2000-2001 YILI RAMAZAN SENARYOLARI

 

2000-2001 YILI RAMAZAN SENARYOLARI

          2000 yılı Ramazanın da caminin duvarına ve zemzem suyuna bevledenler;şimdi de yemeğe bevlettiler. İçkinin yemeğe konulup,tuz ile tesirinin kaybolacağı şüpheleri ortaya atıldı.

           Süveyd İbnu Gafle (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Hz. Ömer’in Ebü Müsa (radıyallâhu anhümâ)’ya yazdığı mektubu okudum, diyordu ki: “Emmâ ba’d! Bilesin bana deve katranı gibi siyah, sert bir şarap taşıyan bir kervan Şam’dan geldi. Ben onlara bunun kaynatılarak ne kadarının buharlaştırılacağını sordum. Bana üçte ikisi uçuncaya kadar kaynatacaklarını söylediler, yani pis olan üçte ikisi gidiyor. Şöyle ki üçte biri pis kokulu kısım, üçte biri bozuk kısım (geriye kalan üçte bir temiz kısım kalıyor). Sen yanındakilere, emret, bu kalan üçte biri içsinler.” [1]

Olayın hangi amaçla,hangi durumda söylenmiş olduğu gibi durumların da göz önünde bulundurulması gerektir. Bir meselede yüzde birlik ihtimal değil,yüzde doksan dokuzluk hüküm geçerlidir. İçkinin necis oluşu açıktır,gübrede de ayrıştırma neticesinde faydalı şeyler bulunabilir! Ancak ne derece yenilmesi söz konusu olabilir?

            Olayın kimyevi özelliğiyle beraber,bir pisliğinde kimyevi yönden etkisinin kaybedilmesi onu ne derece meşru kılabilir?

            Hocayla alay etmek amacıyla;-Hocam sinek yenilir mi? sorusuna hoca yüzünü ekşiterek;-Evet yenir,demiştir. Yani ye yiyebilirsen!

            Hz. Ali’nin bir denize bir parça içki düşse,orada koyun otlasa onun etini yemem veya onun sütü sağılsa içmem veya orası ekilip buğdayıyla ekmek yapılsa o ekmeği yemem meyânındaki sözü meselenin ciddiyetini ve kerahetini hatırlatmaktadır.

            Yani bir pisliğin nötrleştirilerek yenilip içilmesi ne kadar sağlıklı olur?

            Meselenin fikri boyutuna baktığımızda;Sol çevreler genelde sol vurmakla beraber,bazen de sol gösterip sağ vurmuşlardır. Hasan Cemal bunu itiraf etmekte,kendi ifadesiyle şeriatçı basını izleyip,komplolar,senaryolar düzdüklerini ifşa etmiştir.

            Tüm general Erol Özkasnak’ın da itiraf ettiği ve kendisinin de aktif olarak içinde bulunduğu 28-Şubat-1997 yılından itibaren bu durum daha da farklılık kazanarak,dini temsil etmekte gibi görünen veya kendilerinin göstermeye çalıştığı kimseleri yanlarına alarak ihtilafı körüklemeye,İslâmı içten zedelemeye koyulmuşlardır. Ancak bunu farklı bir alternatif ve bilgi ve bulgu ile değil;yıllardır,asırlardır tartışılıp fıkıh kitaplarının köşelerinde kalan,fıkhi ifadeyle zayıf görüş olan”Kîle” (Denilmiş) leri ele alarak yola çıktıklarından toplum tarafından maya tutmamıştır,kafaları karıştırmanın dışında…

            Çünkü atılan maya bozuk veya asırların gerisinde kala kala küflenmiş,kabul görmemiş görüşlerdir onlar.

            Toplumun dini açıdan eksikliğinden yararlanan bu insanlar,bu boşluktan istifadeyle ya bazen müşteri bulmaktalar veya toplumun şaşkınlığından istifade cihetine gitmekteler. Buda onların iştahını kabartırken sol cephe ve menfi cepheler mal bulmuş mağribi gibi bu şaşkınlıktan ve gâlib edası tavrından dolayı rahat gezebilmekte,kendilerine zemin bulabilmektedirler.

            Ancak bazen hesaplar ters tepebilir. Toplumun bilinçlenmesine,tozlanan bilgilerin süpürülmesine,raflardaki asırlık kitapların tozlarının alınarak yeni kitapların eklenmesine yol açabilir ki;müsbet nazarla baktığımızda bunu görebiliriz. Her ne kadar zayıf bünyelilerde bazı yaralar açsa da…

            Hz. İsa’nın nüzulü,Mehdilik,Deccal,Kabirlerin ziyareti… İlk üçü birbiriyle bağlantılı olan konulardır.

            Hz. İsa’nın hala hayatta olmasının hiçbir mantık dışı bir durumu yoktur. Onu babasız,Hz. Adem’i hem babasız hem de annesiz yaratan Allah’ın onu beşeri ihtiyaçlara ihtiyaç duymadan Hz. İdris ve Hz. Hızır gibi hala hayatını devam ettirmesi kudretine zor değildir. Bediüzzamanın Mektûbat adlı kitabının 1. Mektubunda hayatın mertebelerini izah ederek gayet muknî izahlarıyla beraber İslâmi eser ve hadis kaynaklarında bu üç hususa genişçe yer verilmiştir.

            Ancak hedefte olan;Kur’an-ın etrafındaki surları yıka yıka –şuurlu veya şuursuz olarak- Hadislere ve Rasulullaha gelmek,ondan sonra sadece Kur’an-ı senâ ederek;Muhammed’de bir insandır.-masumiyeti içerisinde sünnetleri,tesbihleri,duâları,namazın sünnetlerini de bir kenara bırakarak,farzlarla iştiğâl etme yoluna gitmeyi dava etmek. Sonuç malum… Daha sonra Allah Rahim,cehennemine mi atacak,ihtiyacı mı var ki,mantık oyunlarıyla etrafını boşalttıkları Kur’an-a doğrudan saldırılacak.

           Tam bir İngiliz siyaseti…

            İçten ve içtekilerle yıkma senaryoları…

            Ancak,Allah’ın hesabı hesaba katılmamaktadır! Hesaplar üstü hesap. Hesaplarını alt-üst edecek hesap.

            “Onlar hile yapar,Allah’da hile yapar. Allah hile yapanların hilelerini boşa çıkarmada en hayırlı olanıdır.”[2]

            Hadis’de:”Allah fâsık ve fâcir eliyle de bu dini te’yid eder.”

            Ancak Kur’an-ı kafasına göre tefsir edenlere karşı Kur’an-da büyük tehditler vardır. Kur’an şu ikazı da yapmaktadır:”Şimdi (ey mü’minler) onların size inanacaklarını mı sanıyorsunuz? Gerçek şu ki;onlardan vaktiyle bir zümre vardı, Allah’ın kelâmını işitirler,sonra onu iyice anlamalarını müteakip bile bile tahrif ederlerdi.”[3]

            Yahudilerin yaptıkları bu tahrifin İslâmda da olmaması için peygamberimiz şu tehditte bulunur:”Her kim Kur’an-ı kendi aklına göre tefsir ederse (yani dinin umumi kaidelerini dikkate almazsa) muhakkak kafir olur.”[4] Küfre giden yolu kendisi ve insanlar için açmış olur.

 

                                                                                                                      15-01-2001    

                                                                                                          MEHMET   ÖZÇELİK

[1] Mürşid.CD.2265.Nesâi, Eşribe 53, (8, 328-330).

[2] Al-i İmran.54.

[3] Bakara.75.

[4] Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali.-Heyet- Bakara.75-in izahı.

Loading

No ResponsesOcak 1st, 2015