GÜÇ VE DEVLET PEŞİNDE KOŞANLAR
GÜÇ VE DEVLET PEŞİNDE KOŞANLAR
İnsanlık tarihi boyunca kısa ömründe ebedi yaşayacak gibi düşünen insan oğlu, bu hakimiyetini sürdürmek için, devlete yani başa hakim olmak istemiştir.
Bu durum islâm dünyasında Hz.Ali ve Muaviye döneminde başlayıp, zamanımıza kadar sürmektedir.
Bütün entrikalar da bunun üzerine bina edilmektedir.
Öyle ki, gayrı meşru yollar bile meşru görülür olmuştur.
*Mısırda Seyyid Kutup Kral Faruka karşı nasıl ki Abdunnasırla mevcut devleti yıkmaya yönelik bir ortaklık yaptıysa, ondan daha beter ve dehşetli olarak Gülen Erdoğan-ı yıkma uğruna dış mihraklarla beraber, Chp- Hdp- Pkk ile ortaklık yaptı.
Bir farkla ki; Kral Faruk despot idi, Erdoğan ise milletin gönlünde yer etmiş ve desteklenmişti.
Aslında Gülen kendi kendine darbe yaptığının ya farkında değildi veya- yine de şüphelerim var-, o da bunu kasıtlı yaptı.
Milyonları uçuruma yitme uğruna…
-Avrupalılar şimdiye kadar içimizden kendilerine taraftar seçip darbe yaparken, bu gün islam dünyasını birbirine darbe yapmak üzere kırdırmaya çalışılıyor.
**********************
Şah İsmail-in yavuz döneminde Anadolu alevilerini toplayıp tahrik ettiği gibi, bu gün İran islâm ülkelerini aynı yola sevkediyor.
-Kirli bir ittifak var Türkiye de. Saflar tam net olmamakla beraber, gerçek manada niyetler belirginleşiyor.
*2013 – 17-25 – Aralık darbe girişiminden altı ay önce Cıa ve Almanya gibi istihbarat örgütleri Türkiye-de olacak Erdoğan ve Gülen çarpışmasından kimin galib geleceği araştırmasında;
-Siyasetin ve dolayısıyla Erdoğan-ın galib geleceği sonucuna ulaştıkları halde cevapları her zamanki gibi şöyle olmuştur;
-Bizler galib gelenin tarafındayız…
-Gülen egosunu tatmin uğruna memleketini ve dava arkadaşlarını!? yaktı.
**********************
Türkiye-deki solcular rusya ile olan ittifaklarını gösterirken, diğer yandan da iran ile suçladıkları Müslümanlara rağmen, bu gün onlarla ortak olduklarını gösterdiler.
*Bir ermeni terör örgütü olan pkk, sonuca varamasa da- ki bunu kendisi de bilmektedir- en azından memleketin ilerlemesini durdurmuş, başka türlü öldüremeyeceği kürt halkını da bu bahane ile ölüme göndermiş olacaktı.
*Bediüzzaman bir hatırasında;
”Bundan on sene evvel Tiflis’e gittim. Şeyh Sanan tepesine çıktım, dikkatle temaşa ediyordum. Bir Rus yanıma geldi. Dedi: “Niye böyle dikkat ediyorsun?*
Dedim: “Medresemin plânını yapıyorum.”
Dedi:”Nerelisin?”
“Bitlisliyim” dedim.
Dedi: “Bu Tiflis’tir.”
Dedim: “Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir.”
Dedi: “Ne demek?”
Dedim: “Asya’da, âlem-i İslâmda üç nur, birbiri arkası sıra inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek. Ben de gelip burada medresemi yapacağım.”
Dedi: “Heyhat! Şaşarım senin ümidine.”
Dedim: “Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.”
Dedi: “İslâm parça parça olmuş.”
Dedim:”Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim alıyor. İlâ âhir…
“Yahu, şu asılzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir.”
**********************
Ab ve Abd kendi vatandaşlarını İslâmiyetle korkutarak, Hristiyanlığı ayakta tutmaya çalışıyor.
Korku devleti üzerine vatandaşlarını korumaya çalışan Avrupa kültürü.
İnsanların düşüncelerine ambargo koyma politikası.
*İsrail ve Rusya çizik yedi. Sırada Abd var.
*Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. Ben öyle adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi -Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meyl-üt tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak. {*: Ki, komünist ve anarşist manasıyla Kemalizm ve inkılab softaları ve dönmeleri görmüş gibi haber veriyor.} Şu halde böylelerin fena zannettikleri Jön Türkler nazarlarında dahi, mel’un, anarşist ve iğtişaşcı fırkasından addolunurlar. Meslekleri ihtilal ve fesaddır.”
– Bizler müftü seçmiyoruz, halife seçmiyoruz.
*Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa… [Diğeri;] felsefe-i tabiîyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa…”
*”Hammalların, Avusturya’ya karşı (benim gibi bütün Avrupa’ya karşı) (1) boykotları ve en müşevveş ve heyecanlı zamanlarda âkılâne hareketlerinde bu nasihatın te’siri olmuştur. Pâdişâha karşı irtibatlarını tâdil etmeye ve boykotajlarla Avrupa’ya karşı harb-i iktisadî açmaya sebebiyet verdiğimden demek cinâyet ettim ki bu belâya düştüm!
(1): Bediüzzamana zurefâdan biri, bir gün, irfaniyle mütenasip bir esvap giymesi lüzumundan bahseder. Müşarünileyh de: “Siz, Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz, hem onun gönderdiği kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise, bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum, onun için yalnız memleketimin maddî ve ma’nevî mâmulâtını giyiyorum” buyurmuştur.”
**********************
Özbekistan-daki başörtüsü problemi, aslında bizim problemimizdir.
Hem doğuya hem de batıya olumsuzlukları içimizdeki menfilerle ihraç eden biz, aynı zamanda kurtarıcı da bizden gidecektir.
Yıllardır baş örtüsüyle bu millet rencide ve mağdur edildi.
Kur’an-ı Kerim-in bir meselesine karşı mağlub olundu.
* 1988 yılında bir milli Eğitim müdürü beni öğrencilere baş örtüsünü anlatmamdan dolayı sorguya çekip, baş örtüsünü söyleyip söylemediğimi sorduğunda;
-Evet – dediğimde hayretle nasıl olduğunu sordu.
Bende –Setri avret- konusundan dolayı anlatmam gerektiğini, bakanlığın bana bunu anlatmamı söylediğini söylediğimde lafı değiştirerek;
-Yok ben öyle demiyorum, sen sevdiriyormuşsun? dedi.
-Ben de kimsenin boğazına sarılıp zorla yaptırmayacağımı ,sadece anlatıp tebliğde bulunduğumu söylediğimde bir şey tutturamadı.
*Bir öğretmenler kurulu toplantısında da önceden müdürü uyardığım , baş örtüsü konusunda ileri geri konuşulmasına müsaade edilmemesini söylememe rağmen, ileri geri konuşulunca şöyle demiştim;
-Tarih baş örtüsü aleyhinde bulunanları ya alkışlayacak – ki bu mümkün değildir. – Ya da onların yüzüne tükürecektir.
Bu gün o âr ve utanç onlara yeter de artar bile…
MEHMET ÖZÇELİK
31-12-2015