CAMİDEKİ SÜPRÜNTÜLER
CAMİDEKİ SÜPRÜNTÜLER
Ne kadarda kirli ve süprüntü, kokmuş ve de kokuşmuş malzeme varmış caminin içinde.. içimizde…!
Şerri defetmekten, hayrı celbetmeye vakit bulunmuyor.
Hayırdan çok, şer insanları meşgul etmektedir.
Türkiye-deki ilahiyat sahalarındaki problemlerin kaynağı maalesef ilahiyatlardan ve de Pakistanlı Fazlurrahman gibilerden çıkıyor.
Biri dünyayı, diğeri Türkiye-yi kokutuyor.
Mesele değil, Allah şeytana bile müsaade etmiş.
Ancak sıkıntı müsbet görünüp de menfi insanlara adeta şakşakçı olanların bulunmasıdır.
Şimdiye kadar Kur’an-ı Kerimin etrafının boşaltılmasındaki sinsice en önemli hedef; Kur’an-ı Kerime direk saldırmak, O’nun hakkında şüpheler uyandırarak Müslümanları temelden koparmaktır.
Önce sahabiler özellikle Ebu Hureyre-ye, sonra hadislerin sahih olmadığına, sonra Peygamberimizinde diğer insanlar gibi normal bir özellikle olduğuna gidilerek, etrafı boşaltılan Kur’an-a böylece direk saldırıya geçilmiş oldu.
-Tarihselcilik zırva götürmez bir iddiadır. Bir hakikat arayışı değildir.
Gladistonun yüz sene önce, Müslümanların elinden alınması gerektiği veya Müslümanların Kur’andan soğutulması gerektiğini iddia ettiği bir sinsi çalışmanın farklı versiyonudur.
İşte Camiyi kirletenlerden biri de İlhami Güler.
Sirkeleyelim;
-Özellikle islamın barış dini olmadığını söylemekle kalmıyor, birde ötekileştirdiğini, bölücü bür din olduğunu iddia ediyor.…
-Kurandan okuduğu bir kaç ayetin –Hz. Musa ve Hızır beraberliğinde çocuğun öldürülmesi-, bunların bu gün değiştirilmesi gerektiğini iddia ediyor.
Oysa Kehf suresinde anlatılan – Kehf.60-82- olayın sonunda -82. Ayet- “Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.”
Ayette belirtilen öldürme olayının kendisine aid bir keyfi olay olmadığını açıkça belirtiyor.
Eğer Allahın emrini yapmış olmasından dolayı sorumlu ise ondan önce sorgulayacağı melek Azraildir.
Erkekse ona bir şey desin!!!
Birde tefsirlerde zikredilen o çocuğun çocuk olmadığıdır.
Birde bu durum Ledünni bir ilimdir.
Zahire bakıp hükmetmek her şeyi maddede aramak demektir.
Herşeyi maddede arayanların gözleride maneviyatta kördür, görmez.
Ne garip değil mi; İlahiyatçı olan bir adam, materyalistler gibi işin manevi yönünü değilde, maddi yönünü araştırıyor.
Bu da kafa gözü olsa da, kalp gözünün körlüğüdür.
Hem burada Hz. Musa tatmin ve ikna olmuşsa, bire adam, sana ne oluyor.
Nitekim bir yorumda da;” Hz. Mûsâ’nın yoruma itiraz etmemesinden anlaşıldığına göre, onun mâsum zannettiği kimse çocuk değil, işlediği suçlardan dolayı öldürülmesi gereken ergin bir gençtir.”[1]
-Âyet-i Kerîmelerde şöyle buyurulur: “Hoşumuza gitmediği halde, savaşmak size farz kılındı. Belki de hoşumuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir siz ise bilmezsiniz.”[2]
Rasûlullah (s.a.s.), Hızır (a.s.)’ın ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculuğu sırasındaki bir konuşmayı şöyle nakleder: “Bir serçe, denizden gagasıyla su alıp, gemiye konmuştu. Hızır (a.s.) bunu Hz. Musa’ya göstererek şöyle dedi: Allâh’ın ilmi yanında, benim ve senin ilmin, şu serçenin denizden eksilttiği su kadar bir şeydir.”[3]
-O günkü koşullarla bu günkü koşulların olmadığını, ondan dolayı değişmesi gerektiğini söyler.
Oysa Kur’anın hükmünün evrensel olduğunu görmezken, yorumda boğulmaktadır.
Dayandırdığı nokta ise, havsalasının almaması.
O zaman önce yapması gereken havsalasını control ettirmesi ve anlayışını arttırmasıdır.
-Kur’an-ı bile tanımlarken, O’nu beşer seviyesine indirmekte, Allaha aidiyetini inkar etmekte, izahtan aciz kalmaktadır.
Kur’anda bahsedilen, diğer varlıklara aid olarak söylenen ifadelerin Allaha aid olmayıp, o beşere aidiyetini iddia etmektedir.
O zaman Kur’an-ın Kelâmullah olması söz konusu olmamış olmaktadır.
-“ Kur’an-ı Kerimdeki kıssalar için masal, temsil gibi yakıştırmalar yapıp aslında öyle bir şeylerin olmadığını zırvalayan Mustafa Öztürk ve İlhami Güler’in fikir babaları Yahudi asıllı oryantalist Josef Horovitz.” Neden mi?
-Yahudi asıllı Oryantalist Josef Horovitz;”Kuran kıssaları bir suture, mitoloji, masaldır.”der.[4]
-Eskilerde öyle demişlerdi. “Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.[5]
-Maalesef yanlış ve yalan üzerine bina edilen savunmalar, tutarsız ve hükümsüzdür.
Zira yanlış emsal olmaz.
Fetönün yanlışlarını, kendilerine göre olan doğrularına bina etmek, Fetönün yanlışlarına da ortak olmaktır.
Yanlış üzerine doğru bina edilemez.
-Birşeyi teklif ve tashih için illa diğer bir şeyi inkâr etmek mi gerekiyor.
Yani Ali Şeriati-nin yaptığı gibi; Kur’an’ın manasının öğrenilmesi için, manasız tecvid öğrenmeyi reddetmek mi gerekiyor?
-Birde bu görüşlere hazmetmek gerektiği söyleniyor.
Bilmem ne yemenin hazmı ve hazımlılığımı olurmuş?
Kur’an-I Kerim-e şaibe uyandıran bu gibi heriflere hazmetmekten bahsediliyor.
Atay ve Fazlurrahmanın muhibbi ve talebesi elbette kendisi gibi olur.
-“ Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü, aramızdaki dere pek derindir; doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz, veya dalâlete düşer, boğulursunuz.” [6]
-Diyanet bir an evvel kendi içinde bir heyet ile, menfiliklere, medyada çıkan yanlışlara, TV-lerde konuşulan tutarsızlıklara cevap verecek bir birim kursun…
MEHMET ÖZÇELİK
19-10-2018
[1] http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00497.htm
[2] Bakara, 2/216.
[3] Buhârî, İlm, 44, (el-Enbiyâ, 27, Tefsîru Sûre 18/2; Müslim, Fezâil, 180; Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 311, V, 118; bilgi için bk. İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ânı’l-Azîm, İstanbul 1985, V,172-185.
[4] http://www.ihvanlar.net/2017/08/29/mustafa-ozturk-ve-ilhami-gulerin-fikir-babasi-josef-horovitz/
[5] MUTAFFİFİN Suresi 13.
[6] Mesnevi-i Nuriye Habbe. Sh.107.