İSABETLİ HAREKET MÜSBET HAREKET
İSABETLİ HAREKET MÜSBET HAREKET
Müsbet hareket yaratılıştaki fesad yani ifsadı ortadan kaldırarak ıslaha yöneltmektedir.
Vazifemiz müsbet hareket etmektir.Her konuda dosdoğru,fevri hareketten uzak,neticesi kişiyi üzmeyecek ve özür dilemeye mecbur etmeyecek harekettir.
Müsbet hareket,isabetli harekettir.Hedefi on ikiden vurma hareketidir. Umumun tasvibine mazhar olmuş harekettir.
Rahmetlik dedemden kulağımda hala varlığını devam ettiren bir söz vardır;Evvelden eşkiya dağda idi,şimdi şehre inmiş.
Maalesef müsbet hareketi tehidid eden gerek memleketimizde gerekse de tüm dünyada bunların örnekleri görülmektedir.
Yirmi birinci asrı tehdit eden en büyük tehdit;anarşi,güvenlik tehdidi, mikrobiyolojik tehlikelerdir.
Rasulullahın kıyametin on büyük alametinden birisi olarak ifade ettiği, Kur’an-ı Kerim-in ‘Ye’cüc-Me’cüc- olarak yer yüzünü karıştıran kimseler olarak tarif ettiği grup ve güruh;Anarşi ve Anarşistlerdir.
Mesela;Taksimdeki İmf-yi protesto için yapılanlar içteki kin, nefret , isyan, bozulmuşlukların,çöl medeniyetsizliğinin,dağ kabalığının şehirdeki yansımalarıdır.Nefretle karşılıyor ve tel’in ediyorum.
Masum insanlar ve evine ekmek götürmek için çalışan esnaflar,birilerinin protesto bahanesiyle sürekli provokasyonlara hazır bir çapulcu güruhu hazır beklemekte ve kullanılmaktadır.
Oysa daha demokratik bir ortamda ve konuşarak problemlerin çözümüne gidilebilir.
Demek mesele üzüm yemek değil,bağcı dövmektir.
Maneviyattan uzak bir toplum,anarşi ve terör ile beslenmektedir.Onların üstündeki para babaları ise,o kaos ortamından nemalanmaktadırlar.
Dedem eğer bugünleri görmüş olsaydı;dağdakilerin daha nerelere kadar girdiklerini esefle görür ve ifade ederdi.Zira bu durum evlere kadar,meclise kadar girmiş durumdadır.
Bülent Ecevit ve kadrosunun,Merve Kavakçı-nın meclise baş örtülü olarak girmesini sıralara vurarak ve çığırtkanlık yapıp,bozuk bir ağızla -dışarı dışarı -ifadeleri zihinlerden silinmeyecek lekelerdir.Menfi hareketin toplumu tetikleyen müsebbibleridirler.
Dünkü tarih itibariyle yani 13-11-2009 şimdiye kadar çözümüne gidilmemiş,çözüm uğruna bir şeyler üretmeyen kısır ve kısırlaştırılmış kimselerin meclisdeki çığırtkanlıkları,çığlıkları,polisi taşlayan çocuklar gibi haylazlıklarını görünce hep dedemi hatırladım.
Kendi kendime dede mezarından kalk da bir de şimdi bak..ne diyeceksin?
Dünkü hazin hali gören kalbi yanık kişi kendisine ve bizlere sormuş;” TBMM’de ki CHP’liler vekil mi, anarşist mi? Bunlar milletvekili mi anarşist mi?”
Herkes kendisine sorsun,anarşist olan bir kimse bu yapılanlardan farklı olarak ne yapar?
Aslında anarşiyle mücadelede,yanlış zeminde ve yanlış uygulamalarla mücadele edilmektedir.
Artık bugün herkes tarafından bilinmektedir ki;Ergenekon hem sağı ve hem de solu kullanarak farklı kesimleri karşı karşıya getirmiştir.İkisine de silah vermiş..sağa solla sola sağla,alevisine sünniyle ve sünnisine aleviyle vurmuş, türkle kürdü devamlı gündemde tutarak ırkçılığı tetiklemiş ve gündemde tutmuştur.
İttihat ve terakkiden beri süre gelen bu uygulama maalesef Atatürk döneminde,Atatürk kullanılarak ve perde edilerek,onun arkasına saklanarak ergenekon kurumsallaşmış,problemler sürekli çözümü istenmeden ve engellenerek canlı tutulmuştur.
Bu milletin sürekli Atatürkü aşması engellenmekte,90 yıl öncesine mahkum edilmektedir.
İttihat ve terakkinin bir kısmı yanlışını anladı ve ikrar etti.
İttihat ve Terakkinin üyelerinden Süleyman Nazif Abdulhamid Han için şu hasrette bulunur:
Padişahım,gelmemişken yâda biz
İşte geldik senden istimdada biz
Öldürürler,başlasak feryada biz
Hasret olduk,eski istibdada biz
Dem-bedem coşmakta fakr-u ihtiyaç
Her ocak sönmüş ve susmuş,millet aç
Memleket matemde,öksüz taht-u taç
Hasret olduk eski istibdada biz.
Darısı ise şimdi atatürkçü geçinenlerin anlamasında ve anlayışında!
Evet..Aslında dediğimiz gibi ergenekon ittihat ve terakki ile beraber başlamış,Atatürk zamanında yerini sağlamlaştırarak kadrolaşmış ve geleneksel hale dönüşmüştür.Zira Atatürk bugün de askerin dillendirdiği gibi;rejimin muhafızlığını daha doğrusu Atatürk ve düşüncelerini veya onun düşünceleri perdesi altında onu kullanarak sol ve dinden tecrid edilmiş bir zihniyeti sürdürme faaliyetidir.
Aslında Atatürkün en büyük başarısı;Fevzi Çakmak-ı kontrol etmesi ve isteği doğrultusunda pasivize etmesidir.
28 şubatta binden fazla subay,öncesi ve sonrasında binlerce subay bu bahane ile ordudan atılmış,-oda çoğu onlarca madalyası ve seviyesi olan insanlar-ergenekon cuntasına teslim edilmiştir.
Darbeler sağa kaymaya ayar verme faaliyetidir.
Kendini sürekli siyaset dışı lanse eden ordu,aslında hep siyasetin göbeğinde olmuş ve bunu bizzat hiyerarşik bir kademede sürdürmüştür.
Darbe girişim ve senaryosu dışa yansıyan haberlerde de görüldüğü gibi,genelkurmaya kadar sunulmaktadır.
1970-lerde başlayan alt tabakadaki kavga,bugün ergenekonun deşifre edilmesiyle üst kata,üst kademeye taşınmıştır.Artık hukukun içindeki bir kesimin aktif rol oynamasıyla,askeriyeden yeterli desteği bulamayan ergenekon, maalesef bir kısım taraftarı olan hukuk ile kendisini kurtarma çabası içerisindedir.
Adeta hukukla halk karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır,ergenekon sayesinde ve de hedefinde….
Şu durumda ergenekonun tek tutunacak dalı bir kısım hukuk içerisindeki uzantıları ile olan bağlantıları ve destekleyicileridir.
Türkiyede müsbet hareketi ergenekon engellemektedir.
Ergenekon;hasta,dengesiz,küfürbaz,ruh hastası,hastalık hastası kimselerden mi oluşuyor?
Hep hapis söz konusu olunca soluğu hastanede alıyor,yatma süresini orada geçiriyorlar.Demek hala bir ümitleri var.
Kaçanlarında gelmemelerindeki umutları gibi…
*Korktuğum nokta ise;1970-lerin sağda ve soldaki hırçın ve kavgacı gençliği gerimi getirilmek ve sokaklara sürülmek istenmektedir.geri mi dönüyor?
O zamanda sağ kesimde bulunanlar çok söylemiştik,Kaba kuvvet ve kavgayla bu iş çözülmez ancak fikirle çözüme ulaşılabilir.Dinlenilmedi ve binlerce genç öldü.
Rahmetlik Muhsin Yazıcıoğlu-nun vefatına en çok şu noktadan üzüldüm;Acaba önceden beri planlanan ve bir çok defa öldürülmesine çalışılan sebeb;Onun kontrol ettiği gençliği sokağa dökmek.Nitekim vefatıyla birlikte bu korkulacak durum kendisini hemen bir iki sefer gösterdi.
Şimdi ise bir parti üzerinde büyük çaplı aynı oyun oynanmakta,tam başarılı olunamadığından onlarla birlikte alt tabakanın olmasa da siyasetçilerinin onları temsilen sol ile dirsek teması yapması,aynı söz birliği etmesi,seçimlerde birbirlerine oy vermeleri veya bu noktada teşvik etmeleri, 1970-deki oyundan daha tehlikeli bir oyunun içine çekilmektedirler.
Türkiyede birileri,hatta bir çokları,bu aynı zamanda parti bazında kaostan ve kandan beslenmektedirler.
”Hayatımız bir bedeli iki defa ödemeye yetecek kadar uzun ve kıymetsiz değildir.”
Bizdeki ölüm halktan,tarihten yani geçmişten,değerlerimizden koparılmaya ve kopuk yürütülmeye çalışılmaktadır.Zorla ve zorlamayla yapılmaya çalışılmaktadır.Oysa gönüllülük esası üzere yürütüldüğünde bir netice alınabilir ve içe sindirilir.
MEHMET ÖZÇELİK
14-11-2009