YA ŞEYTAN YARATILMASAY DI?
YA ŞEYTAN YARATILMASAY DI?
Yaratma,yaratılma,yaratılış hep Allah’a bakan yönlerdir.Burada İlahi İrade,Kudret,Adalet,Hikmet tecelli etmekte ve eseri görülmektedir.
Başta şunu teslim etmeliyiz ki;Allah asla zulmetmez.Allah mutlak manada Adildir.
Hâşâ Allah da mı zulmeder?Âyette;“Muhakkak ki Allah,yerde ve gökte zerre miskal zulmetmez.”buyuruyor.
Bediüzzamanın ifadesiyle:”Halkı şer şer değil,kesb-i şer şerdir.”
Yani şer,kötülük,çirkinlik ve musibet gibi şeylerin Allah’a,kadere bakan yönüyle yaratılıp var edilmesi şer değil,onların işlenilmesi,ortaya çıkarılması şer ve kötülüktür.
Çünki şer ve kötülükler ademidir.Bir vücudu yoktur.İnsan ise kesbiyle ona vücut vermekte,ortaya çıkarmaktadır.
Nitekim tüm bilgisayar proğramları faydaya yöneliktir.Ancak o proğramların yine proğram ve proğramcılıktan kaynaklanan bir sebeble kötü yönde kullanılması hem kaçınılmaz ve önemli bir nokta olarak diğer yandan da ona karşı önlemler almak için sürekli aktivitenin arttırılmasına sebeb olup,teyakkuzda bulunmayı sağlar.Antivirüs gibi önlemler alınmaya çalışılır.
Şeytan zatı itibarıyla şerdir ve şerri temsil eder.İcraatları da ona yöneliktir.
Ancak olaya birde diğer açıdan baktığımızda görürüzki yani Kur’anda:”O İnanmayan insanların ölmesinden dolayı yer ve gök onların üzerinde ağlamaz.”
Mefhumu muhalifiyle yani ters orantı olarak anlaşılır ki;Mü’minlerin ölmesinden dolayı yer ve gök onların üzerinde ağlarlar.
Batıl mezheb olan Mu’tezile sırf Allah’ı tenzih etmek amacına matuf olarak Şerrin,kötülüklerin yaratılmasını Allah’a vermemişlerdir.Hikmet cihetini bilmiş olsalardı böyle yanlış düşünceye varmazlardı.
Hikmet cihetlerine gelecek olursak:
-Evvela Allah kıyamete kadar insanları aldatmak istemesine müsaade etmiştir.
-Eğer yaratılmasaydı insanların makamı sabit kalıp,melekler gibi olacak,her ne kadar düşme olmasa da yükselmede olacaktı ki,bu durumda zaten sayısız melekler var olup,insanın yaratılmasına da gerek olmayacaktı.
-Her ne kadar cehennem olmayacaksa da cennette olmayacaktı.
-Rü’yetullah gerçekleşmeyecekti.
-Herşeyden önce insanların yaratılmasındaki amaç Allah’ın tüm isimlerinin tecellisi ve insanın ona mazhariyeti içindir.Şeytan,kötülükler,musibetler olmasa idi Allah’ın Kahhar,Mümit,Cebbar,Şâfi,Muin gibi sayısız bir çok isimleri bilinmeyecek ve anlaşılmayacaktı.
-Eğer hastalıklar olmasaydı,koca Tıb ilmi ve buluşlar gerçekleşmeyecek,doktorluk gibi birikim gerektiren meslek ve birimler olmayacaktı.Adeta hayat monotom bir vaziyet alacaktı.Nitekim mezarda bulunanların hiçbir derdi yok,hastalıkları yok,hayatın meşgalelerinden,ilmi çalışmalardan hiçbir eser yok.Çünki hayat yok.Hayat musibetlerle,sıkıntılarla tasaffi eder,safileşip berraklaşır.
Mevlananın ifadesiyle;Hamdım-Piştim-Yandım.
Hayat fırınının ateşinde pişip kızarmayan insan ham insandır.
Ateş yakıcıdır ancak hamlıktan kurtarıcıdır.
Ateş yüzünden evler ve barklar da yanmaktadır.Bu durumda ateşin yaratılışını şer telakki edip olmamasını dilemek tamamen şerri kabul etmektir.
-Şeytan yaratılmasaydı;İmanın ve islamın şartları bulunmayacak,Allah’ın bilinmesi,tanınması ve marifeti söz konusu olmayacaktı.
-Âhiret ve âhiret yolculuğundaki o aşamalar olmayacak ve bilinmeyecekti.
-Peygamberlik müessesesi bulunmayacak,evliya ve asfiya gibi makamlar söz konusu olmayacaktı.
-En önemlisi Peygamberimiz Hz.Muhammedin varlığı söz konusu olmayacaktı.Zira şeytan ve kötülükler olmayınca,O zatın tüm güzellikleri ve farklılıkları da gizlenmiş olacaktı.Alem öyle bir zattan mahrum kalacaktı.
-Kitaplara iman bulunmayacak,Allahın kelamı ve konuşması,emir ve yasakları bulunmayacak,insanla Allah arasındaki diyalog yaşanmayacaktı.
-Meleklerin bilinme şartı olmayacak,vahiy meleği,Azrail,mikail,İsrafil gibi büyük meleklerin vücudu bulunmayacaktı.
-Kader yani hayır ve şer Allahtandır.Dünya,imtihan ve insan olmayınca bu ilahi takdir geri kalacak,varlık binasının vücudu vücuda çıkmayacaktı.
-Âhiret gerçekleşmeyecekti.Çünki gerçekleşmesini gerektirecek sebeb mevcut olmayacaktı.
-Peygamberimizin ifadesiyle –Gözümün nuru-dediği namaz bulunmayacak,varlıklar hem Peygamberimiz gibi gözünü,hem de namaz gibi gözün nurunu kaybetmiş,bunlardan mahrum olmuş olacaktı.
-Zekat gibi bir yardımlaşma müessesesi,hac gibi bir buluşma ortamı,oruç gibi bir terbiye ve Samediyetin neticesi,Rahmaniyetin hakikatı anlaşılmayacaktı.
-Kelime-i Şehadetin iki tarafı da kopmuş olacaktı.
-Şeytan yaratılmasaydı;Ahlak,fazilet,sevgi,insanlık gibi tüm güzel hasletler bilinmeyecekti.
-Herşey zıddıyla bilinmesi sırrıyla,nasılki gündüz gece ile bilinirken,cennette cehennemin varlığıyla daha iyi anlaşılıyor ve lezzet ve iştiyakını arttırıyor.
-Dünya imtihanı hep şeytanın var edilmesiyle gerçekleşmektedir.Aksi durumda insanlar arasında sayısız mertebeler ortaya çıkmayacak,kim seviyeli kim seviyesiz bilinmeyecekti.Öğrencileri imtihan yapıp seviyelerine göre tasnif etmek nasılki eğitimin bir gereği ise aynen öylede,dünya okulunda,Peygamberimizinde buyurduğu gibi;”İnsanlar madenler gibidirler.”Kömürden elmas madenine kadar ayrıştırılma ise o madenlerin ateşe girerek kendi içinde ayrıştırılmalarıyla mümkündür.Aksi halde kömürle elmas arasında bir fark olmayacaktı.
Allah’da insan madenlerine şeytan gibi bir ateşi yaratarak ayrıştırılmalarını sağlamaktadır.
İmanın dereceleri küfrün derecesiyle ortaya çıkar.İkisinin mücadelesiyle tarafların farklılığı ücret ve cezası gerçekleşir.Eğer küfür olmasa,mücadelede bulunulmasa idi,şehitlik,gazilik,kahramanlık gibi hakikatlar anlaşılmayacaktı.
Hz.Ömerin kardeşini öldüren kişi daha sonra Müslüman olur.Hz.Ömer onu her gördüğünde soğuk davranır.O sahabede bundan rahatsızlık duyup Hz.ömere şunu söyler.
Ya Ömer,eğer senin kardeşin beni öldürseydi,ben kafir olarak ölecek,oda gazi olacaktı.Ancak Allah benim elimle onu öldürerek o şehit oldu ve ben de şimdi Müslüman oldum.Bu daha hayırlı olmadı mı?
Hz.Ömer bu ifade üzerine ona muhabbet edip,dostluğunu devam ettirir.
Allah hiçbir cevheri zayi etmez.Hiç bir cevherin çıkışını da engellemez.
Yağmur ve kar rahmettir.Ölü toprağa hayat verirken,bir yandan da baharın sıcaklığını içerisinde barındırmaktadır.
Evini sağlam yapmayan bir insanın bundan zarar görmesi,bunların rahmet oluşunu ortadan kaldırmaz.
Beşer zulmeder,kader adalet eder.
“Âyette:”Umulur ki şer ve kötü gördüğünüz bir şey sizin için daha hayırlıdır,hayır gördüğünüz bir şey de sizin için şerdir.”
Şerri yaratan da,insanı var eden de Allahtır.Bizim için neyin hayır ve neyin şer oluşunu elbetteki en iyi O bilir.
Takdir edilmelidir ki;bunlar şerri ve şeytanı övmek olmayıp,kaderi ve Allahın adaletine ve hikmetine vakıf olmaya çalışmaktır.
Şeytan anlasaydı ki kendisi ve yaptıkları bizzat şer olmasına rağmen bu gibi bir çok hayırların zuhuruna sebeb oluyor;şeytanlıktan ve şeytanetinden vaz geçerdi.
Gördükleriyle ancak bilgi yönü gelişir,anlama yönü kalbe aid bir duygudur.Şeytanda ise o anlama ve kavrama duygusu yoktur.Nitekim Allah’ı bilmekte ancak tanımamaktadır.yani kalbinde marifet yoktur.Allah ve onun işleri Onun marifetiyle bilinir,akıl ve bilgi ile değil.
Hayra vesile olması gereken bilimin şerre de alet edildiği bilinmektedir.
Şeytanlar çokturlar.”Tuttular Süleyman’ın mülküne dair şeytanlarınuydurup izledikleri şeylerin ardına düştüler. Oysa, Süleyman kafir olmadı, ama o şeytanlar kafir oldular; İnsanlara büyücülük ve Babil’de Harut, Marut adında iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi: “Biz ancak bir imtihan için gönderildik, sakın sihir yapıp kafir olma!” demedikçe bir kimseye büyü öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı-koca arasını ayıran şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek ve faydası olmayacak bir şey öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu her kim satın alırsa, onun ahirette bir nasibi olmadığını da çok iyi biliyorlardı. Keşke kendilerini ne kötü şey karşılığında sattıklarını bilselerdi!”(Bakara..102)
”Meşhur Arap şairlerinden Lebid bu ifadeyi şiirlerinden birinde şöyle kullanmıştır:
* Nevaibu min hayrin ve şerrin kilahuma/ Felalhayru memdudun velaşşerru lazibun
* Hadiseler hayır ve şerden (ikisinden) müteşekkildir/ Ne hayrın ucu açıktır, ne de şer sabittir. Sanki bu şiir ‘Hayır ve şer veya hezimet ve zafer günlerini insanlar arasında dolaştırıp dururuz’ âyetinin bir tefsiri gibidir.”(M.Özcan.Y.Asya.11-1-05)
Şeytan en büyük bir virüstür.Dünya insanın virüs kaptığı yerdir.İslam ve esasları ise birer anti virüsdür.
En büyük antivirüs ise,ilimdir,iman ilmidir.Hadisde:-“Şeytan,dini ilimlerde alim olan bir zatdan korktuğu kadar,bin abidden korkmaz.”
Onu kovmanın yolu ise;euzü-besmeledir.Hadis’de:”Sizden bir kimse evine girmek isteyince,bir şeytan o eve girmek için onu takib eder.Lakin eve girerken besmele-i şerifeyi okursa şeytan:-Benim için bu eve giriş yoktur.-diye ümitsiz kalarak geri döner.”
Anlamak farklı farklıdır.Dünya şehri olan İstanbulu herkes bilir ancak herkes tanımaz veya farklı farklı tanır.Kimi ilk defa duyarken,bir diğeri coğrafya dersinde okumuştur,diğeri askerliğini orada yapmıştır,diğeri evi oradadır,diğeri içinden öylesine geçmiştir,kimisi de projesinde ve kurulumunda kurucu görevi yapmıştır.
Allah da herkesce farklı iman ve marifet boyutlarıyla bilinmekte.Herkes inanmakta olduğu halde,hayatına yansıyan veya bizzat onunla kurduğu irtibat farklı farklıdır.
Kur’an-da müşriklerden bahsedilirken,onların peygamberimizi evlatları gibi bildikleri bildirilir.Evet,onlar peygamberimizi akılları ve gördükleriyle çok iyi tanımakta ancak bu bilgi kalb yoluyla marifete dönüşmediğinden bir kıymet ifade etmemektedir.
Bir baba evladını bilmez mi?Bilenler de farklı farklı bilirler.Bu da onlara olan ilgiyle tezahür eder.Ancak inad,cehalet,makam,şöhret ve şeytani işler sebebiyle bu inanç ve imanlarını gerçekleştiremezler.Peygamberimizin amcası Ebu Talib gibi…
Mehmet ÖZÇELİK
04-02-2005