GECE VE KORKU

GECE VE KORKU

Kur’an ve Hadislerde geçen Gece ve Korkuyla ilgili olarak özetle şunlar zikredilmektedir.

1-Gece ile Gündüzün yaratılışı:

“O Yüce Yaratıcı -Sabahı yarıp çıkarandır. Ve geceyi bir rahat zamanı, güneş ile ayı’da birer hesab vâsıtası kılmıştır. İşte bunlar aziz olan herşeyi bilen Allah’ın- o ezelî yaratıcının- takdiridir.”[1]

”O, o zattır ki, sizin için geceyi kılmıştır ki, onda istirahat edesiniz. Gündüzü de gösterici -aydınlık- kılmıştır. Şüphe yok ki, bunda işiten bir kavim için elbette âyetler vardır.”[2]

”Ve o -Yüce Yaratıcı-dır ki: Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ay’ı yaratmıştır. Herbiri bir felekte yüzmektedir.”[3]

”De ki: Haber veriniz, eğer Allah geceyi kıyamet gününe kadar üzerinize daimî kılacak olsa Allah’tan başka tanrı kimdir ki, size bir ışık getiriversin, hâlâ işitmeyecek misiniz?.”[4]

”De ki: Söyleyiniz, eğer Allah sizin üzerinize gündüzü daimî kılacak olsa Allah’tan başka hangi mâbuttur ki, size kendisinde istirahat edecek olduğunuz bir geceyi getiriverir. Hâlâ görmüyor musunuz?”[5]

”Ve onun rahmetindendir ki, sizin için geceyi ve gündüzü yarattı. Tâki dinlenesiniz ve onun fazlından dileyesiniz ve umulur ki şükredersiniz.”[6]

2-Gece ile gündüzün ardarda gelmesi:

”Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbirini takibinde. İnsanlara faydalı olan şeyler ile denizde akıp giden gemilerde ve Allah’ın semadan indirip onunla yer yüzüne ölümünden sonra hayat verdiği suda ve yeryüzünde her nevî hayat sahibi mahlukatı yaymasında, rüzgârların değiştirilmesinde ve gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta düşünen bir kavm için elbette nice alâmetler vardır.”[7]

”Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam aklı sahipleri için açıkça deliller vardır.”[8]

”Muhakkak Rabbiniz o Allah’tır ki gökleri ve yeri altı gün içinde yarattı. Sonra arş üzerine istivâ buyurdu. Geceyi gündüze örtüverir, onu çabuk çabuk arar, takib eder. Güneşi de, ayı da, yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yaratmıştır. İyi bilmelidir ki, yaratmak da emir de ona mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ pek yücedir.”[9]

3-Gece ile gündüzün meydana gelmesinde ibretler vardır:”[10]

4-Gece ile gündüzün uzayıp kısalması:

“Geceyi gündüz içine tıkarsın, gündüzü de gece içine tıkarsın, ve diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın ve dilediğine hesapsız olarak rızık verirsin.”[11]

“Ve o, -yüce yaratıcı- diriltir ve öldürür ve gecenin ve gündüzün ihtilâfı da O’nun -dilemesiyle- dir. Hâlâ akıllıca düşünmez misiniz?”[12]

5-Gece ile gündüzün uzayıp kısalması:[13]

6-Gece uyumak için,gündüz çalışmak için/uyku bir çeşit ölmek gibi:”Ve o, o yüce zattır ki, sizleri geceleyin uykuya daldırır ve gündüzün ne kazandığınızı bilir. Sonra ondan gündüzün uyandırır. Tâki takdir edilen ecel nihâyete ersin. Sonra dönüşünüz ona’dır. Sonra size ne işler yaptığımızı haber verecektir.”[14]

7-Gece uyumak,dinlenmek içindir:[15]

8-Gece ile gündüz insanların hizmetine verilmiştir.

”Ve sürekli seyreden güneşi ve ayı emrinize verdi ve geceyi ve gündüzü de istifadenize vermiştir.”[16]

9-Gece bir Örtü:

”(O, o) mukaddes zat (dır ki: Sizin için geceyi bir örtü ve uykuyu bir rahat, ve gündüzü de bir yayılma zamanı kıldı.”[17]

10-Allah geceyi sürekli kılsa size kim ışık getirir.[18]

11-Rabbini sabah akşam an.

”Ve Rab’bini içinden yalvararak ve korkarak ve yüksek olmayan bir sesle sabahları ve akşamları zikret ve gâfillerden olma.”[19]

12-Gece gündüz bir ayettir:[20]

13-Gece gündüz Allahın birliğini gösteren işaretlerdir:

”Ve O’nun âyetlerindendir gece gündüz ve güneş ve ay. Ne güneşe ve ne de ay’a secde etmeyin ve onları yaratmış olan Allah’a secde ediniz, eğer siz O’na ibadet etmek istiyorsanız.”[21]

14-Gece okumak daha etkili:

”Şüphe yok ki: Geceleyin kalkış, o daha uygundur ve kıraatca da daha sağlamdır.”[22]

Hadisde:Ebû Hüreyre radiya’llâhu anh’den Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

Gecenin (üçte ikisi geçip de) son sülüsü kaldığında Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ (keyfiyyeti bizce meçhul bir halde) her gece dünyânın semâsına inerek buyurur ki: Hani bana kim duâ eder ki, onun duâsına icâbet edeyim! Benden kim hâcet ister ki, dileğini vereyim! Benden kim mağfiret diler ki, onu mağfiret edeyim!

Teheccüd namazı:

-(Abdu’llâh) b. Abbâs radiya’llâhu anhümâ’dan:

Rivâyet olunuyor ki, bir gece Nebiyy-i Mükerrem salla’llâhu aleyhi ve sellem’in zevcât (-ı tâhirât) ından Meymûne radiya’llâhu anhâ’nın -ki teyzesidir- yanında kalmış. -İbn-i Abbâs (radiya’llâhu anhümâ) der ki, ben (başımı) yastığın enine (koyarak) uzandım. Resûlu’llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem ile ehli de yastığın boyuna (başlarını koyarak) uzandılar. Resûlu’llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem uyudu. Gece yarıyı bulduğunda, yâhud biraz evvelce, yâhud biraz sonraca uyandı. Uykuyu (gidermek için) eliyle yüzünü silmeğe başladı. Ondan sonra Sûre-i Âl-i İmrân’ın son on âyetlerini okudu. Sonra kalkıp asılı duran küçük bir kırbaya uzandı. Oradan güzelce bir abdest aldı. Sonra namaza durdu. -İbn-i Abbâs (radiya’llâhu anhümâ) der ki, (ben de) kalktım. Onun yaptığı gibi yaptım. Sonra gittim, yanına (yâni sol tarafına durdum. Sağ elini başımın üzerine koydu ve sağ kulağımı tutup büktü. Sonra iki rek’at, yine iki rek’at, yine iki rek’at, yine iki rek’at, yine iki rek’at, yine iki rek’at kılıp ondan sonra tek (rek’atlı bir namaz) kıldı. Sonra müezzin (da’vete) gelinceye kadar yine uzandı. Ba’dehû yine kalktı, hafif iki rek’at kıldıktan sonra (Hucre-i Şerîfe’sinden) çıkıp Sabah namazını kıldırdı. Bu hadîs-i şerîf evvelce geçmişti. (Ancak şu var ki) her birinde diğerinde olmayan şeyler vardır.

-Yine (Abdullâh) b. Ömer radiya’llâhu anhümâ’dan:

Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla’llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) minberde (hutbe îrâd eder) iken biri: “(Yâ Resûlâ’llâh,) gece(nin nâfile) namazı hakkında ne buyurursun?” diye sordu. “İkişer ikişerdir. (Musallî) Sabah vaktin(in girdiğin)den şüphe ettiği zaman bir tek (rek’at) kılar ki (bu tek rek’at evvelce) kılmış olduklarını tekleştirir.”

İbn-i Ömer radiya’llâhu anhümâ der ki: “Geceleyin son namazınız’ Vitir (yâni tek rek’at) olsun. Çünkü Nebiyy-i Ekrem salla’llâhu aleyhi ve sellem bunu emretmiştir.”

Teheccüdle ilgili olarak 20 kadar hadis zikredilmektedir.

-Gece namazı duası:

-Ubâde İbn-i Sâmit radiya’llâhu anh’ten Nebî salla’llâhu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

Her kim geceden (bir kısmında) bir taraftan öbür tarafa dönerek uyanır da müteâkıben: (lâ ilâhe illa’llâhu vahdehu lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamd, ve hüve alâ küllî şey’in kadîr. El-hamdü li’llâh ve sübhâne’llâh, ve lâ ilâhe illâ’llâhu va’llâhü ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) deyip sonra: (Allâhümme’ğfir lî = Allâh’ım, beni yarlığa!) derse (mağfiret edilir). Yâhut duâ ederse, onun duâsına icâbet edilir. Abdest alıp namaz kılarsa, o da kabûl olunur.

Korku ile ilgili olarak gelen Âyet ve Hadislerde de:

Ayette inanıp hallerini düzeltenlere korku olmayacağı belirtilir:

”Biz Peygamberleri göndermeyiz, ancak müjdeleyiciler ve uyancılar olmak üzere göndeririz. İmdi her kim imân eder ve -hâlini- düzeltirse artık onlar için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”[23]

-“Ey Muhammed! Biz seni BÜTÜN İNSANLARA yalnızca müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik.”[24]

-Kafirlerden korkulmayacağı ile ilgili olarak:

“Sizlere ölü, kan, domuz eti, Allah Teâlâ’dan başkasının adına boğazlanan hayvan, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, veya canavar yemiş, daha ölmeden boğazladığınız müstesnâ, ve dikili taşlar üzerine boğazlanan hayvanlar ve zarlar ile kısmet istemeniz haram kılınmıştır. Bunlar birer fısıktır. Bugün kâfirler sizin dininizden ümitsizliğe düşmüşlerdir. Artık onlardan korkmayınız, benden korkunuz, bugün sizin için dininizi ikmâl ettim, ve sizin üzerinize nîmetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâmiyet’e razı oldum. İmdi her kim son derece açlık halinde çaresiz kalırsa günaha meyilli olmaksızın -o yasak etlerden hayatını kurtaracak miktar yiyebilir şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok bağışlayandır, pek esirgeyendir.”[25]

-Korku namazı:

Abdullâh İbn-i Ömer radiya’llâhu anhümâ’dan:

Şöyle demiştir: Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte Necid tarafına müteveccihen gazâya gitmiştim. Düşmanın hizâsına geldik. Onlara karşı saflarımızı düzdük. (Namaz vakti gelince) Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz bize, kıldırmak üzere namaza durdu. Bir kısım (Ashâb) da onunla berâber (namaza) durdular diğer kısım (ise) yönünü düşmana çevirdi. Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem kendisiyle birlikte olanlarla berâber rükûa vardı ve iki (def’a) secde etti derken (berâber namaz kılanlar henüz) kılmamış olan tâifenin yerlerine gittiler. Ötekiler de gelip Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem’in arkasında durdular. Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem onlarla berâber (de) rükûa varıp iki secde etti. Sonra selâm verdi. (Ondan sonra) o iki tâifenin her biri (nöbetleşe namaza) durup kendi hesaplarına birer kerre rükûa varıp ikişer secde ettiler.

-Yine Abdullâh İbn-i Ömer radiya’llâhu anhümâ, başka bir rivâyette, Nebiyy-i Ekrem salla’llâhu aleyhi ve sellem’den naklen: “Düşman daha çok (olup da korku daha ziyâde) olursa yaya ve süvâri olarak (ayakta ve hayvan üstünde) namaz kılsınlar” demiştir.

-Câbir İbn-i Abdillâh radiya’llâhu anhümâ’dan rivâyete göre, Nebî salla’llâhu aleyhi ve sellem, yedinci gazâsı olan Zâtü’r-Rikâ’ gazâsında Ashâbına korku içinde namaz kıldırmıştı.

Gece;Kur’an-ı Kerim’de 52,surede,toplam 94 ayette ve 106 defa geçmektedir.

Korku ise;62 surede,245 âyette,toplam 267 kere geçmektedir.

Korku konusunda Bediüzzaman Hazretleri ise:

-KORKU-HAVF:” Evet tam münevver-ül kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki, onu korkutmaz.”(S.19)

“Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde; Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve latif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?”(S.271)

“Malûmdur ki, bir vâlide, meselâ bir yavruyu korkutup sinesine celbediyor. O korku, o yavruya gayet lezzetlidir. Çünki şefkat sinesine celbediyor.”(S.358)

“Bütün sergüzeşt-i hayatım şahiddir ki, hak gördüğüm meslekte gitmeye karşı korku elimi tutup men’ edememiş ve edemiyor. Hem neden korkum olacak?”(M.48)

“Onlardan korkup titreme.”(M.224)

“Dalalette öyle dehşetli bir elem ve bir korku var ki; kâfir, değil hayattan lezzet alması, hiç yaşamaması lâzım geliyor. Belki o elemden ezilmeli ve o korkudan ödü patlamalı idi.”(L.79)

“Kuvve-i gazabiyenin tefrit mertebesi cebanettir ki, korkulmayan şeylerden bile korkar.”(İ.İ.23)

“Korkunç bir şeyi gören adam, korku ve hayret içinde kalır; sonra firar etmeye meyleder.”(İ.İ.26)

“Evet tehdidlerle, korkularla, hilelerle efkâr-ı âmmeyi başka bir mecraya çevirtmek mümkün olur. Fakat tesiri cüz’îdir, sathîdir, muvakkat olur.”(İ.İ.109)

“Nefsi ve vicdanı, aklın hükümlerine itaatlerini devam ettiren tergib ve terhib, yani ümid ve korku hisleri lâzımdır. Bu hislerin vücud bulup devam etmeleri ancak tergib ve terhib yani ümidlendirmek ve korkutmakla olur.”(İ.İ.140)

“Allah korkusunu ve sevgisini insanlara aşılayın.”(T.658)

“Evet havfta lezzet vardır.”(S.32)

“Kâmil insanlar, aczde ve havfullahta öyle bir lezzet bulmuşlar ki; kendi havl ve kuvvetlerinden şiddetle teberri edip, Allah’a acz ile sığınmışlar. Aczi ve havfı, kendilerine şefaatçı yapmışlar.”(S.32)

“Her vakit havf u reca ortasında bulunmak maslahatı iktiza eder…”(S.343)

“Halktan havf ise, elîm bir beliyyedir.”(S.358)

“Evet Hâlık-ı Zülcelal’inden havf etmek, onun rahmetinin şefkatına yol bulup iltica etmek demektir. Havf, bir kamçıdır; onun rahmetinin kucağına atar.”(S.358)

“İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havftır. Dessas zalimler, bu korku damarından çok istifade etmektedirler. Onunla, korkakları gemlendiriyorlar.”(M.415)

“Cenab-ı Hak havf damarını hıfz-ı hayat için vermiş, hayatı tahrib için değil! Ve hayatı ağır ve müşkil ve elîm ve azab yapmak için vermemiştir. Havf iki, üç, dört ihtimalden bir olsa.. hattâ beş-altı ihtimalden bir olsa, ihtiyatkârane bir havf meşru olabilir. Fakat yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimal ile havf etmek evhamdır, hayatı azaba çevirir.”(M.415)

“Havf ve za’f, tesirat-ı hariciyeyi teşci’ eder.”(M.474)

“İrşadın iktizasındandır ki, havf ile reca arasındaki müvazene devamla muhafaza edilsin ki, reca ile doğru yollara sülûk edilsin, havf ile de eğri yollara gidilmesin. Ne Allah’ın rahmetinden me’yus, ne de azabından emin olunsun.”(İ.İ.64)

“Havf u reca ortasında bulunmakla, takvayı reca ederek Rabbinize ibadet ediniz.”(İ.İ.99)

“İhfa ve havf riyadandır.”(Hş.89)

“Hem darb-ı mesel olmuş, keçi, kurttan havfı, (ızdırar) vaktinde mukavemete inkılab eder, boynuzuyla kurdun karnını deldiği vaki’dir. İşte hârika bir şecaat.”(Sti.54,10)

Âyet,Hadis ve Bediüzzamanın görüşleri doğrultusunda gece ve korkuyu özetleyecek olursak;Gece;insanın dinlenmesi ve ibreti için yaratılmıştır.Korku ise;Hayatın kötülüklerden sakınarak korunması için var edilmiştir.Korku bir kamçı olup,iyiye sevkeder.Kötülüğün simgesi olarak da kullanılır.Zira korku ile insanlara çok menfi şeylerin yatırılması tarihi örneklerle dopdoludur.Hayatı bitiren kara bulutlar gibi gelmişlerdir.

-Alemimize çöken kara bulutlar,siyah noktalar..bu bulutlar yağmur gibi rahmet değil,kasvet ve kasavet,karanlık ve zahmet bulutlarıdır.Tıpkı arı gibi;bal yapan arı değil,eşek arısı.

Bir yandan korku,gökten inen bir yağmur değil,çöktüğü insanların içinden rahmet olacak kahramanları,fedaileri,gerçek insanları çıkarmaktadır.

Vurgun amacıyla vurulan sondajdan;içinde su,cevher olanların biriken rahmeti tezahür etmektedir.O baskı ve mengene bazı çiçek,tohum ve yumurtaların kabuğunu kırarak patlamasına neden olmuştur.

Artık o insan korkutan insanın korkulu bir rüyası haline gelmiştir.

Fir’avunda her tarafa korkular salmıştı.Tüm erkek çocukları öldürme korkusu.O korkudan en büyük ilâhi destekli rakibi Hz.Musa çıkmıştı.Korktuğu başına gelmişti.Her dönemde ve her devirde öyle olagelmiştir.Korkuyu doğuranlar korkuda,korktuklarının içinde boğulmuşlardır.

Aşağı insanların kullandığı en güçlü yaptırıcı silahdır korku…

Korkudan sakınmanın en müessir yolu;o korkununda sahibi olan Allah’a iltica ile olur.

İki büyüğümüzden ibretli iki hatıra:

-Devlet su işleri bir köyde kanal yapmaktadır.Ancak aşağı köy bundan istifade edememektedir,üstelik suda kendilerine âid olmasına rağmen.Köylü hesab sormak üzere müdürü beklemektedirler.

Nihayet beklenilen gün gelmiş,müdürün geldiği köylülerce duyulmuştu.Kazma,kürek ne varsa ellerine alan köylüler çadırlara doğru yürüyüp, müdürü cezalandırmayı düşünürler.

Köylünün hışımla geldiğini görüp durumun farkına varan müdür,bir ibadet olan Havf yani Korku namazını kılmak üzere çadıra girer.

Çadıra varan köylüler müdürün çadırda olduğunu öğrenince hızla içeriye girerler,ancak girmeleriyle beraber çıkmaları bir olur.-Neyse namaz kılıyormuş,kılsında sonra.-derler ve beklerler.Arada bir çadıra bakmak üzere girdiklerinde müdürn namazı bitmemektedir,hala namazdadır.Namaz pekde biteceğe benzememektedir.Çünki epeydir beklemekte idiler.

Müdür onlardan sabırlı çıkıp,korku namazını huşu! İle kılmaktadır.Belkide hayatında böyle bir namaz kılmamıştır.

Köylüler gidince onunda korku namazı bitip,kötü bir sonuçdan kurtulmuş olur.

-Yengemiz birkaç keredir anahtarı evde unutur,hocamızı üzer.Yine bir gün dış kapının kilidi evde unutulmuştur.Anahtarcı çağrılarak kapı açılır.Yalnız hocamızın hiçde niyeti iyi değildir.Vay yengemizin haline.

Ancak yengemiz kocasından daha da yaman çıkar.İçeriye girer girmez korku namazına durması bir olur.Bununki de gayet uzun sürmüştür.Tabiiki bu arada bir sağa bir sola,bir aşağı bir yukarı giden hocamızında hiddeti inmiş ve dinmiştir.Namaz bittiğinde ise,geriye pek de kızacak bir şey kalmamıştır.

Korku bir yönüyle O’na sığınmak ve hayatı korumak için verilmiştir.

Annesinden korkan çocuk,yine annesinin kucağına kendisini atmaktadır.O halde korkuyu iki noktada ele almak gerekir:Biri,kendisinden ve herşeyden uzaklaştıran korku.Nitekim pespaye insanların menfi arzularını gerçekleştirmeye çalışmaları gibi.

İkincisi,kendisine yakınlaştıran korku.Bu korku arttıkça lezzet verir,kendisine daha da yakınlaştırır.Allah’dan korkan bir kimse,ona daha çok yaklaşır.Anne ve babasından korkan bir çocuk,onlara daha çokbağlanır.Sınıfta kalma korkusu içerisinde olan bir talebe daha çok çalışır.Açlık korkusuyla çalışma ve gayret daha çok arttırılır.Kısaca,müsbetlerin doğmasında bu korku bir kamçı olur.

Nitekim bir çok dua kitabında bu korkudan kurtulmak için me’sur dualar mevcuttur.

Nitekim Kureyş suresinin üç kere okunması bu korkudan kişiyi emin kılar.”Kureyş’in -seyahate- alıştırılmasından dolayı.Onların kış ve yaz seyahatine alıştırılmış olmalarından dolayı…Artık bu beytin -Kâbe-i Muzzama’nın- Rab’bine ibadette bulunsunlar ki:Onları açlıktan -kurtarıp doyurdu ve onları korkudan emîn kıldı.”[26]

İbni Abbas tefsirinde;Kur’an-da;Sarîm [27],Karanlık gece,demektir.Ğasagil leyl,[28]gecenin kararması,-Veleyli iza as’ase,[29] Karanlığa yöneldiği zaman olarak izah eder.[30]

Özetle; Kur’an-da Gece ve gündüz ve onlarda olan olaylar ve özellikleri anlatılmaktadır.Gece,alemi misale geçiş anı..settarul uyub ismiyle her kusur ve ayıbı örtmesi..istirahat,uyku anı..kimileri için kötülük vesilesi,kimileri için sohbet anı,sohbet geceleri…vasıl olanların vüsul sebeblerine göre farklılık arzeder,tanışma,görüşme,buluşma an ve zamanları..korku salınması;iş yaptırmak,güçsüzlerin güç ve varlıklarını isbat etmek için kalbe salınan dağıtıcı,birleşmeyi engelleyen,varlığı kişilere göre şekillenen bir enerjidir.gücü kişilere göre farklı ve değişkendir,nisbidir.

Şeytanın en çok istimal edip kullandığı bu oyuna gelmemeli,içteki korkuyu yenmelidir.Tarihte büyük zulmeden insanlar önce vehim damarını,sonra da korku damarını sürekli işleterek,insanlara en yapılması,düşünülmesi güç işleri yaptırmışlardır.

Korkunun ilk kontrol altına aldığı yer,akıldır.Yani insanı kontrol mekanizmasından yakalamaktadır.

Dinlerde ve ilahi yöntemde ise,önce sevgi,cennet,sorumluluk,emirler zikredilirken,yapılmaması halinde uyarı,ceza ve cehennem gibi tehditler devreye girmiştir.İman korkunun ilacı ve çaresidir.Dinde korkunun yerini haşyet almaktadır.Bu ise aklın değil kalbin titreyip kendine gelmesidir..aklı beslemesidir.

Bilgisizlik korkuyu besler..korku bilgisizlikde sürdürlebilir.Zira korku karanlık iken ve karanlığı temsil ederken,bilgi aydınlığı temsil etmekte,aydınlığın gelmesiyle karanlık gitmektedir.Cehalet gaflete,gaflette dalalete götürür.Oda korkunun ve korkulanın bizzat yeri olan cehenneme götürür.

Kim korkar?Elbette sorumluluğunu yapmayan,imtihana hazırlanmayan,bilmeyen kısaca bir eksikliği olan insan korkar.O halde o eksikliklerin giderilmesi yönündeki çaba da o korkuyu izale eder.

Korku bide umut için vardır.Zira islamda korku diğer adıyla havf,reca yani ümit ile beraber zikredilir..mü’minin sıfatı olarak vasfedilir.Bu da yaratılıştan gelen iki tamamlayıcı duygudur.

Korku zulmü besler..zulümde cesaret kırar..adaleti kaldırır.

Yukarıda örneklerini verdiğimiz korku namazı aslında Allah’a bir iltica ve sığınmadır..sünnet olarak bunu uygulamak gerekir.

Nitekim,Abdullah İbn Ömer (r.a.) anlatıyor: “Rasûlüllah (s.a.s) ile birlikte Necid tarafına doğru gazaya gitmiştim. Düşmanın hizâsına geldik. Onlara karşı saf düzenine geçtik. Namaz vakti gelince Rasûlüllah (s.a.s) Efendimiz bize, kıldırmak üzere namaza durdu. Bir kısım ashab da onunla beraber namaza durdular. Diğer kısım ise yönünü düşmana çevirdi. Rasûlüllah (s.a.s) kendisiyle birlikte olanlarla beraber rükûa vardı ve iki defa seede etti. Derken, beraber namaz kılanlar henüz kılmamış olan grubun yerlerine gittiler. Ötekiler de gelip Rasûlullah (s.a.s)’in arkasında durdular. Rasûlullah onlarla da beraber rukûa varıp iki secde etti. Sonra selâm verdi. Ondan sonra, o iki grubun her biri nöbetleşe namaza durup kendi kendilerine birer defa rükûa varıp ikişer secde ettiler” (Buhârî, Havf, 11; Nesaî, Havf, 11; Dârimî, Salât, 185; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 150).

Korku bizi çepe çevre sarar ve sarmalar..adeta vücudumuzu bağlayıp,hareketsiz kılar

MEHMET ÖZÇELİK

[1] En’am.96.

[2] Yunus.67.

[3] Enbiya.33.

[4] Kasas.71.

[5] Kasas.72.

[6] Kasas.73,Naziat.29.

[7] Bakara.164.

[8] Âl-i İmran.190.

[9] A’raf.54, Bak.10/6,13/3,17/12,21/33,22/61,24/44,25/62,27/86,31/29,35/13,36/37,45,5…

[10] Bakara.164,3/190, Bak.2/238-9,4/102-3,10/6,25/62,27/82,30/23,45/5,36/37…

[11] Âl-i İmran.27.

[12] Mü’minun.80, Bak.24/44,35/13,39/5,57/16.

[13] En’am.96. Bak.40/61,78/9,10/67,25/47,27/86.

[14] En’am.60.

[15] En’am.96, Bak.10/67,25/47,27/86,28/73,30/23,40/61,78/10.

[16] İbrahim.33, Bak.16/12.

[17] Furkan.47, Bak.3/27,7/54,13/3,78/10,22/61,31/29,35/13,39/5,57/6.

[18] Kasas.47.

[19] A’raf.205.

[20] En’am.96, Bak.17/12.

[21] Fussilet.37,

[22] Müzzemmil.6.

[23] En’amç48.

[24] Sebe’, 28.

[25] Mâide.3, Bak.8/30,9/13-14,10/65,15/94,23/38,37/171-175.

[26] Kureyş.1-4,Bak.Gizli İlimler.6/188.

[27] Kalem.20.

[28] İsra.78.

[29] Tekvir.17.

[30] Bak.İslam Tarihi.Medine Devri.Asım Köksal.5/184.

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2015