Kanalizasyonun Patlaması: Dağdan Şehre İnen Eşkıya
Kanalizasyonun Patlaması: Dağdan Şehre İnen Eşkıya
Her milletin tarihinde öyle devirler vardır ki, kir birikir, pas kalınlaşır, maskeler yıllarca cilâlanır da hakikat bir türlü görünmez. Fakat bir gün gelir, zamanın dişlisi dönmeye başlar; pası kazır, kiri döker, maskeyi yırtar. İşte Türkiye de o devrini yaşıyor.
Yağan rahmet yağmurları yüzlerdeki boyaları giderip, gerçek yüzleri ortaya çıkardı.
Bir zamanlar dağlarda yankılanan silah sesleri, aslında şehirdeki karanlık sofralarda pişen ihanetin yankısıydı. Dağdaki eşkıya, şehrin kucağında beslenmiş, şehrin artığıyla semirmişti. Fakat o günlerde milletin nazarı dağa çevrilmişti. Gözler dağdaki kurdu izlerken, şehrin kalbindeki çakallar post değiştirip sokağa inmişti.
Süleyman Soylu döneminde dağdaki ateşin üstüne su serpildi. Terörün dişleri sökülürken, millet derin bir nefes aldı. Ancak o mücadele, aynı zamanda içerideki bataklığa da bir işaret fişeğiydi. Çünkü görüldü ki, dağdaki terörü doğuran rahim, şehirdeki ihanetti.
Sonra nöbeti devralan Ali Yerlikaya, bu defa dağdan gelen sisin şehre çökmüş tortularına yöneldi. Zira artık içerde, kılıfına uydurulmuş bin çeşit terör vardı. Dosyalarda değil, masalarda; dağlarda değil, makam odalarında; hendeklerde değil, ihale ve rüşvet ağlarında…
Ajanlıkla ticaret, yolsuzlukla bürokrasi, kumarla spor, propaganda ile medya iç içe geçmişti.
Bir milleti çökertmek için dağdaki silah değil, şehirdeki kalem, mikrofon ve imza daha öldürücü olabiliyordu. İşte bugün, yüz yıllık kanalizasyon patlamışsa; bu, yüz yıl boyunca temizlenmemiş vicdanların, hesabı sorulmamış kirlerin ve iltimasla sıvanmış duvarların sonucudur.
Maskeler düştü.
Keller göründü.
Artık kimse aynadan kaçamıyor.
Bir milletin dirilişi, önce kendi pisliğini görmesiyle başlar. Dağdaki düşmanı yenenler, şimdi şehrin içindeki düşmanla imtihan olunmaktadır.
Zira dışarıdaki düşman, içerideki hainle el ele vermezse hiçbir şey yapamaz.
Asıl savaş, siperin ötesinde değil, sinesinin içindedir.
Bu hâl bize şunu fısıldıyor:
Temizlik, bir defalık değil, daimîdir.
İçteki pas temizlenmedikçe, dışarıdaki toz silinmez.
Ve eğer şehirdeki ihanet sızarsa, dağdaki eşkıya tekrar iner.
Çünkü biri diğerinin aynasıdır.
Hülâsa (Özet)
* Dağdaki terörle mücadele dönemi (Süleyman Soylu devri), dış düşmanın safında başarı kazandırdı.
* Fakat görüldü ki içerideki kokuşmuşluk, dışarıdakinden daha tehlikelidir.
* Ali Yerlikaya dönemiyle birlikte, içerideki kirli ağlar, örgütlü yapılar, gizli şebekeler deşifre edilmeye başlandı.
* Ortaya çıkan manzara, yüz yıllık bir kanalizasyonun patlaması gibi oldu; yolsuzluk, rüşvet, ihanet, ajanlık ve kumar gibi içtimaî hastalıklar saçıldı.
* Bu tablo, bir milletin arınma devresidir. Çünkü hakikat, ancak kir yüzeye çıkınca görünür.
* Gerçek temizlik, sadece dağda değil, şehirde; sadece dışta değil, içte başlar.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
29/10/2025
![]()