İNGİLTERE MASON ORTAKLIĞI
İNGİLTERE MASON ORTAKLIĞI
“Churchill bir keresinde şöyle demişti:
“İhtiyacımız olan petrolün en azından bir kısmını mülkiyetimiz ya da bir şekilde kontrolümüz altına almalıyız” .
Bu aşamadan itibaren İngiliz filosunda petrol kullanımına geçilmesi, İngiltere dışındaki büyük petrol rezervlerini kontrol altına almayı amaçlayan bir ulusal güvenlik stratejisini beraberinde getirdi. 1913 yılında dünya petrol üretiminin %2’sinden azı, İngiltere İmparatorluğu sınırları içinde gerçekleştiriliyordu.
20. yüzyılın başına gelindiğinde yabancı petrol kaynaklarının uzun vadeli denetimi, İngiltere jeopolitiğinin temel unsuru haline geldi. 1909 yılında İngiliz-Basra Petrol Şirketi adındaki bir İngiliz şirketi İran Şahı’ndan Mezopotamya yakınlarındaki bir bölgedeki petrol araması yapmak için 60 yıllık imtiyaz kopardı. Petrol ihtiyacını Ortadoğu’dan karşılama kararı, İngiltere’yi nihayetinde İngiliz İmparatorluğu’nun egemenliğini sona erdiren bir savaşın bataklığına sürükleyecekti.
…İngilizler savaşa girmeden önce petrol haritalarını hazırlamışlardı bile….
..Kızılderililerden Uzakdoğululara halklar İngiliz beyaz adamın hizmetindeydi.
…Haziran 1914’te, savaşın çıkmasından sadece birkaç gün önce İngiliz Hükümeti İngiliz-Basra Petrol Şirketi’nin (APOC) hisselerinin çoğunu el altından satın aldı ve böylece APOC’un Deutsche Bank’a ait Türkiye Petrol Şirketi’ndeki çoğunluk hissesini de ele geçirmiş oldu.
…İngiltere’nin Ağustos 1914’te savaş ilan etmesinin ardındaki temel neden, Deutsche Bank’tan Karl Helfferich tarafından şu sözlerle açıklanıyordu:
“[İngiltere’nin savaşa girmesinin temel nedeni] köklü İngiliz politikası geleneğidir. İngiltere bu politika sayesinde büyük bir güce dönüşmüştür ve yine bu politika vasıtasıyla bu niteliğini korumayı hedeflemektedir.”
*”Şöyle diyor Humeynî: “Şu açık bir şey ki; Şayet Nebi ﷺ imamet emrini Allah’ın kendisine emrettiği şeklin aynısıyla yerine getirseydi, bu konuda tüm gayretlerini sarf etseydi, İslam beldelerinde bulunan bütün bu görüş ayrılıkları, buğuzlaşmalar ve savaşlar olmayacak ve oralarda dinin usulüne ve füruuna yönelik ihtilaflar da olmayacaktı.”
Türkiye-de Humeyni taraftarlığı tamamen hissi olup, mantıki ve dini değildir.
*”Soros, “Malum yapı ile CHP’yi ben bir araya getirdim” diyen Boğaz’daki bir PATRON’un doğum gününü kutlamak için binlerce km. yol katedip İstanbul’a koştu birkaç gün önce… Ve yirmiyi aşkın gazeteci-işadamı ile özel görüşme yaptı. “Bana devrimleri ve Türkiye’deki Gezi’ye verdiğim desteği değil, sadece mültecileri sorun” dedi gazetecilere..
…Soros “Türkiye’de benim devrimci vakfa boğazdaki işadamlarından para yağıyor” diyor.
…Ve onun bağlı olduğu Hanedan, İngiliz Finans İmparatorluğunun merkezi London of City’i yönetiyor. O İngilizler Kıbrıs’tan çekilirken binlerce “İngiliz Kavak ağacı”nı adaya diktiler. O ağacın kökleri suyu çekip, yutan ve KURAKLIĞI getiren bir ağaç olarak ün salmıştı. Ada yıllarca susuzluğa gömüldü.”
*Müfid Yüksel tarafından Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan Şeyhülislam Musa Kazım Efendi’yi Masonluğu ve Bektaşiliği sebebiyle hicveden şiir.
Ne ile nâmı devleti berbâd u bednâm etdiler.
Nûr-ı subh-i milleti zulmetgeh-i şâm etdiler.
Hil’at-ı beyzâ-yı İslâmı siyehfâm etdiler.
Nakarat:
Bir Kızılbaş mülhidi Müfti-yi İslâm etdiler
Öyle bir zındika Ehl-i Sünneti râm etdiler
Eylemiş iken Hân Mahmud mülhidânı katliâm
Şimdi devlet o güruha eylemekde ihtirâm
Böyle devlet, böyle hey’et yere geçsün Vesselâm
Eyzan:
Pîşvâ-yı Râfızîdir zât-ı Sadr-ı A’zamî
Din u devlet hâdimi mânend-i İbn Alkamî
Müslümanlar herçibâdâbâdın olmuş ebkemi
Eyzan:
Ehl-i İlm u ehl-i Şer’in kalmamış hiç gayreti
Münderis olmuş kibâr-ı Müselmânın himmeti
Kimden istimdâd-ı dâd etsün Muhammed ümmeti
Eyzan:
Farmasonluk küfrü tutmuş idi cihânı bir zamân
Şimdi de erkân-ı devlet oldu hep serhüsrân
Böyle evzâ’a nasıl sabr eylesün İslâm olan
Eyzan:
Hâkim oldu ehl-i dîne mülhidîn etdi heder
Dîn-i İslâm şevketi düşdü zemîne serteser
Kalmadı (Ehl-i) İslâmda gayret Bulgarlar kadar
Eyzan:
Yâ Giyâse’l-Müsteğîsîn Yâ İlâhe’l-Alemîn
Eyler istirhâm u isti’tâf senden ehl-i dîn
Merhamet kıl, müşkil oldu hâl-ı dîn-i Müslimîn.
***********************
*Kâzım Karabekir, Cihan Harbine Neden Girdik, Nasıl Girdik, Nasıl İdare Ettik kitabında Mason Localarının Osmanlı İmparatorluğu aleyhine yürüttüğü faaliyetleri ayrıntılı bir şekilde deşifre etmektedir. Kâzım Karabekir TBMM Başkanı iken (1946) ve bahsi geçen kitaptaki Masonluk bölümü.
… Türk imparatorluğunu bu iki müessese parçaladı ve yıktı:
1) Misyonerlerin açtıkları mektepler;
2) Yahudilerin idare ettikleri mason locaları. (Kâzım Karabekir Paşa)
… Karabekir Paşa’ya göre Osmanlı İmparatorluğu’nun hızla çözülmesine yol açan süreç tam da Masonların istediği gibi işledi.
….. Avrupalılar, Şark’ta müstemlekeci siyasetini takibe başladıkları zaman masonluk çok işlerine yaradı.
Ellerine geçirdikleri memleketleri ellerinde tutabilmek ve başkalarını da işgal edebilmek için masonluk maskelerini kullanmayı pek faydalı buldular.
…… ATATÜRK’ÜN DEĞİŞMEZ İÇİŞLERİ BAKANI ŞÜKRÜ KAYA BİR MASON ÜSTADIYDI.
…. “Bir zamanlar ben de Mason olmuştum” demişti Mustafa Kemal. Peki Kemalist propagandanın maharetiyle neden ‘Mason düşmanı’ gibi gösterildi? Masonların Ankara’daki lokaline her yıl ne kadar yardımda bulunuyordu?
Nutuk’ta sarf ettiği hangi sözler Mason Akaidinin esaslarındandı?
İşte M. Kemal’in Masonluğa düşman olduğu efsanesini bitiren sarsıcı deliller!
…… Mason Locaları M. Kemal tarafından kapatılmamış, sadece o devrin siyasî şartları sebebiyle kısmen “uykuya yatmıştı”.
1948’de, “Millî Şef”in müsaade, hatta teşvikiyle tekrar ve resmen faaliyete geçti.
…. Atatürk Masondu!
Atatürk’ün Masonluğa girdiğini ve hayatı boyunca da Masonluk ideallerinden sapmadığını iddia eden Üstad Tamer Ayan’ın -Atatürk ve Masonluk adlı kitabında olduğu gibi,bir çok kitapta da dile getirilmiştir.
…… Büyük Üstâd Şekûr Okten’in Mesajı’ndan:
“Bizim için mühim olan, Atatürk’ün ‘tekris’ merasiminden geçip ‘önlük’ takmış olması değil, O’nun ruh ve fikir yapısıdır.
[…] Masonluğun bütün ana prensipleri, evvela şahsiyetinde ve sonra, bu şahsiyete uygun düşen eserlerinde mevcuttur. […] Sanki Masonluk diye bir şey dünyada olmasa idi, Atatürk, sözleri ve hareketleri ile onu kurabilecekti. […]
Biz O’nu her gün kutluyoruz, çünkü mabetlerimizde her gün tekrarladığımız sözler, O’nun ağzından çıkmış gibidir.”
.. Kemalist rejimde senelerce Millî Müdafaa Vekilliği ve TBMM Reisliği yapan Kâzım Özalp (1882-1968) (yanda) ile Mustafa Kemal’in değişmez Sabataî Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras (1883-1971) (üstte). Her ikisi de Masonlukta 33. Dereceye kadar yükselmişlerdi. İkisinin Macedonia Risorta’daki tekris kayıtları günümüze intikal ettiği halde, M. Kemal ile Kâzım Nami Duru, Fethi Okyar ve Ali Fuat Cebesoy gibi aynı locadan arkadaşlarının kayıtları kayıptır veya ifşa edilmemektedir.
… Başta Talat Paşa olmak üzere gizli İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin öncü kadrosuna mensup birçok ihtilâlciyle beraber Mustafa Kemal’in de tekris edildiği İtalyan Macedonia Risorta Locası’nın Selanikli Yahudi Üstad-ı Muhteremi Emanuel Karasu (1860-1934). (Iacovella’nın kitabından.
Altında Fransızca “Avukat, Türk Parlamentosunda Musevî Mebus” yazmaktadır).
* Meşhur İngiliz Tarihçisi Arnold “A Study of Hıstory” (Tarihi bir çalışma) isimli kitabında Harf İnkılâbını değerlendirerek “Türkler harf inkılâbıyla kendi kaynaklarına el atmak husûsunda yabancılardan farksız oldular” demekte ve şöyle devam etmektedir:
Günümüzde Hitler, kendi düşüncesine karşı olan bütün ilmî hazîneleri kökten yok edip kaldırmanın yolunu tutmuştur. Ne var ki, matbaanın îcadı bu faaliyetleri bir nevi imkansız hâle getirmiştir.
Hitler’in çağdaşı olan Mustafa Kemal ise, hedefini gerçekleştirmek için en başarılı ve en akıllı yolu seçmiştir. Türkiye’nin başkanı, vatandaşlarının eskiden mîras aldıkları kültür ve medeniyetin havasından kafalarını kurtarıp çok kuvvetli bir şekilde batı medeniyetinin potası içinde şekil almalarını istemiştir. Böylece alfabenin değişimi, kütüphânelerin yakılması yerine geçmiştir.
Bundan sonra Türk kütüphânelerini yakmaya lüzum kalmamıştır. Çünkü harf inkılâbıyla bu hazineler örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Ancak çok yaşlı hocalar ve ihtiyarlar, onları okumak lüzûmunu hissedecektir.
MEHMET ÖZÇELİK
14-01-2016