Sayısal Beşerî Bilimler Işığında Tefsir Geleneğine Bakış

Sayısal Beşerî Bilimler Işığında Tefsir Geleneğine Bakış: Seçilmiş Müfessirlerin Yorumlarının Dijital Bir Platform Üzerinden Mukayeseli Tahlili

​Özet
​Kur’an-ı Kerim tefsir geleneği, on dört asrı aşan zengin birikimiyle İslam düşünce tarihinin en mühim hazinelerinden biridir. Taberî’den Râzî’ye, Zemahşerî’den Elmalılı’ya ve asrımızın ihtiyaçlarına cevap veren Risale-i Nur gibi eserlere kadar her bir tefsir, kendi döneminin ilmî, kelâmî ve içtimaî atmosferini yansıtan bir ayna vazifesi görmüştür. Bu zengin külliyatı geleneksel metotlarla mukayeseli olarak tahlil etmek, bir araştırmacının ömrünü aşabilecek bir gayreti gerektirmektedir. Bu makale, sayısal beşerî bilimlerin sunduğu imkânları kullanarak, tarih boyunca yazılmış temel tefsirlerin dijital bir platform üzerinde nasıl mukayese edilebileceğini ve bu usûlün tefsir tarihindeki metodolojik ayrımları, fikrî devamlılıkları ve özgün yorumları ortaya çıkarmadaki potansiyelini ele almaktadır. Örnek bir vaka tahlili olarak Ayetü’l-Kürsî (Bakara, 255) ayetine getirilen yorumlar merkeze alınarak, bu yaklaşımın sağlayacağı derûnî ve bütüncül bakış açısı tasvir edilecektir.
​1. Giriş
​Kur’an-ı Kerim, nazil olduğu andan itibaren anlaşılma ve yorumlanma faaliyetlerinin merkezinde yer almıştır. Bu faaliyetler neticesinde ortaya çıkan ve “tefsir” olarak isimlendirilen ilmî gelenek, hem vahyin manasını sonraki nesillere aktarma mesuliyetini üstlenmiş hem de her asrın idrakine uygun cevaplar üreterek İslam düşüncesinin canlılığını temin etmiştir. Tefsirler, sadece ayetlerin lügavî manalarını açıklayan metinler değil, aynı zamanda müfessirin metodolojisini, meşrebini, kelâmî duruşunu ve yaşadığı devrin meselelerine bakış açısını yansıtan çok katmanlı yapıtlardır.
​Tefsir külliyatının bu zenginliği ve hacmi, mukayeseli çalışmalar için ciddi zorluklar barındırmaktadır. Bir müfessirin belirli bir ayete getirdiği yorumu, diğer onlarca müfessirin yorumuyla külli bir şekilde karşılaştırmak, kaynak kullanımındaki ortak ve farklı noktaları tesbit etmek, lafız ve mana tahlillerindeki incelikleri yan yana görmek, muazzam bir emek ve zaman gerektirir. İşte bu noktada, günümüz teknolojisinin sunduğu dijital platformlar ve metin tahlili yazılımları, bu zorluğun üstesinden gelmek için yeni ve kuvvetli bir vasıta sunmaktadır.
​Bu çalışma, önde gelen müfessirlerin (Taberî, Zemahşerî, Fahreddin er-Râzî, Elmalılı M. Hamdi Yazır) ve imanî hakikatleri tefsir eden Risale-i Nur Külliyatı’nın yorumlarını, tasavvur edilen dijital bir zemin üzerinde nasıl bir araya getirip tahlil edebileceğimizi ve bu tahlilin tefsir usûlü araştırmalarına ne gibi yeni açılımlar getirebileceğini incelemeyi gaye edinmektedir.

​2. Mukayeseye Esas Alınan Tefsirler ve Metodolojik Çerçeveleri
​Mukayeseli tahlilin sıhhati, seçilen örneklerin tefsir geleneğindeki farklı ana damarları temsil etme kabiliyetine bağlıdır. Bu açıdan seçilen isimler şu metodolojik ayrımları temsil etmektedir:
• ​İbn Cerîr et-Taberî (ö. 310/923) – Rivayet Tefsirinin Zirvesi: Tefsirlerin “babası” olarak kabul edilen Taberî, Câmi’u’l-Beyân adlı eserinde ayetleri primarily Peygamberimiz (s.a.v), Sahabe ve Tabiin’den gelen rivayetlerle tefsir eder. Metodolojisi, nakle dayalı ve isbatı önceleyen bir yapıdadır.
• ​Zemahşerî (ö. 538/1144) – Dirayet ve Belağat Odaklı Tefsir: el-Keşşâf adlı eseriyle tanınan Zemahşerî, Kur’an’ın i’câzını (mucizevî yönünü) belağat ve lügat ilimleri çerçevesinde tahlil etmiştir. Mu’tezilî kelâm mektebine mensup olması, yorumlarına bu açıyı da yansıtmıştır.
• ​Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210) – Kelâmî ve Felsefî Tefsir: “İmamü’l-müşekkikîn” (şüphecilerin imamı) lakabıyla da anılan Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb (et-Tefsîrü’l-Kebîr) adlı devasa eserinde ayetleri aklî ve kelâmî delillerle, felsefî meselelerle bağlantı kurarak tefsir etmiş, muhtemel bütün sualleri sorup cevaplamaya çalışmıştır.
• ​Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (ö. 1942) – Modern Dönem Sentezi: Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsiri, klasik tefsir birikimini (hem rivayet hem dirayet) modern bilimsel ve felsefî gelişmelerin ışığında yeniden harmanlayan, Türkçe yazılmış en mühim tefsirlerden biridir. Kapsamlı ve dengeli bir usûle sahiptir.
• ​Bediüzzaman Said Nursî (ö. 1960) – Manevî ve İmanî Tefsir: Risale-i Nur Külliyatı, klasik tefsirler gibi ayetleri sırasıyla tefsir etmek yerine, Kur’an’ın imanî ve tevhidî hakikatlerini asrın getirdiği şüphe ve suallere karşı aklî ve kalbî isbatlarla açıklayan bir manevî tefsirdir. Ayetlerin lafzından ziyade, ruhuna ve gayesine odaklanır.

​3. Dijital Platformun Metodolojisi ve Örnek Tahlil: Ayetü’l-Kürsî
​Tasavvur edilen dijital platform, bu eserleri aynı arayüzde, ayet bazında senkronize bir şekilde sunmalıdır. Kullanıcı, bir ayeti seçtiğinde, ilgili ayetin bu beş farklı kaynaktaki yorumunu yan yana görebilmelidir. Platform, anahtar kelime arama, metin içi karşılaştırma ve tematik etiketleme gibi özelliklere sahip olmalıdır.
​Örnek Vaka: Bakara Suresi, 255. Ayet (Ayetü’l-Kürsî)
​Ayetin meali şöyledir:
​”Allah, O’ndan başka ilah yoktur; diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek O’na zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (Bakara 2:255)

​Bu ayet üzerinden yapılacak mukayeseli tahlil, şu neticeleri ortaya çıkaracaktır:
• ​Taberî: Yorumunu “Allahü lâ ilâhe illâ hû” lafzının tefsirine dair Seleften gelen rivayetlerle başlatacaktır. Bilhassa “el-Hayy” (diri) ve “el-Kayyûm” (her şeyin varlığı O’na bağlı) sıfatlarının manası üzerinde duracak, “Kürsî” kelimesi hakkında İbn Abbas (r.a.) ve diğer Sahabeden gelen farklı rivayetleri (Kürsî’nin Allah’ın ilmi olduğu, Arş’ın önünde bir basamak olduğu vb.) senedleriyle birlikte sıralayacaktır. Yaklaşımı tamamen nakil merkezlidir.
• ​Zemahşerî: Ayetin belağat yönüne odaklanacaktır. Cümle yapısındaki zamirlerin kullanımı, “lâ te’huzühû sinetün velâ nevm” (Ne uykusu gelir ne de uyur) ifadesindeki nefyin (olumsuzlamanın) mükemmelliği ve Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih edişi üzerinde duracaktır. “Kürsî” kelimesini, Mu’tezilî meşrebine uygun olarak, Allah’a mekân isnat etmekten kaçınarak “O’nun ilmi, mülkü ve saltanatı” şeklinde mecazî bir mana ile tefsir etme eğiliminde olacaktır.
• ​Fahreddin er-Râzî: Tahliline kelâmî bir soruyla başlayacaktır: “Allah’ın varlığının ve birliğinin delilleri nelerdir?” Ayetteki her bir sıfatı (“el-Hayy”, “el-Kayyûm”) aklî delillerle ispatlamaya girişecek, felsefecilerin ve diğer kelâm ekollerinin görüşlerini zikredip tenkit edecektir. “Kürsî” bahsinde, Taberî’nin zikrettiği rivayetleri aktardıktan sonra bu rivayetlerin aklî ve felsefî açıdan tahlilini yapacak, muhtemel bütün ihtimalleri (cisim olup olmadığı, mahiyeti vb.) uzun uzadıya tartışacaktır. Onun tefsiri, aklî bir istidlal (delil çıkarma) yöntemidir.
• ​Elmalılı Hamdi Yazır: Önceki üç müfessirin birikimini bir potada eritecektir. Ayetin lügavî ve belağî yönlerini Zemahşerî’den istifade ederek açıklayacak, Taberî’nin naklettiği rivayetlere yer verecek ve Râzî’nin aklî tahlillerini özetleyerek sunacaktır. Bunlara ek olarak, modern felsefedeki panteizm gibi akımlara karşı ayetin tevhid dersini vurgulayacak, “Kayyûmiyet” sıfatının tabiat kanunları ve determinizm karşısındaki manasını asrın idrakine uygun bir dille izah edecektir.
• ​Risale-i Nur (Bediüzzaman Said Nursî): Ayeti baştan sona tefsir etmek yerine, ayetin ruhu olan “Kayyûmiyet” sırrını merkeze alacaktır. Örneğin, Sözler veya Lem’alar gibi bir eserde, bu ayeti zikrederek kâinattaki bütün varlıkların kendi başlarına var olamayacaklarını, her an varlıkta durabilmeleri için bir “Kayyûm-u Bâkî”ye muhtaç olduklarını ispat edecektir. “O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır” hakikatini, Allah’ın saltanatının ve hâkimiyetinin mutlak olduğunu, hiçbir şeyin O’nun idaresi haricinde kalamayacağını, dolayısıyla tabiatperestlik ve tesadüf gibi yanlış inançları temelden çürüten bir delil olarak kullanacaktır. Yaklaşımı, lafızdan ziyade imanı kuvvetlendiren mananın isbatı üzerinedir.
​4. Bulgular ve Değerlendirme
​Bu dijital mukayese, şu bulguları net bir şekilde ortaya koyacaktır:
• ​Devamlılık: Bütün müfessirler, ayetin ana mesajı olan Tevhid ve Allah’ın yüce sıfatları konusunda hemfikirdir. Sonraki müfessirler, öncekilerin birikiminden (bilhassa Taberî’nin rivayetlerinden) büyük ölçüde istifade etmiştir.
• ​Metodolojik Farklılaşma: Tefsir metodolojisindeki rivayet, dirayet, kelâmî ve manevî yaklaşımların farkı somut bir şekilde görülmektedir. Rivayetçi için en büyük delil Selef’in sözü iken, Râzî için aklî burhan, Zemahşerî için belağat, Bediüzzaman için ise imanî isbattır.
• ​Kavramsal Derinleşme: “Kürsî” gibi müteşabih bir kavramın, tefsir tarihi boyunca nasıl farklı anlayışlara (somut bir varlık, ilim, mülk) konu olduğu ve her müfessirin kendi meşrebine göre birini nasıl tercih ettiği açıkça izlenebilir.
​5. Sonuç
​Tefsir geleneğinin devasa külliyatını dijital bir platform üzerinde mukayeseli olarak tahlil etme imkânı, bu sahada çalışan araştırmacılar için yeni bir devrin kapısını aralamaktadır. Bu yaklaşım, sadece metinler arasındaki farklılık ve benzerlikleri göstermekle kalmaz, aynı zamanda İslam düşünce tarihinin seyrini, kavramların zaman içindeki yolculuğunu ve her bir alimin Kur’an metniyle kurduğu özgün ve derin münasebeti anlamak için de paha biçilmez bir vasıta sunar. Bu teknolojik imkânlar, asla alimin nazarının ve hikmetinin yerini tutamaz; ancak o nazara daha geniş, daha süratli ve daha külli bir bakış açısı kazandıracak mübarek bir hizmetkâr olabilir. Nihayetinde bu tür çalışmalar, Kur’an’ın her asra ve her idrake hitap eden mucizevî beyanının bir başka isbatı olacaktır.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
23/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 24th, 2025