Kudüs: Geçmişin Aynası, İbretin Şehri
Kudüs: Geçmişin Aynası, İbretin Şehri
Kudüs, sadece bir coğrafi mekân değil, hayatın ve tarihin derin katmanlarını barındıran müstesna bir açıdır. Üç semavî dinin; İslâm’ın, Hristiyanlığın ve Yahudiliğin kalbi ve mihveri olması hasebiyle, onun aslı ve yapısı, sıradan bir şehir olmanın çok ötesindedir. Kudüs, bir medeniyetler beşiği olduğu kadar, ibret alınması gereken nice hakikatin de tasvirini sunar.
Tarihin Derûnî Akışı ve Mânevî Faaliyet
Kudüs’ün tarihi, M.Ö. ikinci bin yıllarına kadar uzanır. Hz. Dâvûd’un şehri fethederek başkent yapması ve oğlu Hz. Süleyman’ın meşhur Mâbed’i inşa ettirmesi, bu mekâna derûnî bir ehemmiyet kazandırmıştır. Bu faaliyet, sadece siyasî bir hamle değil, aynı zamanda manevî bir merkez kurma gayretidir. Kudüs, peygamberlerin mirası, rüyası ve isbatı olmuştur.
Ancak bu cihan şümul ehemmiyet, aynı zamanda bitmeyen bir mücadele sahası da oluşturmuştur. Babil sürgünü, Roma istilası, Haçlı Seferleri ve nihayet Osmanlı idaresi… Her dönem, şehirde derin izler bırakmıştır. Haçlı Seferleri’nin vahşeti ve ardından Selahaddin Eyyubî’nin 1187’deki fethi, insanlık tarihine kaydedilmiş büyük bir ibret vesikasıdır. Selahaddin’in fethi, sadece askerî bir zafer değil, aynı zamanda bir fazilet ve merhamet tasviridir. Fethettiği şehirde kimsenin canına, malına dokunmayarak gösterdiği adalet, İslâm hikmetinin zahiri bir tezahürüdür.
Düşünce ve Tabiat Üzerine Bir Nazar
Kudüs’ün tarihi, bize iktidarın gelip geçiciliğini ve kuvvetin tek başına ebedî saadet getiremeyeceğini mantıklı bir biçimde gösterir. Şehri ellerinde tutan her kuvvet, bir gün muhakkak zeval bulmuştur. Bu tabiat kanunu, bize dünyevî saltanatların geçici yapısını idrak etmeyi öğretir. Bugünün müreffeh devleti, yarının mazlumu olabilir. Bu, tarihin tekerrür eden tasviridir.
Osmanlı Devleti’nin 400 yıl süren idaresi ise, bu şehir için nisbeten uzun bir sükûnet devri olmuştur. Osmanlı, farklı inançların ve kavimlerin bir arada hayat sürmesine imkân tanıyarak, İslâm düşüncesinin hoşgörüsünü ve adaletini tatbik etmiştir. Bu dönem, dinî ve kültürel çeşitliliğin barışlı bir şekilde faaliyet gösterebileceğinin en mantıklı ve edebi isbatıdır. Osmanlı, Kudüs’ü bir mücadele alanı olmaktan çıkarıp, bir himaye ve hizmet alanı olarak görmüştür.
Hikmetin Esası ve İbretin Cevabı
Kudüs, bugün de acı ve çileyle yoğrulmuş vaziyettedir. Şehir, derûnî ve zahiri ihtilafların merkezinde yer almaktadır. Bu durum, bize bir hikmet dersi vermektedir: Asıl ve kalıcı olan, maddî kuvvet değil, manevî adalettir. Kudüs’e sahip olmak, sadece topraklarına hükmetmek değil, onun cihan şümul manevî yükünü de taşımayı gerektirir.
Şehrin maruz kaldığı her zulüm, her haksızlık, insanoğlunun kibrinin ve enaniyetinin acı bir tasviridir. Kudüs’ün tarihi, bir tenkit ve nazar davetidir: Ey insanlık! Bu kutsal beldenin aslına ve manevî yapısına yakışır bir faaliyet sergilemek, bir külli vazifedir. Aksi takdirde, tarih bizi tekrar ve tekrar aynı ibretli akıbete sürükleyecektir.
📖 Konuyla Alakalı ve Müradifi Ayetler
Konumuzun muhtevası, adalet, merhamet, iktidarın geçiciliği, cihad ve imtihan gibi hususlarla bağlantılıdır. Bu hususlarla açısı olan ayetlerin mealleri aşağıdadır.
1. Adalet ve Faziletin Ehemmiyeti
> Nisâ Sûresi 4/135: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletten alıkoymasın. Adaletli olun; bu, takvaya (Allah’a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
>
2. İktidarın Geçiciliği ve İbret
> Âl-i İmrân Sûresi 3/140: “Eğer siz bir yara almışsanız, o topluluk da (Karşı taraf) benzeri bir yara almıştır. O günleri (zafer ve yenilgi günlerini) insanlar arasında döndürür dururuz. (Bu da) Allah’ın, iman edenleri bilmesi (ortaya çıkarması) ve sizden şahitler edinmesi (seçmesi) içindir. Allah, zalimleri sevmez.”
>
3. İmtihan ve Hayatın Yapısı
> Ankebût Sûresi 29/2-3: “İnsanlar, inanıyoruz demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, elbette doğruları ortaya çıkaracak, elbette yalancıları da ortaya koyacaktır.”
>
4. Kudüs ve Cihan Şümul Mânevî Merkez
> İsrâ Sûresi 17/1 (Müradif Olarak Mânevî Öneme İşaret): “Kulunu (Muhammed’i) bir gece, Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren (Allah) eksikliklerden münezzehtir. (Biz, bu gece yolculuğunu) ona âyetlerimizden bazılarını göstermek için yaptık. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”
>
📝 Özet (Hülasa)
Kudüs, üç semavî din için kutsal bir açı teşkil eden, tarihi derin ve ibretli bir şehirdir. Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman dönemlerinden, Babil sürgünü, Roma işgali ve Haçlı Seferleri’ne kadar uzanan süreç, şehrin derûnî ehemmiyetini gözler önüne sermiştir. Selahaddin Eyyubî’nin adaletli fethi, İslâm hikmetinin bir tasviridir.
Tarihî nazar, dünyevî iktidarın geçici yapısını ve kuvvetin tek başına kalıcı saadet getiremeyeceğini mantıklı biçimde isbat eder. 400 yıllık Osmanlı idaresi, farklı inançların bir arada, barışçıl bir şekilde hayat sürebileceği zahiri bir faaliyet örneği sunmuştur. Kudüs’ün mevcut durumu, insanoğlunun kibrine karşı tenkit ve düşündürücü bir davettir. Kalıcı olan, maddî kuvvet değil, cihan şümul adalettir. Şehrin aslına yaraşır bir külli adalet, hem hayatın hem de maneviyatın gereğidir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
04/11/2025
![]()

