DUA,41 YASİN VE FAZİLETİ

DUA,41 YASİN VE FAZİLETİ

Duanın tesiri azimdir.Her duaya cevab verilir.Ancak kabulü şartlara bağlıdır.Şartların oluşumu duanın kabulünde müessir bir rol oynar.

Teyzem bir maksadının kabulü için bin bir İhlas okur.Ancak isteği yerine gelmediği gibi bir uyarıyla hatırlatmada bulunulmuştur.

Teyzem rüyasında başsız olarak dolaşmakta olan tavukları görür.İlk etapta buna bir mana veremez.Ancak sebebini sorup tabirini araştırdığında sebebini şöyle bulur;İhlasları okurken başında sadece bir kere besmele çekmiş,ondan sonrakilerde ise çekmemiştir.Böylece rüyada önceden besmelesiz okumuş olduğu 1001 ihlaslardan dolayı gece rüyasında,başsız dolaşan tavukları görür.

-Hasan amca,çok kötülükte bulunan birisi idi.Akibetide kötü bir şekilde sonuçlanmıştı.

Ölmeden önce çocuklarına ölümü durumunda orada bulunan ziyaretteki zatın bulunduğu kabristana gömmelerini vasiyet eder.

Ölümünden birkaç gün öncede o zatın kabristanını ziyaret etmek amacıyla kendisini oraya götürmelerini çocuklarından ister.Çocuklarıda bu isteğini karşılamak amacıyla babalarının temizliğine bakar,hazırlar ve o ziyarete götürürler.

Ziyarete varan baba bir ara çocuklarına bastonunu vermelerini söyler.Onlarda türbenin içerisinde bir mana veremedikleri,dışarı çıkmaya yorumladıkları bu duruma karşı babalarının bastonla o zatın türbesine bir yandan vururken bir yandan da;Sen nasıl beni kabul etmezsin,sen nasıl olurda bana gelme dersin,diyerek vurduklarına şahit olurlar.

Babalarından bu durumun sebebini sorduklarında şöyle anlatır;Ben size ölürsem bu zatın bulunduğu türbenin yanındaki kabre beni gömmenizi istemiştim.Dün gece ise rüyamda bu zatı gördüğümde bana;Buraya gelme,bizim yanımıza gelme diyerek,benim buraya gömülmeme razı olmadı ve istemedi.

Ve sonuç aynen de öyle olur.Salihler meclisince kabul edilmemiştir.Kötü bir durumda iken 10 gün sonra ölerek başka yere gömülmüştür.

-41 Yasin’inde bir çok keramet ve ikramları bir çok insan tarafından görülmüştür.Hayatımda hiçbir zaman unutamayacağım bir hatıraya şöyle şahid oldum:

Kayseri’de bir dostumuz iki gündür azab içerisinde kıvranıp ancak ölmeyen ölüm döşeğindeki akrabasına 41 yasin okumamız için beş arkadaşı davet etti.

Gittiğimizde şahid olduğumuz manzara hiçbir zaman silinmeyecek silinmeyen cinsdendi.

Manzara şuydu;26 yaşlarındaki bu genç gözleri kapalı,boğazından arabanın eksozu gibi hırıltı çıkmakta,karın bir metre havaya kalkıp inmekte,sanki karnında bulunan bir dikenli telin boğazından çekilmesiyle vermiş olduğu bir acı yüzünden okunmakta idi.Bakılması güç tam korkunç bir manzara ile karşı karşıya idik.Ve bu insan iki gündür bu hal üzere idi.

Biz beş arkadaş yasin’e başladık.Beş dedik,bir azalma oldu.On dedik,ses kesildi ve karın inip kalkması azaldı,sima değişti.Onbeş-yirmi dedik,kulak vermeye başladılar,acaba öldü mü diyerek.Yirmibeş-otuz dedik,nabzını yoklamaya başladılar.Ve nihayet otuz sekize geldiğimizde öldü dediler.

Bu durumu anlattığım bir kişi –herne kadar ölçü olmasada- şunu hatırlatmıştı;Hocam otuzsekiz Kayseri’nin plakası..işte tevafuk…

Yasin o insan için büyük bir rahmet olmuştu.

Çünki ya öldürüp ya da dirilten Yasin;ölmekte olan bu insanı öldürmüştü.

Bütün hayırlı işlerde 41 Yasinin faydası müşahede edilmektedir.41 kere oluşu bir şifredir.Hadisde Peygamberimiz;Yasin Kur’an-ın kalbidir,buyurmuştur.Ve bu surede anlatılanlar ise;kalbi ihtizaza getiren ibretli olaylardır.

Rasulullah Hicrete çıkacağında evinin etrafını saran,öldürmek üzere gelen müşriklerin üzerine 9 âyetini okumuş ve üfleyerek aralarından rahat bir şekilde geçmiştir.

Yasin’in bir adıda kazalardan koruyucu anlamına –Müdafi-i kazadır.

-Yasin hakkında hadis ve tefsirlerde şöyle buyrulur:

-Yâsîn Sûresi Mekkîdir.Âyetleri – Kûfîde seksen üç, maadasında seksen ikidir.Kelimeleri – Yedi yüz yirmi yedidir.Harfleri – Üç bindir.

– Bu Sûreye;Azîme,Muimme,Müdafaa-i Kâdiye,Kalb-i Kur’an» dahi denilmiştir. Âlûsî nakleder: «Ebû Nasrı Sezcî İbânede «Hasen» diyerek Hazreti Aişeden şöyle tahric eylemiştir: Müşarün’ileyha demiştir: Resulullah şöyle buyurdu «Kur’anda bir Sûre vardır ındallah Azîme yad olunur, sahibi de ındallah şerîf yad olunur, sahibi Kıyamet günü Rebîa ve Mudardan daha çokları hakkında şefaat eder. O, « Yasin » Sûresidir». Said ibni Mansur ile Beyhekî dahi Hassan ibni Atıyyeden tahric eylemişlerdir ki Resulullah şöyle buyurmuş «Yasin » Sûresine Tevratta Muımme denilir: Sahibine Dünya ve Âhıret hayrına ta’min eyler ve ondan Dünya ve Âhıret mihnetlerine karşı kor, ve Dünya ve Âhıret korkularını def’eder, buna müdafiai kadıye dahi denilir, sahibinden her fenalığı defeder ve her hayırlı haceti kaza eyler.Maamafih Beyhekî demiştir ki bunda Süleyman ibni defâ’dan Muhammed ibni Abdurrahman ibni Ebi Bekri ced’anî teferrüd eylemiştir. O ise münkerdir.Mamafih.Bununla beraber Hatîb dahi Enesten mislini tahric eylemiştir.Tirmizi, Kuteybe ve Süfyan ibni Veki’ tariklarından Katade hadîsiyle Enesten Hazreti Peygamber sallallahü aleyhi vesellem buyurdu ki: «her şey’in bir kalbi vardır, Kur’anın kalbi de « Yasin» dir. Her kim «Yasin» okursa Allah onun kıraetine on kerre Kur’an okumak sevâbı yazar» diye tahric eylemiş ve buna bir hadîsi garîbdir demiş, senedinde Harun ibni Muhammedin mechul bir şahs olduğunu ve bu babda Hazreti Ebû Bekrisıddıktan da bir rivayet varsa da isnadında za’f bulunduğunu söylemiştir. Fakat alûsî şunu da kaybeder: İmam Ahmed ve daha gayrileri hadisiyle Ma’kıl ibni Yesardan sahih olarak merviydir ki Resulullah sallallahü aleyhi vesellem: «Yasin» Kur’anın kalbidir» buyurmuş ve bu, onun isimlerinden biri addolunmuştur.

-Huccetül’islâm İmamı Gazalî buna bir vecih olmak üzere bu Sûrede haşr-ü neşrin çokca zikredildiğini,bir çok defa takrir edilmiş olduğunu haşr-ü neşri i’tiraf da iymanın kalbi mesabesinde bulunduğunu söylemiştir. İmamı Razî de bunu beğenmiştir, Keşifte şöyle denilmiştir: bir şey’in kalbi onun lübbü ve aslıdır ki maadası onun mukaddimatından veya mütemmimatından sayılır. Bu Sûreye kalb tesmiyesinde de işareti nebeviyye Fatihaya Ümmülkitab tesmiyesinde söylediğimiz vecih olsa gerektir. Ya’ni Peygamberler göndermek ve kitablar indirmekten maksud kulları meadda (öldükten sonra tekrar dirilme) gayei kemallerine irşaddır. O kemal ise burada zikr olunan tahakkuk ve tahallûk ile olur ki sıratı müstekıme sülûk ta’bir olunur. Bu sûre de işte onu beyana dairdir.Bundan Gazalînin haşri tahsıs etmesinin vechi de anlaşılmış oluyor. Biz de bunu şöyle ifâde etmek isteriz: Kalb hayatî heyecanın bir menşei olduğu gibi bu Sûre de sırrı ba’s (tekrar dirilmenin sırrı) ile bir heyecanı dinî ifâde ettiği için Kalbi Kur’an tesmiye edilmiştir demek olur.

-Yine bu hikmete mebni olsa gerektir ki sahih haberlerde bu Sûrenin mevtaya okunması hakkında emir dahi varid olmuştur. Ezcümle İbni mâce, Ma’kıl ibni Yesardan şöyle tahric eder: Resuli ekrem sallallahü aleyhi vesellem buyurdu ki;onu mevtanızın yanında okuyun: ya’ni yasîni» burada mevtadan murad, hali ihtizarda (sekerat yani ölüm anında) ölmek üzere bulunanlardır deniliyor, Taybî demiştir ki: el’ılmü ındallah bunun sirri şu olsa gerektir: bu Sûrei kerîme usuli iyman ılminin ümmehatını, nübüvvet, keyfiyyeti da’vet, ahvali ümem, ef’ali ıbadın Allah tealâya istinadı, isbati tevhid, nefyi zıdd, emaratı sâa, haşr-ü ıâde gibi mesaili mu’teberenin hepsini takrir ve beyan ile meşhundur(doludur), İbni Hıbban, mevtâ ile murad, muhtadar «Ölüm anıdır»der. İbni Ebiddünya ile İbni Merduyenin tahric eyledikleri şu hadîs de bunu te’yid eyler: « Her hangi bir meyyitin baş ucunda –Yasin- okunursa her halde Allah ona kolaylık verir.» Bununla beraber müteahhırînden ba’zıları hadîsi zâhiri ile ahzeylemiş, hayır öldükten sonra okunur demiştir. Ba’zısı da kabrinin başında okunmasına zâhib olmuştur. İbni adiyy ve sairenin rivayet ettiği şu haber de bunu te’yid eyler: her kim anasının babasının ve yâhud bunlardan birinin kabrini her Cuma ziyaret eder de yanlarında -Yasin- okursa her harfinin adedince ona mağrifet edilir. Bu babda daha diğer eserler de nakledilmiştir.[1]

-Yâsin ve fazileti konusunda Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde şöyle buyururlar:

“Sure-i Yâsin, lafz-ı Yâsin’de yazıldığı…”[2]

“”Sure-i Yâsin on defa Kur’an kadar” olduğuna rivayet vardır.”[3]

“Sure-i Yâsin’in hurufatı hesab edilse, Kur’an-ı Hakîm’in mecmu-u hurufatına nisbet edilse ve on defa muzaaf olması nazara alınsa şöyle bir netice çıkar ki: Yâsin-i Şerif’in herbir harfi takriben beşyüze yakın sevabı vardır. Yani o kadar hasene sayılabilir.”[4]

“Birinci Sual: Denildi ki: “Fatiha ve Yâsin ve hatm-i Kur’anî gibi okunan virdler, kudsî şeyler, bazan hadsiz ölmüş ve sağ insanlara bağışlanıyor. Halbuki böyle cüz’î birtek hediye ân-ı vâhidde hadsiz zâtlara yetişmek ve her birisine aynı hediye düşmek, tavr-ı aklın haricindedir.”

Elcevab: Fâtır-ı Hakîm nasılki unsur-u havayı kelimelerin berk gibi intişarlarına ve tekessürlerine bir mezraa ve bir vasıta yapmış ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedî (A.S.M.) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi, öyle de; okunan bir Fatiha dahi, (meselâ) umum ehl-i iman emvatına aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle manevî âlemde, manevî havada çok manevî elektrikleri, manevî radyoları sermiş, serpmiş; fıtrî telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor. Hem nasılki bir lâmba yansa, mukabilindeki binler âyineye (herbirine) tam bir lâmba girer. Aynen öyle de, bir Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, herbirine tam bir Yâsin-i Şerif düşer.”[5]

“Birinci Suret: Risale-i Nur’un vasıta-i neşri olan üstadımızın câmii, Barla’da seddedildi. Risale-i Nur’u yazacak hariçteki talebelerinin yanına gelmeleri men’ edildiği hengâmda kuraklık başladı. Yağmura ihtiyac-ı şedid oldu. Sonra yağmur başladı, her tarafta yağdı. Yalnız Karaca Ahmed Sultan’dan itibaren, bir daire içinde kalan Barla mıntıkasına yağmur gelmedi. Üstadımız bundan pek müteessir olarak dua ediyordu. Sonra dedi ki: “Kur’an’ın hizmetine sed çekildi, bu köydeki mescidimiz kapandı. Bunda bir eser-i itab var ki, yağmur gelmiyor. Öyle ise, madem Kur’an’ın itabı var. Yâsin Suresini şefaatçı yapıp Kur’an’ın feyzini ve bereketini isteyeceğiz.” Üstadımız, Muhacir Hâfız Ahmed Efendi’ye dedi ki: “Sen kırkbir Yâsin-i Şerif oku.” Muhacir Hâfız Ahmed Efendi bir kamışa okudu. O kamışı suya koydular. Daha yağmur alâmeti görünmezken, ikindi namazı vaktinde, üstadımız daima itimad ettiği bir hatırasına binaen Muhacir Hâfız Ahmed Efendi’ye söyledi ki: “Yâsinler tılsımı açtı, yağmur gelecek.”

İşte bu hâdise, kat’iyyen delalet ediyor ki; o yağmur, Hizmet-i Kur’an’la münasebetdardır. O rahmet-i âmme içinde bir hususiyet var ki; Sure-i Yâsin anahtar ve şefaatçı oldu ve yağmur kâfi mikdarda yağdı.”[6]

MEHMET ÖZÇELİK

[1] Bak.Mürşid.

[2] Sözler.299,Mesnevi-i Nuriye.196,248

[3] S.346.

[4] S.347.

[5] Şualar..685,Sikke-i Tasdik-i Gaybi..69.

[6] Barla Lahikası.168-169,St.19-20,Tarihçe-i Hayat.328.

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2015