ZULÜM VE ADALET

ZULÜM VE ADALET

İlk insanın yaratılmasının söz konusu olmasından itibaren,insanın yaratılmasına melekler şüpheyle bakmış ve bir derece taraftar olmamıştır.Ve:”O vakti hatırla ki,Rabbin meleklere:”Yeryüzünde bir halife yaratacağım.”demişti de,melekler:”Biz seni hamd ile tesbih ve takdis ederken,orada fesad çıkaracak,kanlar dökecek kimseler mi yaratacaksın?”demişlerdi.Allah:”Ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim.”buyurdu.”[1]

Melekler bütün bütün hakszı değillerdi,her ne kadar Cenâb-ı Hakkın bildiklerini,o esrarı bilmeseler de!

Allah’ın bildiği ve de bildirdiği hakikat,hakikattır.Başta hakikat-ı Muhammediyedir.Marife-i ilâhiyedir.Hikmet-i Rabbaniyedir.

Gerek önceki yaratılan cinlerin bir kısmının anarşi çıkarmalarına istinaden olsun ki,onlarda akıl duygusu gelişmiş,âdeta tek motorlu varlıklar idi.Tek motorlu varlıklar böyle fesad çıkarırlarsa,ya üç motorlu varlık olan insan kimbilir nasıl kan döker?

Cinlerde akıl duygusu gelişmiş iken,insanlarda buna ek olarak, gadab ve istek duygusu da sınırsız olarak gelişmiş,âdeta üç motorlu varlık durumunda idi…

Dünyaya gelişle beraber ilk kanda dökülmüş,şehvet ve istek duygusunun neticesi olarak Kabil kardeşi Habil’i öldürmüştü.Toprak ilk kan dökümüyle kirlenmeye başlamıştı.

Hâşa,Allah zulmedici değildir.Allah adalet sahibidir.Dünyada adaletle muamele ettiği gibi,daha geniş tarzda ahirette bu ilahi adalet tecelli ve tahakkuk edecektir.

Kur’an bu adaleti emrettiği gibi,[2]peygamberimizde:”Eğer suç işleyen kızım Fatıma da olsa,onu cezalandırırım.”buyurmaktadır.

Hz.Ömer,islamın adaletinin kendisinde tecelli ettiği kimse olarak nam salmıştır.

Fitnenin kapısı Hz.ömerin öldürülmesiyle kırılmış ve açılmıştır.

Hz.Ali bir yahudiyle İslam mahkemesinde sorgulanmıştır.

Fatih Sultan Mehmet,aleyhine tecelli edeceğini bildiği halde,kolunu kestirdiği rum mimarıyla muhakeme olmuş,aynı el kesme cezasına çarptırılmıştır.Yine o mimarın davasından vaz geçmek istemesine rağmen mahkeme vaz geçmemiş,para cezasına çevrilerek,her gün 10 altın daha sonra Fatih’in kendi isteğiyle yirmi altın cebinden ödemesi suretiyle sulh olunmuştur.

Allah’ın bir ismi de hak’tır.Yani her hak sahibine hakkını bi hakkın eksiksiz olarak vermesi demektir.

Bir kişinin hakkı kendi rızası olmadıkça,umuma bile feda edilememektedir.Allah’ın yanında hak haktır.Küçüğüne büyüğüne bakılmaz.

Allah’ın yanında kuvvetli olan haklı değil,haklı olan kuvvetlidir.

Dünyanın genel durumu içerisinde görülen haksızlıklar birkaç sebebe dayanmaktadır.Bunlar;

Ya kendi hatamızın bir neticesi olarak başımıza gelmektedir veya geçmiş günahları temizlemek için olmakta veya sevab kazandırmak içindir veyahutta geniş bir mahkeme olan ahiret mahkemesine tecil edilmektedir.Zira köyde işlenilen bir cinayet orada muhakeme edilmeyip,mahkemelere sevkedilmektedir.İlçe ve bazı illerde işlenen siyasi suçlar,Devlet güvenlik mahkemelerinin olduğu yerlere sevkedilmektedir.Suç büyüdükçe mahkeme de büyümektedir.

Âhiret mehkemesi tüm varlıkların muhakeme edilip,Allah’ında adaletinin tamamıyla tecelli edeceği bir yerdir.Boynuzsuz koyunun hakkının boynuzlu koyunda alınacağı,kimseye haksızlığın edilmeyeceği,Allah’ın hakimliğinde,yine O’nun mahkemesinde sorgunun olacağı yerdir.Allah’tan daha adaletli kim vardır?

Dünya son raundunu gerçekleştirmektedir.Adaletle zulmün tüm maharetliklerini göstermekte olduğu bir zaman ve zemindeyiz.

Zulmün topu var güllesi varsa,

Hakkında bükülmez kolu,dönmez yüzü vardır.

Zulm ile âbad olanın,âkibeti berbad olur.

Hiçbir zamanda denilmemiştir ki,helal olsun,falan adam zulüm yaptı,sağolsun,iyi yaptı,kârlı oldu gibi ifadeler kullanılmamış belki lanetle anılmıştır.Tarihe kara bir leke olarak geçmiştir.

Adaleti zulümden ayıran en önemli fark;Adalet aydınlığı oluştururken,zulüm karanlığı getirip,nuru götürür.Zulüm cehaletten beslenir.

İnsan mübalağalı olarak çok zalim ve cahildir.[3]

Zulüm bir cihetle nurun nurunu arttırmaktadır.Tıpkı gecenin karanlığıyla beraber,ışığın parlaklığı daha fazla belirgiz ve açık olur.

Fıtrata uygun olmayan her iş zulümdür.Zulüm insan fıtratına aykırı ve insan yapısını bozmaktadır.

Zulüm hayatın virüsüdür.

Zulüm bizatihi zulüm olduğu gibi,zulme rıza da zulümdür.

İslam tarihinde yüzlercesi görüldüğü üzere,büyük zatlara yapılan zulümler,hiçbir zaman için onlara açısından bir kayıb değil,bir kazanç olmuştur.Onları düşürmemiş belki yüceltmiştir.Çünki zulüm ve zalimler onlar için birer gübre olmuşlardır.Her ne kadar biraz yakıcı olsalarda…

Zulüm küçük insanların işidir.Büyükler böyle aşağı işlere tenezzül edip zulmetmezler.Boyu kısa olan parmaklarının ucuna basar veya başkalarının sırtına çıkıp görmeye veya görünmeye çalışırlar.Büyük olanların böyle bir dertleri yoktur.

Bu zamanda zulüm başına adalet külahını geçirmiş,adalet adına ve onun adını kullanarak iş başı yapmaktadır.

Zulüm cehennemle eş değerdedir.

Zulüm bir katılık,bir kabalık,belaların habercisi ve ışığa mani olmaktadır.

Bazen zulüm içinde adalet tecelli eder.İnsan yapmadığı bir hatadan dolayı zulme mahkum olur.Kimse bilmezki onun gizli bir hatası vardır.Kader onun o gizli hatasına binaen onun başına zahiren musibet ve zulüm görülen böyle hali musallat etmiştir.

Bundan dolayıdır ki;Beşer zulmeder,kader adalet eder.

Kur’an-da anlatılan Hz.Musa ile Hz.Hızırın maceralarında görülen adalet kaderin gerçek adaletini göstermektedir.[4]

Mazlumların adaletten büyük hisseleri vardır.Eğer onlar adaleti ilahiyyenin kendilerine vereceği müjdeyi görmüş olsalardı,binler defa şükrederlerdi.

Hakiki adalet ancak ahirette vaki olur.Dünyada dahi en büyük adalet,insanın ne kendisine ne de başkalarına hiçbir haksızlıkta bulunmamasıdır.

Müsavatsız adalet adalet değildir.Adaletin önünde herkes eşittir.

Saadetimiz ancak adalette ve adalet iledir.

29-05-2003

Mehmet ÖZÇELİK

[1] Bakara.30.

[2] Nahl.90.

[3] Ahzab.72,İbrahim.34.

[4] Kehf.60-82.

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2015