REJİM TARTIŞMASI
REJİM TARTIŞMASI
Rejim,toplumun temel direklerini oluşturan öğelerdir.Tıpkı binaların temel direkleri gibi.Rejimin direkleri de zamanla binanın direkleri gibi aşıma,zaman aşımına uğrar.
Direkler oranın sakinlerinin sakince yaşıyacakları yapı göz önünde bulundurularak yapılır veya yapılmalıdır.Aksi takdirde kabul görmeyip yıkılmaya mahkum olurlar.
Rejimler insanların ve bulunulan asrın ömrüyle mütenasibtir.
Rejimlerde herkesin mutluluğu aranır.Tâ ki başka bir rejim ihtiyacı duymasın.Geçersiz veya miadını doldurmuş rejimler uygulanmayan kanunlar gibidir.Nitekim şapka kanunu halen mevcut iken bir yaptırıcılığı bulunmamaktadır.
Rejimler gerektiğinde tartışılmalıdır.Seviyeli yerlerde ve seviyelice alternatifler üretilerek ele alınmalıdır.
Rejimler elbiseler gibi olup,zaman ve mevsime göre değişebilir.Cilt değil ki sabit ve sürekli kalsın,ilahi değil ki tartışılmasız olsun.
Asrın başındaki kara trenle bir rejim kurulduğu düşünülüp devam ettirilmesi,herkesin kara trene binmesinin istenmesi veya zorlanması bir zorbalık ve halka bir eziyettir.
Rejimler konulduğu gibi kaldırılabilmelidir de…Çünki ilahi olmayan her kanun değişim kanununa tabi olup,gelişme göstermektedir.
Gelişen dünyaya ayak uyduramayan rejimler ihraç edilmeye mahkumdurlar ve onları savunanlar da…
Bu millet bir çok rejimlerden geçmiştir.Koca Osmanlı çınarından çıkan bir filizden Türkiye Cumhuriyeti doğmuştur.En zor böyle bir değişimi ve dönüşümü yapan bu ülke elbetteki kendisinin elini ve kolunu bağlayan bağnaz ve dar kalıplardan da kurtulabilecektir.
Her elbise her zamanda her bünyeye ve herkese uygun gelemez ve gelmesi de düşünülemez.Bir dönemin belli bir rejim elbisesi gelişen zaman içerisinde madden ve manen gelişen topluma dar gelecektir.
Buradaki tezat ve karşı koymalar geçmişi tamamen silme olarak düşünülmekte ve gereksiz tepkilere gidilmektedir.
Nitekim Osmanlıdan Cumhuriyete geçilirken bu yanlışlar yapılmıştır.Geçmişe aid olan her şey silinmiş,hafızalar kazılmış,izlerine dahi tahammül edilmediğinden kelleler uçurulmuştur.
Esas olan rejimi kaldırmak değil,onu tashih etmektir.Mecvut rejim elbisesinin ise yarayan kumaş parçalarını bedene uydurmaktır.Aksi takdirde bedeni elbiseye uydurmak gerekecektir ki;buda bedeni doğramak ve insanı öldürmektir.
Yüzde beşlik bile olmayan bir kesim sürekli olarak rejim problemi üretmekte,yüzde 95 ve 99’a tahakküm aracı olarak kullanmaktadır.
Mevcut olan rejim değil yüzde yüzü,yüzde yetmiş,elli,kırk ve yirmiyi bile memnun etmemektedir.Herkes şikayetçidir.Dünyada rejimini değiştirmeyecek bir ülke düşünülecek olsa idi,hiç tereddütsüz Rusya derdik.Rusya bile kominizm rejimini bıraktı.Milyonlarca kanın ve iskeletin üzerine bina edilen bu rejimin içinin boş olması onu ayakta tutamadı ve yıkıldı.
Bizler birbirlerimizi anlamıyor,anlıyamıyor ve anlamak istemiyoruz.Düzeltmek ve düzgün hale getirmek yıkmak değildir.
Ne eski eski olduğu için reddedilir,ne de yeni yeni olduğu için kabul edilir.
Biz ne Osmanlıyı tamamen kabul,ne de Cumhuriyeti tamamen red ile sahili selamete ulaşabiliriz.Her ikisinin doğrularını ve tecrübelerini mezcederek geleceğe yönelik esaslar tesis edebiliriz.Nerelerde hata yaptığımızı görüp düzeltmek,yanlışta ısrar etmemek,bir erdemlik ve ileri görüşlülüktür.
Sürekli rejim korkusunu üretip türetenler,aslında kendi dar kafalarındaki rejim şablonunun yıkılacağından korkmaktadırlar.Bizzat rejimin çürüklüğünü ima ederek de kurdukları rejimi yine kendileri kendi elleriyle yıkmaktadırlar.
27 Mayıs 1960 ihtilaliyle her 10 yılda bir ihtilal yolunu açanlar otomatik makine gibi nöbete tutulanların nöbet saatlerinin değişmesi,depreşmesi ve deprasyonundan başka bir şey değildir.
Bu hastalık aydın geçinenlerimizde de mevcut olup,heves edilmektedir.Nitekim Emre Kongar:”Çok partili dönemdeki ilk askeri müdahale,Demokrat partinin rejimi yozlaştırmasına,demokrasi adına çoğunluğun diktatörlüğünü uygulamaya çalışmasına karşı yapıldı ve dünyadaki öteki askeri müdahale örneklerine bütünüyle ters bir biçimde,demokrasiyi rafa kaldırmak için değil,tam tersine,demokrasiyi işletmek için gerçekleştirildi.Nitekim 27 Mayıs askeri müdahalesinin hazırlattığı 1961 anayasası,bügün bile dünya anayasaları içinde en demokratik anayasa olma özelliğini korumaktadır.”[1]
Herkes gözlüğünün rengine göre alemi görmektedir.
Cenab-ı Hak hikmeti gereği olarak menfi insanların menfi icraatlarının menfiliğini bu milletin dibe vurmalarıyla göstermektedir.Bu arada iyi insanları çıkartarakta gösteriyor ve isbat ediyor.Fatura ağır,tecrübe zor,ancak sonuç olumlu.Rejim problemi üreten bu insanlar neden çözüm yolu göstermemekte,çare üretmemektedirler.Çareyi çaresizlikte aramaktadırlar.
Rejim tartışılmalıdır.Tartışılmazsa doğrular nasıl bulunacak,yanlışlardan nasıl kurtulma yoluna gidilecektir.
Hukuki kanun ve yasalar çıkarılırken az bir kısım ve kesimin değil,tüm dünya ve insanlık için evrensel değerler göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
Değişen dünyada ne kadar değiştik?Kaç arpa boyu yol aldık?Ding beygiri gibi aynı noktada dönmekteyiz.Arabamız sürekli patanaj yapmaktadır.
Memleketimizde doğruları bulmak ve ulaşmanın adı hakaret olarak adlandırılmakta,bazı gizlilik ve dokunulmazlık zırhına büründürerek gizlemeye çalışılmakta veyahutta açıklanmasının doğuracağı zorluklardan ve infiallerden korkulmaktadır.
Rejim korkusunu sürekli üreten,milletin rağmına hareket eden CHP ve taraftarları bununla kendilerini ayakta tutma politikası gütmektedir.Bu amaçla gerilla hareketi içerisine girmeyi düşünmekte ve milleti sürekli tahrik etmektedir.Türkiyenin geri kalmasında CHP’nin vebali büyüktür.Bir derece bu vebali bu hırçın hareketinden vazgeçerek hafifletebilir.
Toplumun ve ekserin huzur ve güveni esastır.Bazı sevdalar uğruna feda edilmemelidir.
Namussuz ve arsızlara gösterilen müsamaha ve verilen cesaret,namuslu ve dürüstlerede tanınmadıkça yanlışlar ve kayıplar bitmeyecektir.
Kaybeden bizleriz,hepimiziz.Dedem kaybetti,babam da kaybetmekte,ben ise kaybetmek üzereyim,oğlumunki ise meçhul,torunumunki ise ihtimal dahilinde…
300 sene de düzelmeyecek ve düzeltilemeyecek bir yoldayız.Ancak sürat asrındayız.Allah’a olan iman ve ümidimiz var.Ümitsizlik ise bize yaraşmaz.
Ümitvarız,cennet-âsa bir bahara…
Mehmet ÖZÇELİK
01-01-2004
[1] Yeni Şafak.7-1-2004.