NEFİS VE SİZ
NEFİS VE SİZ
Nefis ve siz.
Nefis hayatın önünde bir siz.
Siz nefis ve nefis ise siz.
İnsanda büyük bir iz.
Önünüzde engel, altınızda binek.
İnsanın hayvani veya diğer bir ifadeyle madde ve bedeni yönünü temsil ediyor.
O cihetle de madde alemine bakmaktadır.
On mertebesi olup, Yusuf Peygamberin ifadesiyle; “Muhakkak ki nefis kötü şeyleri emreder. Ancak Rabbimin rahmet ve merhameti, himayesi hali müstesna”[1]
Terbiye edilmiş, yola ve hizaya gelmiş hali ise, doymuş hali olan Nefs-i mutmainnedir.
-Nefis hayatımızdaki sis gibidir. Nasıl mı?
Sisin oluşum süreci bulutların oluşum sürecine benzer. Sıcak ve nemli hava ani bir soğumaya maruz kaldığı zaman mikroskobik su damlacıkları oluşur. Havada asılı halde bulunan bu su damlacıkları, görüş mesafesini kısaltır. Tanım olarak, sisin varlığından derece için görüş mesafesinin bir kilometreden kısa olması gerekir.
-Kafası bulutlu, gafletle kapalı olan insanlar oluşan perde ile önünü göremezler.
Eğer bunu rahmete çevirebilirlerse rahmet yağmuruna dönüştürebilirler.
Bizde nefis alemde sis.
Yerle temas eden hava içindeki su buharının yoğuşması veya donarak kristalleşmesi sonucu ortaya çıkan çok küçük su damlacıkları veya buz kristallerinden meydana gelmiştir. Sis içinde çisenti biçiminde çok hafif yağış olabilir.
Nefis de hayat toprağımızın sulanmasına ve gelişmesine; neşv-ü nema bulmasına sebeb olduğu gibi, hayatımızın kararmasına da sebeb olmaktadır.
Âyette:”De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz en iyi bilendir.”[2]
Yani her insan işte bu nefsindeki tinete, mayaya, karektere, oluşum ve değişime göre hareket eder.
Arı su içer bal akıtırken, yılan su içer zehir akıtır.
Nadir bulunur tiynet-i kâmilde kusur
Kem mayeden eyler ne ki eylerse kusur.
Nefsin kötülüklerinden Allahın rahmetiyle tıpkı Yusuf Peygamber gibi korunmanın yolu; Allaha iltica ve dua ile mümkündür.
Bir Kıssa:
Arabasızlık canlarına tak etmişti.
Bu böyle olmayacaktı.
Araba olmayınca istedikleri hayrı ve yardımı da gerçekleştiremiyorlardı.
Madem maddi durumları yoktu, duaları da mı yoktu.
Elbette dualara cevap veren ve kendilerini işiten bir Rableri vardı.
Bir gün beraber oldukları kardeşiyle bir anlaşma yaptılar.
Madem ki en makbul dua, gıyabi duadır. Kardeşinin günahsız ağzıyla dua etmektir.
O halde gel, bizde birbirimiz için dua edelim, dediler.
Birbirlerine dua ettiler.
Çok sürmedi birisi araba sahibi oldu.
Ancak diğeri o kadar zaman geçmesine rağmen ve maalesef hâlâ da araba sahibi olamadı.
Bu durum dikkatini çeken arkadaşı sordu, arkadaş, ben senin araban olsun diye dua ettim. Sen araba sahibi oldun.
Sen yoksa benim için dua etmedin mi?
Veya ne diye dua ettin?
Arkadaşı cevabında; Allahım, arkadaşımın duasını kabul eyle.
Dua kabul olmuştu.
Hadiste;“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.”[3]
“Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘Duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder.”[4]
Konuyla ilgili birkaç ayet:
“Bunlardan sonra gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla.”[5]
“Hem kendinin, hem de mü’min erkeklerle mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile!” [6]
“Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, anamı, babamı ve bütün mü’minleri bağışla!” [7]
Ger günahım Kuh-i Kaf olsa ne gam yâ Celil
Rahmetin bahrine nisbet ennehû şey’un kâil
Lâedri
(Günahım kaf dağı kadar olsa ne gam ey Allah’ım! Senin rahmet denizine göre, Kaf Dağı büyüklüğündeki günah küçük bir şeydir.)
MEHMET ÖZÇELİK
28-05-2018
[1] Yusuf.53.
[2] İSRA-84.
[3] Müslim, Zikir 86; Ebû Dâvûd, Vitir 29.
[4] Müslim, Zikir 87, 88; İbni Mâce, Menâsik 5.
[5] Haşr Sûresi, 59/10.
[6] Muhammed Sûresi, 47/19.
[7] İbrâhim Sûresi, 14/41.