DEĞİŞEN DÜNYADA DEĞİŞMEYENLER
DEĞİŞEN DÜNYADA DEĞİŞMEYENLER
Türkiye’deki bir asırdır uygulanan laiklik tutmadı.
Dünya genelinde demokrasi adıyla insanlığa özgürlük ve refah getireceği düşüncesi de maya tutmadı.
Zira Amerika Irak’a demokrasi götürmek amacıyla gitti ve bir milyondan fazla insan öldü.
Hakeza Suriye’ye girdi ve bir milyon kadar insan öldü.
Ve ikisinde de milyonlarca insan göçe mecbur edildi ve zulüm hala devam etmektedir. Dünyanın birçok Devletleri Demokrasiyi konuşurken, demokrasi perdesi altında rahatlıkla zulmetmektedirler. Kendi menfaatlerini demokrasi adıyla sürdürmektedirler.
Türkiye’de rejimi koruma adıyla insanların hürriyetleri kısıtlandı. Adeta azınlıklara mahkum edildi ve insanlar mengene altında bir asırdır kavgalı bir ortam içerisinde bir hayat sürdü.
Ve hala da durulmuş değil…
Ve onca yapılan ve de her 10 yılda bir sürdürülmüş olan darbeler ile demokrasi getirilmeye çalışıldı. Ancak darbeyi getirmek için kaos ortamını oluşturmak da demokrasi oldu. Darbe yapmak da demokrasi oldu.
İnsanları içeriye atmak, özgürlükleri sınırlamak, ibadetlerine mani olmak, 18 yıl boyunca bin üç yüz yıldır devam eden ezanı esasından değiştirmek adeta susturmak ve din alanında birçok tahribatların ve inkilapların yapılması hep özgürlük, Laiklik ve rejimi korumak adına yapıldı.
Artık Türkiye ve de Dünya kendi rejimlerini, idare sistemini sorgulamalı, gündeme getirilmeli, milletler Cumhuru memnun edecek esasları tesis etmelidir.
Öyle bir sistem tesis edilmelidir ki; bir kişinin Hakkı dahi 8 milyar insana feda edilmemelidir.
Bir kişinin Hakkı dahi korunmalı, muhafaza edilmelidir.
Hep düşünmüşümdür; Osmanlı 624 yıl içerisinde 24 milyon metrekarelik yönetimde gayrimüslimlere, kendi mahkemelerini kurma, kendi ibadetlerini ve ibadet yerlerini oluşturup yerine getirme, devleti tehdit etmeyip cizyelerini verdikten sonra her türlü işlerini yapmalarına izin vermiştir.
Bugün bu dünyada insanlar ibadet ve düşüncelerini, fikirlerini bir başkasına zarar vermeyecek derecede, başkasının hürriyetini sınırlamadan, başkasının hürriyetine tecavüz etmeden, kendi hürriyeti çerçevesi içerisinde hareket edeceği bir ortamın tesis edilmesi lazım.
Biz bile yıllardır Müslüman bir memleket olduğumuz halde tesettür konusunda nice mağduriyetler yaşandı. Kur’an-ı Kerim okumadan, ezan okumadan, üç beş kişi bir araya gelip sohbet etmesinden dolayı hapse mahkum edilen yüz binlerce insanın mağduriyeti Cengiz ve Hülagu’nun zulmünü geçer oldu.
163 madde bu milleti ezdi geçti.
28 Şubat kararları düşmanın tehdidinden geri kalmadı.
15 Şubat ile düşmanın işgaline kapı açıldı.
Yüz yıldır su hala durulmuş değil.
Bulanıklık ve bulandırma devam etmektedir.
Tarihte görülmemiş zulüm ve uygulamalara bu memleket şahit olmuştur.
100 yıl önce komünizm ile yüz milyonlarca insanlar yok edildi.
Yüzyıl geçen zaman içerisinde demokrasi adıyla, laiklik uygulamasıyla milyonlarca insanın dünyası da, ahireti de tamamen heder edildi. Feda edildi.
O halde önümüzdeki gelecek olan 100 yıl içerisinde, küresel bir dünya çerçevesinde bir ferdin Hakkı hayatı dahi göz önünde bulundurularak muhafaza edilmeli, bireysel olarak birey esaslı bir idare sistemi, bir yönetim sistemi, bir hukuk sistemi esas alınmalıdır.
Hukuklar kendi çerçevesi içerisinde muhafaza edilmeli, göz önünde bulunmalı, korunmalıdır.
İnsanlık yaşamalı, insanlık yaşatılmalıdır.
Hayatta en büyük hizmet, hayata hizmettir.
İnsanlığın yaşatılmasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Tesisler yapılmalıdır. Birey hakları korunmalı, bir kişinin Hakkı dahi umuma feda edilmemelidir.
Hak haktır. Hakkın küçüğüne ve büyüğüne bakılmadan hak tesisi üzerinde bir sistem, bir yönetim tesis edilmelidir. Bu manevi alanda, yaşantıda böyle olduğu gibi, maddiyatın paylaşımında da, maddenin paylaşımında da bütün insanların refahı aynı derece sürdürülmeli, büyük bir açı açığı ve kopukluğu içerisinde ara açılmamalıdır.
Milli servetten herkes faydalandırılmalıdır.
Bugün dünyada adalet ve hak üzerindeki açı yerle gök arası kadar açılmış bir açıdır.
Bir milyara yakın İnsan dünyada açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalırken maalesef dünyada bir milyar insan Obezite hastalığı ile yani çok yemek ile yediğini sindirememe, eritememe ve bunun neticesinde yeme tehlikesinden ölüm ile karşı karşıyadır.
O halde bunun ortasının bulunması lazım. Çok yiyen bir milyarın Obeziteden kurtulması için, yediğinin fazlasını bir milyar ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalan insana vererek böylece denge sağlanmalı, sağlık da otomatikman tesis edilmelidir.
Değişen dünyada değişmeyenler değişmeli, dünya değişime gitmelidir.
Bu kirlilikte abdest almalı, gusletmelidir.
“Evet, vakit yaklaştı. Dünya kazûratından temizlenmek üzere bir gusül lâzımdır. Yoksa, onlar istikzarla ikrah edeceklerdir.”
MEHMET ÖZÇELİK
21-04-2020