15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile ilgili MİT’in elindeki bilgi ve belgeler

15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile ilgili MİT’in elindeki bilgi ve belgeler

 

MİT’in 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile ilgili elindeki bilgi ve belgelere dair bazı kaynaklar bulunmaktadır. İşte bu konuda bilgi sağlayabilecek kaynaklar:

Bu kaynaklar, MİT’in 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle ilgili elindeki bilgi ve belgeler hakkında size daha fazla bilgi sağlayabilir.

https://www.google.com/search?q=15%20Temmuz%20Darbe%20Girişimi%20-%20Vikipedi

https://www.google.com/search?q=Malumatfuruş%20-%2015%20Temmuz%20Darbe%20Girişimi%20Planı%20Yazısı%20İddiası

https://www.google.com/search?q=TBMM%20Darbe%20Komisyonu%2015%20Temmuz%20raporu

https://www.google.com/search?q=15%20Temmuz%20Meclis%20raporu

https://www.google.com/search?q=15%20Temmuz%20darbe%20girişiminin%20arkasında%20kim%20var%3F%20-%20BBC%20News%20Türkçe

https://www.google.com/search?q=MİT%27in%2015%20Temmuz%20raporunda%20neler%20yazıyor%20-%20Güncel%20-%20ODATV

https://www.google.com/search?q=Reşat%20Petek%3A%20Darbe%20girişiminin%20haber%20alınamaması%20istihbarat%20zaafı%20-%20NT

%%%%%%%%%%%% 

İşte Fethullah Gülen‘in masonlukla ilgili bilgi ve belgelere dair bazı kaynaklar:

  • Yeni Şafak gazetesinin ulaştığı tarihi belgelere göre, Gülen‘in daha gençlik yıllarında Masonluk yemini ettiği ve üstün hizmetlerinden dolayı taltif madalyası aldığı iddia ediliyor.
  • Fethullah Gülen ile ilgili gün yüzüne çıkmamış belgeler ortaya çıkmaya devam ediyor. 1969 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası’na kayıtlı olduğu belirtiliyor.
  • Bir raporda, Gülen‘in Masonlarla ilişkilerini anlatan korkunç iddialar bulunuyor. Bu rapor, Gülen‘in Mason belgelerini teyit ediyor.
  • Yeni Şafak gazetesinin ulaştığı belgelere göre, Mason Mahfili’nden 1972 ile 1976 yılları arasında Fethullah Gülen‘e yapılan toplantı davetleri de bulunuyor.

Bu kaynaklar Fethullah Gülen‘in masonlukla ilgili olduğunu iddia eden bilgileri içermektedir. Ancak, bu bilgilerin doğruluğunu teyit etmek veya daha fazla ayrıntıya ulaşmak için kaynakları incelemeniz önemlidir.

%%%%%%%%%%%% 

 

 

15 TEMMUZLA İLGİLİ DAHA GENİŞ BİLGİ İÇİN BAK.

https://tesbitler.com/index.php?s=TEMMUZ




Türkiye’de Derin devlet

Türkiye’de Derin devlet


Türkiye’de “derin devlet” terimi, gizli ve etkili bir yapılanmayı ifade etmektedir. Bu yapılanma, yasadışı faaliyetlerde bulunma, devlete karşı suikast planlama, casusluk yapma gibi eylemleri gerçekleştiren örgütleri ve onların devlet içindeki bağlantılarını ifade eder.

Derin devlet, Türkiye’de siyasi tarihte sıkça gündeme gelen bir kavramdır. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren, özellikle sol ve sağ çatışmalarının sık yaşandığı dönemde, bu yapılanmanın varlığına dair iddialar ve tartışmalar ortaya çıkmıştır. Bu yapılanma, devletin güvenlik, istihbarat, yargı, medya ve diğer kurumları içinde yer alan kişilerden oluşabilir.

Derin devlet iddiaları genellikle askeri ve istihbarat kurumları üzerinde yoğunlaşır. En çok tartışılan örneklerden biri, 1996 yılında Şemdinli’de gerçekleşen bir bombalı saldırıdır. Bu saldırıda, derin devlet bağlantılı olduğu iddia edilen bir grup tarafından 2 kişi hayatını kaybetmişti.

Derin devlet kavramı, birçok araştırmacı, gazeteci ve siyasetçi tarafından da gündeme getirilmiştir. Ancak, derin devletin varlığına dair kesin kanıtlar sunmak zordur ve bu nedenle konu hala tartışmalıdır. Bazıları, derin devlet iddialarını bir komplo teorisi olarak görürken, diğerleri ise bu yapılanmanın gerçek olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle, derin devlet kavramı Türkiye’de hala büyük bir tartışma konusu olarak varlığını sürdürmektedir.

@@@#

Türkiye’deki Derin devletin ne gibi Derin faaliyetleri olmuştur?

Türkiye’deki Derin devletin faaliyetleri konusunda birçok iddia bulunmaktadır ve birçoğu da somut delillerle desteklenmemektedir. Ancak bazı tarihlerde gerçekleştiği iddia edilen derin faaliyetler şunlardır:

12 Eylül 1980 darbesi: Türkiye’de askeri bir darbeyle iktidara gelen Millî Güvenlik Konseyi, bir dönem derin devletin en önemli unsurlarından biri olarak görülmektedir.

1990’lı yıllarda gerçekleşen faili meçhul cinayetler: Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlarla ortaya çıkan derin yapılanmaların, çeşitli suikastlere karıştığı iddia edilmekte ve bu hükümet karşıtı eylemler, derin devletin faaliyetleri olarak kabul edilmektedir.

Susurluk Skandalı: 1996 yılında meydana gelen Susurluk kazasıyla ortaya çıkan illegal ilişkiler ağı, derin devletin faaliyetlerinin kamuoyuna yansıması olarak kabul edilmektedir.

Ergenekon ve Balyoz Davaları: Türkiye’de 2000’li yıllarda gerçekleştirilen Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla birlikte derin devletin faaliyetlerine yönelik soruşturmalar yapılmış ve bazı isimler mahkemeye çıkarılmıştır. Bu operasyonlar, derin yapılanmaların yargılanmasına yol açmıştır.

Bu faaliyetler dışında derin devletin varlığı ve faaliyetleriyle ilgili birçok iddia bulunmaktadır. Ancak, bu iddiaların ne kadarının gerçeği yansıttığı ve derin devletin ne kadar etkili olduğu konuları hala tartışmalıdır.

%%%%%

Türkiye’deki Derin devletin ne gibi Derin faaliyetleri olmuştur?

Derin devlet terimi, genellikle gizli veya gizli güçlerin yasa dışı veya yasa dışı olmayan faaliyetler yürüttüğü bir yapıyı ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Türkiye’de de tarihsel olarak derin devlet iddiaları gündeme gelmiştir. Ancak, bu iddiaların kesin doğruluğu veya varlığı hakkında net bir kanıt sunmak zordur. Söylentilere dayanarak veya bazı araştırmalara göre, Türkiye’deki derin devletin bazı faaliyetleri şunları içerebilir:

Ergenekon Davası: 2007-2011 yılları arasında gerçekleşen Ergenekon davası, derin devlet iddialarının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Ergenekon, Türkiye’de hükümete karşı komplo kurduğu iddia edilen bir örgüt olarak tanımlandı. Birçok kişi, askeri personel, gazeteci ve akademisyenler dahil olmak üzere Ergenekon’a üyelikle suçlandı.

Susurluk Skandalı: 1996 yılında Susurluk kazası olarak bilinen bir trafik kazası, Türkiye’deki derin devlet iddialarını gün yüzüne çıkardı. Kazada, devlet görevlileri, mafya liderleri ve aşırı sağcı teröristler arasındaki ilişkiler ortaya çıktı. Bu olay, derin devletin yasadışı faaliyetleri ve devlet içindeki güçlerle bağlantıları konusunda kamuoyunu derinden etkiledi.

JİTEM: JİTEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) adı verilen gizli bir askeri istihbarat birimi olduğu iddia edildi. JİTEM, Türkiye’nin doğusundaki Kürt ayrılıkçı hareketlerle mücadele etmek için faaliyet gösterdiği öne sürüldü. Bu birimin yasadışı faaliyetleri ve insan hakları ihlalleri hakkında pek çok iddia bulunmaktadır, ancak resmi olarak kabul edilmedi.

Siyasi cinayetler: Türkiye tarihinde birçok siyasi cinayet gerçekleşmiştir. Derin devlet iddiaları, bu cinayetlerin bazılarının derin devletin yürüttüğü operasyonlarla ilişkili olduğunu ileri sürmektedir. Örneğin, 1996 yılında uğradığı suikast sonucu öldürülen Gazeteci Uğur Mumcu’nun ölümü ve 2007 yılında Hrant Dink adlı Ermeni gazetecinin öldürülmesi, derin devlet iddialarıyla ilişkilendirilmiştir.

Bu iddialar ve olaylar, Türkiye’deki derin devlet faaliyetlerine ilişkin bazı örneklerdir. Ancak, derin devlet kavramı tartışmalıdır ve birçok iddia kanıtlanamamış veya çürütülmüştür. Bu tür iddiaların kesin doğruluğunu belirlemek için bağımsız soruşturma ve adil yargılama süreçlerine ihtiyaç vardır.

%%%%%%

Derin devletin ABD ile ilgili bağlantıları nelerdir?

Derin devlet, kurgusal veya gerçek bir örgütün, devletin resmi ve açık yapısı dışında gizli olarak faaliyet gösteren bir yapılanma olarak tanımlanır. ABD’nin derin devleti olduğuna dair birçok teori ve iddia bulunmasına rağmen, bunların çoğu kanıtlanmamış spekülasyonlardan ibarettir. Bu nedenle derin devletin ABD ile ilgili bağlantıları üzerinde tartışmalıdır ve kesin bir yanıt verilememektedir.

Ancak bazı literatürlerde, derin devletin ABD ile bağlantılarına dair bazı iddialar bulunmaktadır. Bu iddialara göre derin devlet, ABD’de güvenlik, istihbarat ve savunma sektöründeki güçlü kişi ve gruplardan oluşmaktadır. Bu kişi ve gruplar, devletin resmi yapısı dışında ve gizli olarak çalışarak politikaları etkilemekte, kararları almakta ve uygulamaktadır.

Ayrıca bazı teorilere göre, ABD derin devleti, uluslararası ilişkilerdeki bazı olaylarda da etkili olmaktadır. Örneğin, bazı iddialara göre derin devlet, Amerika Birleşik Devletleri’nin yabancı ülkelerdeki politikalarını ve operasyonlarını düzenlemekte ve yönlendirmektedir. Bu iddialar, özellikle Orta Doğu’da yaşanan siyasi olaylar ve askeri müdahaleler bağlamında dile getirilmektedir.

Ancak bu iddiaların kanıtlanması ve somut delillerin sunulması oldukça zordur. Derin devletin ABD ile ilgili bağlantıları konusu hala tartışmaları devam eden bir konudur. Bu nedenle net bir yanıt vermek mümkün olmamaktadır.

%%%%%%%%

Dünya derin devleti nedir ve ne gibi faaliyetlerde bulunmuş ve bulunmaktadır.

“Dünya derin devleti” terimi, idari makamlardan bağımsız olarak dünya çapında etkili olduğu düşünülen ve gizli faaliyetler yürüten bir güç grubunu ifade eder. Derin devlet, gizli yapılar ve anlaşmalar aracılığıyla politik, ekonomik ve askeri kararları etkileyen ve manipüle eden bir organizasyon olarak kabul edilir.

Dünya derin devletinin varlığı tartışmalı bir konudur ve kanıtlar genellikle spekülasyonlar veya komplo teorileri şeklindedir. İddialara göre dünya derin devleti, küresel güç odakları, finans kuruluşları, büyük şirketler, istihbarat örgütleri ve bürokrasi gibi çeşitli aktörlerden oluşur. Faaliyetlerin çoğu, kamuoyu tarafından bilinmeyen veya fark edilmeyen şekilde gerçekleştirilir.

Dünya derin devletiyle ilişkilendirilen bazı iddialar şunları içerir:

Gizli operasyonlar: Siyasi suikastler, casusluk faaliyetleri, darbe girişimleri ve hükümetlerin devrilmesi gibi gizli operasyonların yürütülmesi.

Ekonomik manipülasyonlar: Finansal piyasaların manipüle edilmesi, para birimlerinin değerini düşürme veya yükseltme, ticari anlaşmaların etkilenmesi gibi ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi.

Kontrol ve etki: Ülke liderlerinin ve politikacıların kontrolü altına alınması, seçimlerin etkilenmesi, politikacılara yolsuzlukla baskı yapılması ve politika belirleme süreçlerinde aktif rol oynama.

Bilgi manipülasyonu: Medya organlarının kontrol edilmesi, propaganda ve manipülasyonla kamuoyunu etkileme.

Görünmez güçler: Bazı iddialara göre dünya derin devleti, Bilderberg Group, CFR (Council on Foreign Relations), Trilateral Commission gibi uluslararası güç odaklarıyla bağlantılıdır.

Ancak, dünya derin devleti iddiaları genellikle kanıtsız spekülasyonlara dayanır ve geniş çapta kabul görmemektedir. Bu tür iddialar, komplo teorileri olarak değerlendirilebilir ve genellikle eleştiri ve düşünce özgürlüğü gibi temel değerleri aşındırabilir.

%%%%%%%

 




SAKIN NANKÖR VE HAİN OLMA

SAKIN NANKÖR VE HAİN OLMA

Hayatta silinmesi imkânsız iki kir ve leke vardır;

Nankörlük ve hainlik.

Hayatta silinmesi imkânsız iki kirli ve lekeli kişi vardır;

Nankör ve hain.

Sakın nankör olma, nankörlerden olma.

Sakın hain olma, hainlerden olma.

“İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiğine göre hükmedesin diye hakkı içeren kitabı sana indirdik; hainlerden taraf olma!”[1]

Nankörün iki cihanda da burnu sürünsün, burnu sürünsün.

Kur’an ifadesi ile;” insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.”[2]

Özellikle memleketinin maddi ve manevi gelişmesine, ilerlemesine ve yeni müsbet icatlarına, mucitlerine, gayretlerine, başarılarına, Maddi manevi zenginleşmelerine tahammül edemeyenlerin iki cihanda burnu sürünsün.

Dikkat ederseniz; kâfirin, ateistin, gayri müslimin, günahkâr gibileri özel olarak değil, umumi olanı söylüyorum.

Tamamen nankör olan insanı diyorum.

Özellikle ve özellikle Müslüman olduğunu söyleyip de dost olarak görünüp her müsbet şeye karşı nankörlük eden kimseyi söylüyorum.

Kör olup görmeyen nankör yani Nimet körü, ekmek körü, verilen şeyleri görmeyip takdir etmeyen, düşünüp de onun bir lütuf olduğunu inkâr eden nankörün iki cihanda da burnu sürünsün.

Affedilmeyecek bir insan varsa o da nankör insandır.

Kör olup da güya gözü olduğu, duyguları olduğu halde görmeyen, Kur’an’ın ifadesiyle; “Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.”[3]

Bu bir nankörlük ifadesidir. Onun için nankör olan insan, iki cihanda burnu sürünecek olan insandır.

Hakkı görmeyen ve takdir etmeyen, takdir etmeyen, en önemlisi de inanmayan insan nankör insandır.

Nankörlük ifadesi, çatı ifade olup, tüm olumsuzlukları içerisinde barındırır.
Özellikle verilenleri görmeyip de İnkâr Eden, takdir etmeyip de nankörlükte bulunan insanın iki cihanda burnu sürünsün.

Hadiste nankör için ve özellikle iyiliğin kaynağı olan anne ve babasına karşı iyilikte bulunmayan kimse için üç kere;” Burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün!” buyurur.

Burnu sürünsün o nankörün.

Hadiste nankörle ilgili olarak,[4] Rasûlullah ﷺ şöyle buyurdu:

“Dirheme kul olanın burnu yerde sürünsün, dirheme köle olan kahrolsun, kesesine esir olan hor ve hakir olsun.”[5]

 

************* 

Nankörlük ile ilgili Ayetler:

“Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.”[6]

“Sen, onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah’a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez.”[7]

“Andolsun, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.”[8]

“Böylece Biz seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip-geçmiş olan bir ümmete (elçi olarak) gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye. Oysa onlar Rahman’a nankörlük ediyorlar. De ki: “O, benim Rabbimdir, O’ndan başka İlah yoktur. Ben O’na tevekkül ettim ve son dönüş O’nadır.”[9]

“Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir.”[10]

“Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.”[11]

“Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz.”[12]

“Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.”[13]

“Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.”[14]

“Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O’nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür.”[15]

“Veya sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz? Sonra onun öcünü Bize karşı alacak (kimseyi de) bulamazsınız.”[16]

“Artık kim, bir mü’min olarak salih amellerde bulunursa, onun çabası için (karşılık olarak) küfran (nankörlük) yoktur. Şüphesiz Biz, onun yazıcılarıyız.”[17]

“Şüphesiz Allah, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez.”[18]

“Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O’dur. Gerçekten insan pek nankördür.”[19]

“Andolsun bunu, onların arasında öğüt alıp-düşünsünler diye çeşitli biçimlerde açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlük edip ayak direttiler.”[20]

“Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin.”[21]

“Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: “Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim.” Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: “Bu Rabbimin fazlındandır, O’na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.”[22]

“Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etsinler ve yararlanıp-metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.”[23]

“Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken, Biz Harem (Mekke)yi güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp Allah’ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?”[24]

“Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanıp-yararlanın, artık yakında bileceksiniz.”[25]

“Andolsun, Biz bir rüzgar göndersek de onu(n ekinini) sararmış görseler, mutlaka ardından nankörlük ederler.”[26]

“Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O’na ‘halis kılan gönülden bağlılar’ olarak Allah’a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp-kurtarınca, artık onlardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimizi gaddar, nankör olandan başkası inkâr etmez.”[27]

“Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?”[28]

“İnkâr edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne, karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız.”[29]

“Şayet onlar, sırt çevirecek olurlarsa, artık Biz seni onların üzerine bir gözetleyici olarak göndermiş değiliz. Sana düşen, yalnızca tebliğdir. Gerçek şu ki, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinir. Eğer onlara kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, bu durumda insan bir nankör kesiliverir.”[30]

“(Buna rağmen) Kendi kullarından O’na bir parça kılıp-yakıştırdılar. Doğrusu insan, açıkça bir nankördür.”[31]

“Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine…”[32]

“Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkâr edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükâfat olmak üzere.”[33]

“Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.”[34]

“Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkâr veya nankör olana itaat etme.”[35]

“Kahrolası insan, ne kadar nankördür.”[36]

“Tersine, o nankörler, yalanlıyorlar.”[37]

“Gerçekten insan, Rabbine karşı nankördür.”[38]

*************   

 

Araplar nankörü küfran ile ifade ederler.
Yani küfranı nimette bulundu derler.
Küfürle eş değerdedir.
Kafir en büyük nankördür.
Oda Rabbisine yani her şeyi kendisine verene karşı.
Rabbisinin verdiğini görmeyip de, kemik mesafesinde olan dünyaya meylediyor ve aldanıyor.

Şu kıssada olduğu gibi;

“Ferîdüddîn Attâr’ın naklettiği kıssada:

Bir padişahın sevdiği bir av köpeği vardı. Padişah, ona son derece değer verir ve her ava çıkışında mutlaka onu yanına alırdı. Tasmasını mücevherlerle süslemiş, ayaklarına altın ve gümüşten halkalar taktırmıştı. Sırtı da sırmalı atlas bir çulla kaplıydı.

Bir gün padişah, yine onu yanına almış, saray erkânı ile ava çıkmıştı. Tasmanın ipek ipi elinde, at üzerinde vakûr bir şekilde ilerleyen sultan, gayet neşeliydi.

Lâkin gördüğü manzara bütün neşesini kaçırdı. Çok sevdiği köpeği, değersiz bir kemik parçasıyla oyalanmaktaydı. Padişah, önce mahzun olarak elindeki ipi çektiyse de köpek direndi; pis kemik parçasını kemirmeye devam etti. Bu hâl karşısında padişah, hayret ve hiddet hisleri arasında haykırdı:

“–Bunca nimetimle perverde iken, beni bırakıp da iki kemikle meşgul olmak!.. Kabul edilir şey mi?” dedi.

Son derece üzüldü. Köpeğinin bu nankörlük, vefâsızlık ve duygusuzluğu ona çok dokunmuştu. Bir köpek de olsa, mâzur görüp affetmek, içinden gelmedi. Gazapla;

“–Yol verin şu edepsize!” dedi.

Gafil köpek, bu hiddetin mânâsını kavradığında iş işten geçmiş, yapacak bir şey kalmamıştı. Öyle ki, etrafındakiler padişaha;

“–Sultanım; üzerinde mücevher, altın, gümüş ne varsa alalım da öyle bırakalım!” dediklerinde padişah;

“–Hayır! Bırakınız öyle gitsin!” dedi. Ardından ilâve etti:

“–Bırakınız öyle gitsin! Öyle gitsin de ıssız ve kızgın çöllerde garip, aç ve susuz kalsın; onlara bakarak kaybettiği ikram ve lütufların acısını yaşasın!..”

Sakın nankör olma, nankörlerden olma.

Çünkü Allah nankörü kör eder.[39]

Hadiste: “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.” buyrulur.

HAİNLİK VE İHANET


Kur’an-ı Kerim:” Sakın hainlerin savunucusu olma.” [40]

Hain olan insan tıpkı nankör gibi, milletinin ve devletinin kendisi için yaptıklarına sırt çevirip, millet ve devletinin yıkımı için düşmanla iş birliği yapar.

Mübalağa etmiyorum; Türkiye’nin maddi ve manevi gelişiminin önündeki en büyük engel, ihanet çetesinin mevcudiyetidir.[41]

ABD’lilere soruyorlar; Sizler hainleri ne yapıyorsunuz?

Cevap olarak; bizden olursa öldürüyoruz. Başkalarında olursa besliyoruz.

-Kuranı Kerimde Hainlik-İhanet ile İlgili Ayetlerde:

“Hiçbir peygambere, emanete ihanet yaraşmaz. Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.”[42]

“Şüphesiz, Allah’ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için Biz sana kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin savunucusu olma.”[43]

“Kendi nefislerine ihanet edenlerden yana mücadeleye girişme. Hiç şüphesiz Allah, ihanette ilerlemiş günahkarı sevmez.”[44]

“Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.”[45]

“Ey iman edenler, Allah’a ve Resûlü’ne ihanet etmeyin, bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin.”[46]

“Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.”[47]

“Eğer sana ihanet etmek isterlerse, onlar daha önce Allah’a da ihanet etmişlerdi; böylece O da, “bozguna uğramaları (için) sana imkan vermişti.’ Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[48]

“(Yusuf aracıya şunu söyledi:) “Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah’ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi.”[49]

“Şüphesiz Allah, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez.”[50]

“(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir.”[51]

“Allah, inkar edenlere, Nuh’un eşini ve Lut’un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah’tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: “Ateşe diğer girenlerle birlikte girin” denildi.”[52]

-Hadislerde ise;

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz.”[53]

Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Sana bir şey emanet eden kişiye emanetini (hakkıyla koruyarak) iade et. Sana hainlik edene sen hainlik etme.”[54]

Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İman, (kendisine güvence verilen bir kimseyi) ihanet ederek öldürmeyi engeller. Mümin (emanet verilen kimseyi) aldatarak öldürmez.”[55]

Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona hainlik yapmaz, ona yalan söylemez, onu zor durumda yüzüstü bırakmaz…”[56]

-Bir Kıssa:

Yaşlı bir adam çölde yerde baygın yatan birini görür su verir devesine bindirir..
Deveye binen kişi deveyi topuklar kaçar..
Adam hırsızın ardından bağırır..
Ne olur kimseye anlatma..
Hırsız şaşkınlıkla durur ve sorar Neden..!!
İyi niyeti çalınan adam şöyle yanıtlar..
Duyulursa çölde ihtiyaç halindeki birine kimse yardım etmez…

MEHMET ÖZÇELİK

9-7-2023

[1] Nisâ Suresi 105. Ayet.

[2] Âdiyât / 6.

[3] Bakara Suresi 18. Ayet.

[4] https://www.hadisarabul.com/hadisbul/104276-Nankor

https://www.google.com/amp/s/www.ilimcephesi.com/nankor-olan-kaybeder/

[5] Buhari, Rikak, 10.

[6] Bakara Suresi, 152. Ayet.

[7] Tevbe Suresi, 80. Ayet.

[8] Hud Suresi, 9. Ayet.

[9] Ra’d Suresi, 30. Ayet.

[10] İbrahim Suresi, 7. Ayet.

[11] İbrahim Suresi, 34. Ayet.

[12] Nahl Suresi, 55. Ayet.

[13] Nahl Suresi, 112. Ayet.

[14] İsra Suresi, 27. Ayet.

[15] İsra Suresi, 67. Ayet.

[16] İsra Suresi, 69. Ayet.

[17] Enbiya Suresi, 94. Ayet.

[18] Hac Suresi, 38. Ayet.

[19] Hac Suresi, 66. Ayet.

[20] Furkan Suresi, 50. Ayet.

[21] Şuara Suresi, 19. Ayet.

[22] Neml Suresi, 40. Ayet.

[23] Ankebut Suresi, 66. Ayet.

[24] Ankebut Suresi, 67. Ayet.

[25] Rum Suresi, 34. Ayet.

[26] Rum Suresi, 51. Ayet.

[27] Lokman Suresi, 32. Ayet.

[28] Sebe Suresi, 17. Ayet.

[29] Fatır Suresi, 36. Ayet.

[30] Şura Suresi, 48. Ayet.

[31] Zuhruf Suresi, 15. Ayet.

[32] Kaf Suresi, 24. Ayet.

[33] Kamer Suresi, 14. Ayet.

[34] İnsan Suresi, 3. Ayet.

[35] İnsan Suresi, 24. Ayet.

[36] Abese Suresi, 17. Ayet.

[37] İnşikak Suresi, 22. Ayet.

[38] Adiyat Suresi, 6. Ayet.

[39] https://tesbitler.com/2021/08/13/allah-kor-eder-nan-koru/

[40] Nisa. 105..

[41] https://tesbitler.com/index.php?s=Hain

[42] Al-i İmran Suresi, 161. Ayet.

[43] Nisa Suresi, 105. Ayet.

[44] Nisa Suresi, 107. Ayet.

[45] Maide Suresi, 13. Ayet.

[46] Enfal Suresi, 27. Ayet.

[47] Enfal Suresi, 58. Ayet.

[48] Enfal Suresi, 71. Ayet.

[49] Yusuf Suresi, 52. Ayet.

[50] Hac Suresi, 38. Ayet.

[51] Mü’min Suresi, 19. Ayet.

[52] Tahrim Suresi, 10. Ayet.

[53] Buhârî, Vesâyâ, 8; Müslim, Îmân, 107.

[54] Tirmizî, Büyû’, 38; Ebû Dâvûd, Büyû’, İcâre, 79.

[55] Ebû Dâvûd, Cihâd, 157.

[56] Tirmizî, Birr, 18.




AHLAK ENFLASYONU

AHLAK ENFLASYONU

Türkiye’nin yıllardır devam eden, her dönemde toplumu rahatsız eden enflasyon belası gerçekten bıçağın kemiğe dokunması gibi sarsıcı ve acıtıcıdır.

Ancak özellikle korona ile başlayan ve anormal artışlarla devam eden enflasyon; toplumda aç gözlülüğü, bir anda zengin olma düşüncesini, kendi menfaatini düşünme yani dünyevileşme hızla yükselmeye başladı.

Bundan tüm toplum olarak mustaribiz. Herkes bunu yaşamaktadır.

Zaten esnafın en büyük kaybı da burada ve bundandır. [1]

Toplum ahlak enflasyonunu yaşamaya başladı.

Ahlakta bir çöküş yaşanmaktadır.

Pahalılık enflasyonundan çıkıp, ahlak bozukluğu, ahlaksızlık, materyalist ve maddeci bir topluma yerini bıraktı.

Maalesef bu ahlaki düşüklüğü yaşayan esnaf bile nefsini savunmaya geçerek, yanlış olanları gösterip kendisi de yanlışa düşmektedir.

Oysa hiçbir zaman yanlış emsal olmaz.

Devlet toplumun farklı kesimlerine ne kadar zam yaparsa yapsın, aç gözlü olan bu insanların gözünü doyuramaz.

Dolar artınca malının fiyatını yükselten esnaf, düşünce malın fiyatını düşürmemekte ve sabit kalmaktadır.

Oysa kendisi arttırınca kazanmış olmuyor.

Kendisinden zamlı alan diğer esnaf da bu sefer kendi malının fiyatını arttırıyor.

Kısır bir döngü içerisinde bir yerden kazandığını, birçok yerden kaybetmiş oluyor.

Toplum kanaatini yitirmiş.

Problemin büyüğü fiyatların yükselmesi değil, ahlakın düşmesi ve alçalmasındadır.

Ancak devletin burada tokadını hatta gerekirse yumruğunu vatandaşı koruma hesabına göstermesi lazımdır.

Ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.

Kontrolle beraber, bir düzen içerisine alması mecburidir.

Bu mevzii ve hususi bir durum değil, umumi bir sıkıntıdır.

Toplum ahlaklanmalı ve hatta bu konuda yazdığım bir yazıda, Ahlak Bakanlığı kurulmalı, demiştim.[2]

%%%%%%%% 

– Devleti ve hükümeti sürekli şikâyet edenlerle gelin bir muhasebe ve öz eleştiri yapalım.

Önüne gelen herkes maalesef devleti tenkit etmektedir.

Devlet adamlığı vasfı olmadığı ve hikmeti hükümeti bilmediği halde.

Nasıl olsa tenkit etmekten dolayı bir vergi almıyorlar.

Ağzın fermuarı da yok. Ucuzda bir şey. Bir de susturup cevap veren yoksa, meydanı da boş bulmuşsa, boş boş konuşuyor.

Oysa evini bile idare etmekten acizken, devleti yönetmeye talip oluyor.

Asıl problemimizde bu ya!

Kendi işini hakkıyla icra edemeyenler, herhangi bir kurumun başında olsaydı, çok iyi yöneteceğini iddia etmektedir.

Herkes işini yapmalı.

Başkasından dürüstlük ve başarı beklemeden önce, kendisi bunu göstermeli ve yaşamalıdır.

************

-Hayatımızda çok değer verdiğimiz ve değerli olan şeyler normalleşmeye başladı.

Bu durum değer vermediğimiz hatta çok tehlike arzeden şeylerde de görülmekte ve de basite alınmaktadır.
O kadar çok şeyler var ki, bunlar geçmişten alınıp geleceğe, gelecek nesillere aktarılması gerekirken, yıkılan veya yıktığımız köprüler sebebiyle akamete uğramaktadır.
Bunlar aileden topluma, sevgiden saygıya, yardımlaşmadan fedakarlığa kadar her alanda görülmektedir.
Mesela, ahlakın adını etik yaparak törpüledik.
Sözde sadakati kaybettik.
Fedakarlık, sadaka ve sadakat, feragat, isar hasleti, gayret, cömertlik, tevazu, tebessüm, mahviyet, şefkat ve merhamet, istiğfar, istiğna, iktisad ve kanaat, ilim ve fikir, ideal ve gaye, saflık ve mertlik, edeb ve haya…
Bu güzel hasretlerin kaybıyla beraber; kin, nefret, menfaat, bencillik gibi kötü hasletler toplumda revaç bulur hale geldi.
Maddi ve ekonomik enflasyondan rahatsız olurken, ahlaksızlık, sefahat ve rezalet, lgbt ve açık saçıklık gündelik normal hale gelir oldu.
Dünyamızda normalleşti.
On bir vilayetin deprem şokunu yaşarken, yaşamamış gibi hayattan ders çıkarmayıp normal hali yaşar olduk.
İçimizdeki depremi görmedik.
İmandan yetersiz kaldık.
Buda normal oldu.

Aslımıza, fabrika ayarlarımıza dönmemiz gerek.

MEHMET ÖZÇELİK

7-7-2023

 

 

 

[1] https://tesbitler.com/2019/08/24/esnaf-ahlaki/

https://tesbitler.com/2015/01/02/800/

https://tesbitler.com/2015/01/03/ahilik-teskilati-ve-esnaflik/

[2] https://tesbitler.com/index.php?s=ahlak




ENDİŞELİYİZ

ENDİŞELİYİZ

 

Endişeliyiz başta Fransa’nın ektiği terörü biçmesinden…

Endişeliyiz hem de gayet be gayet çok ve de çokça Fransa’da yanan bu ateşin tüm Avrupa ülkelerine yayılmasından endişeliyiz.

Endişeliyiz çünkü bu endişemiz çok sürmedi hemen ABD’de patlak verdi, önce olduğu gibi şimdide bir kişi etrafa rast gele ateş açarak birçok ölüler ve yaralılar var.

Endişeliyiz çünkü tüm Ortadoğu’yu yakan Fransa, ABD ve batı ülkelerinin, yaktıkları bu ateşin kıvılcımının kendilerine sıçrayıp, derinden yakmasından endişeliyiz.

Fransa’da sadece binlerce araç, yüzlerce evin yanması, altın ve elmas dükkanlarının yağmalanması, banka ve marketlerin yandırılıp eşyaların zarar görmesi endişesini yaşamaktayız.

Avrupa baharı şeyy yani kışının gelmiş olmasından endişeliyiz.

Arap baharını yani asıl itibarıyla kışını yaşatanlar, şimdi kendileri o kişi yaşıyor ve yaşayacak.
Fransa ve Belçika ve de İsviçre bunun ilk kıvılcımı, iç savaş sinyalleri verildi.

Fransız Cumhurbaşkanı Makron, vur emri verdi, bir genç daha öldü.

Endişeliyiz bir iç savaş olmasından.

Bu batının bitmesinin sinyalini vermiş olmasından endişeliyiz.

Ya da dibe vurup İslamiyet’le şereflenecek bir batının sevincinin yanında, hala uyanmayanların pisi pisine gitmesinden endişeliyiz.

Endişeliyiz batı gemisinin meçhule gidip, karaya oturmasından.

Hem de çok endişeliyiz, başta Fransa’nın kan içip, kan kusmasından.

Endişeliyiz, başta Fransa, İngiltere gibi sömürgeci bu ülkelerin Afrika gibi ülkelerin kanına ekmek doğrayıp, sülük gibi emdiği kanın ve yer altı zenginliklerinin burunlarından fitil fitil gelmesinden endişeliyiz, hem de çok endişeliyiz.

Kurdukları bu kölelik bakanlıklarıyla, hayatlarını o insanların ölümlerinde görmelerinden dolayı, ölüm sekeratına girmelerinden endişeliyiz.
Gladiston’un Bakan olduğu, müstemleke nazırlığı yani Kölelik Bakanlığı kurup, yediklerini kusmalarından endişeliyiz.

Aslında asıl endişemiz, hala kör olup da yaptıklarından pişmanlık duymayıp, zulme devam etmelerinden, masum Afrikalıyı öldüren polise milyon dolar bağış yapmalarından ve de kinlerinde boğulmalarından çok mu çok endişeliyiz.

Belki uyanmadan gitmelerinden ve bitmelerinden endişeliyiz.

Zarara rızasıyla gireceklerinden endişeliyiz.

Ateşlerini arttırıp harlamalarından endişeliyiz.

Hollanda’nın günah çıkarmak amacıyla; Kral Willem Alexander ülkesinin kölelikteki rolü nedeniyle özür diledi ancak başta Fransa ve İngiltere’den böyle bir pişmanlık gelmemesinden endişeliyiz.

Gelmeden gidecek olmalarından dolayı çok endişeliyiz.

Kirleri ve kanlarıyla gömülmüş olmalarından ve de geçmişteki ecdatlarının kirlerini ellerinde taşıdıkları gibi, kendi çocuklarının da kendi lekeli ve kirli geçmişlerini taşıyacak olmalarından endişeliyiz.

Kirli ve lekeli olan sicillerinin kabaracak olmasından endişeliyiz.

İsveç’in de akıbetinin Fransa gibi olmasından endişeliyiz.

Zira PKK’lı, Şii teröristin Kur’an-ı Kerim-i yakmasına müsaade etmesinden dolayı İsviçre’nin de yanacak olmasından endişeliyiz.

Uslanmayan batının uslanmadan aklını kaybetmesinden endişeliyiz.

Daha da garibi, bunca endişemizi doğrulayıp sürdürecek olmalarından endişeliyiz.

En kötüsü mü, en endişe duyduğumuz ise, dünyayı kokutacak olmalarından endişeliyiz.

MEHMET ÖZÇELİK

5-7-2023




BEKLE BİZI AVRUPA GELİYORUZ

BEKLE BİZI AVRUPA GELİYORUZ

1789 Fransız ihtilalinde Martin Luther’in katoliğin katı uygulamalarına karşı çıkışıyla, Avrupa’nın hayatında büyük zincirlerin kırılmasına sebep oldu.

Ancak gözü açılan batı o günden bugüne geçmiş kirli tarihiyle birlikte sömürmeye, zulme, kan akıtmaya, özellikle İslam dünyasını köleleştirmeye başladı.

İslam dünyasını ve Müslümanları yaktı, yıktı.

Bugün başta Fransa ve Avrupa’ya yayılan ateş, batının yaktığı zulüm ateşinin devamıdır.
Avrupa içten yıkılacak.
Patlama ve patlak içten olacaktır.
Ormanı yakan bir kıvılcım gibi.
ABD ile başlayıp Fransa’yla devam eden bu kıvılcım tüm Afrika’yı yapacaktır.
Zulüm ile abad olanın akıbeti de, ahireti de berbat olur.[1]

***********  

Fransa’nın tarihi vahşetlerle dolu.

Fransa’nın tarihi kan ve göz yaşı.
Afrika’yı köleleştirme zulmünün simgesi.
Cezayir yakıp yıkma yedi okyanusun temizleyemeyeceği lekesi.

Tarihin asırlar boyu yazmakla bitiremeyeceği vahşet ve dehşetlerle dolu.

Çalışmayan işçilerin bileğini kesmekten, gemilere doldurup aylarca denizin ortasında gezdirip, kadınların hamile bırakılması, zayıfların öldürülmesi, güçlü olanların ise Fransız Efendilerine! Hizmetçi ve köle olarak verilmesi…

-Çad tarihinin en kanlı olayı olarak bilinen Kub Kub katliamında Fransızlar 400 Müslümanı namaz kılarken topluca öldürmüştü.

-Fransız sömürgesi altındaki Sahra Altı Afrika’dan toplanan askerlerden oluşan Senegalli Nişancılar birliği, 3. Napolyon tarafından 1857’de kuruldu. Birinci Dünya Savaşı’na 200 bin, İkinci Dünya Savaşı’na da 140 bin Senegalli Nişancı katıldı, her iki savaşta en az 60 bin Senegalli Nişancı yaşamını yitirdi.[2]

********** 

İşte o katliamlardan chatgpt-den birkaçı:

-Fransa’nın katliamlı tarihi:
-Fransa’nın tarihi boyunca çeşitli katliamlar gerçekleşmiştir. İşte Fransa’nın bazı önemli katliamları:

Bartholomew Gecesi Katliamı (1572): Fransa’da yaşayan Protestan Huguenotlar ile Katolikler arasında dini çatışmalar yaşanmıştır. 18-24 Ağustos 1572 tarihleri arasında gerçekleşen Bartholomew Gecesi Katliamı, Paris’te başlamış ve ülke geneline yayılmıştır. Binlerce Huguenot öldürülmüş ve katliamın sonucunda Fransa’daki Protestan nüfusunda büyük bir azalma yaşanmıştır.

Lyon Katliamı (1793): Fransız Devrimi sırasında Jakobenler tarafından gerçekleştirilen Lyon Katliamı, şehirdeki muhafazakar gruplara yönelik bir cezalandırma eylemiydi. Binlerce kişi tutuklandı ve yaklaşık 2.000 kişi idam edildi.

Velodrome d’Hiver Baskını (1942): Nazilerin işgal ettiği Fransa’da gerçekleşen Velodrome d’Hiver Baskını, 16-17 Temmuz 1942 tarihlerinde Paris’teki Velodrome d’Hiver (Kış Velodromu) spor salonunda yapıldı. Fransız polisi tarafından organize edilen operasyonda, binlerce Yahudi kadın, çocuk ve erkek toplama kamplarına gönderildi. Bu olay, Holokost’un bir parçası olarak Yahudi Soykırımı’nın bir örneği olarak kabul edilir.

Sétif ve Guelma Katliamları (1945): II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra Cezayir’in Fransız sömürgesi olduğu dönemde gerçekleşti. 8 Mayıs 1945 tarihinde Sétif kentinde başlayan ve Guelma kentine yayılan isyanlar, Fransız güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle bastırıldı. Tahminlere göre, binlerce Cezayirli sivil öldürüldü. Bu olaylar, Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nın da tetikleyicisi oldu.

Paris Mağara Katliamı (1961): Cezayir Bağımsızlık Savaşı döneminde, Fransız polisi tarafından gerçekleştirilen bir katliamdır. 17 Ekim 1961 tarihinde Paris’te düzenlenen barışçıl bir Cezayir protestosu sırasında, polis tarafından Cezayirli aktivistlere yönelik şiddetli müdahalelerde bulunuldu. Tahminlere göre, yüzlerce Cezayirli öldürüldü.

Bu, Fransa’nın tarihindeki bazı önemli katliamlardan.

*************

Fransa’nın Cezayir’de yaptığı vahşetler.

Fransa’nın Cezayir’deki dönemi, sömürgeci yönetim ve Cezayir Bağımsızlık Savaşı’ndaki olaylarla doludur. Fransa’nın Cezayir’deki bazı eylemleri, vahşet, işkence ve halka karşı zulmün örnekleri olarak kabul edilmektedir. İşte Fransa’nın Cezayir’de yaptığı bazı vahşetlere örnekler:

Sétif ve Guelma Katliamları (1945): II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra Cezayir’deki bağımsızlık talepleri artmıştır. Sétif ve Guelma kentlerindeki isyanlar, Fransız güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle bastırıldı. Tahminlere göre, binlerce Cezayirli sivil öldürüldü.

Susa Katliamı (1945): 8 Mayıs 1945’te, II. Dünya Savaşı’nın sona erdiği gün, Cezayir’deki Susa şehrinde büyük bir katliam gerçekleşti. Fransız askerleri, Cezayir halkının bağımsızlık taleplerini destekleyen bir gösteriye saldırdı ve yüzlerce kişiyi öldürdü.

Paris Mağara Katliamı (1961): Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında, Fransız polisi tarafından gerçekleştirilen bir katliamdır. 17 Ekim 1961 tarihinde Paris’te düzenlenen barışçıl bir Cezayir protestosu sırasında, polis tarafından Cezayirli aktivistlere yönelik şiddetli müdahalelerde bulunuldu. Tahminlere göre, yüzlerce Cezayirli öldürüldü.

Bugeaud’nun Savaşları (1830-1847): Fransa’nın Cezayir’i işgal etmesiyle başlayan süreçte, Cezayir halkına yönelik vahşet ve zulüm yaşandı. Fransız mareşal Thomas-Robert Bugeaud liderliğindeki Fransız ordusu, Cezayir halkına karşı saldırılar düzenledi, köyleri yaktı, tarlaları tahrip etti ve binlerce Cezayirli öldü.

Massu Operasyonları (1956-1957): Fransız general Jacques Massu liderliğindeki birlikler, Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında Cezayir’de “temizlik” operasyonları yürüttü. Bu operasyonlarda, Cezayirli sivillere işkence yapıldı, toplu infazlar gerçekleştirildi ve köyler yakıldı.

Bu örnekler, Fransız yönetiminin Cezayir’deki sömürge döneminden.

@@@@@@

Fransa’nın Afrika’da yaptığı vahşetler ve katliamlar

Fransa’nın Afrika kıtasındaki tarihi, sömürge dönemi ve bağımsızlık mücadeleleriyle doludur. Fransız sömürgeciliği döneminde, Afrika’nın farklı bölgelerinde vahşetler ve katliamlar yaşanmıştır. İşte Fransa’nın Afrika’da yaptığı bazı vahşetler ve katliamlara örnekler:

Madagaskar Soykırımı (1947): Madagaskar, Fransız sömürge yönetimi altında olan bir adadır. 1947 yılında Madagaskar’da bağımsızlık talepleri ve yerli halkın isyanıyla sonuçlanan bir ayaklanma patlak verdi. Fransız ordusu, isyanı bastırmak için sert önlemler aldı ve yerli halka karşı ciddi şiddet uygulandı. Tahminlere göre, 80.000 ila 90.000 Madagaskarlı öldürüldü.

Fransız Cezayiri (1830-1962): Fransız Cezayiri, bugünkü Cezayir’in Fransa tarafından sömürgeleştirildiği dönemi ifade eder. Bu dönemde Cezayir halkına karşı birçok vahşet ve katliam gerçekleştirildi. Örneğin, Sétif ve Guelma Katliamları (1945) sırasında binlerce Cezayirli öldürüldü. Ayrıca, Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında da Fransız güçleri Cezayir halkına karşı şiddet ve işkence uyguladı.

Fransız Kongo’su (1880-1960): Fransız Kongo’su, bugünkü Kongo Cumhuriyeti’nin bir parçası olan bölgeyi ifade eder. Fransa’nın Kongo’da uyguladığı sömürge politikaları sırasında yerli halka yönelik vahşetler yaşandı. Özellikle kauçuk üretimi için zorla çalıştırma, köle ticareti ve işkence gibi uygulamalar yaygındı.

Ruanda Soykırımı (1994): Ruanda Soykırımı, Belçika sömürge yönetiminin ardından Fransız desteğiyle gerçekleşen bir soykırımdır. Hutu hükümetinin kontrolündeki güçler, Tutsi etnik grubuna karşı sistematik bir soykırım başlattı. Fransa’nın Ruanda hükümetine askeri ve siyasi destek sağlaması, soykırımın işlenmesinde rol oynadığı iddialarıyla eleştirilmiştir.

Bu örnekler, Fransız sömürgeciliğinin Afrika’da yaptığı vahşet ve katliamlardan sadece birkaçıdır. Fransız sömürge dönemi boyunca devam etmiştir.

@@@@@@


Fransa’nın Dünya sömürgeciliği.

Fransa, tarih boyunca geniş bir dünya sömürge imparatorluğu kurmuştur. Özellikle 16. yüzyıldan itibaren keşifler ve sömürgeciliğin yükselişiyle birlikte Fransızlar, farklı kıtalarda birçok bölgeyi sömürgeleştirmişlerdir. İşte Fransa’nın dünya sömürgeciliği hakkında genel bir bakış:

Afrika: Fransızlar, Afrika kıtasında geniş bir sömürge imparatorluğu kurmuşlardır. Batı Afrika’da Côte d’Ivoire (Fildişi Sahili), Senegal, Mali, Nijer, Burkina Faso (Yukarı Volta), Benin (Dahomey), Togo, Gabon, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Kongo Cumhuriyeti gibi bölgeleri kontrol altına almışlardır. Ayrıca, Doğu Afrika’da Madagaskar ve Komor Adaları da Fransız sömürgesi olmuştur.

Asya: Fransızlar, Asya kıtasında da sömürge bölgeleri edinmişlerdir. Özellikle Güneydoğu Asya’da Vietnam, Laos ve Kamboçya (Endoşin) Fransız sömürgeleştirme politikalarının etkisi altına girmiştir. Bu bölgeler, Fransızlar tarafından “Fransız Hint Çin” adı altında yönetilmiştir.

Okyanusya: Fransa, Pasifik Okyanusu’nda da sömürge bölgeleri elde etmiştir. Örneğin, Fransız Polinezyası (Tahiti, Bora Bora vb.), Yeni Kaledonya, Wallis ve Futuna adaları Fransız sömürgesi haline gelmiştir.

Karayipler: Fransızlar, Karayip Denizi’nde de sömürge bölgeleri edinmiştir. Guadeloupe, Martinik, Saint Barthélemy, Saint Martin ve Fransız Guyanası (Güney Amerika kıtasında) Fransız kontrolü altına girmiştir.

Fransa’nın sömürge dönemi boyunca, yerli halklara karşı baskı, zulüm ve sömürücü politikalar uygulandığı eleştirileriyle karşılaşmıştır. Fransız sömürgeciliği, sömürü, kültürel asimilasyon ve insan hakları ihlalleri gibi birçok olumsuz etkiyle ilişkilendirilmiştir. Sonunda, 20. yüzyılın ikinci yarısında çeşitli bağımsızlık hareketleriyle birlikte sömürge imparatorluğu çökmüş ve eski sömürgeler bağımsızlıklarını kazanmıştır.

@#####

Fransa’nın ırkçılık politikası.

Fransa’nın ırkçılık politikası, ülkedeki çok çeşitli faktörlere ve dönemlere bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Fransız tarihinde, ırkçılık ve ayrımcılık konularında farklı eğilimler ve politikalar mevcuttur. İşte Fransa’nın ırkçılık politikası hakkında bazı önemli noktalar:

Kolonyal Dönem: Fransa’nın sömürge imparatorluğu döneminde, yerli halklara karşı ırkçı politikalar uygulanmıştır. Özellikle Afrika ve diğer sömürge bölgelerinde, yerli halklar Fransızlar tarafından ikinci sınıf vatandaş olarak görülmüş ve ayrımcılığa uğramıştır. Bu dönemde, Fransızların yerli halklara karşı üstünlük duygusu ve ırk ayrımcılığı yaygındı.

II. Dünya Savaşı ve Holokost: Nazilerin Fransa’yı işgal ettiği dönemde, Fransız hükümeti bazı Yahudi vatandaşlarını ve mültecilerini teslim etmiştir. Bu, ırk temelli bir politika olarak kabul edilebilir ve Fransız hükümetinin işgal altındaki dönemde Yahudilere karşı ayrımcılık yaptığına işaret eder.

Göçmen Politikaları: Fransa, 20. yüzyıldan itibaren büyük bir göçmen nüfusuyla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle eski sömürge bölgelerden gelen göçmenlerle birlikte, ırk ve etnik köken temelinde ayrımcılık sorunları ortaya çıkmıştır. Bazı göçmen grupları, Fransa’da ayrımcılığa uğramış, ekonomik ve sosyal fırsatlardan mahrum kalmış ve ırkçı saldırılara maruz kalmıştır.

Laiklik ve Entegrasyon Politikaları: Fransa’da laiklik ilkesi, dinin kamusal alanda görünür olmasını sınırlayan bir politikadır. Ancak, bu politikanın bazen belirli dini grupları hedef aldığı ve özellikle Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve dışlanma yarattığı eleştirileri bulunmaktadır. Örneğin, başörtüsü yasağı gibi uygulamalar, bazı kesimler tarafından ırkçı veya dini ayrımcılık olarak görülebilir.

Fransa’da ırkçılık politikası ve ayrımcılık konuları geniş bir tartışma konusudur ve farklı görüşler bulunmaktadır.

@@#@@#

Fransız kültürünün Dünya kültürüne etkileri ve yozlaştırması.

Fransız kültürü, tarih boyunca dünya çapında büyük bir etkiye sahip olmuştur. Özellikle sanat, edebiyat, moda, gastronomi ve felsefe gibi alanlarda Fransız etkisi geniş kitlelere ulaşmıştır. Bununla birlikte, kültürel etkilerle birlikte, bazı eleştirilerde de bulunulmuş ve Fransız kültürünün bazı unsurlarının yozlaştırıcı etkilere sahip olduğu iddia edilmiştir. İşte Fransız kültürünün dünya kültürüne etkileri ve bazı eleştirilere ilişkin noktalar:

Edebiyat ve Felsefe: Fransa, birçok ünlü yazar, filozof ve düşünürün doğduğu ve etkili eserler verdiği bir ülkedir. Victor Hugo, Molière, Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Marcel Proust gibi isimler, dünya edebiyatının önemli figürleridir. Fransız felsefesi de, Descartes, Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi düşünürler aracılığıyla dünya felsefesine derin etkilerde bulunmuştur.

Sanat ve Moda: Fransız kültürü, sanatın birçok alanında büyük etkilere sahiptir. Özellikle resimde, ünlü sanatçılar Claude Monet, Edgar Degas, Pierre-Auguste Renoir, Henri Matisse, Paul Cézanne gibi isimlerle dünya çapında tanınmıştır. Aynı şekilde, moda dünyasında da Paris, dünya modasının önemli bir merkezi olarak kabul edilir ve Fransız tasarımcılar moda trendlerine yön verir.

Gastronomi: Fransız mutfağı, dünya genelinde büyük bir itibara sahiptir. Fransız yemek kültürü, özenli hazırlık, çeşitlilik, rafine sunum ve lezzetli tatlarla tanınır. Fransız mutfağından çeşitli yemekler, teknikler ve terimler dünya mutfaklarına ve restoranlara yayılmıştır.

Eleştiriler:

Kültürel İmperializm: Fransız kültürünün dünya çapında yayılması ve etkisi, bazı eleştirilere yol açmıştır. Bazıları, Fransız kültürünün diğer kültürleri bastırma veya asimilasyon politikalarını teşvik ettiğini öne sürer. Kültürel emperyalizm olarak adlandırılan bu süreçte, yerel kültürlerin yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu iddia edilir.

Stereotipler ve Klişeler: Fransız kültürü, dünya genelinde romantizm, şıklık, romantik aşk gibi klişelerdir.

@@@#

Fransızların Müslümanlara ve Müslüman ülkelere yaptıkları ayrımcılık, zulüm, baskı ve darbeler.

Fransa’da Müslümanlara ve Müslüman ülkelere karşı ayrımcılık ve tartışmalı politikalar hakkında son yıllarda birçok tartışma yaşanmıştır. Ancak, belirli olaylar ve politikalar hakkında konuşmak için daha spesifik bilgiler ve olaylar gerekmektedir. Aşağıda, bazı tartışmalı konulara ilişkin genel bilgiler sunabilirim:

Laiklik ve Başörtüsü Yasakları: Fransa’da laiklik ilkesi, dinin kamusal alanda görünümünü sınırlayan bir politikadır. Bu bağlamda, bazı Müslüman kadınların başörtüsü gibi dini sembolleri kullanmaları yasaklanmıştır. Başörtüsü yasağı, bazı kesimler tarafından Müslümanlara karşı ayrımcılık olarak değerlendirilmekte ve din özgürlüğüne müdahale olarak eleştirilmektedir.

İslamofobi: Fransa, son yıllarda İslamofobiyle mücadelede önemli bir tartışma merkezi haline gelmiştir. Bazı Müslümanlar, toplumda ayrımcılığa, nefrete ve saldırılara maruz kaldıklarını iddia etmektedir. Özellikle terör saldırıları sonrasında, Müslümanlara yönelik olumsuz algılar ve ön yargılar artmıştır.

Müslüman Ülkelere Karşı Politikalar: Fransa’nın bazı dış politika kararları, Müslüman ülkelerle ilişkilerde gerilimlere yol açmıştır. Örneğin, bazı Fransız liderlerin İslam’ın radikalleşmesiyle ilgili söylemleri ve terörle mücadele politikaları bazı Müslüman ülkelerde tepkiyle karşılanmıştır. Bu durum, Fransa-Müslüman ülkeleri ilişkilerinde gerilimlere ve diplomatik krizlere yol açmıştır.

Darbeler ve Müdahaleler: Fransa, tarih boyunca bazı Müslüman ülkelerde askeri müdahalelere ve darbelere karışmış veya desteklemiştir. Örneğin, Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında ve daha sonra Cezayir’deki iç savaşta, Fransa’nın politikası tartışmalıdır. Benzer şekilde, Fransa’nın Libya, Mali ve Orta Doğu’daki diğer bölgelerdeki müdahaleleri de eleştirilmiştir.

Bu konuların tartışması genellikle karmaşık ve çok yönlüdür.

@@@@##

Fransa’nın laikliği ve dünyayı laiklikle kontrolü.

Fransa, laiklik ilkesini benimseyen ve bu prensibe dayalı bir devlettir. Laiklik, devletin dini inançlara karşı tarafsızlığını ve dini ile devlet işlerinin ayrılmasını vurgulayan bir prensiptir. Fransız laiklik modeli, 1905 tarihli Laiklik Yasası ile resmi olarak kabul edilmiştir.

Fransa’da laiklik ilkesi, kamusal alanda dini sembollerin ve uygulamaların sınırlanmasını, devlet okullarında dini sembollerin yasaklanmasını ve devletin tüm vatandaşlara eşit mesafede durmasını amaçlar. Bu bağlamda, Fransa’da din özgürlüğüne saygı duyulurken, dini ifadelerin kamusal alanda belirgin bir şekilde sergilenmesi ve dini sembollerin devletin resmi kurumlarında kullanılması sınırlanmıştır.

Fransa’nın laiklik ilkesi, bazı tartışmalara ve eleştirilere yol açmıştır. Kimi eleştirmenler, Fransa’nın laiklik politikalarının Müslümanları hedef aldığını ve dini özgürlükleri kısıtladığını iddia etmektedir. Özellikle başörtüsü yasağı gibi uygulamalar, Müslüman kadınların dini ifadelerini sergileme özgürlüğünü kısıtladığı ve ayrımcılık yarattığı gerekçesiyle eleştirilmektedir.

@@###

Fransa’nın laikliği nasıl ve ne derecede bir laikliktir. Oysa devlet başkanları göreve başlarken İncil üzerine yemin etmektedir.

Fransa’nın laiklik ilkesi, devletin dini inançlara karşı tarafsızlığını ve din ile devlet işlerinin ayrılığını vurgulayan bir prensibi benimser. Ancak, Fransa’daki laiklik uygulamaları, bazı eleştirilere ve tartışmalara yol açmıştır. İşte Fransa’da laikliğin nasıl ve ne derecede uygulandığına dair bazı önemli noktalar:

Kamusal Alanın Nötr Olması: Fransız laiklik ilkesine göre, kamusal alan dini sembollerden ve dini ifadelerden tarafsız olmalıdır. Devletin resmi kurumları, okulları ve kamu hizmeti veren kuruluşları dini sembollerin kullanımını sınırlar. Örneğin, devlet okullarında öğrencilerin dini semboller takması, öğretmenlerin dini kıyafetler giymesi veya devlet dairelerinde dini sembollerin bulunması yasaktır.

Din Özgürlüğü: Fransa’da laiklik ilkesi, din özgürlüğünü korumayı hedefler. Her bireyin dini inançlarını özgürce seçmesi ve uygulaması kabul edilir. Ancak, laiklik ilkesi, dinin kamusal alanda baskın bir şekilde sergilenmesini sınırlar ve dinin siyasete karışmasını engeller.

Yeminler ve Dinî Törenler: Fransa’da devlet başkanları, göreve başlarken genellikle laiklik ilkesi gereği İncil üzerine yemin etmezler. Bunun yerine, bir cumhurbaşkanının göreve başlarken yaptığı yemin metni, anayasa ve laiklik ilkesine bağlı olarak belirlenir. Ancak, bazı yerel yönetimlerde veya bireysel durumlarda dini törenler veya yeminler gerçekleştirilebilir.

Fransa’da laiklik ilkesinin uygulanması, bazı eleştirilere ve tartışmalara yol açmıştır. Özellikle başörtüsü yasağı gibi uygulamalar, Müslümanlara yönelik ayrımcılık olduğu iddialarına neden olmuştur. Aynı şekilde, Fransız devlet başkanlarının bazı geleneksel dini törenlere katılması veya dini sembollerin kullanılması da eleştirilmiştir.

Sonuç olarak, Fransa’nın laiklik ilkesi, devletin dini inançlara karşı tarafsızlığını vurgulayan bir prensibi benimser. Ancak, uygulamada bazı tartışmalı durumlar ve eleştiriler bulunabilir ve laikliğin nasıl yorumlandığı konusunda farklı görüşler olabilir. Laiklik, din özgürlüğünü koruma amaçlar.

MEHMET ÖZÇELİK

01-07-2023

[1] https://tesbitler.com/2023/06/24/zalim-abad-olmaz-berbad-olur/

[2]https://tesbitler.com/2018/09/17/sicili-kirli-ve-lekeli-devletler-fransa/
https://tesbitler.com/2021/03/04/9930/
https://tesbitler.com/2015/02/01/fransiz-oyunu/
https://tesbitler.com/2023/06/30/teror-teroru-besleyeni-bogar/

https://m.haber7.com/yazarlar/ismail-yasa/3029167-fransizlarin-satirli-katliami
https://www.google.com/amp/s/www.dunyabulteni.net/amp/afrika/fransa-nin-unutturmaya-calistigi-kub-kub-katliami-h436627.html
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fransada-devlet-tarafindan-muslumanlara-yapilan-zulum-raporu-yayimlandi/2521529
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fransanin-tarihindeki-kara-lekeler-unutulmuyor/1450460
https://www.gzt.com/mecra/fransa-saflarinda-savasan-senegalli-nisancilar-3711579




TERÖR TERÖRÜ BESLEYENİ BOĞAR

TERÖR TERÖRÜ BESLEYENİ BOĞAR

 

Dünyayı ateşe veren batı dünyası ve özellikle Fransa yaktıkları ateşte bugün kendileri de yanmaktadır.

Besledikleri terör kavgası kendi gözlerini de olmaktadır.
Bu ateş diğer devletlere de sıçramaktadır.
Bize 59 yıldır bela olan Pkk terörü yirmiden fazla batı ülkeleri tarafından desteklenmekte ve beklenmektedir.[1]
Keser döndü sap döndü.
Gün geldi hesap döndü.
Hiçbir hukuk tanımayan terör onu tutan eli de yakar ve o eli de ısırır.

Yakılan bu ateş durmayacak, bütün yakanları birer birer yakıp bitirecektir.

Bu ateş sadece silah tüccarlarını memnun eder.
Dünyanın en büyük silah tüccarı ise ABD’dir.
Önce fitne ateşiyle devletler karıştırılıyor, daha sonra taraflara milyar dolarlık silahlar satılıyor.

Kıyametin on büyük alametlerinden birisi de, Yecüc- Mecüc yani şimdiki adıyla terör ve terörist, anarşi ve anarşisttir.

Ahir zamanda insanları yakacak olan terör, insanların yaktığı terördür.
Yani kendi ateşlerinde yanarken, masumları da yakacaklardır.

**********  

Wagner ordusunun 25 bin kişilik paralı ve kuralsız ordusuyla Moskova’ya yürüyüp 200 km yaklaşması ciddi bir durumdu.
Rusya bizdeki 15 Temmuz’a benzer bir çıkışı derinde yaşadı ve başını kaldırmadan indirdiğini görüyoruz.
Ancak bu bir ültimatomdu.
Gerisi gelecek, temizlik faaliyeti işletilecektir. 

**********

Batı her zaman bizlere ulaşılamayacak büyük hedefler olarak gösterildi ve de göründü.

Ancak araştırmakla veya zamanla içinin boş olduğu anlaşıldı.

Fransa, Paris adeta kültürün kaynağı gösterildi.

Ve gerçektir ki; dünya kültür ve ahlakının bozulması Fransa’dan, Paris’ten başlamış ve çıkmıştır.

Türkiye Allah korusun bir daha batının bir boyunduruğu altına girerse, daha en az yüz yıl bundan kurtulamaz.

-İşte Paris’in diğer adıyla medeni Avrupa’nın gerçek, bu yüzü sokakta yatan insanların halinden çok açık ve net olarak görülüyor.[2]

-Batı laiklik adıyla fitneyi içerimize atıp, bir asır bizi bizle uğraştırdı, yıprattı, kaybettirdi.

Batsın senin laikliğin.

Kendi ise dini devletin hiçbir kademesinde ayırmadı.

İncil’e el basarak göreve başladılar.[3]

MEHMET ÖZÇELİK

30-06-2023

 

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=ter%C3%B6r

[2] https://www.yenisafak.com/video-galeri/dunya/pariste-yuzlerce-insan-sokakta-yasiyor-4541081

[3] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3335429-batida-din-siyasetin-zirvesinde-secimi-kazanan-incile-kosuyor-laiklik-elden-gitmiyor




İNSAN BOZMASI BİR HAYVAN

İNSAN BOZMASI BİR HAYVAN

 

NATO’ya girmeye çalışan İsveç sadece teröre hamilik yapmakla kalmıyor aynı zamanda terörü besliyor.

Onunla da yetinmeyen İsveç, Kur’an-ı Kerim-in yakılmasına müsaade ediyor. Engellemeye çalışanlara zorbalık yaparak, terörün her nevini korumaya devam ediyor.

Aslında bu durum bir savaş sebebidir.

Belki buna bazıları; İt ürür kervan yürür, diyebilir.

Veya, her üren köpeğe bir taş atarsan, dünyada taş kalmaz da diyebilir.

Veyahut da; katranı kaynatsan olur mu şeker, soyuna tükürdüğümü soyuna çeker, diyerek soyu bozukta diyebilirsiniz.

Hem südü, hem suyu, hem de kanı ile tümü bozuk deyip susarak es de geçebilirsiniz.

Ancak hangisini derseniz deyin; ortada ne insanlıkla, ne dinlere saygıyla, ne de hukuk ve insan haklarıyla hiçbir ilgisi yoktur.

Bu bir çöküşün, bitişin, iflasın göstergesidir.

Komünist Rusya bile buna şiddetle tepki gösterdi.

Bu gelmekte ve doğmakta olan İslam güneşini söndürmek için üflemeye çalışan, yarasa gibi ışıktan rahatsız olan insan bozması ve bozuntusu, hayvandan aşağı varlıkların ahmakça bir işidir.

Zira hayvanlar içinde bile nice mübarek hayvanlar var ki, kendilerine rahmet okutmaktadırlar.

-Daha önce de Kur’an-ı Kerimi yakan birisi, daha ahirete gitmeden yanmış, diğeri kaçarken arabasıyla takla atmış, yaralanmıştı.

– Bu adice tavır iki milyar Müslümana büyük bir hakarettir.

-İşte bir rüya ile bile yüz binlerinin hayatı değişebiliyor.

Hidayete erip, Müslüman oluyor.

Hakikati rüyada bile görüyor.[1]

Hakikat; görenedir görene.

Köre ne?

– Her şeyi yakan ateşin ve de ateşten yaratılan şeytanın da bir suluk işi var.

Her şeyi yiyen ateş, su tarafından yenilmektedir.

Batılın hakikat karşısındaki durumu da aynen bunun gibi, elektrik düğmesine bir dokunmak iledir.

 

************  

Başta ABD, İngiltere ve İsrail dünyayı boşu boşuna karıştırmıyorlar.

Mutlaka çok iyi bildikleri bir şeyler değil, çok şeyler var.
Bunlar normal tabirle, manyak ve cahil değiller.
Dünyayı çok iyi bilen, Devletleri çok iyi test eden insanlar.
İşte bizden çok daha iyi bildikleri iki şey var;
Biri kendi maddi manevi çöküşleri.
Diğeri ise, İslam’ın ve İslam aleminin maddi ve manevi yükselişi.
Yani İslam güneşinin doğuşu.
Kendi ışıklarının ve oyunlarının sönüşü ve bitişiyle hakikatin görünüşü.
İnşallah oda çok ileride değil, çok yakında tahakkuk edecektir.

 

************* 

 

Bizler hayatta yapılan zerre kadar iyilik olsun, kötülük olsun; karşılıksız kalmayacağına imanımız gibi inanırız.

Er ya da geç.

Biz mahkemelerin Allah’ın Hak isminin bir tezahür yeri, bir tecelli yeri olduğuna inanırız. Öyle ki şeriatın kestiği parmak acımaz deyip hatta kendimiz Ceza’nın bize uygulanmasını isteriz. Ta ki ahirete taalluk eden hususlar burada ve temizlenmiş olsun. O mahkemeler ki Orada yanlış bir şey olduğu zaman haksızlık bile edilse; Beşer zulmeder. Kader adalet eder, deriz. Kadere yine de teslim oluruz, başımıza gelen her bir musibet de mutlaka bunda bir hayır vardır deriz.

Şerrin de, hayrında yaratıcısı Allah’tır, diye inanırız.
Nitekim ayette, umulur ki hayır gördüğünüzde şer ve şer gördüğünüzde hayır vardır, hakikatine ibret ve hikmetle bakar, her şeyde bir hikmet ve bir hakikat, bir gerçek. bir adalet ararız.

Cenabı Hakk’ın hiçbir zaman için kullarına zulmetmeyeceğine imanımız gibi inanırız.

 

*********** 

 

Dünya bir çok olaylara gebedir.

İnsanlar dünyanın başına gelen bunca olaylardan kendisine ders çıkarmalıdır.

Bir insanı korona, deprem, sel gibi felaketler düşündürmüyor, ibret ve ders aldırmıyorsa onu ancak ölüm ve kabir paklar.

İnsanoğlu çabuk unutuyor başına gelenleri.
Olmamış gibi.
Az-mış gibi azarak ve azıtarak.
Daha ne ve neyi bekliyorsa!

– “Onlar Ki Verir Lâf ile Dünyaya Nizâmât

Bin Türlü Teseyyüp Bulunur Hânelerinde” Ziya Paşa.

 

*********** 

 

BİR KISSA VE HİSSE:

 

O karanlık günlerde, Yunan Başbakanı Venizelos ve İngiliz Başbakanı Lloyd George, yeni yeni silahları ve taarruz plânlarıyla İslâmiyet’in son ordusu ve son kalesine hücuma hazırlanıyorlardı.

Bediüzzaman ise bir Cuma gecesi, Ayasofya’da sabahlara kadar kurtuluşumuz ve zaferimiz için yaptığı ibadetlerde:

“Yâ Rabbi!..

Senin askerlerin daha çoktur, bu mel’unlara fırsat verme!..” diye dua ediyordu.

Sabahleyin erken saatlerde Süleyman Ayaz Efendi, Divanyolu’ndan Bediüzzaman’a gazeteler ve sabah çorbasını getirdi. Gazeteler, Yunan Kralı I. Aleksandros’u kendi maymununun ısırdığını, maymunu ise öldürdüklerini yazıyordu.

Gazeteyi okuyan Bediüzzaman sevinç içinde tebessüm ederek, “Süleyman bir kalem getir de bu hayvana bir mersiye yazalım,” dedi.

Bediüzzaman, gazetenin kenarına şu mersiyeyi yazmıştı:

“Vemâ ya’lemu cünude Rabbike illâ Hû”

“Rabbinin ordusunu ancak kendisi bilir…”

İşte o cünuttan bir gazi-şehid,

Nev-i hayvandaki maymun-u said.

Ey maymun-u meymun, müminleri memnun,

Kâfirleri mahzun,

Yunanı da mecnun eyledin.

Öyle bir tokat vurdun ki,

Siyaset çarkını bozdun.

Lloyd George’u kudurttun,

Venizelos’u geberttin.

Mizan-ı siyasette pek ağır oturdun.

Ki, küfrün ordularını, zulmün leşkerlerini

Bir hamlede havaya fırlattın…

Başlarındaki maskelerini düşürüp, maskara ederek

Bütün dünyaya güldürdün.

Cennetle mübeşşer olan hayvanların isrine gittin

Cennette saidsin, çünkü gazi, hem şehidsin…”[2]

 

MEHMET ÖZÇELİK

29-06-2023

[1] https://www.haber7.com/dunya/haber/3335682-o-ruyayla-her-sey-degisti-hristiyan-cemaat-lideri-takipcileriyle-birlikte-musluman-oldu

[2] https://www.zaferdergisi.com/makale/11600-bediuzzamanin-duasi-ve-maymuna-mersiyesi.html




BAYRAMLAR KİMLİGİMİZDİR

BAYRAMLAR KİMLİGİMİZDİR


Su-i zan etmeyeyim ama ,acaba bayramda tatile gitmek sakın ola ki; bayramdan, dostlardan, manevi atmosferden bir kaçış olmasın!Yani tatile mi gitmek yoksa bayramdan mi kaçmak.Niye bu işin ortası olmasın ki?Tatili gene yap.Bayramdan kaçmadan.Kurban parasının kat be katı bir kaç günlük tatilde fazlasıyla ve görmeksizin saçılıyor.Hele hele bu çocukların geleceği için tam bir kayıptır.Kurban kesen bir baba değil, tatile giden bir baba portresi zihinde kazınmış oluyor.İnsan sonra Z kuşağı, ailesini anlamayan ve dinlemeyen bir çocuk şikayeti ve veryansınlar.Bizi bağlayan başka hangi bağlar kalıyor.Okul var, cumaya gidemiyor.At yarışı gibi test yarışında, namazı sonra kılar.Yaz tatili oldu, köye, tatile, işe gitme planları.İmam Hatipte bile; aman proje sınıfındadır dokunmayın, zorlamayın, yüksek not verin, geçirin.

Üniversiteye hazırlanıyor, dokunmayın!
Dünyaya feda edilen ahiret ve ahiret meseleleri.Geriye kalan diğer iki bağ ise, bayramlar.Oda tatille, akla gelirse toplu mesajlarla geçiştirme.Din ve dini meseleler mi ağır geliyor yoksa insanlar mı hafif kalıyor.Bizi bize ve değerlerimize bağlayan bağlar birer birer koptukça, kendimize değil, başkalarına benzeriz.Bizler biz değil, başkaları oluruz ve başkalaşırız.Elbette gençler anlaşılmalı.Kendi gençliğimiz çok mu farklıydı.Mesele, onların bizler gibi olmasından ziyade, bizlerin kendimiz olmamızdır.Biz kendimiz olursak, onlarda bizi örnek alıp, en yakınları gibi olmaya çaba gösterir.Nitekim bir sınavda pencereden dışarıya baktığımda bir baba ve yanında 10 yaşları civarında kızı yürüyorlardı.Baba iki elini arkasına bağlamış yürürken, kızıda aynen babasının pozisyonunda yürüyordu.Çocuğun ilk taklit ettiği anne ve babasıdır.Onların örnek tavırlarıdır.Bayramda tatile giden bir baba ve onu o şekilde takip eden bir nesil.Tüm mesele ana merkezle bağlantıyı koparmamak.Pergelin sabit ucu gibi.Mevlana, “Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız din üzerinde sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır” der.Kişilik ve kimlik muhafaza edilmelidir.Kaybedilmemelidir.Bayramlar kimlik ve kişilik göstergesidir. 

-“Bir kurban değil, bütün cihan kurban sana.

Cism-i cihanımız feda olsun ruhuna

Nasıl ölürsen öl, insanlık ölmediğince

Hükmün sürer bu cihanda, sana kurban olunca” N.F.K.

MEHMET ÖZÇELİK

27-06-2023




FUHUŞ VE AHLAKSIZLIK TERÖRÜ

FUHUŞ VE AHLAKSIZLIK TERÖRÜ

 

Maddi hayatı ortadan kaldırmanın TERÖRÜ olur da, manevi hayatı ortadan kaldıran fuhuş ve ahlaksızlığın TERÖRÜ olmaz mı?
Bugün dünyada bu ikisi de yaşanıyor.
Oda Lgbt ile zirveye tırmandırılarak…
Maddi terör beslenip desteklendiği gibi, manevi terörde fazlasıyla desteklenmektedir.
Kadın hayata kaynaklık yapmaktadır.
Fuhuş ve sefahat kadını hedef almaktadır.
Dolayısıyla; birincisi doğanları öldürürken, ikincisi doğmadan öldürmektedir.
Fuhuş neslin önünü kapamaktadır.
Dünyaya neslin çoğalması için gelen Adem oğluna düşman olan şeytan, bunun için Allahtan kıyamete kadar kendisine müsaade edilmesini ve insanların gelecekleri ana yolda oturup, bekleyip, saptıracağını söylemişti.
O ana yolda nikah, annelik yolu, aile, çocuk ve nesillerdi.
Hz. Ademe düşman olan şeytan, hıncını oğullarından alıp, düşmanlığını da kendi soyuyla birlikte, insan soyundan sürdürüyordu.
Ya zina ile hatları koparıyor, bulandırıyor, karıştırıyor, ya da yok ediyordu.
Nesillerin yok edilmesi veya nüfus planlaması, şeytanin Şeytani bir planlamasıdır.
Lgbt ise bunun en üst ve derin bir planıdır.
Bedenle birlikte ruhu söndürmek ve öldürmektir.
Lgbt ruh çöküntüsüdür.
Lgbt kişilik kaybıdır.
Lgbt irade yoksunluğudur.
Lgbt şeytanın köleliğidir.
Lgbt Şeytani bir yoldur.
Lgbt kadınla birlikte erkeği ve erkekliği ortadan kaldırmaktır.[1]

*********

Her şey kadınla ve kadının kandırılması ve bozulmasıyla ve de kadın üzerinden oyunlarla oynandı.

Cennetten çıkarılıştan, Kabilin Habil’i öldürmesine ve de kıyamete kadar devam edecektir.
Zira kadın bozulursa, toplumda bozulur.
Bir kişiyle kalmaz.
Ana merkez.
Ana kaynak.
Ana rahmi, rahmetin anası.
Rahmet kaynağı.
Rahmet giderse, azap gelir.
Şefkat kahramanlarıdır analar.
Kaynağın Ana mayası olan Şefkat.
Var oluşun doğuşu Şefkat ve merhamet.

Muhabbetin yoğunlaşmış hali aşktır. Bu taşlar ve atom arasında da cereyan etmektedir.

Bu tesbitte de olduğu gibi; “Taşlar doğuruyor ve hareket ediyorlar: Romanya’nın yaşayan taşlarının gizemi çözülüyor.[2]

Bu insan gibi hayvan ve diğer varlıklarda da görülmektedir.

Beşerî aşk, aşkı sevdadır. / İlahi aşk, kalbi Beyza’dır

Anne fedakardır.[3]
Onun içindir ki; aslında şeytan sadece insana değil, varlığa düşman, var oluşu engellemektedir.
O yok oluşun temsilcisidir.
Yok oluşa hizmet etmektedir.
Onun için hedefinde kadın vardır.
Zira kadın var oluşun simgesidir.
Savaş; yok oluşla, var oluşun savaşıdır.
Her şey zıddıyla bilinmektedir.
Ancak tek zıddı olmayan Allah’tır.
Yani varlığının zıddı olan yokluğu yoktur.
Şeytan ilk mücadelesini, olmayan yokluğu ihdas ederek başlattı.
Ve Allah’ı inkar etti.
Ve ardından Hz. Ademe olan düşmanlığını, Hz. Havva annemizin kulağına fısıldayarak başlattı.
Çünkü kadın fıtratı gereği zayıftır.
İnsan yapısı gereği aldanır.
İnsan aldandı.[4]
Durum göstermektedir ki, kadın üzerinden başlayan ve başlatılan imtihanımız, kadın üzerinden de sonlanacaktır.
Onun varlığıyla başlatılan var oluş, onun yok edilmesiyle de yok olacak ve yok edilecektir.
Kadın[5] hedef tahtasıdır.
Hedefe konulmuştur.
Kadınlarımızı ve kızlarımızı yoldan çıkaran şeytan ve şeytan komitelerini Allah kahretsin.[6]
Öyle görünüyor ki; kadınla başlayan çöküş batıdan ve kiliseden başlayacaktır.[7]

Dün küflenmiş ve çürümüş kiliseye karşı gösterilen tepki, saldırı ve düşmanlık, maalesef yanlış ve kasıtlı olarak bize yönlendirilmiştir.

Kilisenin tutuculuğu, gerici ve engelleyici ve de kadına karşı tutum ve davranış, gelişmelere karşı duraklatıcı ve aşağılayıcı ifadeler bilinçli ve kasıtlı olarak İslamiyet’e ve Müslümana yamalanmıştır.

***********  

Fuhuş kelimesi ile ilgili ayetler:

-“Ve kadınlarınızdan fuhuş yapmış olanlara ( onların aleyhine) sizden dört şahit isteyin. Eğer şahitlik ederlerse o taktirde, artık onlara ölüm gelinceye kadar veya onlar için, Allah bir yol gösterinceye kadar evlerin içinde tutun.”[8]
-“Ey îmân edenler (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı dileyenler)! (Eşi vefat eden ve yakınınız olan) kadınlara zorla (kerhen) varis olmanız size helâl değildir. Ve onlara verdiklerinizin (mehrin) bir kısmını (onlardan) almak için, onları sıkıştırmayın, açıkça fuhuş yapmaları hariç. Ve onlarla iyi geçinin. Fakat eğer onlardan hoşlanmadınızsa, o taktirde umulur ki, sizin hoşlanmadığınız bir şey hakkında Allah pek çok hayır kılar.”[9]
“Ve babalarınızın nikâhladığı (evlendiği) kadınlarla nikâhlanmayın. Geçmişte olanlar hariç. Muhakkak ki o, bir fuhuştur ve iğrenç bir şeydir. Ve kötü bir yoldur.”[10]
-“Ve içinizden kimin, mü’min ve hür kadınlarla nikâh yapmaya (evlenmeye) gücü yetmezse, o zaman ellerinizin altında bulunan genç mü’min cariyelerinizden (alıp) evlensin. Allah sizin îmânınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz (aynı soydan gelmesiniz). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları şartıyla sahiplerinin izniyle mehirlerini marufla (örf ve adete uygun olarak) vererek onları nikâhlayın. Fakat, evli olduğu halde fuhuş yaparlarsa o taktirde hür kadınlara uygulanan azabın (cezanın) yarısı kendilerine uygulanır. İşte bu (cariye ile nikâhlanma izni) içinizden (zina etme) sıkıntısına düşmekten korkanlar içindir. Ve sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah Gafur’dur, Rahîm’dir.”[11]
-“De ki: “Rabbim size, sadece fuhuşu (kötülüğü); açık ve gizlisini ve günahı ve haksız yere zulmetmeyi ve ona bir delil (sultan) indirilmemişken, Allah’a şirk koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri Allah’a söylemenizi (maletmenizi) haram kıldı.”[12]
-“Ve andolsun ki; (kadın) onu arzuladı. Eğer Rabbinin delilini görmeseydi, o (Yusuf A.S) da onu arzulamıştı. İşte böylece onu kötülükten ve fuhuştan uzaklaştırırız. Muhakkak ki; o muhlis kullarımızdandır.”[13]
-“Muhakkak ki Allah, adaletli olmayı ve ihsanı ve akrabalara vermeyi emreder. Ve fuhuştan, münkerden (Allah’ın yasakladığı şeylerden) ve azgınlıktan (hakka tecavüzden) sizi nehyeder. Böylece umulur ki siz, tezekkür edersiniz diye size öğüt veriyor.”[14]
-“Ve zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, fuhuş (hayasızlık) ve kötü bir yoldur.”[15]
-“Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (meneder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.”[16]
-“Ey Peygamber Hanımları! İçinizden kim açıkça bir fuhuşla (kötülükle), gelirse (yaparsa), ona azap iki kat artırılır. Ve bu, Allah’a göre kolaydır.”[17]
-“Ve onlar, günahların büyüğünden ve fuhuştan içtinap ederler (sakınırlar). Ve öfkelendikleri zaman affederler.”[18]
-“Onlar ki, küçük günahlar hariç, büyük günahlardan ve fuhuştan içtinap ederler (sakınırlar). Muhakkak ki Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir. O, sizi topraktan yaratmıştı. Ve siz, annelerinizin karnında cenin idiniz. Öyleyse nefslerinizi temize çıkarmayın (nefslerinizi tezkiye ettiğinizi iddia etmeyin). O (Allah), kimin takva sahibi olduğunu daha iyi bilendir.”[19]

 

MEHMET ÖZÇELİK

25-06-2023

[1] https://tesbitler.com/2023/06/19/kisilik-cokusu-ve-coken-

https://tesbitler.com/2022/12/02/lut-kavmi-ve-lgbt/ 

 

[2] https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/doguruyor-ve-hareket-ediyorlar-romanyanin-yasayan-taslarinin-gizemi-cozuluyor,qsCkymY8ZkOvUwaS2na8MA/maIVeKjqX0u8N5bpy2T92w

[3] https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10159929905459390&id=208602109389

[4] https://tesbitler.com/2017/03/25/insan-aldandi/

[5] https://www.google.com/amp/s/sorularlarisale.com/makale/risale-i-nurda-muslumanin-dunya-cenneti-aile-hayati%3famp

[6] https://tesbitler.com/2015/01/01/bir-asirlik-furya-ateizm-ve-sefahet/

https://tesbitler.com/2015/01/01/sefahet-ve-20-asir/ 

[7] https://tesbitler.com/2021/08/13/hristiyanligin-cokusu-kiliseden-olacak/

https://tesbitler.com/2022/10/01/kilise/

[8] NİSÂ – 15.

[9] NİSÂ – 19   

[10] NİSÂ – 22

[11] NİSÂ – 25   

[12] A’RÂF – 33   

[13] YÛSUF – 24   

[14] NAHL – 90   

[15] İSRÂ – 32   

[16] ANKEBÛT – 45   

[17] AHZÂB – 30   

[18] ŞÛRÂ – 37   

[19] NECM – 32   




ZALİM ABAD OLMAZ BERBAD OLUR

ZALİM ABAD OLMAZ BERBAD OLUR

İnsanlık tarihi boyunca zalimin sonu hep berbat olmuştur.[1]

Zulmün simgesi olan Nemrut topal bir sineğe yenilmiş, Firavun ise suda boğulmuştur.

Zira küfür ve inkâr devam etse de zulüm devam etmez.

Hiçbir zaman için zulüm, savaş, adam öldürüp kan dökme olayları tasvip edilemez.

Bunlar düşman için bile olsa.

Nitekim İslam’ın ilk dönemlerindeki üç büyük savaş olan Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında müşrikler hep üç katı olarak saldıran taraf olmuş, Müslümanlar savunmada kalmıştır.

Tarihçe de tüm savaşlarda bu esas uygulanmıştır.

Peygamberimiz Mekke’yi fethe gitmiştir. Yani kapalı, karanlık ve zulme uğramış olan Mekke’yi açmış, üstünlük sağladığı halde, sürekli kendisini öldürmeye çalışanları cezalandırmamıştır.

Yedisinden yetmişine herkese sorsanız ki; Şehitlik mi üstündür yoksa gazilik mi?

Herkes şehitlik diyecektir.

Oysa gazi öldürürken, şehit öldürülmektedir.

Yani öldüren değil, düşman tarafından öldürülen üstün kılınmıştır.

Bu da öldürmenin bir üstünlük olmadığını göstermektedir.

Nitekim savaşlarda da önce düşmana Müslüman olması teklif edilir.

Onu öldürüp cehenneme göndermek değil, onu kurtarıp cennete göndermek esastır.

************  

BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ

Rusya başta Suriye’de en az iki milyon insanın ölmesine ve milyonlarcanın göç etmesine sebep oldu.

Akıtılan kan kimsenin yanına kar kalmaz.

Rusya’da Putin’in en yakınındaki Rus paralı asker grubu Wagner Kurucusu Yevgeny Prigojin darbe ve isyan girişinde bulundu.[2]

2014’te Afrika ve Orta Doğu’da faaliyet gösteren gizli bir örgüt olan ve yaklaşık 5 bin savaşçıya sahip olduğu düşünülen Wagner, o zamandan bu yana önemli ölçüde büyüdü.

Hapishaneden kendi saflarında savaşmak üzere çıkarttığı katil gibi insanlarla zorbalık ve tecavüzlerde bulundu.[3]

Suriye, Libya, Afrika, Ukrayna gibi birçok ülkede paralı olarak tuttuğu insanlarla kan döktü.

Rusya bunu besledi ve toparlanmasına sebep oldu.[4]

Çok kan akıttı.

-Milleti ve milletin ordusunu temsil etmeyen paralel ordudan, paralel devlete geçiş yapıldı.

Paralı, mahkûm ve zorbalardan oluşmuş 25 bin kişilik askerden kurulu ordudan.

Tıpkı bizdeki devlete çökmüş ve çöreklenmiş paralel yapı gibi.

-Kıyametin on büyük alametinden biri olan Ye’cüc-Me’cüc yani terörün doğmasına sebep oldu.

Bugün Rusya, dün ektiğini biçmekte, darbeyi ise en yakınından yemektedir.

ABD ise elbette Rusya’dan geri değildir.[5]

İran’da…[6]

Zulümle yükselenler, elbette bir gün içten ve içtekilerin baş kaldırısıyla zulmün karanlıklarında boğulurlar.

İnsanlığı öldürmeye yönelik harcamaların binde biri, insanlığı yaşatmaya harcansa idi dünya cennete dönerdi.

-Savaşın kazananı olmaz. 

Her iki tarafta kaybeder.

Sadece silah şirketleri kazanır.

Kumar gibi.

Oynatan kazanır.

ABD dünyayı savaşa itiyor.

Silah şirketlerinin biriken silahlarını eritmek için. 

Dünyanın en çok silah satan ülkesi ABD.

 

MEHMET ÖZÇELİK

24-06-2023

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=Zul%C3%BCm+ 

[2] https://www.yenisafak.com/dunya/rusyada-darbe-kalkismasi-parali-asker-grubu-wagner-putin-yonetimine-baskaldirdi-4540803

https://www.haber7.com/dunya/haber/3334792-son-dakika-wagnerden-rusyaya-savas-ilani

[3] https://www.yenisafak.com/dunya/ukraynada-ne-kadar-wagner-askeri-var-wagner-baska-hangi-ulkelerde-bulunuyor-rusyanin-diger-ozel-askeri-sirketleri-hangileri-4540876

https://www.yenisafak.com/gundem/rusyanin-diger-wagnerleri-4532848

[4] https://www.yenisafak.com/dunya/putinin-ascisi-olarak-taniniyordu-rusyaya-karsi-ayaklanan-wagnerin-patronu-yevgeni-prigojin-kimdir-4540886

https://www.haber7.com/dunya/haber/3334845-putinin-yeni-kabusu-wagner-ne-kadar-maas-aliyor

[5] https://tesbitler.com/index.php?s=abd

[6] https://tesbitler.com/index.php?s=iran




UÇURUMUN KENARINDAN…

UÇURUMUN KENARINDAN…

Büyük tehlike atlattık.[1]

Bu devlet yirmi yıl içerisinde birçok defa uçurumun kenarından döndü.

Mit olayları, biri 15 Temmuz, diğeri 14 ve 28 Mayıs 2023.[2]

Yani bu milletin değerleriyle barışık olmayan, yabancı ve yabani olanlar, gizli komite ve dış hatlar tarafından bu milleti yönetmeye sevk edildi.[3]

Ve ilki ise;

Terör estirmek isteyenler anayasa mahkemesini kullanarak AKP’yi kapatma ancak son anda bir oy farkıyla hükümetin ve arkasında devletin yıkımı ile karşı karşıya kalındı.

– Yüz yıllık kısır zihniyet bitmedi.

Bu da bizim imtihanımız.

Belamız.

“Kur’an-ı Kerim’i Yasaklatarak Halkın İktidarını Devireceklermiş”[4]

-Sadece manevi olarak bu millet bitirilmedi, madden de bitirildi.[5]

– Terör araç olarak kullanıldı.[6]

Nitekim bugün terörün başımıza bela edilme sebebi oluşan gelişimlerle gittikçe daha net anlaşılıyor değil mi?[7]

-Türkiye’nin yüz yıllık ayrıştırıcı, kısır ve bozuk zihniyetin oturduğu ve oturtulması çalışıldığı temel zihniyet bugün de belirlenen ve söylenen şu düşünceye dayanır;

“İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘Seçim neden kaybedildi’ adlı raporu gündeme geldi.
Raporda farklı kesimlerin seçmen grupları olarak Kılıçdaroğlu’na ve Erdoğan’a oy verdiği görüldü. Raporda, “Kılıçdaroğlu’nun en yüksek oy aldığı seçmen grupları olarak”, “Öğrencilerde yüzde 52, Üniversite mezunları yüzde 57,8, Atatürkçüler yüzde 58,3, Dindarım diyenler yüzde 33,6 ve Milliyetçilerde yüzde 35 verileri gösterildi.
Raporun diğer kısmında ise, “Erdoğan’ın en yüksek oy aldığı seçmen grupları”, başlığı altında ise, Başörtülü kadınlar yüzde 70,1, Düşük eğitimliler yüzde 62,3, Dindarım diyenler yüzde 62, Ev kadınları yüzde 61,3 ve Milliyetçiler yüzde 57,7 olarak görüldü.”[8]

28 Mayıs ve önceki başarısızlık ve becerisizliklerini ve en önemlisi ortaya koydukları ve koyacakları projeleri olmayan, onlar üzerinden propaganda yapmayıp yapamayan insanların kendi becerisizliklerini, halkı ve toplumu küçümseyerek kendilerini kurtarma çabasıdır.
Bu bozuk zihniyet yıllarca; beyaz Türkler, biz asıllarız, çobanın oyuyla bizim oyumuz nasıl bir olur deyip, bu topluma tepeden bakan azınlıklardır.

-Bunların temelinde ise gerek dünyada ve gerekse memleketimizde en önemli araç ise, medya olmuştur.[9]

Nitekim Abdülhamid döneminde rüşvet bekleyen gazeteler alamamalarından dolayı yalan bir haber uydurdular.

Halkın içtiği Su kuyusuna at düştü.

Bir gün sonra arpalıklarını alanlar ertesi günkü haberlerinde ise;

At düştü ancak şişmeden çıkarıldı, olmuştur.

Yalan haberler, yalancı gazete ve yazarların yalandan beslendikleri alanlardır.

Kiralık ve satılık kalem, bazı yazar ve gazetelerdeki aynı durum bugün de fazlasıyla devam etmektedir.[10]

MEHMET ÖZÇELİK

23-06-2023

 

[1] https://tesbitler.com/2023/05/28/cok-sevinemedim-durum-vahim/

[2] https://video.haber7.com/video-galeri/241532-teror-elebasi-salih-muslimden-rusya-ve-iran-itirafi

https://tesbitler.com/index.php?s=mit

[3] https://tesbitler.com/2023/02/09/kan-uyusmazligi-depremde-de-depresti/

[4] https://www.youtube.com/watch?v=r4xIA1oS4D0

[5] https://www.youtube.com/watch?v=M6NPIX9oQ1I

[6] https://tesbitler.com/index.php?s=ter%C3%B6r

[7] https://www.haber7.com/dunya/haber/3332900-iran-cumhurbaskaninin-esi-cemile-alamolhoda-turkler-iranin-daimi-dusmanidir

https://ekonomi.haber7.com/ekonomi/haber/3332909-son-dakika-turkiyeden-ses-getirecek-hamle-gabarin-5-kati-buyuklugunde-yeni-adres

https://www.haber7.com/guncel/haber/3333040-izmir-ve-ankara-barosunda-lgbt-dayatmasi-avukatlardan-tbmmye-cagri

https://www.yenisafak.com/dunya/rusyada-lgbt-terorune-karsi-kritik-adim-cinsiyet-degistirmeyi-yasaklayan-yasa-onaylandi-4538649 

https://www.yenisafak.com/gundem/kaynaktan-kriptolar-cikti-4538546

https://video.haber7.com/video-galeri/241295-istanbulda-yakalanan-deasli-terorist-itirafci-oldu 

https://www.haber7.com/medya/haber/3332530-cumhuriyette-parali-haber-skandali-patladi-gyy-her-seyi-ifsa-etti

https://www.haber7.com/guncel/haber/3331568-iste-kurtlere-layik-gorulen-hayat-daga-cikardiklarina-sefillik-kendilerine-zenginlik

https://www.haber7.com/guncel/haber/3331597-mit-pkknin-yunanistan-kolunu-kesti-yas-tutan-hdpden-skandal-mesaj 

[8] https://m.haber7.com/guncel/haber/3333780-imamoglunun-raporuna-hulki-cevizoglundan-sert-tepki-savcilari-goreve-cagiriyorum

[9] https://tesbitler.com/2023/06/21/yalan-haber/

[10] https://www.yenisafak.com/gundem/chp-bu-skandalin-neresinde-4538852

https://www.haber7.com/siyaset/haber/3333435-cikolata-kutusundaki-paralar-cumhuriyetin-haber-dilini-boyle-degistirmis-iste-o-haberler

https://www.haber7.com/medya/haber/3334449-cumhuriyet-gazetesindeki-parali-haber-skandali-buyuyor-once-inkar-sonra-itiraf

https://tesbitler.com/2015/01/03/olduren-kalemler/

 




İLMIN VE İMANIN GÜCÜ

İLMIN VE İMANIN GÜCÜ

 

İlim küfrü ve küfrün cehaletini yener ve yok eder.
İman küfrü ve küfrün karanlıklarını söndürür.
İlim geliştikçe, cehalet ve küfür geriler.
İlim imandan beslenir, küfür ise cehalet ve karanlıktan.
İlim kalınlaştıkça, madde inceleşir.
Tıpkı ruhun güçlenmesi nisbetinde, bedenin zayıflaması gibi.
Madde; ruh hesabına zayıflar ve güçsüzleşir.
Küfür cehalet ve karanlıklardan beslenir.
İlmin kaynağı güneşler güneşi olan nur ve Nurun hakikatleridir.
Nurdan huffaşlar yani yarasalar rahatsızlık duyar.
Yarasanın dünyası da, hayatı da karanlıklar ülkesidir.
O aydınlıklar ülkesinde hayat sürmez, hayatı durmuş ve sönmüştür.
Tarih boyunca geçmişten günümüze despot, zorba, zalim insanlar halkın aydınlanmasını istememiştir, engellemişlerdir.
Halkın ışığını söndürmüş, gelişmesini engellemişlerdir.
Ya kitapları yok etmişler, ya kitap sahiplerini tehdit edip imha etmişler, ya kitaba giden yolları kapatmışlar, ya kitabın anlaşılmaması için harfleri ve dilleri değiştirmişlerdir.
Cahil, hiç bir şey bilmez ve sorgulamaz ve de kendisini ifade edemez köle ruhlu toplumlar oluşturulmuştur.
Işık yakanları süründürmüşlerse de, nurunu tamamlayan ve tamamlayacak olan Allah, o nurun etrafında haleler halinde topluluklar oluşturmuş, kayıpla beraber sonuçta nur zulmete galip gelmiştir.

“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”[1]
Alemde Hz. Adem ve şeytanla başlayan, Kabil ve Habille devam eden ve zamanımızda kadar sürdürülüp, kıyamete kadarda varlığını bir imtihan gereği olarak sürdürecek olan nur ve zulmet, iman ve küfür neticede nurun zulmete, imanın küfre hakimiyeti ile son bulacaktır.
Nur ve iman cennete varıp ağuşuna ulaştırırken, zulmet ve küfür cehennemin karanlıklarına götürecektir.
“Gerçekleri inkâr etmiş olanlar gruplar halinde cehenneme sevk edilecek; nihayet oraya vardıklarında cehennemin kapıları açılacak; bekçileri onlara, “İçinizden, size rabbinizin âyetlerini okuyup duyuran ve böyle bir günle karşılaşacağınızı bildirerek sizi uyaran bir elçi gelmedi mi?” diye soracak; onlar da “Evet geldi” diyecekler. Ama inkârcılar için artık azap hükmü kesinleşmiştir.
Onlara, “İçinde ebedî olarak kalacağınız cehennemin kapılarından girin içeri!” denilecek. (Vaktiyle) ululuk taslamış olanların kalacağı (bu) yer ne kötü!
Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da gruplar halinde cennete sevk edilecek. Nihayet oraya vardıklarında cennetin kapıları açılmış olacak; bekçileri onlara, “Selâm size! Hoş geldiniz! Ebedî olarak kalmak üzere buyurun girin cennete!” diyecek.
Onlar da “Bize verdiği sözü yerine getiren ve cennetten bize dilediğimiz yerinde mesken kurabileceğimiz yurt bağışlayan Allah’a hamdolsun!” diyecekler. (Bunun için) çalışıp çabalayanların ecri ne güzel!
Meleklerin de rablerine hamd ile yüceliğini dile getirerek arşın çevresini kuşattıklarını görürsün. Böylece insanlar arasında doğruluk ve adalet ölçüsüne göre hüküm verilir ve şöyle denir: Bütün övgüler âlemlerin rabbi olan Allah içindir.”[2]

MEHMET ÖZÇELİK

22-06-2023

[1] Saff Suresi 8. Ayet.

[2] Zümer. 71-75.




KİŞİLİK ÇÖKÜŞÜ VE ÇÖKEN KİŞİLİKLER

KİŞİLİK ÇÖKÜŞÜ VE ÇÖKEN KİŞİLİKLER 

Önce inançta kirlenme ve zehirlenme, sonrasında ise sefih yaşantıda bozulma ve değersizleşme başladı.
Önce şeytanın Rabbisini inkar ve ret ile başlayan isyan, daha sonra Hz. Ademin ve Havva’ya günah işletti ve de Kabile kan döktürdü.
Bizde de 1970 yıllarında başlayan komünizm furyasıyla estirilen inançsızlık, 1980 yıllarında yerini sefahate ve rezalete bıraktı.
Daha önce akıl ve kalbini inanca kapatanlar, vücutlarını ve hayatlarını sefahat ve bozuk bir yaşantıya açtılar.
Komünizm ve inançsızlık rüzgarı Rusya’dan eserken, sefahat ve rezalet yaşantıda batıdan esti.
Rusya komünizmle mala ve sermayeye düşman olurken, Batı malı ilahlaştırdı, materyalizmi doğurdu.
Ancak işin garibi Rusya’ya komünizm batıdan gitti.
Zira batı sürekli alternatiflerle varlığını sürdürdü.
Komünizmin çökmesiyle boşalan yeri batı ve ABD, bu sefer İslam düşmanlığı ve İslam terörü yaftasını şişirip pişirmeye çalıştı.

-Ne garip değil mi?

Yüz yıl önce yani 1917’de dünyaya komünizmi yayıyor diye Rusya’ya karşı dünyayı ayağa kaldırıp ittifak yapan ve NATO’yu kurup gücü eline alan ABD bugün ise, kendisi Lgbt’ye öncülük yaparken, Rusya ise bunu yasaklıyor.

– Başını ABD’nin çektiği Lgbt yani helak olan Lut kavminin çirkin işini yapanlara, taşlaşmış olan Sodom Gomore belasına bir daha davetiye çıkarılıyor.

Ve yine; gün geçmiyor ki kiliseyle ilgili bir fuhuş veya Lgbt haber ve de papazlarla ilgili çocuk tacizi ve katliamı duyulmuş olmasın!

Elbette şu gerçek, insanlık Kur’an-da anlatılan olayları yaşamadan ve de onlar tahakkuk etmeden kıyamet kopmayacaktır.

-Bugün mu?
Kişilik Çöküşü Yaşanıyor.[1]
Çöken kişilik ve kişilerle karşı karşıyayız.
Komünizm kişiliği bitirirken, sefahat ve rezalet kişiliğin çöküşünü hızlandırıyor.

Sefaletin kapısını açıyor.
Kişilik kaybı yaşanıyor.
Geçen sene artış gösteren bu sefahat ve rezalet, ailelerin ilgisizliği, gençlerin bilinçsizliği daha dehşetlisinin kapısını açtı.
Duygusuzlaşan ve hassasiyetini kaybetmiş olan topluma…
İnançsızlık ve sefahatin birleştiği Lgbt ile dünyaya bulaşıcı kanser ve veremden daha korkunç, tedavisi olmayan kişiliksiz bir güruhun oluşumu sağlanmaktadır.
Bu bir çift kişilik değil, kişiliksizliktir.
Taşlaşmış Ruhların, sonucu da taşlanmış taş halidir.
Sodom Gomore halkı gibi.
Bu illet memleketimizde de sürekli gündem oluyor, gündemde kalması sağlanıyor.
Bitip tükenenlerin sığınağı haline getiriliyor.
Solculukta ve terörde yer bulamayıp başaramayanların, yeni oyun alanları oluşturuluyor.
Yeni belalara davetiye çıkarılıyor.
Çocuklarına yeteri kadar sahip çıkamayanları tedirginlik basıp, tehlike bekliyor.
Gençleri tahrik edip, iman ve inançlarını sorguluyor.
Aileler çocuklarına sahip çıkmalı, devlet gençleri koruma altına almalıdır.
Koronadan daha ölümcül durumdayız.
İman ve ahlak aşısına ihtiyacımız var.
Toplum seferber olup, aşılanmalı.
Başta aile, okul ve üniversitelerden başlanmalı.
Yoksa faturası yüksek, ödemesi güç olur.

MEHMET ÖZÇELİK

19-06-2023

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=Ki%C5%9Fili

https://tesbitler.com/2015/01/01/bir-asirlik-furya-ateizm-ve-sefahet/ 

https://tesbitler.com/2015/01/01/sefahet-ve-20-asir/ 

https://tesbitler.com/2022/12/02/lut-kavmi-ve-lgbt/




Kıyamet Alametleri

Kıyamet Alametleri hakkında bir makale yazar mısın
Kıyamet Alametleri ise İslam dininin önemli kavramlarından biridir. Kıyamet Alametleri, kıyamet günü için belirlenen işaretlerdir. İslam inancına göre kıyamet günü, Allah’ın insanları sonsuz cennet ya da cehennem hayatına göndermeden önce dünyanın sonunu getireceği gün olarak kabul edilir.

Kıyamet Alametleri, Peygamberimiz Hz. Muhammed tarafından anlatılmış ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Peygamberimiz, insanların kıyamet gününde kendilerini nelerin beklediği hakkında açık ve detaylı bilgiler vermiştir. Kıyamet Alametleri, Peygamberimiz’in vahiy yoluyla aldığı ilahi bildirimlerdir ve son derece önemlidir.

Bazı Kıyamet Alametleri arasında, Dabbetül Arz adı verilen yeraltı canlısının ortaya çıkışı, Güneş’in batıdan doğuya doğru doğması, yerin büyük bir depremle sarsılması, doğal afetlerin artarak yaşanması, insanların fırsatçılık yapması için depremden sonra ev alması, insanların yüzünün karası seviyesi ile yarış yapması, zina, hırsızlık, şirk, yalan ve iftira yapanların çoğalması gibi işaretler yer almaktadır.

Kıyamet Alametleri, insanoğlunun Allah’ın emirlerine uyarak doğru yaşaması ve kendini geliştirmesi için önemli bir uyarı niteliği taşır. İslam dininde, kıyamet günü herkesin hesap vereceği bir gündür ve bu yüzden İslam toplumu, kıyamet alametleri hakkında bilgi sahibi olarak kalplerini huzurlu ve sükunetli tutmaya çalışır.

Sonuç olarak, Kıyamet Alametleri, hiç şüphesiz İslam dininin önemli bir konusu olarak kabul edilir. Kıyamet gününün gelmesiyle birlikte dünya sona erer ve insanlar, Allah’ın takdir ettiği şekilde ya sonsuz bir cennete ya da cehenneme gönderilir. İslam toplumu, bu gerçeği anlayarak, kıyamet Alametleri hakkında bilgi sahibi olarak doğru bir yaşam sürer.