BERCESTE VE İZAHI – 72–

BERCESTE VE İZAHI – 72–

​1. Bidil-i Dehlevi’nin Beyti: “Ölüm ve Dirilişin Hâli”
​Beyit:
​يك قدم راهست بيدل از تو تا دامان خاك
بر سر مژگان چو اشك استاده اى هشيار باش
​Yek kadem râh-est Bidil ez-to tâ dâmân-ı hâk
Ber-ser-i müjgân ço eşk istâdeî huşyâr bâş
Bidil-i Dehlevi

​İzah ve Açıklama:
​Bu beyit, insan hayatının fâniliğini ve ölümün ne kadar yakın olduğunu son derece edebî bir üslûpla ifade etmektedir. Bidil, muhatabına seslenerek, “Ey Bidil, seninle mezar arasında bir adımlık mesafe var” demektedir. Bu bir adımlık mesafe, hayatın ne kadar kısa ve ölümün ne kadar ansızın gelebileceğini simgelemektedir. Hayat, göz açıp kapayıncaya kadar geçebilecek bir rüyâ gibidir.
​Devamında ise insanı bir gözyaşına benzetmektedir: “Sen kirpiklerin ucunda düşmek üzere duran gözyaşısın. Kendine gel!” Bu teşbih, insanın ne kadar kırılgan ve ne kadar fâni olduğunu gösterir. Tıpkı bir kirpik ucunda asılı duran ve her an düşebilecek olan bir gözyaşı gibi, insan da hayatın kıyısında durmaktadır. En ufak bir sarsıntı, en ufak bir sebep, bu hayatı nihayete erdirebilir. Beyitteki “huşyâr bâş” (kendine gel, uyanık ol) hitabı, bu fâniliğin idrâkine varmayı ve gafletten kurtulmayı emreder. İnsan, bu hakîkati fark ederek, ebedî hayatına hazırlık yapmalı, gaflet içerisinde boğulmamalıdır. Bu, dünya hayatının geçiciliğine kapılıp asıl varlık sebebini unutanlara bir uyarı niteliğindedir. Hayat, ölümün varlığıyla mânâ kazanır ve asıl hayat, bu fâni dünyanın ötesinde başlar.

​2. Ziyâ Paşa’nın Beyti: “Hayatın Tahavvülü ve İmtihanı”
​Beyit:
​بر كون كله جك سنده پريشان اولاجقسين
ای غنچه بو جمعیتی هر دم می سانیرسین
​Bir gün gelecek sen de perişân olacaksın
Ey gonca bu cem’iyyeti her dem mi sanırsın
Ziyâ Paşa

​İzah ve Açıklama:
​Ziyâ Paşa, bu beyitte hayatın değişmez kaidesini, yani tahavvül ve imtihan hakîkatini nazara vermektedir. “Ey henüz açmamış, tomurcuk hâlinde olan gonca! Bir gün gelecek sen de perişan, dağılmış bir hâlde olacaksın” diyerek, hayatın zirvesinde olan, cemâl ve kemâliyle mağrur olanlara bir hakîkati hatırlatır. Her güzelliğin bir solma vakti, her kemâlin bir zevâl âhirı vardır. Bu, hayatın ve kâinatın değiştirilemez bir kanunudur.
​Beytin ikinci mısrâı ise daha derin bir ikaz ihtiva eder: “Sen bu cemiyeti, bu güzelliği, bu tomurcuk hâlini sürekli mi zannediyorsun?” Bu sual, insanın sahip olduğu makam, mal, güzellik, gençlik gibi fâni nimetlerin ebedî olmadığına dâir bir tefekkür kapısı aralar. Toplumsal olarak da düşünülebilir; bir cemiyetin, bir milletin yahut bir devletin her zaman zevâl ve perişanlık görmeden ayakta kalacağı vehmine kapılanlara ders niteliğindedir. İnsanın ve cemiyetlerin hayatta kalabilmesi için daima teyakkuzda olması, yenilenmesi ve fâni olan şeylere aldanmaması lâzımdır. Ziyâ Paşa, bu beyitle hayatın ve cemiyetin sürekli bir değişim ve imtihan içerisinde olduğunu, hiçbir durumun bâki olmadığını vurgulamaktadır.

​3. Râmiz Paşa’nın Beyti: “Yalnızlık ve Allah’a Sığınma”
​Beyit:
​غریبم بی کسم يوقدر انيسم آهدن غیری
پناهم دستکیرم قالمادی الله دن غیری
​Garîbim bî-kesim yokdur enîsim âhdan gayrı
Penâhım dest-gîrim kalmadı Allâh’dan gayrı
Râmiz Paşa

​İzah ve Açıklama:
​Bu beyit, insanın dünyevî yalnızlığını ve bu yalnızlık karşısında bulduğu nihâî sığınak olan Allah’ı anlatır. Şair, “Garibim, kimsesizim, âhtan başka bir dostum yok” diyerek, insanın en acı yalnızlık hâlini dile getirir. Dünyevî dostluklar, yakınlıklar, hepsi bir noktaya kadar gelir ve fâni olur. İnsan, bazen kalabalıklar içinde bile derin bir yalnızlık hissine kapılır. Bu yalnızlık, onu ancak bir dost, bir sırdaş arayışına iter.
​Râmiz Paşa, bu yalnızlığın dermanını ikinci mısrâda açıkça ortaya koyar: “Sığınacak yerim, elimden tutanım Allah’tan başka kalmadı.” Bu, tevhîd inancının en saf hâlidir. İnsan, dünyevî bütün bağların ve dayanakların bir bir zayıfladığını gördüğünde, asıl ve tek dostun, yardım edenin Allah olduğunu idrâk eder. Bu beyit, mü’minin en zor anında bile Allah’a olan tevekkül ve teslimiyetinin bir ifadesidir. İnsan, bütün sebeplerin bittiği yerde, sebeplerin yaratıcısı olan Allah’a sığınmakla huzur ve emniyet bulur. Bu yalnızlık, Allah’a yakınlaşmanın bir vesilesi, bir imtihanı ve nihayet bir lûtfudur.

​4. Esrâr Dede’nin Beyti: “Vaat ve Hasretin Mânâsı”
​Beyit:
​آغلاتمایا جقد یوله باقدر مایا جقد
اول وعده تكرار به تکراری اونوتما
​Ağlatmayacaktın yola baktırmayacaktın
Ol va’de-i tekrâr-be-tekrârı unutma
Esrâr Dede

​İzah ve Açıklama:
​Esrâr Dede, bu beyitte ilâhî bir aşktan yahut beşerî bir vefâdan dem vurur. Beyitteki “sen” hitabı, hem bir sevgiliye hem de Cenâb-ı Hakk’a atıf yapabilir. “Ey sevgili, sen beni ağlatmayacaktın, gidişinin ardından hasretle yollara baktırmayacaktın” sözleri, bir vefâ beklentisini ve bu beklentinin karşılığında yaşanan hayâl kırıklığını dile getirir. Bu, aynı zamanda insanın bu dünyada yaşadığı imtihanları ve beklentilerinin karşılığını bulamamasını da simgeler.
​Devamında ise “Bana defalarca verdiğin sözü unutma!” diyerek, verilen ahd ve misâkın ehemmiyetine dikkat çekilir. Eğer beyit beşerî bir aşktan bahsediyorsa, bu, ahde vefâsızlık üzerine bir sitemdir. Eğer ilâhî bir aşka işaret ediyorsa, bu, kulun Allah’a olan ümidinin ve O’nun verdiği vaatlere olan itimâdının bir ifadesidir. Cenâb-ı Hakk’ın vaatleri değişmez ve haktır. Kulun dünyevî sıkıntıları, bu vaatlerin bir imtihanı niteliğindedir. Bu beyit, aynı zamanda insanlara da bir nasihattir: Verdiğiniz sözleri, yaptığınız vaatleri unutmayın ve ahde vefâ gösterin. Bu, hem dünyevî hem de uhrevî saadet için elzemdir.

​5. Lâedri’nin Beyti: “Aşk ve Âşığın Hâli”
​Beyit:
​ديدی مشهور مثلدر بو بيلير خاص ايله عام
عاشقلر هر شب اولور دیده‌سنه اویقو حرام
​Dedi meşhûr meseldir bu bilir hâs ile âm
Âşıkın her şeb olur dîdesine uyku harâm
Lâedri

​İzah ve Açıklama:
​Bu beyit, gerçek aşkın hâlini, özellikle de ilâhî aşkın alâmetlerini dile getirmektedir. “Halk da sultan da şu meşhur meseli bilir” diyerek, bu hakîkatin umumî bir kaide olduğunu belirtir. Aşkın hâli, mevkî veya statü farkı gözetmeksizin herkes tarafından bilinen bir durumdur.
​”Âşığın her gece gözüne uyku haram olur.” Aşk, bir ıztırap, bir bekleyiş ve bir tefekkür hâlidir. Gerçek bir âşık, mâşukuna olan hasret ve düşüncesiyle uyuyamaz. Bu, mecazî anlamda, dünya meşgalelerinden ve gaflet uykusundan uzak durmayı da ihtiva eder. Vaktini boş ve mâlâyânî şeylerle geçirmek yerine, vaktini mâşukuna kavuşma hazırlığıyla geçirenler, bu “uyku haramlığı”nı yaşarlar. İlâhî aşkta ise bu hâl, geceleri seccâde başında, mâşuka olan iştiyâk ve yakarışla geçer. Bu beyit, aşkın sadece bir hissiyat olmadığını, aynı zamanda bir yaşam biçimi, bir teyakkuz ve bir gayret hâli olduğunu anlatır. Gaflet uykusundan uyananlar, gerçek âşıkların hâline vâkıf olurlar.

​Makale Özeti:
​Bu makale, beş farklı beyitin izah ve tefsirini yaparak, insan hayatına dâir temel hakîkatleri irdelemektedir. İlk beyit, Bidil-i Dehlevi’ye ait olup, hayatın fâniliğini ve ölümün yakınlığını bir gözyaşı metaforuyla anlatarak gaflet uykusundan uyanmayı öğütler. İkinci beyitte, Ziyâ Paşa, gonca teşbihiyle hayatın ve cemiyetlerin sürekli bir değişim ve imtihan içinde olduğunu, hiçbir durumun bâki olmadığını vurgular. Üçüncü beyitte Râmiz Paşa, insanın dünyevî yalnızlığını ve bu yalnızlıkta yegâne sığınak olan Allah’a olan tevekkülünü dile getirir. Dördüncü beyitte, Esrâr Dede, verilen vaatlerin vefâsına dâir bir sitemi veya ilâhî vaatlere olan ümidi anlatarak ahde vefânın ehemmiyetine değinir. Son olarak, Lâedri’nin beyiti, gerçek aşkın alâmeti olarak âşığın gözüne uyku haram olduğunu belirtir ve bu hâlin ilâhî aşktaki tecellisini izah eder. Netice olarak, her bir beyit, insanı hayat, ölüm, yalnızlık, vefâ ve aşk gibi temel meseleler üzerinde tefekküre sevk ederek, manevî bir uyanışa davet etmektedir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
16/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 17th, 2025