2007 İSTANBUL HATIRALARI
- 2007 İSTANBUL HATIRALARI
İstanbul seyahatinden muzdarib değilim.
Çöplerinden bile makalelere konu olmuş İstanbulu iki açıdan değerlendirmek gerektir.
İstanbul tüm değerleri ve medeniyetleri,çeşitleri içeresinde toplanmış büyük bir kenttir.
Sarıyer-İstinye gibi taraflarda bir yanda orman (Emirgan Koruluğu),diğer yanda deniz (Boğazın kesiştiği nokta) iki güzelliği de içerisinde toplamıştır.
Sultan Ahmet-Süleymaniye-Topkapı Sarayı-Eyüp gibi manevi güzellikleri içerisinde tapu gibi koruyan bir bölge.
İstanbul,huysuz ve tatlı bir belde.
Hareketli olup,durması ve durulması onun için bir ölümdür.
İnsanlar sürekli hareket halindeler.
Hele trafik tam bir ızdırap.İstanbulda İstanbullular herhalde hiç eve gitmiyorlar. Çünkü hep dışarıdalar,hep kuyruklar eksilmeden devam etmektedir.
İstanbulun bir zamanını keşfettim.
24-Ağustos-da bacanak ve ben küçük çocuklarımızı da yanımıza alarak sabah namazına Ortaköy camiine gittik.Yollarda gayrı meşru hayatın birkaç elemanı ve müşterisinin dışında yollar bom boş,rahat bir ortam.Manzara harika..
Ortaköy camii 154 yıl önce gayrı Müslim mimara yaptırılmasından dolayı caminin kubbesine kiliseyi hatırlatan resimler konulup,âyetlere yer verilmemiş.
25-Ağustos’ta Sultan Ahmet camiine 6’40’da kılınacak olan sabah namazına yetişmek için yine aynı kadro yola koyulduk.Yolları da pek bilmiyoruz.
Galata köprüsüne geldiğimizde köprüyü kapalı bulduk.Camiye yetişmemiz hem zorlaştı,hem de bulmamız imkansızlaştı.Arabamızı sağ tarafa sürdük.Önümüze iki yol çıktı.İçimizden de Allah’ın bizi mahcub etmemesi için dua ediyoruz.Bacanak soldan gidelim dedi.Ben ise gayrı ihtiyari sağa sürdüm.Üst geçitten tekrar aynı yöne dönmekteydik ki,sağ taraftaki tabelada Sultan Ahmed’e giden ok işaretini görerek sevinçle o tarafa sürdük.Biraz oyalandığımızdan sabah namazına yetişmemiz zordu. Ancak camiye geldikten on dakika sonra namaza başlandı.
Namazın bir kerameti idi.
26-Ağustos-Pazar günü Eyüb’e niyetlenmiştik.Harika ve haşmetli bir durumla karşılaştık.
Caminin içi,şadırvan bölümü ve en dış yerler çocuk-kadın-yaşlı-gençlerle dolu dolu idi.Beş bin kişi vardı.
Bütün beldelere bu durum örnek olabilir.Yani her belde de bulunan kimseler mesela Pazar gününü seçerek oranın en büyük veya en güzel bir camisinde sabah namazını kılmak üzere haftada bir defa toplanabilirler.
O halde haydi Bismillah demeli,bu işe koyulmalı.
İstanbulun o kadar yoruculuğu içerisinde bu son üç gün bizi dinlendirmişti.
Ortaköy-Eyüp Sultan-Sultan Ahmet–Ayasofya–Süleymaniye–(1)Beyazıd– ( 1 )Fatih–Yavuz Sultan Camileri–Topkapı Sarayı–Yere Batan Sarnıcı-Üsküdarda bulunan Aziz Mahmut Huda-i gönül dünyamızı doyuran yerlerdi.
Sultan Ahmet camiinin önünde bir ekip (www.izlerforum.com), pırıl pırıl dört genç.Turistlere bedava İngilizce Kur’an meali dağıtıyorlar.
Onlarla konuştum.
Diyanet İşleri başkanlığının ve Kültür Bakanlığının çok önemli! Ve çok büyük! İşleri olduğundan ilgilenemedikleri ve yapmadıkları ve de yapamadıkları için turistlere islamiyeti anlatacak yabancı dil bilen kişileri de getirme imkanlarının olup olmadığını sorduğumda,olmadığını söylediler.Gene de Diyanetin yapmadığını,büyük eksiklik ve ayıbını bu değerli gençler örtüyorlardı.
Oysa çok uygun bir zemin olup,rehberlerin ansiklopedik verdikleri bilgilerin yanında,manevi özelliği de verilip,çok güzel ilahiyatçı elemanlarla tebliğ görevi yapılabilir.Bakalım bu eksiklik ne zaman kapatılacak.
Miraç ve Berat kandilini Sultan Ahmet ve Süleymaniye de geçirdik.O haşmetli görünüş,o duygulu,coşkulu cemaat gözlere ışık,gönüllere nur ve ümit vermekteydi.
İstinye-Sarıyer-Eminönü-Kapalı Çarşı-Mısır Çarşısı gibi yerler gözlerimizi dolduran yerlerdendi.
İstanbul madde ve manayı,dünya ve ahireti birleştirmiş bir yer.
Zor ve zorlu bir yer.Hep orada kalanlara dua ettim.Geçinilmesi güç bir yer. Memleketimde aldığım sekiz kiloluk bir sebzeyi orada ancak bir kilo olarak almaktaydık.
Adalar güzel olmakla beraber aslında bulunduğumuz yere göre pek de güzel değildi.Büyük adadaydık.Belki de Kosturmadan gelen matbaacı Mansur beyin dediği gibi,dışarıdan gelenler orayı ve oraları bozmuşlardı.
Durmak mümkün değil..para su gibi akıyor..kazanmak için koşturmak gerekiyor.. orada koşmayan yok..mezardakiler hariç..
Orada kalan herkes şikayetçi..içeridekiler dışarıya kaçmak isterken,dışarıdakilerde İstanbula koşmak istemektedirler.
İstanbul’da kalmadan yılda duruma göre on-on beş gün kalmaya gidilecek.
Türkiyenin idari-siyasi-kültür merkezi.
İstanbul kapsamlı olarak el atılması,tarihi yerlerinin korunarak restore edilmesi gereken değerli,müjdelendiği kadar müjdeye layık bir yer.
Orada herkes bir tezgah! kurmuş.
Bu insanlar burada nasıl idare ediyor diye çok düşündüm.Hiç bir yere gitmeyenler,sadece işten eve gidenlerle de karşılaştım.Sorduğumuz güzel yerleri bilmeyen veya gitmeyenleri gördük.
Sarıyer’de güzel bir park bulup çocuklarla oturalım dedik.Deniz ve yeşillik manzaralı.Herkesin parkettiği yere hatta biraz daha yoldan içe arabayı bıraktık.Yine de rahatsız olup arada bir arabaya bakıyordum.
Bir çekici önden geçip on metre gittikten sonra arabanın değişik plakası dikkatini çekince geri geri geldi.Bu arada bende arabaya yaklaştım.Beni görünce,senin mi dediler.Evet deyince,yolcular nasıl geçecek deyip kaldırmamı istediler.
Bende bir yandan kaldırmaya çalışırken diğer yandan da diğerlerinin de koymuş olduğunu söyleyip arabayı çektim.Onlara bir şey dememişlerdi.
Durumu kaynıma söyleyince üzüldüğüm bir uygulamadan bahsetti.Şöyle dedi:
-Onlar arabayı çekip,orada dolaşıyorlar,sonrada sahibi gelince ondan ne kadar koparabilirlerse koparıyorlar.
Benim de başıma geldi.Abimin trafik polisi olduğunu söylediğim halde bana;
Madem abin trafik polisi,o halde sen bize bir paket sigara al,yeter dediler.
Meğer bir paket sigara her birine bir paketmiş.
İstanbulda bu ve buna benzer park tezgah! larının bir an önce çözüme kavuşturulup,üzerine gidilmesi gerekmektedir.İstenilen yer park ilan edilip para kesilmekte.
İstanbul hem yoruyor ve hem de dinlendiriyor.
İnsanlar robot gibi monotom bir koşturmaca içerisindeler.
İstanbulda yorulmaya değer.
İstinye de bulunduğumuz mekanda,hemen karşımızda Emirgan koruluğu, solumuzda sahil..
İstanbulda ulaşım için tramvaylarla çepe çevre ağ kurulması gerek.
1960-70 yılları arası ve 2005’de de oradaydım.
Gitmeyenlere bu dünyadan gitmeden önce İstanbula,Mekke ve Medineye gitmelerini tavsiye ederim.
Mehmet ÖZÇELİK