OHH BE ! İYİ Kİ OKULLAR AÇILDI

OHH BE ! İYİ Kİ OKULLAR AÇILDI

Eğitimsizlik ve cehalet ölüme denktir..bir yandan ince bir zar,bir yandan da kâinat çapında doğuş ile ölüş arasındaki fark gibidir.
Eğitimsiz ve cahil insan için;yaşamakla yaşamamak arasında bir fark yoktur.
Eğitim fıtrata uygun ve fıtri olmalıdır.Aksi takdirde oldurayım derken öldürebilir.
Fıtri olmayan,kişinin kabiliyetine uygun olmayan karma eğitim cahilliği götürür,eşeklik baki kalır.Diplomalı cahil bir toplum yetiştirilmiş olur.
Eğitim kişiye bir kemal ve kişilik vermelidir.Kişilik vermeyen eğitimin kişiliği de yok demektir.
Eğitim olsun diye herkesi okullara yığmak ve bu insanların farklılığını gözetmemek, Kur’anın ifadesiyle kitap yüklü eşek misalidir.
Aynı zamanda devlete yük,öğretmene eziyet,öğrenciye de yılların kaybı kalmış olur.
Eğer bir devlette okullarla beraber hapishanelerde eş değerde açılıyorsa,o eğitimde sakatlık var demektir.
Suç oranlarında da artma söz konusu ise,o eğitim ya kör yada topal ya da hem kör hem de topal demektir.
Öğrencinin iki önemli duygusu olan aklı ile kalbi beraber götürülmeli ve tatmin edilmelidir.
Devleti en iyi soyan insan okumuş insan ise,o neyi okumuş ve ona ne okutulmuştur?

Eğitimin merkezinde öğretmen vardır..öğretmenin kendisini sürekli yenilemesi gerektir.Kendisinde olmayan öğretmen,öğrencisine ne verebilir?
Öğretmen sürekli takviye edilmeli,yetişmesi ve yetiştirilmesi daimi olmalıdır…

Okullar ve idareler koordineli ve danışma ve dayanışma içerisinde olmalıdır.
Genel olarak dünyadaki beş yüz üniversitenin içerisine bile giremeyen üniversitelerimiz tam bir saltanat,rektörlerde tam bir sultanlar.
Evelden 24 milyon m2-lik koca Osmanlı saltanatında bir sultan var idi,şimdi ise 814.578 Km olan Türkiye’de her bir üniversitede bir sultan bulunmaktadır.
Geçmişten günümüze üniversitelerin durumu açıkça ortadadır.İşte birkaç örnek:
*Üniversiteler anarşiye yuvalık ve analık yaptı.Deniz Gezmiş aranma esnasında:”Orta-doğuda saklanıyorduk”dedi.(Milliyet.19-03-1971)
Haberlerde:”Dil-Tarih’te çatışma;7 kişi yaralandı.İki öğrencinin dinamitten eli koptu”(Akşam.27-04-1971)
-7 öğretim üyersi gözaltına alındı.(Akşam-22-05-1971)
-İstanbul üniversitesi büyük olaylarla başladı.(tercüman-2-3-1978)
-İstanbul üniversitesi süresiz olarak kapandı.(Tercüman.17-03-1978)
-1970-lerin gazete haberleri hep kan-kavga ve kaos üzerine..az farklılıklarda günümüzde de devam ettirilmeye,aynı oyunlar oynatılmaya çalışılmaktadır.

Milli eğitimin okullarında hatta köy okullarında bile küçük küçük sultancıklar bulunmaktadır.
Ferdi çabanın dışında eğitimde yani okuldan aldıklarımızın kaçta kaçını hayata yansıtmakta veya gerek duymaktayız?
Yoksa sadece bir yere girmek için mi?Eğer öyleyse ki öyledir,insanlara sadece becerilerini göstermeleriyle de bu eleme yapılabilir.
Eğitim hayattan kopuk olmamalıdır..kişiyi hayattan koparmamalıdır…
Kişiye üniforma değil,kişilik verilmelidir.Eğitimde hep şekille uğraşıldı,dışta gezildi,içe bir türlü girilmedi.

“Bed asla necabet mi verir hiç üniforma
Zerdüş palan ursan eşek yine eşektir.” (Ziya Paşa)

14 milyon insanın eğitim için yollara düşmesi büyük bir hareketlilik,bereketlilik ve heyecandır.Ancak burada hedefin verilmesi ve belirlenmesi gerektir.

Eğitim bir kimlik olmalı,kişiye bir kimlik vermelidir.Öğrencilerden zaman içerisinde adeta şunu işitmekteyiz;
Kimliğimi kaybettim,hükümsüzdür.Kimlik arıyorum.Kimlik belirsizliği bocalaması içerisindeler.
Farklı farklı sakal bırakma şekilleri,nereye gideceklerini bilememe, sefahete dalmalar,fikri yetersizlikler bu bocalamanın ve şaşkınlığın ve de kendini böyle isbat etmeye çalışmanın zoraki bir durumudur.

Öğrencide okula gelmesi ile,okulu bitirip ayrılması arasında bir fark bulunmalı ve görülmelidir.

Özellikle öğrenciler kaliteli,eğitici,yetiştirici,düşündürücü kitapları okumaya teşvik edilmelidir.
Okulu bitiren bir çocuk hiçbir şey almamış olsa bile,okuma arzu ve isteğini kazanmalıdır.

Teşvik olması için güzel bir örnek;
*” Büyük alim İbn-i Teymiye, kitap okumaya başlamadan önce beline kadar uzayan örgülü saçlarını duvardaki bir çiviye asıp öyle kitap okumaya başlardı. Uykusu gelip de başı önüne düştüğünde çiviye asılı saçlarının canını yakarak kendisinin uyumasına engel olması için böyle yapardı. Bu ilim aşıkının,
böyle azimli çalışmaların neticesinde, vefat ettiğinde, ardında bin kadar muazzam eser bırakmıştı. “

*” Onuncu yüzyılın büyük alimlerinden Endülüslü İbn-i Rüşd’ün, ömrü boyunca kitap okumadan geçen sadece iki gecesinin bulunduğu, bunlardan birinin evlendiği, diğerinin de babasının vefat ettiği gece olduğu söylenmektedir.”

Mehmet Özçelik
29-08-2008

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015