SIR PERDESİ
SIR PERDESİ
*Her şeyin oluşumu intizamla yapılan bir tahrik iledir.
Allah kâinat gibi,insanın da duygularını tahrik ediyor.Bu tahrik bazen musibetlerle, bazen merakla,bazen şeytan ve görevleriyle,menfiliklerle, düşmanlarla, yangın,sel gibi afetlerle gerçekleşiyor.
Bir yandan şeytana kıyamete kadar kulların aldatılmasında müsaade edilmekle, kıyamete kadar bu tahrik,duyguların açılımı devam etmekte,diğer yandan da dünyanın öbür tarafında meydana gelen bir tsunami tüm dünyanın şefkat duygularını tahrik ediyor,onları onlara tahrike koşturuyor.
*Afrika-da açlıktan kırılan insanlara karşı dünyayı ayağa kaldırıp,şefkat ve yardım duygularını müsbet manada tahrik edip ortaya çıkarırken,diğer yandan da duygusuz insanların duygusuzlukları deşifre olmuş oluyor.
Bazen de unutulmuşları bu gibi vesilelerle hatırlatıyor.
Bir anlık şeytanın olmadığı düşünülecek olursa,imtihan fevt olur,ortadan kalkar.
Zira şeytan bir yandan menfi insanları deşifre ederken,diğer yandan da hakka taraf olan insanların Allah’a yakınlaşmalarını ve şeytandan kaçmalarına sebep olmuş oluyor.
Şeytan ve menfilikler olmasaydı,bu durumda da cennet ve cehennem,insanın yaratılması,peygamberlik müessesesi,duygulara ekilen farklı kabiliyetlerin neşv-u neması gerçekleşmemiş olurdu.
Aynı zamanda Peygamber Efendimizin yaratılması gibi,farklılıklar da ortaya çıkmamış olurdu.
Eğer gerçekten yapısı itibarıyla tamamen şer olan şeytan,nice sayısız hayırların ortaya çıkmasına vesile olduğunu idrak etseydi,şeytanlığı bırakırdı.
Bir vakıadır ki;Bir gün öğretmenler toplantısında baş örtüsü meselesinin gündeme getirilerek karıştırılacağını duymuş,durumu müdüre söyleyerek tedbirli olmasını hatırlatmıştım.
Müdür bunu gerçekleştiremedi.Menfi olan insanlar içlerindeki kirleri dışarıya akıttılar.
Sonunda ben kalkarak,birazda ağır ifadelerde suskunluğu sağladım.
O sırada sürekli sessiz kalıp,dinlemekte olan felsefe öğretmeni kalkıp ilk ve son cümle olarak şunu söyledi;
-Müdür bey,lütfen bu meseleleri gündeme getirmeyin.Açıldıkça örtünen insanların sayısı da artıyor.
Doğru söylemişti.Bu tahrik insanların içinde bulunan inanç duygusunun ortaya çıkmasına vesile olmuştu ve hala da olmaktadır.
*Allah alemde her şeyi tahrik ediyor.Yani her şeyi harekete geçiriyor.Hareket neticesinde hayat varlığını sürdürüyor.
Tıpkı kışın şiddetli hareketinin,baharın güzel görünümünü oluşturmaya sebep olması gibi.
Savaş olmasaydı,askeri gelişmeler,hastalık olmasaydı tıbbi gelişimler gerçekleşemezdi.
Böylece hem müsbet ve hem de menfi oluşumların ortaya çıkması,eşyayı tahrik iledir.
*Urfalı büyük şâir Yûsüf Nâbî (vefat 1712), çağdaşı olan Çorlulu Ali Paşa’nın kararıyla evi yıkılıp perîşân olunca aşağıdaki gazeli yazmış.
Derler ki; “Keşke yüz evi olup yüzü de yıkılsaydı da Nâbî’den, böyle yüz eser kalsaydı.”
Bu şiire çok sonraları yapılan nazire ve tahmisler cidden kayda değer evsaftadır.
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gâmın da rûzgârın görmüşüz.
“Zaman bağının baharını da gördük güzünü de; üzerimizden neş’e rüzgârları da geçmiştir gam fırtınaları da.”
*Nitekim Mehmet Akif-e tekrar İstiklal Marşı yazıp yazamayacağı sorulduğunda cevaben;
-Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın,der.
Zira öyle bir istiklal marşının bir daha yazılabilmesi için,bir istiklal savaşının daha olması gerektir.
*Kendimde Bosna-Hersek-de Sırpların zulmünün film yapılıp seyretme sonucunda yazmış olduğum –Belene-adlı şiiri bir daha yazmaya çalışsam yazamam.
Yazılabilmesi için bir Bosna savaşı daha olması gerekir.
Kâinatta her şeyde hayrın ortaya çıkmasında,netice ve değer itibarıyla şerrin de çıkmasında bu tahrik durumunun ne kadar önemli olduğunu Bediüzzaman şöyle izah ediyor:
“ Demek bu rahmet ve irade-i nimeti çalıştıran, terahhum ve tahannündür. Yâni “acımak ve şefkat etmek” mânâsı, rahmet ve nimeti tahrik ediyor. Ve o müstağni ve hiç kimseye ihtiyacı olmayan zâtta olan terahhum ve tahannün mânâsını tahrik eden ve izhara sevkeden, elbette o zâttaki mânevî cemâl ve Kemâldir ki, tezahür etmek isterler. Ve o cemâlin en şirin cüz’ü olan muhabbet ve en tatlı kısmı olan rahmet ise, san’at âyinesiyle görünmek ve müştakların gözleriyle kendilerini görmek isterler. “
*Bütün mevcudatın hakaiki, bütün kâinatın hakikati, esmâ-i İlâhiyeye istinad eder. Herbir şeyin hakikati, bir isme veyahut çok esmâya istinad eder. Eşyadaki san’atlar dahi, herbiri birer isme dayanıyor. Hattâ, hakikî fenn-i hikmet Hakîm ismine ve hakikatli fenn-i tıp Şâfî ismine ve fenn-i hendese Mukaddir ismine, ve hâkezâ, herbir fen bir isme dayandığı ve onda nihayet bulduğu gibi, bütün fünun ve kemâlât-ı beşeriye ve tabakat-ı kümmelîn-i insaniyenin hakikatleri esmâ-i İlâhiyeye istinad eder. Hattâ, muhakkıkîn-i evliyanın bir kısmı demişler: “Hakikî hakaik-i eşya, esmâ-i İlâhiyedir. Mahiyet-i eşya ise, o hakaikin gölgeleridir. Hattâ, birtek zîhayat şeyde, yalnız zâhir olarak yirmi kadar esmâ-i İlâhiyenin cilve-i nakşı görünebilir.”
*“Öyle de: Küfür ve masiyet, adem ve tahrib nev’inden olduğu için, cüz’-i ihtiyarî bir emr-i itibarî ile onları tahrik edip müdhiş netaice sebebiyet verebilir.”
*“İşte “İmam-ı Mübin”in imlâsı ile, yani kaderin hükmüyle ve düsturu ile kudret-i İlahiye, icad-ı eşyada herbiri birer âyet olan silsile-i mevcudatı, “Levh-i Mahv-İsbat” denilen zamanın sahife-i misaliyesinde yazıyor, icadediyor, zerratı tahrik ediyor.”
*” Nasılki baharda dehşetli yağmurlu bir fırtına, her taife-i nebatatın, tohumların, ağaçların istidadlarını tahrik eder, inkişaf ettirir; herbiri kendine mahsus çiçek açar; fıtrî birer vazife başına geçer.”
* Sahabe ve Tâbiînin başına gelen fitne dahi, çekirdekler hükmündeki muhtelif ayrı ayrı istidadları tahrik edip kamçıladı; “İslâmiyet tehlikededir, yangın var!”
“Güya dest-i kudret, celal ile o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi.”
*“Tergib ve terhibin devamı ancak vicdanda mevcud tahrik edici bir âmirin vücuduyla olur.”
“Akılları; marifete, dikkate tahrik eder.”
“ Nurlar Külliyatının ekserisinde tam bir muharriklik vazifesini deruhde eden Üstad-ı Sâni Hulusi Beyefendimi, teşbih ve tabiri caiz ise, saatçilerde bulunan yıldızvari sekiz-on ağızlı saat anahtarlarına benzetiyorum ki, o müteaddid ağızlı anahtar, âlemde mevcud her saatı tahrik eder, işletir.”
Hulusi abiyi risale-i nurun birinci talebesi kılan olay,bu tahrik meselesidir. Hakikatların ortaya çıkmasına bir muharrik olmuştur.
“O ihtiyaca işaret etmek, hem ihtiyacı uyandırıp teşvik etmek, hem iştiyakı ve iştihayı tahrik etmek için, Kur’anda bazı kıssalar tekerrür ediyor.”
02-10-2011
Mehmet ÖZÇELİK