheh yaptığı açıklamada; “Harcanan paraları Suriye’den geri almak zorundayız. Bu ülkenin parası orada geçmiştir. Esed bizim kasamızdan kendi kasasına geçen bu parayı İran’a iade etmek zorundadır” şeklinde konuştu.
Falahatpisheh, “Suriye’de 9 yıldır devam eden iç savaş boyunca İran, Esed rejimi için çok önemli bir müttefik oldu. Şii milis savaşçılarının, İran Devrim Muhafızları Corp (IRGC) komutanlarının, silahlarının ve teçhizatının ve Hizbullah gibi vekil gruplarının finansmanını bizzat karşıladı. Şimdi Suriye bu verilenleri iade etmek zorunda” dedi.”[4]
****************
Abbasi halifeliğini kontrol edip ortadan kaldıran Moğol belası idi.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin başındaki bela ve musibet batıniler yani Hasan Sabbah idi.
Selçuklularda ise Hurufi ve Haçlılar oldu.
Cumhuriyette ise komünizm tehdidiyle başlayıp, ABD, İsrail ve Fetö oldu.
İran mı?
Her dönemde oldu.
Münafıklar mı?
Her zaman içte bulundu.
-İşte İran’ın kalitesi. Azerbaycanla Ermenistan savaşırken İran tutuyor, Ermenistan’a yardım ediyor. Oysa içerisinde 25 milyon Azeri bulunmuş olmasına rağmen ancak niyeti başka Çünkü Azerbaycan’ın güçlenmesi demek, kendisinin zayıflaması demektir. İçindeki 25 milyon Azeri’nin de elinin zayıflamasını sağlamak amacıyla Ermenistan’a her türlü yardımı yaparaktan, böylece Azerbaycan’ın zayıf düşmesini bir derece sağlamış oluyor. Bu ne büyük bir ihanet, dost ihaneti, Dost Kazığı.
-50 YILDIR Pkk ile savaştık.
İran ne yaptı?
Göz yumdu. En azından engellemedi ve Türkiye’ye destek olmadı.
Belki Irak’la savaştı, Esed’e yardım edip, milyonlarcanın ölmesine ve milyonlarca insanın sürülmesine sebep oldu.
İran geçmişten günümüze bu ümmetin içindeki ağaç kurdudur.
İçten kemirmektedir.
***********
Sırada Araplardan sonra Türkler mi var?
Ortadoğu’dan sonra Balkanlar mı karıştırılmaya çalışılıyor?
Azerbaycan- Ermenistan fitili tutuşturan bir ateş mi?
Silahlar Türki Cumhuriyetlere mi döndü?
Tarih belli ki tekerrür ediyor.
Yüz yıl önce dünyayı Rus- Abd ve de batı kontrollerinden çıkmasından ve de demode olmasından dolayı yeniden bir yenilemeye mi gidilmektedir?
Dünya devleri arasında yeniden paylaşılmaya, engel olanlara da tepki ve sertlik gösterilmeye çalışılıyor.
Batının yolu; petrol yolu, enerji yolu, ipek yoludur.
İnsanlık yolu değil.
Suriye’ye çanak tutan İran, yoksa Ermenistanada mı çanak tutmakta, yol açmaktadır?
Suriye’de bugün Azerbaycan’ın değil maalesef Ermenistanın arkasında durmaktadır.
Acaba İran ortaklığı mı?
MEHMET ÖZÇELİK
10-10-2020
[1] https://m.facebook.com/filozofill/posts/1202473909833904
http://irantehlikesi.blogspot.com/2012/02/humeyninin-sapk-fetvalar.html?m=1
https://islam-tr.org/konu/humeyni-nin-sapik-fetvalari.26315/
[2] http://www.tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0ran
[3] http://www.haber7.com/guncel/haber/2971106-iste-fetonun-gen-haritasi/?detay=2
[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/2979728-irandan-saskina-ceviren-itiraf-esede-30-milyar-dolar-harcadik/?detay=1