SÜREGELEN BATI ESARETİ

SÜREGELEN BATI ESARETİ

Türkiye en az ifadeyle 300 yıldan beri özellikle son 60 yıldır batının esareti altında seyretmektedir.

1960 yılından beri 60 yılı aşkın bir süredir ABD- İsrail ve batının kontrolünde yaşamakta, dengesini ve kendisini bulamamaktadır.
Yüz yıldır da kimlik bocalaması yaşamakta, kendisini arama girdabında gelgitler yaşamaktadır.
Bir türlü kendisi olamamaktadır.
Ne doğru dürüst Batılı, ne de doğulu kalmaktadır.
Bir yandan batıyla köprüler kurmaya çalışıp bunu gerçekleştiremezken, diğer yandan da Doğu ve geçmiş ile olan bağlantılarını zayıflatıp hatta koparmaktadır.
İki arada bir derede şaşkın şaşkın dolaşmaktadır.
Arayış içerisindedir.
Aslında uzun süren bir kayıptan sonra, kaybettiklerini aramakta, aslını sorgulayıp, köklerine dönüş yapma çabasındadır.

*****************  

Yüz küsur seneler öncesinden bugüne kadar her dönemde devleti yönetmeye talip olanlar içinden şu zihniyette insanlar çıkmıştır,

İdare edilemeyecek bir büyük Osmanlıdansa, idare edilebilecek toprak kaybetmiş bir Osmanlı daha iyidir.
Veya idare edilemeyecek büyük bir Türkiye devletine sahip olmaktansa, küçük ve kendisine yetebilen bir Türkiye daha iyidir.
Öyle ki bu düşünceyle çok rahatlıkla doğuyu PKK’ya yani Ermeni ve İsrail’e vermeyi, batıyı da yunana ve batıya peşkeş çekme ihanetini gösterecek insanlar vardır.
İç Anadolu’ya sıkıştırılmış bir Türkiye.
Nusayri olan Esat ve onun gibi fesat içinde olan kimseler gibi.
Öyle ki, Esat için Nusayri azınlığın olup yönetildiği bir Suriye, içinde Sünni olan ve gidenlerin geldiği bir Suriye’den daha iyidir.
Az olsun benim olsun.
Küçük olsun bana kalsın.
15 Temmuz bunun bir provasıydı.
Esat için, Sünni Suriyeliler dışarı terörü ne ise, Bizdeki bir kısım ve kesimin, Suriyeliler Suriye’ye terör estirmesi aynıdır.
Hatta ondan daha tehlikeli olup, iç savaşı çıkarma amaçlıdır.
Kesinlikle onlar Türk kanını taşıyan kimseler olmayıp, çoğunlukla azınlık ve göçmen asıllıdır.

-Suriyeliler gitsin diyenlere bakın, mutlaka kendisinin de geçmişinde bir göçle geldiği görülecektir.

Zaten memleketimiz birçok muhaceretlere sahne olmuştur.
Bugün tüm dünyanın sahne olduğu gibi.[1]

-Yüz sene önce bizlere söylettirilen, Araplar bizi arkadan vurdu.

Araplara söylettirilen, Türkler gavur oldu sözünün zamanımızda benzer güncellenmiş hali ise,
Suriyeliler işimizi ve paramızı alıyorlar.
Suriyeliler terörist.
Suriyeliler geri dönmeli. VS.
Bizler için ise, saldırgan, kötü imaj verecek sözler.
Dün sözle oluşturulan kopukluklar, bugün kavga ile karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.

-Bizde batının sefihini, doğunun, Arapların, İslam dünyasının Müslümanlarına tercih eden ve hatta bunu Müslümanlara karşı şiddet göstererek tepkide bulunan cahilliğin ötesinde adamlıktan uzak, kifayetsiz, hırçın, bu milletten olmayan, kan ve Doku uyuşmazlığı yaşayan kişiler var.[2]

-İslam’la kavgalı ve hazımsız, Cemil Meriç’in ifadesiyle, din düşmanı değil, İslam düşmanı, sözde aydın sıkıntısı var.

***************

Bugün ve gelecekte Batı zulmünün ve zulme ortaklığının bedelini ödüyor ve de ödeyecektir.

İngiltere, Fransa, Almanya, ABD, iç çatırdama, yıkılış ve kargaşalarla karşı karşıyadır.[3]

“İsrail ve ABD iş birlikçileri organize etti: Yakılacak evleri tek tek gösterdiler

Kayseri’de bir taciz olayını bahane ederek Suriyelilere ait ev ve iş yerlerini yakan vandallar, hangi adresleri yakacaklarını önceden belirlemiş. Güvenlik güçlerinin tespitlerine göre mahalleye önce Tokat ve Kayseri plakalı iki otomobil geldi. Araçlardaki bazı kişiler elleriyle ev ve iş yerlerini işaret edip “Bu Suriyelilerindir” dedi.
İlk paylaşımlar İstanbul’dan
Sosyal medyadaki paylaşımları izleyen Siber Daire Başkanlığı, taciz ile ilgili ilk paylaşımların İstanbul’dan yapıldığını belirledi. Bu tespit üzerine hareke geçen İstanbul Siber Suçlara Mücadele ekipleri birçok hesabı tespit etti. Bazı hesapların İYİ Parti, bazı hesapların da CHP teşkilatı tarafından kullanıldığını belirledi. Olayı kışkırtan ve taciz görüntülerini paylaşan bazı isimler gözaltına alındı.”[4]

-Musibetler ve saldırılar bizim kenetlenmemize, silkinmemize, netleşmemize ve kendimize gelmemize sebep oluyor.
Ancak bir zaaf noktamız var ki, çabuk unutuyor ve kendimizi dağıtıyoruz.
Bizler göçebe millet olduğumuzdan, zorlu dönemin zorlu insanlarıyız.
Zoru başarıyor, kolayda kaybediyoruz.
Denizi geçiyor, gölde boğuluyoruz.

 

*************  

-Dünya ve biz Kaht-ı Rical yaşadık.

Ziya Paşa yazdığı şu beyitte:

‘’Asiyab-ı devleti (devletin değirmenini) bir har (eşek) da olsa döndürür.’’

Şair Eşref’de Ziya Paşa’ ya yazdığı şu beyitle cevap verir:
‘’Asiyab-ı sengi’yi bir har da olsa döndürür,
Döndürür ama, mili kırar çarka saçar harabeye döndürür.’’
“….Döndürür ama, saçtığı su binlerce ocağı söndürür.”..

Neyzen Tevfik de Şair Eşref’in mısraına şöyle cevap verir:
‘’Öyle harlar koştular kim asiyab-ı devlete,
Birbirin çiğnemekten, dolab-ı devlet dönmüyor.’’

-Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele,

Devleti çerh-i denî verdi kamu mübtezele,

Şimdi ebvâb-ı saadette gezen hep hezele,

İşimiz kaldı hemân merhamet-i Lemyezel’e. (3. Mustafa)

MEHMET ÖZÇELİK

06-07-2024

 

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=G%C3%B6%C3%A7
https://tesbitler.com/index.php?s=Hicret

[2] Bak. https://tesbitler.com/2024/07/02/osmanli-donemi-istanbul-meczuplarindan-adam-ol-mehmed-efendi-ve-omer-seyfettin/

[3] https://www.haber7.com/yazarlar/zekeriya-say/3439005-kilise-mufredatindan-rahatsiz-degiller-ama

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/israil-ve-abd-is-birlikcileri-organize-etti-yakilacak-evleri-tek-tek-gosterdiler-4630744




ATEŞİN ÇOCUKLARI YİNE DEVREDE

ATEŞİN ÇOCUKLARI YİNE DEVREDE

 

Yakmaya ayarlanmış.
Yıkmaya odaklanmış.
Sulh ve barıştan uzak.
Tıpkı PKK’nın silah bırakma sürecinde yaşanan provokasyonlar ve oynanan oyunlar bugünde aynen oynanmaya ve sergilenmeye başlamıştır.
Aynı el ve aynı oyun.
Kaos isteyenler gezi olaylarında olduğu gibi, bir taraftan bir ağacın kesilmesini bahane ederken, öbür taraftan yüzlercesinin kesilmesine göz yumdu.
Çünkü mesele ağaç değildi.
Bugünde Kayseri’de meydana gelen çirkin olay bahane edilerek, kamyonlarla getirilen Provokatörler ve onlara hazırlanan ortamlar ile ve yine eş güdümlü PKK’nın Suriye’de işi alevlendirip, Türk bayrağının indirilip tırların yakılması hassas karnımız olan yabancı düşmanlığı bir daha alevlendirilmeye ve iç kargaşa çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Allah fırsat vermesin.
Kan kokusu alan çakallar devrede.
Kana susamış vampirler kan akıtma peşinde.
Bu milletin maddi manevi gelişimini hazmedemeyen iç ve dış mihraklar, beslemeleri olan çapsız, maneviyatsız, işsiz, seviyesiz, kifayetsiz ve hırçın güruh olan azınlıklarla, çoğunluğu baskı altına almaya ve yönetmeye çalışmaktadırlar.
Millet olarak çektiğimiz onca acılardan ders çıkarıp, bu oyunlara gelmememiz gerekir.
Oyunu oynayanlar, senaryoyu da yazmakta, kurup kurgulamaktadırlar.
Piyonlar ve maşalar hazır.
Onlara kıvılcım yeterli, memleketi yakmak için.
Allah korkusu olmayan insandan her şey beklenir ve her şeyi yapar.
Irakla başlayıp Suriye ve Gazze ile devam ederek, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmeye çalışanlar, en büyük oyun ve kurgularını Türkiye üzerine oynamaktadırlar.
Bu oyunda Türkiye engel olarak görülmektedir.
Bunu hükümeti devirmekle, 15 Temmuzla, muhalefeti desteklemekle, belediyeleri ele geçirmekte yeterli derecede başaramayınca her türlü hırçınlığa tevessül etmektedirler.
Hak batıla galip gelecektir.
Bunu böyle bilin ateşin çocukları.[1]
Yakmaktan ve yıkmaktan zevk alan ey hizbu-ş şeytan topluluğu, şeytanın avaneleri.[2]
Evet her zamanki gibi Ateşin çocukları yine devrede.[3]

Bazen orman yakarak, bazen şehirleri yakarak ancak sürekli insanları yakarak.

Elbette eden bulur, eken biçer.

Buna Abd- İsrail- Batı ve İran’da dahil.

İran ettiğini ve ektiğini buluyor ve bulacak.[4] 

Terörü besleyenler mutlaka teröre kurban gideceklerdir. Besle kargayı, oysun gözünü, misali.

MEHMET ÖZÇELİK

02-07-2024

[1] https://tesbitler.com/2021/08/13/atesin-cocuklari/

[2] https://tesbitler.com/2024/07/02/osmanli-donemi-istanbul-meczuplarindan-adam-ol-mehmed-efendi-ve-omer-seyfettin/

[3] https://www.haber7.com/dunya/haber/3437830-irak-duyurdu-failleri-teror-orgutu-pkk

[4] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3437730-turkiyeden-irana-bu-devam-ederse-vururuz-suleymaniyede-dikkat-ceken-teklif

 




HAYAT YOLCULUĞU

HAYAT YOLCULUĞU[1]

Dünyaya gelen insanlar hayata ve birçok şeye cahil iken, hayattan gittiklerinde birçok kabiliyet ve becerileri ile gidiyorlar.

İster cennette ve isterse cehennemde bu becerilere ne ihtiyaç var?
Biliyoruz ki, insanın bu dünyaya gelmesinin bir kaç önemli sebeplerinden belki de en birincisi, kabiliyetlerinin inkişafı, açılımı ve gelişmesidir.
Özellikle cennet her şeyin bir anda var olduğu, öğrenmeye ve onları kullanmaya ihtiyacının olmadığı bir mekandır.
Belki bunun en önemli sebebi, o açılmış olan kabiliyet ve duyguların inkişafı nisbetinde, cennetin nimetlerinden daha fazla istifade kapısını açmış oluyor.
Aynı sofraya cennetin sekiz tabakasındakiler aynı yiyeceği yedikleri halde manevi haz ve lezzet kaplarının farklılığından dolayı lezzetlerini tam aldıkları halde farklılık derecesi ortaya çıkar.
Cehennemde buna kıyas edilebilir.
Oda kabiliyetlerini olumsuz yönde geliştirdiklerinden o cihetle elemi de fazla ve farklı olur.
İnsanları sapıklığa ittiği nisbette, onların sayısınca elem duyar.
Ğadab duygusu olumsuz yönde geliştikçe, o nisbette kendisini ateş olup yakar.
Özellikle üç duygunun olumlu ve olumsuz gelişimi ve açılımı nisbetinde lezzet veya elem alır.
Tat duygusu gelişmiş olanla olmayan, az gelişmişle çok gelişmiş adamın arasındaki fark gibi.
Hakeza akıl duygusu içinde bu durum geçerlidir.
Böylece insan meleke kazanmış oluyor.
Manen gelişiyor.

-İnsanların dünyaya gönderilmesindeki bütün mesele, tıpkı toprağa ATILAN tohum gibi, duygu tohumlarının dünya toprağında inkişafıdır.

Bu insanın bir nevi seyri süluküdür.

-İnsanların kabiliyetlerinin geliştirilmesinin hikmeti demek ki burası ve bura için değil.

Başka ve ebedi bir alem için.
Çünkü bu alemde kabiliyetiyle yaptığı şeyler kalmıyor.
Çürüyüp, yok oluyor gidiyor.
Burası bir laboratuvar ve bir tezgâh yeri.
Talim ve eğitim yeri.
Ebedi alem için staj görüyor.

-İnsan bu aleme hem duygularının inkişafı ve nikah için ve de Allaha bakan cihetle de esma-i ilahiyyenin tecelli ve cevelangahı için gelmiştir.

Varlıklardaki değişim, Esma-i ilahiyetin değişimidir.
Esmadaki değişim, eşyadaki teceddüde ve teğayyüre sebeptir.
Külle yemin hüve fî şe’nin.

 

-Evet şu dâr-ı dünya, beşerin ruhunda mündemiç olan hadsiz istidadların sünbüllenmesine müsaid değildir. Demek başka âleme gönderilecektir. Evet insanın cevheri büyüktür. Öyle ise, ebede namzeddir. Mahiyeti âliyedir, öyle ise cinayeti dahi azîmdir. Sair mevcudata benzemez. İntizamı da mühimdir. İntizamsız olamaz, mühmel kalamaz, abes edilmez, fena-yı mutlak ile mahkûm olamaz, adem-i sırfa kaçamaz. Ona Cehennem ağzını açmış bekliyor. Cennet ise ağuş-u nazdaranesini açmış gözlüyor.”[2]

 

-Mesela diş kaplaması yapılması için bir operasyon gerekiyor.

Bu dünya hayatında da ebedi hayat için bir operasyon yapılıyor.
Oraya hazırlık ve hazırlama.
Bir kalite kontrolden geçiriliyoruz.
Altın mı, gümüş mü, bakır mı, VS.
Altınsa bile kaç ayar.
Ayar düzenleme

*************

Dünya neden bu kadar koca kâinat içerisinde bir nokta bile değilken, bu kadar hem insanlar ve alemler ve de Allah için önem arz etmektedir?

Çünkü asıl hayatın kaynağı ve en büyük kaynağı buradadır da ondan.

Hayat doğurmakta ve üretmektedir çoklukla.

Hayata ve hayatlılara hizmet etmektedir.

“Birinci Nokta: Ehl-i dalâletin vekili der ki: ‘Ehâdisinizde dünya tel’in edilmiş cîfe ismiyle yad edilmiş. Hem bütün ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat dünyayı tahkir ediyorlar, “Fenadır, pistir.” diyorlar. Hâlbuki sen bütün kemâlât-ı İlâhiyeye medar ve hüccet, onu gösteriyorsun ve âşıkane ondan bahsediyorsun.'”

“Elcevap: Dünyanın üç yüzü var.”

“Birinci yüzü Cenâb-ı Hakk’ın esmasına bakar. Onların nukuşunu gösterir. Mana-yı harfiyle, onlara ayinedarlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubat-ı Samedâniyedir. Bu yüzü gayet güzeldir; nefrete değil, aşka layıktır.” (Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf.)

“İkinci yüzü âhirete bakar. Ahiretin tarlasıdır, cennetin mezraasıdır, rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir. Tahkire değil, muhabbete layıktır.”

“Üçüncü yüzü insanın hevesatına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel’abe-i hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü fânidir, zâildir, elemlidir, aldatır. İşte, hadiste varid olan tahkir ve ehl-i hakikatin ettiği nefret, bu yüzdedir.”

*On Yedinci Söz’de denildiği gibi; dünya“Bir kitab-ı Samedânidir. Hem bir mezraadır. Hem birbiri arkasında dâim gelip geçen ayineler mecmuasıdır. Hem seyyar bir ticâretgâhdır. Hem muvakkat bir seyrangâhtır, hem bir misafirhanedir.”

MEHMET ÖZÇELİK

25-06-2024

[1] https://www.youtube.com/watch?v=Tvd_kj03ZG4

[2] https://risaleoku.com/oku/sozler/525




BÜYÜK SAVAŞA DOĞRU

BÜYÜK SAVAŞA DOĞRU

ABD başkanı Biden ve arkasında bulunan Pentagon çok iyi bilmektedir ki, bir dahaki seçimde Başkanlığı kazanamayacaktır.

Buradan hareketle öyle zannediyorum ki, dünyayı ateşe vermeden de bu ayrılışı gerçekleştirmeyecektir.
Tıpkı başa gelmeden önce geçmişine ve yaptıklarına bakarak, dünyayı ateşe vereceğini söylemiştim.
Başta Ukrayna’yı Rusya’nın üzerine veya kucağına attıkları gibi, İsrail’e her türlü desteği vererek başta Gazze ve arkasından gelen çevreye saldırısına her türlü yardımda bulunmuştur.
Savaş gemilerini getirerek çevreye göz dağı vermiş, İsrail’in Ortadoğu’yu yangın alanına çevirmesine göz yumup, sessiz kalmıştır.
Soykırıma ortak olmuş, 17 bin kadar çocuğun öldürülmesine gözünü kapamış, 40 bin insanın öldürülmesine aldırmamış, yüz bine yakın insan sakat kalmış, bir o kadar insan enkaz altında kalıp Gazze harabeye dönmüş, milyonlarcası sürülmüş ve feryatlara kulak tıkamıştır.
Adeta kör, sağır ve dilsiz kalmış, zulme ortak olmuş, eli kanlı olmuştur.
Belli ki bu burada kalmayacak geniş boyutlu olarak 3.dünya Savaşının fitilini ateşleyecektir.
Tıpkı seçilmeden önce Türkiye’deki muhalefeti destekleyeceğini söyleyip, hükümeti yıkma çabasına girdiği gibi.
Bunu destek ve darbelerle başaramayınca, 15 Temmuz işgal yoluyla piyonlarını devreye koyarak yapmaya çalışmıştır.
Hiç unutulmamalıdır ki, başta ABD, İsrail ve Haçlı orduları Türkiye’yi Suriye’den daha beter hale getirmek hayalinden hiç bir zaman için vaz geçmiş değillerdir.
Hatta 15 Temmuzda başarılı olunsaydı, bu başarı uzun sürmeyip iç çatışmalara dönüşeceği için, bu plan öncelikli olarak düşünülmekte ve hedef olarak belirlenmekteydi.
Her şey başarılı olduktan sonraki kaos ve kargaşaya yönelik hesaplanmıştı.

-NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Curtis Scaparrotti, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’nin Brüksel’de görevli subayları görevden uzaklaştırmasının ittifakı “zayıflattığını” söyledi.[1]

Yüz yıl önce bağladıkları Türkiye’yi, gevşeyen ve kırılan zincirleri tekrar kuvvetleştirip, en az bir yüz yıl daha devam ettirmektir.
Dünyayı yakmak ve yıkmak için gözü dönmüş bir deli yeter.
Dünyada ise bu fazlasıyla mevcuttur.

 

******************  

Ve bu savaş yüz sene önce batının piyonları tarafından İslam ülkelerinde sürdürüldüğü gibi bugün de devam ettirilmekte, basiretsiz yöneticiler tarafından devamı sürdürülmektedir. İhtilaflar körüklenmektedir.[2]

Kişiliksiz ve seviyeden uzak, cehalet asrına dönüş için alınmış bir karardır, Tacikistan’ın başörtüsünü yasaklayan kararı. 

Tıpkı Rusya’nın 1917’de Komünizme geçme kararı gibi. 

Bu karar öyle bir karar ki, 7 okyanus üzerinden Aksa bu pisliği ve lekeyi temizleyemez. 

Bu kararı alanlar tarih boyunca da lanetleneceklerdir. 

Bunlara Zembillinin kanuniye verdiği cevapla cevap veriyorum. 

İşte Tacikistan’ın durumu;

Hakikatli Bir Lâtife:
Sultan Süleyman Kanunî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ona demiş (Ey Tacikistan! Dünyayı kokutacak): “Hilâf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.”[3]

MEHMET ÖZÇELİK

22-06-2024

 

[1] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38247225

[2] https://www.yenisafak.com/dunya/cogunlugu-musluman-olan-ulkeden-skandal-karar-meclis-onay-verdi-basortusu-resmi-olarak-yasaklandi-4628646

[3] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sikke-i-tasdik-i-gaybi/latif-bir-tefeul/143

 




NEYE GÖRE DEĞER- NEYE DEĞER

NEYE GÖRE DEĞER- NEYE DEĞER

 

Evet değerin ve değerlinin ölçüsü nedir?
Değerli insan!
Neye göre?
Makamına göre mi, elbisesine mi, parasına göre mi, soyuna göre mi, okuduğu okula, diplomaya ve oturduğu çevreye göre mi?
Aldığı alkışa göre mi?
Peki arkasındaki bu payandalar olmasa, onda bir değer kalacak mı?
Ebu Cehil, bunca cehaletine rağmen herkes tarafından bilinmiş olmasından dolayı değerli mi?
Mesela İsrail başkanı Netenyahu ve ona destek olan Bıden bir devlet başkanı olurken ellerinin kanlı olması onun değerini korur mu?
Milyonların ve yüzbinlerin oyunu almaları onları değerli kılar mı?
Yoksa verenleri mi değersiz kılmış olur?
Değeri ne kadardır?
Eşek altın semer vursan, eşek yine eşektir.
Eşeği yüksek fiyatla satın alan, neye değer vermiş oluyor.
-Kabadayının biri giymiş olduğu çok değerli ve pahalı abasıyla yani kürküyle küstahça Mevlana’nın karşısına dikilip sorar,
Hocam, benim fiyatım ne eder?
Mevlana, 300 akçe eder, der.
Kabadayı kükreyerek, hop hop hoca. Sadece benim üzerimdeki kürk üç yüz akçe eder, der.
Mevlâna cevabında, zaten evladım, bende ona değer biçtim, der.
GÜÇ mü değer ve değerli olan mı?
-İmamı Azam Ebu Hanife yolda giderken karşısından bir öküz gelmektedir.
Ebu Hanife kenara çekilerek ona yol verir.
Dostları neden bunu yaptığını sorduklarında ise cevaben, onun boynuzu var, benim ise aklım, der.
Değer boynuzda değil, akıldadır.
Hz. Mevlâna “İnsan kıyafetiyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır. “der.
Bir çobanın oyuyla benim oyum bir mi? diyenin değeri nedir?
Şöhreti mi, mesleği mi, ahlakı mı, kişiliği mi?
-Etiket gerçek değer mi?
Sahte etiket değeri arttırır mı?
Reklam mala ne kadar değer katar?
Malın kıymeti kendinden mi yoksa reklamından mı?
Yoksa şöhretinden mi?
Oysa şöhret insanın malı olmayanı dahi insana mal eder.
Tıpkı her komik şeyin Nasrettin hocaya yamanması gibi.
Etikete değil, kişinin değerine bakılmalıdır.
Değeri maddi mi, manevi mi, kişisel mi, toplumsal mı?
Mesela bir amire görevinde gösterilen hürmet ve sevgi, görevi bitince de gösteriliyor mu?
Nereye kadar?
Ne kadar?
-İnsan bu dünyaya 1 değerle gelir. Yaptıkları iyi ve kötü şeyler sağına ve soluna eklenen sıfırlardır.
O bir rakamı ise kişiliktir.
Kişilik ve değer yoksa, sıfırların da bir değeri ve kıymeti yoktur.

-Gerçekten artılar ve katılanlar neyi artıyor? 

Değerleri mi? 

Değersizleri de mi? 

Odun, kömür, kereste, Altın ve gübreyi de mi? 

Ve neye göre değerlendirip, ücretlendiriyor? 

-Arabanızın değeri ne kadar? 

Arabanızda neler var? 

Hayat kurtarıcı hava yastığı var mı? 

Yazın sıcağından koruyan kliması var mı? 

Lastikler yeni mi, VS. 

-Ev içinde, her şey içinde sorarız değil mi? 

Peki, ya insan için, sorulmaz mı? 

Allah sormaz mı? 

**************

Kişilik gelişimi ve örnekleri ile ilgili bazı anekdotlar:
Gelişim ise, Kişilik, bebeklikten itibaren başlayan ve yaşam boyunca devam eden bir süreçtir. Aile, arkadaşlar, eğitim, kültür ve diğer deneyimler kişilik gelişiminde önemli rol oynar.

Kişilik özellikleri zamanla değişebilir. Önemli yaşam olayları, travmalar veya bilinçli çabalar gibi faktörler kişilik değişikliklerine yol açabilir.
Gerçek kişiliği peygamberlerin ve peygamberimizin hayatında görebiliriz.
Mesela, Kişilik, bir insanın düşünme, hissetme, davranma ve insanlarla iletişim kurma biçimlerini kapsayan, onu diğerlerinden ayıran bir dizi özellik ve eğilimdir. Genetik, çevresel faktörler ve deneyimler gibi birçok unsur kişilik oluşumunda rol oynar.

Kişilik Özellikleri:
Farklı kişilik kuramları, farklı kişilik özelliklerini tanımlar. En yaygın kullanılanlardan biri Beş Büyük Kişilik Özelliği modelidir:

Açıklık: Yeni deneyimlere açık olma, merak ve hayal gücü gibi özellikleri içerir.
Vicdanlılık: Düzenlilik, planlılık, sorumluluk ve mükemmeliyetçilik gibi özellikleri içerir.
Nevrotizm: Kaygı, stres, endişe ve duygusal dengesizlik gibi özellikleri içerir.
Dışadönüklük: Sosyallik, enerji, coşku ve konuşkanlık gibi özellikleri içerir.
Uyumluluk: Hoşgörü, anlayış, iş birliği ve uzlaşmacılık gibi özellikleri içerir.

Kişilik ve Davranış:
Kişilik özellikleri, bir kişinin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını etkiler. Örneğin, dışadönük bir kişi sosyal ortamlarda daha rahat hissedebilirken, içe dönük bir kişi yalnızlıktan daha fazla keyif alabilir.

Kişilik ve Toplum:
Kişilik, insanların birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini ve toplumda nasıl yer aldıklarını etkiler. Örneğin, vicdanlı insanlar daha güvenilir olarak görülebilirken, nevrotik insanlar daha fazla endişe duyabilirler.

Kişilik ve Psikoloji:
Kişilik, psikolojide önemli bir çalışma alanıdır. Psikologlar, kişilik özelliklerinin nasıl ölçülebileceğini, nasıl geliştiğini ve ruhsal bozukluklarla nasıl ilişkili olduğunu anlamaya çalışırlar.

******************

Peygamber Efendimizin Hayatı ve Kişilik Örnekleri:
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), sadece dini açıdan değil, aynı zamanda kişilik ve ahlak bakımından da Müslümanlar için en önemli örnek teşkil etmektedir. O’nun hayatı boyunca gösterdiği erdemler ve davranışlar, her Müslümana ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

Peygamber Efendimizin Kişilik Özelliklerinden Bazıları:

Merhamet ve Şefkat: Hz. Muhammed, her canlıya karşı son derece merhametli ve şefkatliydi. Yoksullara, yetimlere, hayvanlara ve zayıf olanlara karşı her zaman yardımsever davranırdı.
Adalet: Hz. Muhammed, adalete son derece önem verirdi. Herkesin eşit haklara sahip olduğunu savunur ve haksızlığa karşı mücadele ederdi.
Doğruluk: Hz. Muhammed, her zaman doğruyu söyler ve dürüst davranırdı. O’na “El-Emin” (güvenilir) lakabı da bu nedenle verilmiştir.
Affedicilik: Hz. Muhammed, kinci ve intikamcı biri değildi. Hatalar yapanları affeder ve onları bağışlardı.
Alçakgönüllülük: Hz. Muhammed, ne kadar yüce bir makama sahip olmasına rağmen asla kibirlenmez ve alçakgönüllülükten vazgeçmezdi.
Cesaret: Hz. Muhammed, her zaman haklı olanı savunmak için cesaretini kullanırdı. Tehlikeler karşısında bile asla geri adım atmazdı.
Sabır: Hz. Muhammed, zorluklarda bile sabırlı davranır ve asla ümitsizliğe kapılmazdı.
Tevazu: Hz. Muhammed, makam ve mevkiine rağmen asla gösteriş yapmaz ve mütevazı bir yaşam tarzı sürdürürdü.

Peygamber Efendimizin Hayatı Boyunca Gösterdiği Bazı Örnekler:
Kendisine en büyük haksızlıklar yapıldığı ve taşlandığı Taif yolculuğunda bile dua ederek Taiflilere merhamet dilemiştir.
Savaşlarda esir aldığı kişileri affetmiş ve onları bağışlamıştır.
Yetimlere ve yoksullara yardım etmeyi teşvik etmiş ve zekat ibadetini emretmiştir.
Kadınlara ve kölelere saygı gösterilmesini savunmuştur.
Bilginin ve eğitimin önemini vurgulamıştır.
Peygamber Efendimizin Kişiliğinin Önemi:

Peygamber Efendimizin kişilik özellikleri, sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlar için örnek teşkil etmektedir. O’nun gösterdiği erdemler, daha iyi bir dünya inşa etmek ve barış içinde yaşamak için gerekli olan temel değerlerdir.
Kur’an’da Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Yunus gibi birçok peygamberin ve diğer önemli şahsiyetlerin hikayeleri yer alır. Bu kıssalar, doğru ve yanlışın, iyilik ve kötülüğün somut örneklerini sunarak insanlara ahlaki dersler verir. Örneğin, Hz. Yusuf kıssası, sabır, affedicilik ve dürüstlüğün önemini; Hz. Eyüp kıssası ise şükür ve tevekkülün önemini vurgular.

Şahsiyetler:

Kur’an’da peygamberlerin ve diğer önemli şahsiyetlerin ahlaki vasıflarına da değinilir. Bu vasıflar, Müslümanlara örnek olması ve onları daha iyi insanlar olmaya teşvik etmesi içindir. Örneğin, Hz. Muhammed (s.a.s.), merhamet, adalet, affedicilik ve tevazu gibi birçok güzel ahlakın en güzel örneğidir.

## İslam Alimlerinin Hayatlarından Kişilik Örnekleri

İslam alimleri, sadece ilmiyle değil, aynı zamanda ahlakı ve kişilik özellikleriyle de örnek teşkil eden önemli şahsiyetlerdir. Zor şartlarda bile ilme ve öğrenmeye adanmış bu alimler, bize birçok önemli ders vermektedir.

**Bazı Önemli İslam Alimlerinden Kişilik Örnekleri:**

**İmam-ı Azam Ebu Hanife:**

* **Adalet:** Ebu Hanife, her zaman adil davranmaya ve haksızlığa karşı çıkmaya özen göstermiştir.
* **Alçakgönüllülük:** Ebu Hanife, ne kadar bilgili ve saygın olsa da asla kibirlenmemiş ve alçakgönüllü bir yaşam tarzı sürdürmüştür.
* **Cesaret:** Ebu Hanife, inançlarını savunmaktan asla çekinmemiş ve gerektiğinde tehlikelere bile göğüs germiştir.

**İmam-ı Malik:**

* **Sabır:** İmam-ı Malik, fıkıh bilgisini derlemek için uzun yıllar boyunca büyük bir sabırla çalışmıştır.
* **Doğruluk:** İmam-ı Malik, her zaman doğruyu söylemeye ve yanlıştan kaçınmaya özen göstermiştir.
* **Hoşgörü:** İmam-ı Malik, farklı görüşlere saygı duyan ve hoşgörülü bir alim olmuştur.

**İmam-ı Şafii:**

* **Çalışkanlık:** İmam-ı Şafii, ilme ve öğrenmeye son derece düşkün bir alim olmuştur. Hayatını öğrenmeye ve ilmini geliştirmeye adamıştır.
* **Tevazu:** İmam-ı Şafii, ne kadar bilgili ve saygın olsa da asla kibirlenmemiş ve tevazulu bir yaşam tarzı sürdürmüştür.
* **Affedicilik:** İmam-ı Şafii, kendisine haksızlık yapanları bile affeden ve kin tutmayan bir alim olmuştur.

**İmam-ı Ahmed bin Hanbel:**

* **Dürüstlük:** İmam-ı Ahmed bin Hanbel, her zaman dürüst davranmaya ve doğruyu söylemeye özen göstermiştir.
* **Sadakat:** İmam-ı Ahmed bin Hanbel, inancına ve ilkelerine son derece sadık bir alim olmuştur.
* **Fedakarlık:** İmam-ı Ahmed bin Hanbel, ilmi ve inancını yaymak için birçok fedakarlık yapmıştır.

**Bu örneklerden alabileceğimiz bazı dersler:**

* **İlme ve öğrenmeye önem vermeliyiz.**
* **Ahlaki değerlere ve erdemlere sahip olmalıyız.**
* **Zorluklara karşı cesaretli olmalıyız.**
* **Adil ve merhametli davranmalıyız.**
* **Doğruluk ve dürüstlükten asla taviz vermemeliyiz.**

İslam alimlerinin hayatlarını inceleyerek ve kişiliklerinden ilham alarak, kendimizi geliştirebilir ve daha iyi insanlar olabiliriz. Unutmayalım ki, ilim ve ahlak, bir insanın en değerli süsleridir.

MEHMET ÖZÇELİK

22-06-2024




SÜRDÜRÜLEN KAVGA

SÜRDÜRÜLEN KAVGA

Ayasofya’nın açılması kilidi kırdı ve açtı.

Sırada İttihad-ı İslam var.

Türk ve İslam birliği teşkilatı.

Onu takiben Kudüs’ün fethi.

Türk ve İslam dünyası maddi ve manevi birliği tesis etmek mecburiyetindedir.

Önündeki en önemli yol işte budur.

Dünyanın selameti dahi işte bundadır, buradadır.

**************  

Türkiye ordusu Gazze’yi korumak için sefere çıkıp, üçüncü devlet hedefimizdir, diyerek İsrail ordusuyla savaşsa, maalesef en büyük problemi içimizdeki bir kısım azınlıklar hırçınlık çıkaracak, İsrail’in yanında yer alacaktır.

Bizim sıkıntımız ve problemimiz harici değil, dahilidir.
Üç yüz yıldır içimizde ekim yapan haçlı, bugün ektiğini biçiyor.
Oda ağzı açık kalarak ve hayretle izleyerek.
İki yüzlü ABD, tavşana dur derken, tazıya da kaç demektedir.
Yardım tırlarının geçmesine yardımcı olmazken, yardım etmek amacıyla denizde kurduğu platformlar kendinin ve İsrailin askerlerini yardım tırlarının içerisine esirleri kurtarmak amacıyla saklayarak, her zamanki gibi yine hinliğini ve alçaklığını göstermiş, bir çok insanı öldürmüş hatta kendi esirlerini bile öldürerek ancak 4 esirini kurtarmıştır.
Zulme ortak olan şahıslar gibi devletlerden asla ve asla iflah olmazlar.
Belalarını bulurlar.
Zulüm eken, zulüm biçer.
Men dakka dukka.
Başkasının kapısını çalanın, kapısı çalınır.
Bu dünya, etme bulursun, dünyasıdır.
Eden bulur.
Er veya geç.

@@@@@@

Düşman içeride, oda dost görünümde. 

Bunun başında da İran gelmektedir.[1]

ABD, İsrail, Almanya ve Batı hep bize darbe yapma planlarını yaptı ve bunun zeminini oluşturdu.[2]

-Yeni tehlike sinyali Mekke’dir.

İlki Kudüs’tü.[3]
Suudi Arabistan’da bazı yerlerde içki satılmasından, eğlence yerlerine kadar açılması o mukaddes beldeyi kirletmeye yönelik sinsice faaliyetlerdir.

***************

Gülen önce işe alıp, iş verip öyle devşiriyordu.

PKK ve PKK yandaşları ve sevicileri ise devşirilmiş terör iltisaklıları alıp koruyor.[4]

-Yahudi lobisi ABD devletini dizayn ederken, ABD’de dünyayı dizayn etmeye çalışıyor. 

-Tıpkı CHP’nin %95 ine %5 hâkim olduğu gibi.

Azınlıklar bu partiyi ve bu partide Türkiye’yi yönetmeye çalışıyor.

Azınlığın çoğunluğa hakimiyeti sürdürülmektedir.

-Yazar haklı olarak, “Cumhuriyet Halk Partisi normalleşince Türkiye normalleşti.” diyor.[5]

Diyor da yalnız şu unutulmamalıdır ki, Cumhuriyet Halk Partisi normalleşecek mi?
Veya normalleşmesine müsaade edilir mi?[6]

CHP’nin üst ve çatı katındaki değişme ve değişim, temeldeki yapıyı değiştirmez.
Vitrinin ve kaportanın değişimi önemli bir değişim değildir.
Geçici ve göstermeliktir.
Nitekim belediyeleri kazanmalarıyla birlikte eski huylarını sürdürmüşlerdir.
CHP içinde halk kelimesi olsa da halkın Partisi değil, elit ve azınlıkların partisidir.

-Gülen devlette paralel yapı oluştururken, PKK’da başta belediyelerde paralel bir yapı ve yönetim oluşturdu.[7]

-FETÖ’nün kirli ittifakları gün be gün ortaya çıkıyor ve itiraflarda bulunuluyor.[8]

-Bir 50 yıl daha sürecek kavganın ayak oyunları ve ayak sesleri kulak verildiğinde duyulacaktır.[9]

MEHMET ÖZÇELİK

18-06-2024

 

[1] https://www.yenisafak.com/dunya/pkknin-yeni-hamisi-iran-4628066

[2] https://m.youtube.com/watch?si=i3ptpbyDlhdXPnJe&v=NdUBPfchY7g&feature=youtu.be

[3] https://tesbitler.com/2015/01/02/hadislerde-yemen-sam/

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/turkiye-suleymaniyede-pkkya-silah-sevkiyatina-goz-yummayacak-vur-emri-4628689

[5] https://www.yenisafak.com/yazarlar/ihsan-aktas/cumhuriyet-halk-partisi-normallesince-turkiye-normallesir-4628056

[6] https://tesbitler.com/index.php?s=Chp

[7] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/03/150309_hakanfidan_adayliktan_cekildi

[8] https://www.haber7.com/guncel/haber/3435034-fetocu-guvenden-gezi-1725-aralik-ve-15-temmuz-itiraflari-kemalistlerle-ittifak

[9] https://www.yenisafak.com/gundem/cia-fetoye-yeni-bas-ariyor-4627915

https://www.haber7.com/dunya/haber/3433870-iran-teror-orgutu-pkkya-iha-verdi-turkiye-sinirinda-ucuruldu

https://www.yenisafak.com/gundem/feto-kendi-adamini-susturmaya-calisti-4627619

https://www.haber7.com/guncel/haber/3432561-bagdadinin-esi-yillar-sonra-acikladi-daesi-onlar-mi-kurdu 

https://www.yenisafak.com/dunya/tir-ile-yardim-degil-katiller-geldi-4626514 

https://www.yenisafak.com/gundem/abd-iran-ve-almanya-pkk-icin-birlesti-suc-yeri-suleymaniye-havalimani-4626524

 




ŞUURSUZLAŞTIRILAN BİR NESİL

ŞUURSUZLAŞTIRILAN BİR NESİL

Neden üniversitelerin olduğu yerlerde ve çevrelerinde kafeler, kahveler ve eğlence yerleri bulunuyor.

Özellikle Büyük şehirler ve hatta dindar olan yerlerde bile.

Hem de yoğunlukla.
Ve gençler çoklukla orayı dolduruyorlar?
Eğitmek için mi?
Gelişmelerine yardımcı olmak için mi?
Yoksa avlayıp dönüştürmek ve kimliksizleştirmek için mi?
Aileler oğlum, kızım okuyor diye seviniyorlar.
Elbette hepsi böyle değildir.
Camilerinde, kütüphanelerinde, kafelerinde müşterileri var.
Ancak tehlike küçümsenmeyecek, umursamayıp önemsenmeyecek gibi değil.
Tehlike büyük.
“İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”[1]

-İnsani kişilik törpüleniyor.

İslamî kişilik yok ediliyor.
Gerçek insaniyet, islamiyette ve İslâmiyetle olur.
İnsaniyet bir derece, İslamiyet ise üst derecedir.
İslamiyet’in dışındaki insaniyet, zorlama ve yapay bir insaniyettir.
Kâinatın özü insaniyette, insanlığın öz ve ruhu İslamiyet’tedir.
Hakiki insaniyet İslamiyet iledir.

***************

Vatandaşın birisi medyada yazmış;” Eğitim demekse ne diye Milli Eğitim Bakanlığı Türkiye Maarif Modeli Falan diyor?”

Diğer kişi buna yazmış;” Arapça kelime kullanmayı marifet sanıyorlar. Tıpkı finansçıların İngilizce süslemeleri gibi.”

Bunu sadece tekil bir olay olduğu için almadım.

Zira bu durum genel hastalıktır.

Adam maarifin Arapça olmasından rahatsızlık duyarken, bunu Arapça olan marifet sözcüğüyle anlatıyor.

Tıpkı aynı zihniyette olanların Belediye Başkanlığını ele geçirince tüm Arapça tabelalara savaş açıp, indirdikleri gibi.

Aynı tavrı her tarafı istila eden İngilizce tabelalara göstermedikleri halde.

Bu düşmanlık Arapçaya değil, Arapçanın temsil ettiği İslamiyet’edir.

“Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[2]
.Ayetini okuyan abd.li kız bunu onayladı. Eğer bunu İsrailin zulmünden önce görseydim, inkar ederdim, dedi.

**************

Kabiliyetler söndürülüyor ve öldürülüyor.

Evet şu dâr-ı dünya, beşerin ruhunda mündemiç olan hadsiz istidadların sünbüllenmesine müsaid değildir. Demek başka âleme gönderilecektir. Evet insanın cevheri büyüktür. Öyle ise, ebede namzeddir. Mahiyeti âliyedir, öyle ise cinayeti dahi azîmdir. Sair mevcudata benzemez. İntizamı da mühimdir. İntizamsız olamaz, mühmel kalamaz, abes edilmez, fena-yı mutlak ile mahkûm olamaz, adem-i sırfa kaçamaz. Ona Cehennem ağzını açmış bekliyor. Cennet ise ağuş-u nazdaranesini açmış gözlüyor.”[3]

******************

Hakikatli Bir Lâtife.
Sultan Süleyman Kanunî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ona demiş: “Hilâf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.”[4]

MEHMET ÖZÇELİK

18-06-2024

 

[1] Araf. 16.

[2] Nisa. 56.

[3] https://risaleoku.com/oku/sozler/525

[4] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sikke-i-tasdik-i-gaybi/latif-bir-tefeul/143




ÇOCUĞUNUZUN DURUMU

ÇOCUĞUNUZUN DURUMU

Çocuğunuzun özel istek, ilgi ve hedefi varsa okusun.

Yoksa bir mesleğe yakınsa o mesleği ve hayatı ve hayatın zorluklarını öğrensin.
Günün şartlarına uygun mesleklerde gelişsin.
En azından tatillerini değerlendirsin.
Dünya ve ahiretini kazanma şuuru kazandırılsın.
En azından kaybetmeme yönünde gayret göstersin.
Hayat sadece masa başında kazanılmaz, bunu öğrensin.
Kendini bilsin.
Başkası olmasın.
Haddini bilsin.
Hadsiz olmasın.
Niçin yaratıldığını bilsin.
Boşta ve boşlukta kalmasın.
Dünyasını bilsin.
Harap kalmasın.
Ahiretini bilsin.
Ona göre hazırlansın.
Vatanını bilsin.
Başkalarına satmasın.
Değerlerini bilsin.
Değersiz kalmasın.
Dinini bilsin.
Dinsiz olmasın.
Sorumluluğunu bilsin.
Sorumsuz kalmasın.
Milletini bilsin.
Kopuk olmasın.
Tarihini ve geçmişini bilsin.
Geleceğe köprü kursun.
Köprüleri yıkmasın.
Anne babasını saysın.
Ta ki kendi de sayılsın.
Maddeye tapmasın.
Kıymetsiz olmasın.
Kişiliği kaybolmasın.
Kişilik kazansın.
Bilsin ki, giden gelmez, gelen gider.
Kendisi de bir gün o kervana iltihak eder.
Giderken ya rahmetlidir ya da zahmetli.
Kimler geldi kimler geçti bu felekten
Kalbur ile un elerken deve geçti bu elekten
Dünya bir köprüdür.
Köprüler kalmak için değil, geçmek için yapılır.

                                                                            ****************   

Dünyaya iman ve ibadet için gönderilen insanlar, günlük, gündelik, basit meselelerle meşgul ediliyor.

Adeta aslan sineğe boğduruluyor.
Tilkiyle kandırılıyor.
Çakalla uğraştırılıyor.
Problem işlerde mi yoksa işleri çevirenlerde mi?
Bütün mesele nefret ettirmede.
İnsanlık, Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin, hakikatinden uzaklaştırılıyor.
Bütün problemler bu hakikatten uzaklaşmayla başlıyor.
Adeta, kolaylaştırmayın zorlaştırın, müjdelemeyin nefret ettirin, üzerine bina ediliyor.
Türkiye’de şimdiye kadar bürokrasi böyle işletildi.
Hala kalıntıları sürmektedir.
Bir çok şey olumsuzluklar üzerine bina edildi.


@@@@@@@@

Dünyayı bir köprüye benzetmek:

**Geçicilik: ** Köprüler, bir yerden bir yere geçmek için kullanılır ve üzerlerinde uzun süre kalmak için tasarlanmamıştır. Bu da dünyanın geçici bir yer olduğunu ve burada sonsuza kadar kalmayacağımızı hatırlatır. Bu düşünce, bize şu anki hayatımızı anlamlı kılmak ve onu en iyi şekilde değerlendirmek için motive edebilir.

**Sınav: ** Bazı yorumlarda dünya, bir sınav köprüsü olarak görülür. Bu sınavda, iyi bir insan olmak ve ahirette cennete gitmeyi hak etmek için çabalamamız gerekir. Bu yorumda, dünyadaki her şeyin birer ders ve birer vesile olduğu fikri vurgulanır.

**Zorluk: ** Köprüler, bazen zorlu ve tehlikeli olabilir. Bu da dünyadaki yaşamın zorluklarını ve engellerini sembolize edebilir. Bu zorluklar, bizi daha güçlü ve daha olgun insanlar yapma potansiyeline sahiptir.

**Birlik: ** Köprüler, farklı yerleri ve insanları birbirine bağlar. Bu da dünyadaki tüm insanların birbiriyle bağlantılı olduğunu ve birbirimize karşı sevgi ve saygıyla davranmamız gerektiğini hatırlatır.

Bunların dışında, “Dünya bir köprüdür, üzerine ev yapılmaz” atasözü de bu deyişle bağlantılı olarak akla geliyor. Bu atasözü, dünyaya çok fazla bağlanmamamız ve burada geçici olduğumuzu unutmamamız gerektiğini öğütler.

MEHMET ÖZÇELİK

18-06-2024




DÜNYANIN EN AHLAKSIZ ORDUSU

DÜNYANIN EN AHLAKSIZ ORDUSU

Çocuk kadın, yaşlı hasta demeden, cami kilise, okul hasta hane ayrımı yapmadan bombardıman yapan bir ordu, dünyanın en ahlaksız ordusudur.

– Başta İsrail, Yahudi ve Hristiyanlar bir batıl inanç uğruna on binlerce masumun kanına giriyor, vampir gibi kan içiyor.

Vampire kan gerek!

Zulmün kendisi İsrail ve zulmün babası ABD bir kere daha kirli ve lekeli sicilini ortaya koydu.

Oysa unutmamalıdır ki, küfür devam etse de zulüm devam etmez.
O akıttığı kan, firavunun suda boğulduğu kan olacaktır.
ABD yıkıma hazır olan sonunu hızlandırıyor.

Diğer Avrupa ülkeleri gibi İsrailinde sicili bozuk ve Lekeli.[1]

Dünya İsrail’e kör, sağır ve dilsiz.
Sesi yetersiz.
Müdahalesi pansuman tedavisi niteliğinde.
İslam dünyası kişilik kaybı yaşıyor.
Dünya İmtihanı kaybetti.
İnsanlık sınıfta kaldı.
Kendi deyimleriyle, Tanrı kıyamete zorlandı.
Mesih’in gelmesini hızlandırma amacıyla zulüm arttı.
Adeta Mesihe kurbanlar adandı, kanlı karşılama yapıldı.
Kimileri timsah gözyaşları dökerken, kimileri de İnsanlığını uyandırdı.
Kuranın ifadesiyle,
“Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.”[2]
” Bu âyette geçen “ümmî” kelimesi tefsir bilginleri tarafından, “zayıf kimseler”, “bilgisizler”, “Kitap ehlinden olmayanlar” şeklinde yorumlanmıştır. Yahudilerin bir kısmı hak, hukuk ve dürüstlük konularında kendilerini yalnızca kendi dindaşlarına karşı sorumlu tutuyorlar, kendi dinlerinden olmayanlara karşı ise dürüst davranma zorunluluğu duymuyorlardı.”
Zaten utanç içerisinde geçmişten günümüze devam eden İsrail ve Yahudi utanç tablosu resmiyet kazandı.[3]
İşte BM Utanç Listesinde İsrail,
“İsrail’in **BM Utanç Listesi**’nde yer almasıyla ilgili iki önemli gelişme var:

**1. Çocuk Hakları İhlalleri:**

2021 yılında, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, silahlı çatışmalarda çocuklara yönelik ihlalleri belgeleyen yıllık raporunu yayınladı. İsrail, Hamas ve Filistin İslami Cihadı, bu raporda **çocuklara zarar veren taraflar** olarak listelendi. Bu durum, İsrail’in ilk defa bu listeye dahil edilmesi anlamına geliyordu.

**2. Gazze Şeridi Ablukası: **

2023 yılında, BM İnsan Hakları Konseyi, İsrail’in Gazze Şeridi’ne uyguladığı ablukayı **insanlık dışı bir ceza** olarak nitelendirdi. Konsey, ablukanın sona erdirilmesi ve Gazze’ye insani yardımların geçişinin sağlanması için uluslararası topluma çağrıda bulundu.

**Utanç Listesi’nin Anlamı: **

BM Utanç Listesi, resmi bir yaptırım aracı olmasa da, uluslararası toplumda önemli bir itibar kaybına yol açabilir. Bu listeye dahil olmak, bir ülkenin insan hakları ihlalleri konusundaki kötü sicilinin uluslararası alanda tescil edilmesi anlamına gelir.

**Sonuç: **

İsrail’in BM Utanç Listesi’nde yer alması, ülkenin insan hakları ihlalleri konusundaki endişelerin arttığını gösteriyor. Bu durum, İsrail’i uluslararası alanda daha fazla incelemeye ve yaptırımlara maruz bırakabilir.[4]

MEHMET ÖZÇELİK

9-6-2024

 

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=sicil

[2] Al.i İmran. 75.

[3] https://tesbitler.com/index.php?s=yahudi

[4] https://www.trthaber.com/haber/dunya/gazzede-15-milyon-kisi-bulasici-hastaliklara-yakalandi-862497.html




ŞEYTANIN HİLELERİ

ŞEYTANIN HİLELERİ

Şeytan tüm tınnetiyle ve karakteriyle aldatma üzerine kendisini odaklamış kodlamıştır.

Bunlar inkâr, sefahat, ihtilaf, korku, makam, tul-i emel, fakirlik, geçim, seçim, vs. yani insanı tedirgin edip ayağını kaydıracak her şey…

İnsanı aldatmak, kandırmak şeytanın en önemli tuzağıdır.

İnsan aldanan bir varlıktır.

O aldandı.[1]

Peki ya aldattıkları?

Bugün ise bu görevi yapanlar devletler ve topluluklar arası ve toplu yapılmaktadır.

***************     

ABD ekim seçimlerini kazanma üzerine plan yapmıyor.

Dünyayı kaybettirmek üzerine plan yapıyor.
Dünyayı yakmak için üçüncü dünya savaşının kıvılcımlarını etrafa açarak bunu yapıyor.
Ortadoğu’yu İsrail ile, dünyayı ise Ukrayna ile.
Arkasına NATO’yu da alarak ve ateşe atarak.
Gider ayak dünyayı yakmak istiyor.
Ve bunun kendisi için son şans olduğunu düşünüyor.
Pentagon Biden’ı kontrol ediyor.
Biden da dünyayı, özellikle Avrupa’yı kontrol etmeye çalışıyor.
Kuklaları ve kontrol ettikleri İslam ülkeleri ile de Müslümanları kontrol etmeye çalışıyor.

@@@@@


ABD, İsrail ve Haçlı orduları Türkiye’nin yüz yıllık maddi manevi zincirlerinden ve ayak bağlarından kurtulması için her türlü dahili ve harici entrikalarını sürdürmeye çalışıyor.
Bunu ilk olarak 1960 darbesiyle gerçekleştirdi.
Onunla da kalmayın ezanı Muhammedîyeyi aslına çeviren Menderes ve arkadaşlarını idamla cezalandırdı.
Ve sonrasında, CIA’den otuz yıl önce emekli olan ve Türkiye’deki tek görevinin 1960’larda İstanbul şefliği olduğunu iddia eden Graham Fuller’i görüyoruz devrede.[2]
Komünizmle mücadele etme adıyla bundan sonraki devrede Güleni görüyoruz, 15 Temmuza kadar.[3]
Gülen bir istihbarat projesiydi.
Onu İngilizler kurdu, ABD’liler devraldı ve devreye koydu.
GÜÇ zehirlenmesi yaşandı.
O zamanlar, bunun mutlaka güç paylaşımının bir gün patlak vereceğini söylüyordum.
Bugün o çözülme ve ifşaatlar patlak verdi.
Gülen haçlıya, ABD’ye, yunana, Masonlara ve güce hizmet etti.
Bu millete ve İslam’a ihanet etti.[4]

**************

“Elebaşı Fetullah Gülen’in yeğeni Ebu seleme Gülen, Pensilvanya’daki örgüt kampının önünden yayınladığı küfürlü videoda,

Yeğen Gülen’in yazdıktan sonra sildiği paylaşımlarda, Pensilvanya’daki “İstişare Kurulu” adlı yapılanmanın kendilerini devletle ve halkla karşı karşıya getirdiklerini, onların devlete teslim edilmesi gerektiğini söylediği belirlendi. Bu kadronun Türkiye’de darbeye kalkıştığını itiraf eden Ebu seleme Gülen, Cevdet Türkyolu ve Adil Öksüz gibi üst düzey FETÖ’cülerin ismini verdiği paylaşımlarında şu ifadeleri kullandı:

“Şuraya yazalım da ölürsek filan bilin. Ben şahidim, başka şahitlerim de var. Gözümün önünde planladınız. Hocama sunup mecbur ettiniz. Kim bilir ne yalanlar dediniz ki bana Saffet beyin de yanında dedi ki ‘napayım evladım beni de kandırdılar.”

Hocaefendiyi kumpasa aldı abiler. O… evlatları. Bizi devletimizle ve halkımızla karşı karşıya getiren tüm abi, molla ve medyacıları teslim edelim. Ben o… çocuğu Barbaros yüzünden neden sıkıntı çekiyorum 8 yıldır? Şu an kürdanla dişini karıştırıyordur i…

8 yıl önce verecektik 20-30 o… evladını devlete. Salak gibi kahramanlık yaptınız. Aman susalım zarar gelmesin davaya. Zarar gelmesin mi? Daha ne yapacaklar! Darbe yaptılar lan!

Delikanlı olun. Çıkın açıklayın her şeyi. O… evladı Barbaros, Cevdet, Doktor Ali, Ali Sami, Adil. Ölmüşlernizi s….”

-“Ebuseleme Gülen, 15 Temmuz’dan önce elebaşı amcası Gülen’in iki kişinin bulunduğu bir ortamda, “Arkadaşlar bir şey düşünmüş. Bir plan yapmış. Yakında Türkiye’deki bütün kurumlar el değiştirecek. Hepiniz çok iyi yerlere geleceksiniz. Mütevazı olun ve bunu yapanların asla bizim adamlarımız olduğunu söylemeyin. Renk vermeyin” dediğini söyledi.

TELEFONDAKİ PAŞA KİM?

Aynı gün çok önemli bir olaya daha tanıklık ettiğini belirten Ebuseleme Gülen şöyle konuştu: “Ali Sami Yıldırım, ‘Hocam’ dediği Adil Öksüz’ü aradı. Ali Sami’nin sağında Barbaros Kocakurt, solunda ise Dr. Ali vardı. Kimle konuştuğunu bilmiyorum. Tanıdığı bir yüzle konuşur gibi ifade vardı. Bir anda ciddileşti, telefonu çevirdi Barbaros’a. Barbaros ağabey başladı, ‘Paşam hürmetler, selamünaleyküm.’ Karşı taraf da ‘Aleykümselam’, böyle tok bir sesle, bir resmiyet olur ya askerin, paşanın. ‘Sizleri çok seviyoruz. İnşallah yakında bu zalimlerden kurtulacağız. Bütün Türkiye bayram edecek. Sizin de sayenizde az kaldı inşallah. Biz sizinle farklı siyasi görüşlerden gözüksek bile bu vatanın öz evlatları aslında biziz.’ Konuşma bu minvalde.”[5]

MEHMET ÖZÇELİK

6-6-2024

 

 

 

 

[1] https://tesbitler.com/2017/03/25/insan-aldandi/

[2] https://kriterdergi.com/siyaset/feto-cia-ve-ajanlar

[3] https://www.google.com/amp/s/m.yeniakit.com.tr/amp/haber/211315/fetoyu-yonlendiren-cia-ajani-her-seyi-itiraf-etti

[4] Bak. https://tesbitler.com/index.php?s=G%C3%BClen
https://tesbitler.com/index.php?s=Temmuz+
https://tesbitler.com/index.php?s=Fethullah
https://tesbitler.com/index.php?s=MASON

[5] https://www.haber7.com/guncel/haber/3427152-pensilvanyada-neler-oluyor-guleni-kacirdilar

https://www.yenisafak.com/gundem/fetoden-15-temmuz-itiraflari-bizim-yaptigimizi-kimse-bilmesin-4625561 

https://www.haber7.com/guncel/haber/3428175-fetode-ic-savas-teroristbasi-gulenin-akrabalari-kampi-basti




ŞEYTANIN İKİ YOLU VE TUZAĞI

ŞEYTANIN İKİ YOLU VE TUZAĞI[1]

Şeytan, Hz. Adem’e secde etmeyi reddettiği için kibirle Allah’a karşı gelmiş ve kıyamete kadar insanları saptırmak için izin istemiştir; bu süreçte fuhuş ve sefahat yoluyla insanları yoldan çıkarmaya çalışmıştır. İnsanoğlu tarih boyunca bu tuzaklara düşmüş, kavga ve cinayetler bu sebeplerle artmıştır. Tesettür düşmanlığı ve ahlaksızlık da bu şeytani planın bir parçası olarak görülmektedir.

*Şeytanın yaratılışı ve kibri, Şeytanın yaratılışı ve mücadelesi, Şeytanın kibri ve emre itaatsizliği, Şeytanın kıyamete kadar müsaade istemesi, Muhlas yani ihlaslı kılınan kullar hariç herkesi saptıracağını söylemesiyle beraber; İnkârı uluhiyeti besleyen fuhşun yolunu açar.

İnsanların avret yerlerinin açılması ve şeytanın tuzakları böylece işlemeye başlar.

Yahudiler ve özellikle İsrail Mossad ajanları ve başta Epstain Devlet yöneticilerine gizli kasetlerle şantaj yaparak tehdit ettikleri ve manipüle etmeye çalıştıkları önemli kesimler dizginlediği bir gerçektir.

-Kevser Suresi’nde bahsedilen neslin çoğalma ve ümmetin çoğalması arasındaki bağlantı ile şeytan fuhuş yolunu açarak neslin azaltılmasına çalışır.

 

Bediüzzaman eserlerinde iki şeyle mücadelesini sürdürür;

İnkârı uluhiyete karşı mücadele ve fuhuş ve sefahatle mücadele.[2]

Üstad kendine yapılanları bile affetmiş, bazı önemli istisnalar ki sarığına ilişen Ankara valisi Tandoğan’a, yaptığı beddualar hariç, pek beddua etmemiş ancak kızları yoldan çıkaranlara beddua etmiştir.

Hadiste;“Kim bana, iki çene ve apış arası mevzuunda söz verir kefil olursa, ben de ona cennet için kefil olurum.”[3]

-Âdem ve Havva’nın avret yerlerinin açılıp cennetten çıkarılışı yasak ağaca şeytanın telkini sonucu yaklaşmalarıyla olmuştur.

“Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı.”[4]) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı.

-Muhtemelen insanların helaki Sefahat ağırlıklı, sefahatin beslediği inançsızlık sebep olacaktır.

“Ey Âdem oğulları! Şeytan nasıl anne-babanızın üzerinden elbiselerini soyup edep yerlerini birbirlerine göstermiş ve onları cennetten çıkarmışsa, sakın aynı şekilde sizi de dünyada tâbi tutulduğunuz imtihanlarda kaybetmenize sebep olarak benzer bir belânın içine atmasın! Çünkü şeytan ve soyu, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları iman etmeyenlere dost ve onların işbirlikçileri yaptık.”[5]

-Şeytan tüm hayatı boyunca iki yol takip etmiştir.

1.Allaha karşı inkâr.

2.İnsanlara karşı fuhuş, avret yerlerini açma.

Hayatın çıkış noktasını kapatma, çıkış yerinden vurma.

Hayatı kaynağında kurutmaya çalışıyor.

Fıtratı değiştirip, fıtrata müdahale ediyor.

Kesreti neslin önünü tıkıyor.

Doğumu azaltmak.

Bunun yolu da açık saçıklıktan geçer.

Tüm tesettür düşmanlığının kaynağında budur.[6]

“Eskiden büyük şehirlerde açık saçık, çıplaklık derecesinde, hususan yarım çıplak Hıristiyan kızları, şeytan kumandasında ahlâk-ı İslâmiyeye zarar veriyorlar.”[7]

“Adapazarı zelzelesinin aynı gününde, zelzeleden birkaç saat evvel, umumî ve herkese göstermek için, bir büyük tiyatro teşekkülüyle ve oyuncu kızlardan dört güzelini çırıl çıplak olarak âlâyişle çarşı ve pazarda gezdirerek, o câzibedarlara kapılan tiyatro binasında toplanan bin kişiden fazla seyirciler, oyun başlarken, birdenbire arz, kemal-i hiddet ve gayz ile onların hayasız yüzlerini dehşetli tokatladı, mahvedip zîr ü zeber etti. Ve o binayı hâk ile yeksan eyledi.”[8]


– “Kabristanda ve mütemâdiyen oraya girenler için kapıları açılıp kapanan o âlem-i berzahta, ehl-i keşfe’l-kuburun müşâhedâtıyla ve bütün ehl-i hakikatin tasdikiyle ve şehâdetiyle, ekser azablar gençlik sû-i istimâlâtının neticesi olduğunu bileceksiniz.”[9]

-Gençlerin akıldan ziyade His duyguları tahrik ediliyor.

– “Kızlarınızı sağ bırakıp yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlardı.”[10]

Kadın ve kızları hayat-ı beşeriye-i sefîhânede oynadıkları rolü ifade eder.

“Bir zaman, Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramı’nda oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden, mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar kat’î müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım.”[11]

MEHMET ÖZÇELİK

02-06-2024

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=fZYld_lEmN4&t=2s

[2] http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/kastamonu-lahikasi/tahlil/203

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sozler/ikinci-makam/135

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sozler/yirmi-besinci-soz/366

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/asa-yi-musa/ucuncu-mesele/17

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Yoldan

https://www.risaleinur.hizmetvakfi.org/etiket/24-lema/

[3] Buhârî, Rikak 23.

[4] Ta-ha.121.

[5] Araf.27.

[6] Bak. Tesettür risalesi. 24. Lema.

[7] Emirdağ Lahikası. 411.

[8] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/kastamonu-lahikasi/167/167

[9] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sozler/ikinci-makam/135

[10] Bakara Sûresi: 49.

[11] http://www.erisale.com/index.jsp?locale=tr&bookId=7&pageNo=28#content.tr.7.28




YAŞATMAK LAZIM

YAŞATMAK LAZIM

Hayatını masa başında kazanan gençler, bir mesleğe yönelmekten ziyade daha çok rahat etme düşüncesiyle bir üniversiteye giderek, belli bir bölümü kazanıp masa başında tekrar bir iş bulup çalışmayı düşünüyor.

Masa başında kazanılan hayatın, masa başında devam ettirmesi için bu durum büyük bir sıkıntıya neden oluyor?

Çünkü üniversiteden mezun olan öğrenciler artık gerekli derecede bir işe alımı söz konusu olmuyor.

İşsizler ordusu meydana geliyor ve bunların birçoğu açıkta kalıyor.

Bir de hayatını masa başında kazandığı içindir ki, kendi işini kurma gibi bir durum olmuyor veya kurabilecek bir imkana sahip bulunmuyor.

Tekrar bir mesleğe yönelmesi de söz konusu olamıyor. Çünkü artık pek bir mesleği öğrenebilecek durumda değil, ne yapılmalı?

Birinci derecede üniversitelerin o birimleri belli bölümleri kapatmaktan ziyade ona sınır getirilip, bu mezun olanların yurt dışında ihtiyaç olan yerlerde yurt içindeki fazlalığı yurt dışına taşıyarak, yurtdışındaki başka devletlere bunun Afrika’sından Orta Asya’sından birçok farklı ülkelere yönlendirilerek oradaki boşlukları onlarla doldurma yoluna devletin yapacağı bir organizasyonda yönlendirilmeye çalışılmalıdır.

Tıpkı 1960 yıllarında Almanya’ya işçi olarak gönderdiğimiz o insanlar orada patron oldular, Belediye Başkanı oldular.

 

Bu belki de bir yandan başka devletlerin ihtiyaçlarını tedarik etmede, gidermede önemli bir adım olacaktır.

Eğer böyle bir durum söz konusu değilse, günün şartlarına uygun olan üniversiteleri açılıp artık fazla eleman verilen, işsiz ordularının olduğu durumları eritmek amacıyla o birimler ve bölümler kapatılmalıdır.

Bir birim açılacağı zaman orayı ve oranın tam mükemmel ve dört dörtlük bir şekilde Öğretim görevlisinden binasına kadar mükemmel olmalı ki, ondan sonra orası faaliyete geçirilmeli.

Yoksa sadece neticesi düşünülmeden açıldığında üniversitelerin mantıklı, düşünceli planlı ve programlı olduğu düşünülemez.

Bu gençlere yazık.

Bu gençlere yapılacak yatırımlardan önce sonucu belli olan bir hedefe yönlendirmek gerekir.

Aksi takdirde bu öğrencilere ve ailelerine ve devletin bunlara harcadığı bu kadar ekonomik duruma yazık olacaktır.

Garantili olarak bu gençlerin gelecekleri sağlanmalı, gelecekleri sağlam olarak atılmalıdır.

 

***************

Bilge birine soruluyor;

Efendim, hasta olursak doktora gidelim mi?
Elbette gidin çünkü o doktorun yaşaması lazım.
-Peki ilaç yazarsa eczaneye gidelim mi?
Elbette gidin çünkü o eczacının yaşaması lazım.
-Peki ilaçları alırsak kullanalım mı?
Elbette hayır çünkü sizin de yaşamanız lazım.

Birilerinin yaşaması lazım.

Onları yaşatmak lazım.

***************  

İstanbul Beşiktaş’ta medfun bulunan YAHYA EFENDİ bir gün evinin önünde sürekli süt var, süt var diye geçen kişiyi duyunca hanımına dönerek süt alacağını söyler.

Hanımı da evde süt olduğunu, ihtiyaçlarının olmadığını söyler.

Bunun üzerine YAHYA EFENDİ;

Hanım bizim ihtiyacımız yok ama sütçünün ihtiyacı olmasa bu kadar bağırmaz, der.

MEHMET ÖZÇELİK

26-05-2024




UYUTULAN VE UNUTULAN NESİLLER

UYUTULAN VE UNUTULAN NESİLLER

 

Son günlerde 15 milyon köpeğin olduğu, bunların 4 milyonunun sahipsiz bulunduğu ve şimdiye kadar köpek saldırısından dolayı 80 kişinin öldüğü rapor edilmektedir.
Çözüm olarak bunların uyutulmasından bahsedilmektedir.
Çözüm mü peki?
Yıllardır olmayan problem nasıl birden ayyuka çıktı?
Sebebi araştırılması gerekmez mi?
Sakın yiyeceklerin içine konulan kimyasal özelliklerden kaynaklanıyor olmasın?
Zira kişi yediğidir.
-Bizde evde bulunan kedimize kuru mamanın dışında bazen güvenilir düşündüğüm bir marketten yaş mama alıyordum.
Açtığımda hoşlanmadığım ve dayanamadığım kokusu olan bu mamayı kedi iştahla yiyiyordu.
Artık ondan sonrada hırçınlaşıp saldırıyor ve bizi görünce buzdolabının önüne gidip bekliyordu.
Araştırdığımızda kızım bu yaş mamanın Alman menşeli olduğunu söyleyince vermeyi kestik.
Eski hırçınlık ve aşırı büyüme yavaşladı.

-KISSADAN HİSSE
Hz. Musa (AS) bir yerden geçerken köpek havlayıp saldırmaya başlamış,
Hz. Musa köpeğe bağırmış:
Ey Zalim köpek, sen beni tanımıyor musun?

Köpek:
Senin Musa olduğunu biliyorum. Sana saldıracak da değilim.
Lakin sana havlamazsam, sahibim bana ekmek vermez!

@@@@@@@

Ya bizim yediklerimiz ve bizlere yedirilenler?
Hırçın ve kızgın bir nesil olduk.
Yoksa bizde mi uyutulduk?
Ve unutulduk?
Daha ötesi düşünemez olduk.
Bize bir şeyler oldu.

“Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu.
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu.”
Aşılandık.
Ayrık otlarıyla dolduk.

Tarlamız başkaları tarafından sürüldü.
İthal tohum ekildi.

@@@@@@@@

 

Bu mevcut zihniyet kendi putunu kendi eliyle yapar, satar ve kendi tapar.

Atalar dini, körü körüne bir saplantı içinde, araştırılmadan sürdürülen din.
Ya ataları yanlış yapıyorsa, mesajından uzaktır.
Zihnindeki putunu kırmaz ve zincirleri çözmez, besler.
Dar görüş ve dar düşünce kısır döngüsü içerisinde döner durur.
Dünyası hayalidir. Yıkılmasından korkar.
Elinden oyuncağı alınan çocuk gibi ağlar ve hırçınlaşır.
En büyük kozu sırf muhalefet.
Hırçınlık.
Kaliteden uzak slogan.
Niteliksiz.
İstemezuk.
Kim olduğunun ve kiminle olduğunun farkında ve bilincinde değil.
Ahiretten habersiz olduğu gibi, dünyayı da bilmez.
Toplumun maddi manevi zenginleşmesi onu güçsüzleştirir.
Muhtaç olunmaz kılar.
Sosyalist zihniyet propaganda için, fakir toplum ister.
Sermayesi odur.
Herkes tezgahını kurmuş, silik parayla alış veriş yapar.
Eski kıtlıklara ve kuyruklara hasrettir.
Cahil toplum arzu eder, rahatça gütmek için.
Hiç çobanın oyuyla onunki bir olur mu?
Farklı dünyanın insanıdır, başka dünyaları kabul etmez.
Medeniyeti, rahat ve menfaattir.
Hayatın gayesi; ye, iç ve boşaltmadan ibarettir.
Dünyası ve her şeyi bugünü olanın, geleceği olamaz ve hakikati bulamaz.

Kısaca kısır zihniyetin istilası altındayız.

-Bu kısır zihniyet bu milletin evladının yapmış olduğu ve yüz yıldır da yapılmayan İha- Siha- Tiha- VS gibi tüm teknolojik gelişmeleri sulandırmış, sahiplenmemiştir.

Manevi gelişmelerden ise hiç hazzetmemiş, hep engelleme yoluna gitmiştir.
Hep muhalefet etmiş, bu milletin yanında değil, düşmanın yanında yer almıştır.
Gelişmelere darbelerle darbe vurmuştur.
Bu milletin rahat ve rahmeti için değil, zahmet ve zorluğu için çalışmıştır.

1400 yıldır sahip olduğu değerler ya değersizleştirilmeye veya sulandırılmaya çalışılmaktadır.

Her insanın nasibi hayali kadardır.

 

@@@@@@@@

 

Vatan nasıl kaybedildi?


Hasan Tahsin Paşa, 1845 yılında Messaria’da (şimdiki Molista) doğmuş bir Arnavut’tu ve Yanya’da Rum Zosimea lisesinde eğitim görmüş, akıcı şekilde Rumca biliyordu.

1870 yılında Katrin’de jandarmalığa başladı ve kısa süre sonra Osmanlı Ordusu’na astsubay olarak katıldı. 1881 yılında Yanya Jandarma Komutanı oldu ve 1908-1910 yılları arasında Yemen valisi olarak görev yaptı.

Birinci Balkan Savaşı sırasında Selanik’teki 8. Geçici Kolordu Komutanı olarak görev yaparken, Prens Konstantin komutasındaki Yunan kuvvetleri Selanik şehrine ilerlemeye başladı. Tahsin Paşa, Sarantaporon, Vardar ve Yenice Muharebeleri’nde Yunan kuvvetlerini durdurmaya çalıştıysa da başarılı olamadı ve sonunda 26 Ekim 1912’de Selanik’i ve 26,000 Osmanlı askerini Yunan ordusuna teslim etti.

Kariyeri boyunca, Selanik, Yanya ve Girit’ten Irak, Suriye ve Yemen’e kadar birçok yerde görev yapmıştır. Ancak, Selanik’teki yenilgisi ve şehri teslim etmesi nedeniyle Konstantinopolis askeri mahkemesi tarafından “gıyaben ölüme” mahkûm edilmiştir. Hasan Tahsin Paşa, 1918 yılında İsviçre’nin Lozan kentinde vefat etmiştir.

MEHMET ÖZÇELİK

26-05-2024




ACEM OYUNU

ACEM OYUNU

İran çözülmesi zor, kapalı bir kutudur.[1]

Reisinin ölümü günlerce konuşuldu.

Şaibeli bir ölüm.
En az ihtimalle iç hesaplaşmanın büyük ihmali sonucu ölüme terkedildi.
Yanındaki iki helikoptere bir şey olmazken, Cumhurbaşkanı Reisinin uçağı Dışişleri Bakanı ile 8 kişinin bulunduğu helikopter yere çakılıyor.
Aynı zamanda ileriye ve Ortadoğu’ya dönük bir plan ve hesabın başlangıcını oluşturuyor.
İran genelde kaza dese de, başta Türkiye çoğunlukla bir müdahale diyor.
Özellikle pilot kabininin yanması ve iki kişinin yanık cesedinin bulunması hadisesi.
İran 1979 Humeyni ve Şah değişimi gibi bir dönüşüme ve hesaplaşmaya mı gidiyor?
Veya üçüncü dünya savaşının önü açılıp taşları mı döşeniyor?

-İran’da bir devir kapandı. İran Dini Liderlik koltuğuna göz koyduğu konuşulan Reisi, şaibeli bir helikopter kazasında öldü. Reisi, PKK’yı Türkiye’ye karşı silahlandırmış ve Suriye halkına çektirdiği eziyetlerde Beşar Esad’ın yanında yer almıştı.”

İran’daki liderlerin kaçta kaçı temiz?

Eli kanlı değil?

Kana bulanmamış?

Önceden öldürülen Kasım Süleymani mi?

Uçak kazasında ölen daha doğrusu öldürülen ve kendisi için methiyeler düzülüp ılımlı olduğu, Türkiye ve Azerbaycan’a yaklaştığı söylenen Reisi mi?[2]

Belli ki İran derin devleti Reisinin bize ve Azerbaycan’a yakınlaşmasını hazmetmediğini gösterdi.

-Veya bir tehlikeye dikkat çektiği için mi öldürüldü?[3]

 

-20 devlet başkanı veya başbakan hava araçlarının karıştığı kazalarda öldü.[4]

*****************

Acem oyunu; Yabancı anlamıyla birlikte, Kurnaz ve hilebaz manasına kullanılmaktadır.

-Acem oyununu Chatcpt’ye sorduk:

İran için neden acem oyunu deyimi kullanılmıştır?


**”Acem oyunu” deyiminin İran için kullanılmasının birkaç sebebi olabilir: **

**1. Tarihsel Kökenler: **

* **Siyasi Oyunlar: ** Geçmişte İran ile Osmanlı İmparatorluğu arasında sık sık siyasi çekişmeler yaşanmıştır. Bu çekişmelerde taraflar birbirlerini alt etmek için çeşitli hileler ve entrikalara başvurmuşlardır. Bu durum, İran’ın siyasi oyunlara meyilli olduğu algısına yol açmış olabilir.
* **Mezhepsel Farklılıklar: ** İran, çoğunluğu Şii olan bir ülkedir. Osmanlı İmparatorluğu ise Sünni çoğunluklu bir devletti. Bu mezhepsel farklılıklar, iki ülke arasında karşılıklı güvensizliğe ve önyargılara yol açmış olabilir. Bu durum, İran’ın samimiyetsiz ve güvenilmez olduğu algısına katkıda bulunmuş olabilir.

**2. Kültürel Farklılıklar: **

* **Gelenekler: ** İran kültürü, Osmanlı kültüründen bazı önemli farklılıklara sahiptir. Bu farklılıklar, Osmanlı halkına tuhaf ve anlaşılmaz gelebilirdi. Bu durum, İran’ın oyunbaz ve aldatıcı olduğu algısına yol açmış olabilir.
* **Dil: ** Farklı diller konuşulması da iletişim problemlerine ve yanlış anlaşılmalara yol açabilirdi. Bu durum da İran’ın güvenilmez olduğu algısına katkıda bulunmuş olabilir.

**3. Deyimin Kökeni: **

* Deyimin tam olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. 19. yüzyılda yazılmış bazı eserlerde bu deyime rastlanmıştır.
* Deyimin kaynağı, muhtemelen yukarıda bahsedilen tarihsel ve kültürel farklılıklardan kaynaklanan önyargılardır.

**Günümüzde Deyimin Kullanımı: **

 

MEHMET ÖZÇELİK

25-05-2024

 

 

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0RAN 

https://tesbitler.com/2024/04/14/oyun-icinde-oyun-4/ 

[2] https://www.yenisafak.com/video-galeri/dunya/ibrahim-reisi-iranin-cumhurbaskani-kimdir-4622273

https://www.yenisafak.com/gundem/supheli-kaza-sonucu-can-veren-reisi-hamaneyin-halefi-olarak-gosteriliyordu-4622217

https://www.haber7.com/foto-galeri/85672-iran-tesekkur-mesajinda-turk-bayragini-kullanmadi

[3] https://tesbitler.com/2024/01/05/katil-iceride/

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/dunyayi-sarsan-kaza-sonrasi-carpici-detay-20-devlet-baskani-veya-basbakan-hava-araclarinin-karistigi-kazalarda-oldu-4622206

 




DİRİLTİLEN ÖLÜLER

DİRİLTİLEN ÖLÜLER

Ölümlerden kim fayda sağlar?

Mezar kazıcıları, mezar soyguncuları, mezarlık malzeme satıcı ve tasarlayıcıları.

Silah tüccarları.

Hayatını başkasının ölümüne bağlayan herkes.

-Birde tarihin çöplüklerine atılmış, çürümüş ve kokmuş kokuşmuş, hükmü kalmamış, denenmiş ve tükenmiş düşünceleri diriltenler de ölmüşlerden yarar sağlarlar.

Kominizm, sosyalizm, materyalizm, başta olmak üzere batı ve doğu menşeli izm-ler.[1]

Bugün dünyada ölmüş ideolojiler diriltilmeye çalışılmaktadır.

1970 yıllarında bize kominizm belası başımıza mübtela edilirken, 1991 yılındaki bitişiyle komünizmin ürettiği terör ve terörist temsilcisi olan PKK 50 yıldır başımıza bela edilmiş durumda.

PKK komünist ve Ermeni teröristleri içinde barındırır ve 20 küsur batılı devlet tarafından da desteklenir.

***************   

Yıllardır söylediğimiz odur ki PKK, sol, sosyalist, komünist bir örgüttür. 

1917 yılında kendine savaşmak için düşman oluşturan Yahudi zihniyeti ve ABD 1917 yılında Rusya’da Komünizmi kurmuş ve bunu 1991 yılına kadar, dünyayı kan gölüne dönüştürürcesine sürdürmüştür. 

1991 yılı Komünizmin yıkılmasından sonra Müslüman terörist, yeşil sermaye düşmanlığını üreterek Ortadoğu ve Müslüman ülkelerini parçalayıp yutma politikasını izlemiştir. 

Bunda da en önemli yöntem olarak devşirdiği ve piyon olarak kullandığı kimseleri devreye koymuş ve başa geçirmiştir. 

Türkiye bunun başlarında gelmektedir. 

-Zamanla içten yapamadığını Rusya’nın yıkılması ve Komünizmin çökmesiyle içimizde boşta ve boşlukta kalan sol ve komünist maşalarla birlikte Ermenileri bir araya getirerek PKK terör örgütünü kurmuş ve her türlü desteği vermiştir. 

Yapılacak anlaşmalara bizzat müdahale edip, engellemiştir. 

**************  

Neden diriltilen ölü?

Dünyada en hayret edilecek şey, inkardır.

Bir sanatın sanatkarını inkardır.
Bir teyip veya kayıt cihazı ne kadar kurgulanmış bir şekilde, beni yapan yok, beni yapan yok derse desin, kendi kendisini inkâr etmiş olur.
Onun kadar hayret edilecek bir diğer husus ise, Allah’ı tanımayanın hükmünü, emir ve yasaklarını yani yaptıklarını inkâr etmesidir.
Ne garip hem inanma hem de sorgulayıp tenkid et.
Oysa bir iğne bile ustasız olmuyor, bir köy muhtarsız olmuyor, o halde nasıl olur şu koca alem sahipsiz ve yaratıcısı olabilir?

 

***************  

Eğer denilirse;

O halde Allah varsa kendisini inkâr eden kâfirin dünyaya gelmesine niye müsaade ediyor?
İbrahim’in babası Azer’e müsaade etmeseydi, İbrahim olmazdı.
Mesela Billy Gates’e müsaade etmeseydi ve benzerlerine elektronik alanında bunca gelişmeler olmazdı.
Dünyanın imarında katkı sağlanamazdı.

Kabiliyetler gelişmezdi.

Zira her şey zıddıyla bilinir.

Bunlar birçok hikmetlerinden biridir.

MEHMET ÖZÇELİK

18-05-2024

 

 

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=kominizm