BERCESTE VE İZAHI – 78–
BERCESTE VE İZAHI – 78–
1. Koca Râgıb Paşa – Berceste Beyitler
Bir kerre dokunsan teline sâz-ı derûnun
Bin türlü nüvâzişle düzelmez bozulunca
Bu beyitte, insanın gönül sazının hassasiyeti ve bu sazın yanlış bir dokunuşla nasıl kalıcı bir şekilde bozulabileceği ifade edilmektedir. Koca Râgıb Paşa, metaforik bir dille, gönlün ne kadar nazik bir yapıya sahip olduğunu ve bir kez yaralandığında, sonrasında gösterilecek bin bir türlü ilgi ve alakanın bile bu yarayı tamamen iyileştiremeyeceğini anlatır.
İzah ve Açıklama:
Bu beyit, insan ilişkilerindeki incelik ve zarafetin ehemmiyetine işaret eder. Bazen düşünmeden sarf edilen bir söz, yapılan bir fiil veya takınılan bir tavır, karşımızdaki kişinin gönlünde derin bir iz bırakabilir. Bu iz, zamanla silinmez ve o ilişkiyi eskisi gibi sağlam bir hâle getirmek oldukça güçleşir. Bu durum, özellikle aile fertleri, dostlar ve sevgili gibi yakın münasebetlerde daha mühim bir hâl alır. Gönül, kırılgan bir billur gibidir; bir kez çatladığında, ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın eski berraklığına kavuşamaz. Makam ve mevkilerin, mal ve mülkün, hatta zamanın bile tamir edemediği bu kırık, hayatın bir imtihanı olarak karşımızda durur. Bu sebeple, mü’min bir insan, kelamını tartarak konuşmalı, fiillerini düşünerek icra etmeli ve her daim karşısındaki insanın hissiyatına ehemmiyet vermelidir. Unutulmamalıdır ki, dökülen bir söz, geri alınamaz ve sebep olduğu gönül yıkımı, bin türlü teselli ile dahi telafi edilemez.
2. Koca Râgıb Paşa – Berceste Beyitler
İktibas:
Miyân-ı güft ü gûda bed-meniş ihâm eder kubhun
Şecâ’at arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler
Bu beyit, karakteri bozuk, ahlaksız insanların kendilerini anlatmaya çalıştıkları anda dahi, farkında olmadan kötü niyetlerini ve pisliklerini ortaya serdiklerini ifade eder. Koca Râgıb Paşa, meşhur bir darb-ı meseli, ‘Çingene delikanlısının güya kahramanlıklarını anlatırken yaptığı hırsızlığı anlatması’ ile izah eder.
İzah ve Açıklama:
İnsanın fıtratı, bazen saklamaya çalıştığı sıfatlarını konuşma ve davranışlarıyla açığa çıkarır. Kalbi temiz olanın sözü de güzel olurken, kalbi fesat olanın sözü de o fesadı ifşa eder. Bu, sosyolojik ve psikolojik bir hakikattir. Bir kişi, ne kadar yalandan ve sahte bir şekilde kendisini yüceltmeye çalışırsa çalışsın, gerçek kimliği, dilinden dökülen kelimelerle, kullandığı üslupla ve anlattığı hikayelerle ifşa olur. Bu durum, özellikle makam ve mevki sahibi olup da ahlaki zaafları olan kişiler için geçerlidir. Zira, makam, insanın asıl karakterini ortaya çıkaran bir ayna gibidir. Sahte kahramanlar, sahte dindarlar ve sahte alimler, söylemleri ile kendi nefsaniyetlerini, yalanlarını ve kötü sıfatlarını açığa vururlar. Hayat, nice bed-meniş insanın bu şekilde maskelerinin düştüğüne şahit olmuştur. Zira, hakikati saklamak, kalpteki kötü niyetleri gizlemek, insanın fıtratına aykırıdır ve eninde sonunda bu durum açığa çıkar.
3. Kâsimî – Berceste Beyitler
İktibas:
Her kime ikbâl-i devlet yâr olur
Cümle-i âlem ana dildâr olur
Bu beyit, bir kimsenin talihinin ve devletinin yaver gitmesiyle, yani büyük bir makama veya refaha erişmesiyle, tüm insanların aniden ona dost kesildiğini ifade eder.
İzah ve Açıklama:
İnsanoğlunun tabiatında var olan bir zaaf, dünya menfaatine olan düşkünlüğüdür. Tarih boyunca, gücü eline geçirenler, etraflarını bir anda yalancı dostlar ve dalkavuklarla dolu bulmuşlardır. Bu dostluklar, samimi bir sevgiye değil, o kişinin sahip olduğu iktidar, zenginlik veya nüfuza dayanır. Bu, fani dünyanın bir hakikatidir ve bize insan ilişkilerindeki bu kırılganlığı ve sahteliği gösterir. Oysaki, gerçek dostluk, neşe ve sevinç zamanında değil, bilhassa zor zamanlarda kendini belli eder. Bu beyit, bize dostluğu maddiyata ve mevkiye endeksleyen bir zihniyeti eleştirir ve gerçek dostluğun ne kadar nadir bulunduğunu düşündürür. Makamlar, iktidarlar ve servetler geçicidir; bu geçici varlıkların üzerine bina edilen dostluklar da aynı şekilde geçicidir. Asıl kıymetli olan, kişinin makamından ve servetinden bağımsız olarak, sadece kendi şahsiyetinden dolayı sevildiği dostluklardır.
4. Hazret-i Mevlânâ – Berceste Beyitler
İktibas:
Hoş hırâmân mî-revi ey cân-ı cân bi-men me-rov
Ey hayât-ı düstân der-büstân bi-men me-rov
Bu beyitte, Hazret-i Mevlânâ’nın, çok sevdiği dostlarına hitaben, “Ey canımın canı! Beni bırakıp böyle salına salına gidiyorsun. Ey dostların hayatı! Gül bahçesine bensiz gitme, istemem” dediği görülür. Bu beyit, Hazret-i Mevlânâ’nın dostlarına duyduğu derin sevgi ve onlardan ayrı kalma endişesini dile getirir.
İzah ve Açıklama:
Bu beyit, dostluğun ehemmiyetini ve dostların birbirlerine olan bağlılığını en yüce mertebede anlatır. Hazret-i Mevlânâ, dostlarını hayatın kaynağı, gül bahçesinin bülbülleri olarak görür. Onlardan ayrı kalmayı, hayatın mânâsını yitirmek gibi kabul eder. Bu, dostluğun ne kadar kutsal bir bağ olduğunu gösterir. Gerçek dostluk, sadece iyi günlerde bir araya gelmekten ibaret değildir; bilakis, dostun varlığı, hayatın kendisidir. Bu beyit, bizlere dostluğu sadece maddi menfaatler üzerine kuran dünyevi münasebetlerin ötesinde, ruhani bir bağ ve manevi bir zenginlik olarak idrak etmemiz gerektiğini telkin eder. Dostlar, birbirlerinin hayatına hayat katan, varlıkları ile gönülleri mamur eden ve ayrılıkları ile kalpleri hüzne boğan varlıklardır.
5. Ziyâ Paşa – Berceste Beyitler
İktibas:
Âsûde olam dersen eğer gelme cihânâ
Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazâdan
Bu beyit, Ziyâ Paşa’nın, dünya hayatının bir imtihan meydanı olduğunu ve bu meydanda düşen kişinin kaza ve belalardan kurtulamayacağını ifade eden mühim bir sözüdür. “Eğer rahat bir hayatım olsun diyorsan bu dünyaya hiç gelme. Bu dünya meydanına düşen kişi kaza taşlarından, dertlerden, tasadan kurtulamaz” mealini ihtiva eder.
İzah ve Açıklama:
Bu beyit, hayatın bir mücadele ve imtihan sahnesi olduğunu felsefi bir derinlikle anlatır. Dünya hayatı, bir saadet diyarı değil, bilakis, çeşitli zorluklar, belalar ve musibetlerle dolu bir imtihan yeridir. Ziyâ Paşa, insanoğlunun peşinde koştuğu mutlak huzur ve sükunetin bu fani dünyada olmadığını, bu huzurun ancak ahiret yurdunda mümkün olacağını ima eder. Hayatın meydanına çıkan her insanın, kaza ve kaderin cilveleriyle, beklenmedik dertlerle ve tasalarla karşılaşması kaçınılmazdır. Bu durum, insanın bu dünyada neden bulunduğunu, imtihanın ne mânâya geldiğini ve sabrın ve tevekkülün ehemmiyetini idrak etmemiz için bir ikazdır. Bu beyit, aynı zamanda, insanları aşırı dünya hırsından ve her şeyi maddiyata endeksleyen bir düşünce tarzından uzak durmaya davet eder. Asıl huzur, dünya malında veya dünyevi makamlarda değil, bilakis, Allah’a tevekkülde ve O’nun rızasını aramaktadır.
Makale Özeti
Bu makalede, beş farklı berceste beyit üzerinden hayatın ve insan ilişkilerinin çeşitli yönleri ele alınmıştır.
• İlk beyit, Koca Râgıb Paşa’nın kaleminden, gönlün kırılganlığına ve bir kez zedelenen kalbin tamirinin güçlüğüne değinir. Bu, insan münasebetlerinde hassasiyetin ve dikkatli olmanın ehemmiyetini vurgular.
• İkinci beyit, yine Koca Râgıb Paşa tarafından, ahlakı bozuk insanların söz ve fiillerinin, saklamaya çalıştıkları kötü niyetlerini nasıl ifşa ettiğini anlatır.
• Üçüncü beyit, Kâsimî’ye ait olup, ikbal ve devlet sahibi olan bir kişiye aniden dost kesilen insanların sahte dostluklarını eleştirir, gerçek dostluğun kıymetini düşündürür.
• Dördüncü beyit, Hazret-i Mevlânâ’nın eşsiz üslubuyla, dostluğun ne kadar yüce bir bağ olduğunu ve gerçek dostların birbirlerinin hayatına nasıl hayat kattığını ifade eder.
• Son olarak, Ziyâ Paşa’nın beyiti, dünya hayatının bir imtihan meydanı olduğunu ve bu dünyada mutlak bir sükunetin bulunamayacağını felsefi bir derinlikle dile getirir.
Bu beyitlerin hepsi, farklı zaman ve mekanlarda yazılmış olsalar da, insan hayatının ve ahlakının müşterek hakikatlerini dile getirerek, okuyucuya hikmetli ve düşündürücü bir muhteva sunar. Bu beyitler, bize sadece manevi bir ders değil, aynı zamanda edebi bir zevk de yaşatır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
17/10/2025